Abdullah Büyük
Sorunlarımızın çözüm adresi
“Elbette zorluğun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.” (İnşirah, 94/5-6)
Kıyamet kopuncaya kadar nerede istenmeyen olaylar çıksa, bunun mutlaka bir çıkış yolu vardır. Her hastalık için şifa yaratan Rabbimiz, kendi Kitabına ve Resulünün Sünnetine müracaat edildiğinde de müracaat edilmeye sebep olan olayların, hadiselerin çözüm yollarını gösterir. Bunun için tek şartın Rabbimize karşı sorumluluklarımızın bilincinde olmamız gerektiğini yine Kur’an’dan öğreniyoruz: “Kim Allah’a karşı sorumluluklarının bilincinde olur ve bu sorumluluklarını yerine getirirse Allah ona bir çıkış yolu verir.” (Talak, 65/3) Kitaba ve Resulün Sünnetine müracaat edilmediğinde Rabbimiz, sorunlar ile toplumu baş başa bırakır.
“Ey İman edenler. Eğer bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah’a ve Resul’e götürün (onların talimatına göre halledin). Bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.” (Nisa, 4/59)
Yani, yöneteni, yönetileniyle; âlimi-cahiliyle; kadını-erkeğiyle Ey müminler! Hayat programınızla ilgili, sizi yöneten idarecilerle, size dininizi öğreten âlimlerle, ailenizin bir ferdiyle veya diğer insanlarla herhangi bir konuda anlaşmazlığa düşerseniz, çözüm için Allah’ın kitabına yani Kur’an ve Sünnet’e başvurmalısınız…
Peygamberimiz, inkâr ehlini tevhide davet ederken, bir ara içinden daha neler yapabileceğini geçirip düşünürken, yine En’am Suresinin 35. ayeti indi. “Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldi ise, yapabilirsen yerin içine inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki onlara bir mucize getiresin. Allah dileseydi, elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi, o halde sakın cahillerden olma.” (En’am, 6/35)
Cemel Savaşını bilmeyen yoktur içimizde, yani iki Müslüman zümre karşı karşıya gelmiş, kılıçlarını çekmiş ve savaşmışlar. Hz. Ali’ye, CEMEL’DE KENDİSİNE KARŞI SAVAŞANLARIN MÜŞRİK OLUP OLMADIĞI SORULUNCA ŞÖYLE CEVAP VERMİŞTİR: Onlar şirkten kaçtılar. Münafık olup olmadıkları sorulunca şöyle cevap vermiştir: Münafıklar Allah’ı çok az anarlar. Onlar ise Allah’ı çok anmaktadırlar. Peki, onların durumu nedir? Denilince: Onlar bize başkaldıran kardeşlerimizdir, özür beyan ederlerse, özürlerini kabul ederiz, demiş.
Biliyoruz ki halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkemizde yaşanan olaylar, sivilce durumunda olmayıp, her biri çıbandır. Yine biliyoruz ki sivrisineklerle değil, sivrisinekleri üreten bataklıkları gündemimizden düşürmememiz gerekiyor.
Asırlık ve kronikleşmiş hastalıkları, çıbanları oturduğumuz yerde, birkaç cümlelik sözlerle, hakaretvari tavırlarla, Kitap ve Sünnetin onay vermediği yorumlarla tedavi edemeyiz.
Rabbimizin lütfunun zirve yaptığı dönemlerde yaşıyoruz. Bu dönemin şükrü, üzerimize yağdırılan her bir nimeti Rabbimize yakınlaşmak için bir vesile olarak kullanmak, sorunlarımızın çözümünü Allah’ın Kitabında ve Rasülünün Sünnetinde aramaktır. Rabbimize yakınlaşmak için gösterdiğimiz bütün gayret ve çabalar ibadet hükmündedir. İbadetlerimizin sosyal hayatımıza Allah’ı ve Efendimizi hatırlatan güzel ahlak olarak yansıması yaşadığımız sorunların çözüm yolu olacaktır. İbadetlerimiz sosyal çevremiz ile münasebetlerimizde güzel ahlak olarak kendisini göstermiyorsa hakkı verilerek ifa edilmemiş demektir. Bu durumda hem kendimizi hem de ibadetlerimizi gözden geçirmeliyiz.
İbadetlerimizin ve güzel ahlakımızın sorunlarımıza çözüm olması duasıyla… Cumanız mübarek olsun.
yeniakit