İbrahim Karagül
Suudiler Bahreyn'de! Peki İran ne diyecek?
Kuzey Afrika'yı vuran dalgadan çok farklı bir durumla karşı karşıyayız. Bahreyn'de günlerdir devam eden protestolar dünden itibaren tehlikeli bir boyut kazandı. Bahreyn yönetiminin yardım çağrısı üzerine Suudi Arabistan güçleri bu ülkeye girdi. Binden fazla asker, Bahreyn'e gönderildi. Ülkede olağanüstü hal ilan edilmesi bekleniyor.
Bu bir işgal mi, acil müdahale mi, rejimi korumak için bir ortaklık göstergesi mi? Bahreyn de S. Arabistan da Körfez İşbirliği Konseyi üyesi. Ortak güvenlik kaygıları, güvenlik anlaşmaları bu müdahalenin çerçevesini oluşturabilir. Ancak durum, içeride istikrarsızlık yaşayan bir ülkenin iç güvenliğine destek vermenin çok ötesinde anlamlar içeriyor. Çünkü müdahalenin etkileri sadece Bahreyn ve S. Arabistan'la sınırlı değil, olmayacak da. Diğer komşular ne diyecek? Mesela İran?
Ülke nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Şiiler, 200 yıldır devam eden Sünni yönetime karşı ayaklandı. Günlerdir bu ayaklanmayı izliyoruz. Görünüşte demokrasi talep ediliyor, emirlik yönetiminin tasfiyesi isteniyor. Sünni yönetim, haftalardır devam eden isyana sert müdahalede bulundu ama sonuç alamadı. Ardından S. Arabistan'ı ülkeye davet etti. Suudi tankları ve askerlerinin isyanı bastırması, Şiilerin kontrol altına alınması elbette mümkün. Ama ya sonra ne olacak? İran bu işe ne diyecek?
Bahreyn'de Şiileri bastırırken bütün Körfez bölgesi hareketlenirse ne olacak?
Bu isyanda "İran eli" yok mu diyeceğiz? Eğer yoksa böyle bir ihtimal söz konusu değil ama ya varsa? Var olduğu da ortada zaten. 1994'te benzer bir müdahale yapan, son isyan sırasında tanklarını bu ülkeye gönderen S. Arabistan'ın Şiileri bastırması aynı zamanda Körfez'deki "İran elinin kesilmesi"ni amaçlamıyor mu? Durum bir tür İran-Suudi nüfuz savaşını göstermiyor mu?
İşte sorun burada başlıyor. Çünkü, Kuzey Afrika'yı vuran depremden çok farklı bir durum çıkıyor ortaya. Öncelikle bu ülkedeki sorun Şii-Sünni sorunu.. Reform, demokrasi talepleri üzerinden kendini hissettiriyor. Irak'tan Yemen'e kadar bütün bölgede Şiilere karşı muhkem mevzi görüntüsüyle hareket eden S. Arabistan'ın müdahalesinin arkasında yatan sebep de bu. Şiilerin etkinlik kazanmasının önüne geçmek... Bir diğer deyişle "Şii Hilali" korkusunu ortadan kaldırmak..
Bahreyn'deki Şiilerin harekete geçirilmesinin S. Arabistan'a gönderilen güçlü bir sinyal olduğunu da not edelim. S. Arabistan'ın doğu bölgesinde, aynı zamanda petrol bölgelerinde yaşayan nüfusun da Şii olduğunu hatırlatalım. Geçtiğimiz 11 Mart'ı "öfke günü" ilan edenler de onlardı. Yani S. Arabistan'ın kendi içinde de bir Şii sorunu var ve Bahreyn'deki olayların yayılmasından ciddi endişeleri var.
Bahreyn senaryosunun tatbikatı daha önce yapılmıştı. Nasıl mı? Durumu biraz daha detaylandıralım:
Yemen'de 2004'te başlayan iç savaş, geçtiğimiz yıl bölgesel savaşa dönüştü. 28 milyon nüfusun yüzde otuzunu teşkil eden Şii Zeydi'lerin ayaklanması, ülkeden ayrılmayı tercih etmesi, Yemen ordusuyla savaşa tutuşması, ardından S. Arabistan-Yemen ordularına direnmeleri bölgeyi neredeyse İran-Suudi savaşına sürükleyecekti.
Çünkü; Yemen'deki isyanın arkasındaki güç İran'dı. Tahran, Lübnan'dan sonra, Kızıldeniz kıyısında da bir ileri karakol oluşturuyor, aynı samanda S. Arabistan'ı çevreliyordu. Şii İran'ın Zeydiler üzerinden bu bölgede garnizon oluşturmasının karşısına Yemen ve S. Arabistan ittifakı çıktı. Ardından bu ittifaka Fas ve Ürdün katıldı ve bu ülkeler bölgeye özel birlikler gönderdi. Ardından Mısır benzer bir girişim başlattı. Bu arada ABD özel birlikleri de Yemen'e gönderiliyordu. ABD savaş uçakları Zeydilerin yaşadığı bölgeleri bombalarken Suudi birlikleri de hem hava saldırıları düzenliyor hem de karadan müdahale ediyordu.
Bu olaylar sırasında dikkat çekici bir gelişme yaşandı.
S. Arabistan'ın liderlik ettiği altı üyeli Körfez İşbirliği Konseyi, Birleşik Arap Ordusu'nun kurulması kararı aldı. Yeni askeri ittifakın Yemen'deki İran destekli Şiilere karşı operasyon yapacağı açıktan duyuruldu. Kuveyt Emiri; Körfez ülkelerinin Yemen savaşında S. Arabistan'la birlikte hareket etme kararı aldıklarını açıkladı. Karara göre; S. Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen'deki Şii gruba karşı birlikte savaşacaktı. Artık bir Arap gücü oluşuyordu ve bu birlikler S. Arabistan'ın öncülüğünde bölgesel durumlara müdahil olacaktı. Aslında İran'ı dengeleyecekti.
İşte şimdi o Birleşik Arap Ordusu'nun çıkışını izliyoruz. İran'ın hareketlendirdiği Bahreyn'deki Şii isyanına karşı Sünni birlikler harekete geçiyor şimdi. İran savaş gemilerinin Süveyş Kanalı'ndan geçip Akdeniz'e girmesi de sadece ABD ve İsrail'e değil, bölgedeki Sünni dayanışmaya yönelik bir tür meydan okumaydı.
Peki ne bu? Elbette Şii-Sünni ayrışmasının tetiklediği bir güç mücadelesi. Irak'ta olduğu gibi, Lübnan'da olduğu gibi, Yemen'de olduğu gibi. Bölgede, dış müdahalenin yanında iç rekabet güç kazandı, yer yer askeri yöntemlerin kullanılmasına başlandı. Gözlerimiz Arap depremini izlerken, bu yeni ve farklı duruma da çok dikkatli biçimde bakmak gerekiyor. Belki dış müdahaleden çok daha yıkıcı, acı verici olacaktır.
Tehlike burada işte. Tunus'ta olanların, demokrasi taleplerinin çok ötesinde bir tehlike bu...
yenişafak