Ahmet Taşgetiren
Tehlikeli oyun
Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği “siyasi cinayet” iddiasına ilişkin tartışmalar sürerken, Ak Parti grubunda Cumhurbaşkanı’nın Kılıçdaroğlu’nu ağır biçimde eleştirdiği sırada Çubuk’taki linç girişimi görüntülerinin yansıtılması gerçekten şaşırtıcıdır.
İlk akla gelen soru, Erdoğan’ın bu eylemi tasvip edip etmediği ile ilgilidir.
İkinci soru da, bu görüntülerin Cumhurbaşkanı’nı bu tür olayları tasvip ediyor görüntüsüne sokmak için, provokatif amaçlı olarak oraya sokulup sokulmadığı ile ilgilidir.
“Siyasi cinayet” iddiası kamuoyunda tartışılırken, pek çok muhalif siyasetçiye, gazeteciye yapılan saldırılar yanında Çubuk’taki linç girişiminin de gündeme geldiği biliniyor.
Böyle bir ortamda tezkere oylamasından yola çıkılarak CHP-HDP ilişkisi bağlamında Çubuk görüntüleri ekrana taşınıyor. Çubuk’taki olay da bir şehit cenazesi ile bağlantılıydı. Mesaj şu mu? Başınıza her zaman bunlar gelebilir. Ve bu mesaj Cumhurbaşkanı’nın paylaştığı bir mesaj mı?
Böyle bir grup toplantısında, yine Cumhurbaşkanı Erdoğan, mesela İyi Parti lideri Meral Akşener’e yüklenirken Rize-İkizdere’deki olayın görüntüleri ekrana düşürülüp “Bunlar daha iyi günleriniz” diyerek “Ders verme” söylemine işaret mi edilecektir?
Provokasyon ihtimalini, gerçek olmadığını bile bile, Ak Parti için bir çıkış yolu olarak gündeme getiriyorum. Böyle bir ihtimal olsa Cumhurbaşkanı tepki verir, diye düşünülür. Ama Cumhurbaşkanı “Bu görüntüleri kim koydu, nasıl koyarsınız?” gibi bir tepki vermiyor.
Akşener’e yönelik “Bunlar daha iyi günleriniz” sözünden de rücu ettiğine dair bir açıklaması olmadı bugüne kadar.
Aksine, yargı üzerindeki siyasi etki sebebiyle, muhaliflere yönelik bu tür saldırı ya da hakaretlerde, genelde şüphelilere hiçbir şey olmayacağı gibi bir kanaat var. Bu da saldırganları özendiriyor, cesaretlendiriyor.
Böyle bir iklim, siyasette “İyi olmayan günler”i ya da “kontrol edilemeyen dersler”i getirir mi?
Şu sorular sizin de aklınıza geliyor mu?
-Ak Parti grubunda Çubuk’taki linç girişiminin görüntülerinin sunulmasının amacı ne olabilir? Cumhurbaşkanı’nın bu olayın arkasında olduğunu, dolayısıyla linç girişimcilerinin bir şekilde kurtulacağını ortaya koymak mı, Kılıçdaroğlu’na “Başına bunlar geldi akıllanmadın, daha kötüsü de gelebilir” mesajı vermek mi, Kılıçdaroğlu’dan yola çıkıp tüm muhalif siyasetçilere “Ayağınızı denk alın” demek mi?
Hangi soru Türkiye adına kabul edilebilir bir durumu yansıtıyor?
Aslında iş yargı safhasına intikal ettiğinde Cumhurbaşkanı adına “Daha savunmacı” bir dile yönelinmiş. Mesela, Abdülkadir Selvi’nin dünkü yazısında yer aldığına göre Kılıçdaroğlu’nun “Siyasi cinayet”le ilgili iddiası üzerine harekete geçen Cumhuriyet Savcılığına, 27 Ekim’de Cumhurbaşkanı adına açıklama gönderen avukat Hüseyin Aydın “Cumhurbaşkanının sözlerinin bağlamından koparıldığı”nı ifade ediyor. “15 Temmuz’da kaçtın bu defa kaçmaya fırsat bulamazsın”, “Gelin hanıma daha neler olacak neler”, “Ülkenin yönetimine talip olmaktan vazgeçmeleri kendileri için daha iyi olacak” gibi ifadelerin “bağlamından koparılarak siyasi cinayet iddialarının dayanağı olarak gösterildiği” bunun da “sorumlu ve makul bir yaklaşım olmadığı, iyi niyetle de bağdaşmadığı” belirtiliyor. Ancak bunun hemen ardından “Sayın Cumhurbaşkanı’mızın, muhalefete ve muhalefet liderlerine yönelik olarak halkın gösterdiği ve şiddet içermeyen demokratik tepkileri tasvip ve takdir etmesi de hukuk dışı bir çağrı olarak nitelendirilemez” deniliyor.
“Şiddet içermeyen demokratik tepkiler…”
“Cumhurbaşkanı’nın bunları tasvip ve takdir etmesi…”
“Hukuk dışı olarak nitelendirilemez….”
Sorulabilir: Çubuk’taki linç girişimi “şiddet içermeyen demoktarik tepki” ise, “şiddet içeren”i nasıl olabilirdi? Çubuk’tan cenazesi mi gelmeliydi ana muhalefet liderinin?
Öylesi de çok vahim olurdu ama, keşke, o grup toplantısında Çubuk görüntülerinin ekrana getirilmiş olması kötü niyetli bir provokatörün eylemi olsaydı, onu ortaya çıkarır, gereken cezayı verir, siyasi ortamın demokratik niteliğine gösterilen itina bizzat en tepeden sergilenmiş olurdu. Daha sağlıklı bir siyasi iklim oluşurdu.
O görüntülerden sonra ise bizzat Cumhurbaşkanı’nın himayesi altında bir şiddet gösterisi “demokratik tepki” tanımlamasına mazhar oluyor.
Bence kim yapıyorsa iyilik etmiyor, kendi kendisine de iyilik etmiyor, Türkiye’ye de iyilik etmiyor. Benden söylemesi.
Bir özdeyişi hatırlayalım: “Kendinize yapılmasını istemediğiniz bir şeyi başkalarına yapmayın.” Çubuk benzeri bir olayın sizden birisin başına gelmesini ister miydiniz?