Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Tevfik Diker vs..

Yahu, bu adamları yakalayın içeri tıkıp, ömür boyu da çıkarmayın.

Ama bir şartla. Önce dinleyin!

Bunlar deli, yalancı, suçlu, hain olsa da dinleyin. Tamam, yalan söylediklerini, iftira ettiklerini, hakaret ettiklerini tesbit ederseniz, her suçlamadan dolayı tekrar cezalandırın.

Öyle bir ceza verin ki, aleme ibret olsun.

Bir daha kimse böyle bir şey yapmaya, söylemeye cesaret edemesin.

Bu kişiler suçlu da olsalar, günahkar da olsalar, ajan da olsalar dinleyin ya hu bir. A

Araştırın bakalım, hepsi mi yalan, onu da görelim. Şizofren mi bu adamlar onu da anlayalım.

Belki birileri öyledir, doğru söyleyeni yalan söyleyenden ayıralım.

Bu süreçte Barolar ne yapıyor.

Niye susuyorlar.

Bu işleri 17/25’de servis edenler FETÖ’cüler de olsa, bu iş bir siyasi operasyon da olsa, yargının görevini yapıp iddiaları soruşturması gerekirdi. Bu iddialarla ilgilenmezseniz, yangın için için yanmaya devam eder.

Hiç olmazsa, gerçekler ortaya çıkana kadar, hakkında bazı isnatlar olan işadamlarının isimlerini İlahiyat Fakültelerinden, mekteplerden, camilerden çıkarın.

Ayıptır, yazıktır, günahtır. Bakın, bunun ona da, o adı verene de, o fakültelilere de bir hayrı olmaz. Aksine, bu cür’etkarlık gazaba sebeb olur.

Bu İslam’a ve Müslümanlara karşı saygısızlıktır.

Bu millet, Abdulhamid Han’ın hatırasına atfen olsun, onun dedesi 2. Mahmud’un adını hiçbir camiye vermedi. Ki, o iyi bir hattat’dı ve en fazla cami yaptıranlardan biriydi.

Bakın bazı hadiseler şüyuu vukuundan beter hale geldi. Söylenti, en tehlikeli gerçekten daha tahripkar olabilir.

Menakıplarla din ve tarihi istismar eden, dillerinde şeytan tüyü bulunan, “FETÖ aklı” ile insanları itibar ve sadakat hesabları ile ustalıkla kendi zanları senaryolarına ikna etmeye, belli istikamette yönlendirmeye çalışanların oyunlarına ve övgülerine kanmayın. Bu itibar avcılarından uzak durun ve onları kendinizden uzaklaştırın.

Onları gördüğün zaman kalıpları hoşuna gider, konuşurlarsa sözlerini dinlersin. Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. Düşman onlardır. Onlardan sakın. Allah onların canlarını alsın. Nasıl bu hale geliyorlar? (Münafikun 4) Diyanet Vakfı Meal açıklaması: “Tasdik ettiklerini dilleriyle söyledikleri halde, kalpleriyle inkâr eden, böylece söyledikleri, inançlarının aksi olan münafıkların cüsseli, iri yarı ve yakışıklı kişiler olduğu belirtilmekle, münafıkların reisi, Abdullah b. Übey, Muğîs b. Kays ve Cedb b. Kays’a işâret edilmiştir. Gerçekten bunlar gösterişli vücutlarıyla Hz. Peygamber’in meclisine gelir, duvara dayanır, fasih ve tesirli konuşmalar yaparlardı. Bunlar bu tutum ve davranışlarıyla elbise giydirilmiş kütüklere veya duvara dayatılmış kerestelere benzetilmişlerdir. Kalıpları var, fakat kalp ve idrakleri yoktur, ikiyüzlülüklerinden dolayı çok korkaktırlar. Buna rağmen onlar en tehlikeli düşman bilinmektedir.”

Bakın, biz sözü dinler doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkar. İş de öyle. İyilerin kötülüklerine karşı olduğumuz gibi, kötülerin bir iyiliği varsa onu da reddetmeyiz.

Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalimlere karşı olmaya söz vermedik mi?

Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Hatta bir topluluğa olan düşmanlığımız bile hani bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmeyecekti, ölçüyü, tartıyı doğru tutacaktı, terazi ya da metre, esnafın elinde domates veya kumaş tartıyor ya da ölçüyor da olsa, altın da tartsanız o terazide adalet de tartsanız, paranın değerini de ayarlasanız ya da bu TÜİK rakamları da olsa değişmez. Hani, yaşadığımız, zaman, mekan ve olaylar ile ilgili adil şahidler olacaktık.

Sedat Peker ya da Tevfik Diker, o kişin Ö. Şen (Ya da herhangi biri) olup olmaması, onların kim olduğu, niçin böyle bir açıklama yaptıkları, ilk planda beni ilgilendirmez.

Belki gerçeğin ve suçluların tümünü söylemiyorlardır, o da ayrı bir konu, ama söyledikleri doğru mu?

Evet bunu intikam için, birilerini cezalandırmak için istiyor da olabilirler, bu neyi değiştirir. Her şeyi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi bir Allah var ya!

O herkesin aklından, kalbinden geçenleri, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşanların konuştuklarını da biliyor ve hüküm Allah’ındır.

Bakın, o FETÖ’cü, o şu’cu-bu’cu diye suçlayarak bu ithamlar ortadan yok edilemez.

Bahanelerin arkasına saklanarak kendilerini aklamaya çalışanların sayısı o kadar arttı ki..

FETÖ’den kaç kişi etkin pişmanlıktan yararlandı.

Tevbe kapısı kapandı mı yoksa, ya da “ben yandım, sen de yan” diye bir suçlu suç ortağını ihbar ediyorsa, o suçlu diye ihbarına itibar etmeyecek misiniz.

Tamam bakın o beyanlar cürm-ü atfi mi, ama bunu savcı adil bir şekilde soruştursun.

Peki, Peker’e bir bahane buluyorsunuz da, adam gençliğinden beri devletle birçok kayıt dışı işe katılmış, adam o devlet dediğiniz yapının “öteki yüzü”nü, “derin gerçeği”ni bizden daha iyi biliyor.

Peki Diker’e ne diyeceksiniz. Adam asker kökenli, daha sonra yolsuzluklara karşı sivil bir direniş için sivil toplum örgütü kurmuş, bugün siyaset üzerinden aynı hedefe doğru yürümeye çalışıyor. Söyledikleri doğru değilse bu adamı susturun, eğer doğru ise, harekete geçmek için ne bekliyorsunuz.

Adalet herkese lazım. Adalet bugün en çok şikayet edilen müesseselerin başında geliyor. “Adalet mülkün temelidir” Adalet yoksa barış da yoktur. Eğer bir “çatışmazlık” hali sözkonusu ise, o “barış” değil “teslimiyet”tir. O “PaxRoma”dır, “PaxChine”dır. Adalet ve barış yoksa hiçbir hak ve özgürlük güvende değil demektir.

Adaletsizlik konusunda önce yargı erki, eş zamanlı olarak yasama ve yürütme erki, beraberinde basın, iktidar, muhalefetle birlikte, ferden ferde hepimiz sorumluyuz.

Eğer herkes kendini haklı çıkarmak için avukat tutuyor, belgeleri tahrif ediyor, yalancı şahidler, sahtekar bilirkişiler üzerinden sonuç istihsal etmeye çalışıyorsa, orada adaletten söz edilemez.

Unutmamak gerekir ki, bir kişiye yöneltilen bir haksızlık, eğer hukuk yolu ile önlenemiyor ve sorumluları cezalandırılamıyorsa bu durum bütün bir topluma yöneltilen bir tehdide dönüşür.

Adalet herkes için en iyi olandır.

Selâm ve dua.

Bu yazı toplam 614 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar