Tunus'tan Sonra Sıra Kimde?

Tunus'tan Sonra Sıra Kimde?

Arap yöneticilerin Tunus'taki 'devrim'den çıkaracağı ilk ders, halklarına en azından asgari düzeyde bir refah sunma kaygısı olacaktır.

Doğu'da eşi görülmemiş Tunus 'devrimi', bir yandan özgürlük arayışındaki diğer Arap halklarına örnek olacak, diğer yandan Arap liderler tarafından da yakından incelenerek Bin Ali'nin durumundan dersler çıkarılacak.


Bunlardan birincisi, mevcut iktidarların arkasındaki güvenlik mekanizmasının homojenliğiyle ilgili. Tunus'ta ordu, ülkenin devrik lideri Zeynel Abidin Bin Ali'yi yarı yolda bıraktı ve başta polis ve istihbarat servisleri olmak üzere, başka hiçbir kuvvet de orduya söz geçiremedi. Güvenlik mekanizmasının bu homojenliği, otoriter veya diktatör Arap rejimlerinin cankurtaran simidi olma özelliğini taşıyor. Mekanizmanın güçlü olduğu yerlerde iktidarın devrilme tehlikesi pek yok.


Akıllardaki Sovyet örneği


Arap rejimlerinin çıkaracağı diğer bir dersse, halklarına en azından asgari düzeyde refah sunma kaygısı olacak. İnsanlara İslamcı terörden veya sürgünden başka bir şey sunulmadığı sürece saatli bomba gibi patlayacağı kesin olan genç kesim başta olmak üzere, halkla aristokrat kesim arasında daha iyi bir servet dağılımı sağlamaya bakılacak.


Ancak Tunus örneğinin Arap liderleri siyasi sistemlerini açarak halklarına daha fazla özgürlük vereceğini sanmam. Hatta bazı yönetimler liberalleştiği anda iktidardan düşecek. Arap diktatörlerin hepsinin aklında Sovyet örneği var: Siyasi sistemlerini liberalleştirirlerse, Arap usulü bir Perestroyka'nın (Yeniden Yapılanma) kurbanı olabilirler. Öte yandan gitgide artan siyasi ve sendikal özgürlük taleplerine de cevap vermeleri gerekecek.


Hangi ülkeler Tunus örneğini izleyebilir? Dört Arap ülkesi Tunus'la benzerlik taşıyor: Ürdün, Mısır, Suriye ve Yemen. Ürdün, Mısır ve Yemen'de halkın çoğunluğu feci bir yoksulluk içinde ve bu durum, ülkelerin istikrarı açısından ciddi tehlike. Temel gıda fiyatları sürekli artarak yeni yoksulluk yuvaları yaratıyor.


Ürdün'de son birkaç aydır hayat pahalılığına karşı gösteriler düzenleniyor. Yine de ülkede Tunus'takine benzer bir senaryo düşünmek zor.Ülke, Batı'da ABD ve özellikle İsrail'le müttefik ve bu iki kuvvet, Ürdün Kralı II. Abdullah'ın devrilip yerine ülkenin doğu kıyısında çoğunluğu oluşturan Filistinlilerin veya İslamcıların gelmesine izin vermez. Dahası, Tunus'un aksine Ürdün'ün neredeyse tamamı Bedevilerden oluşan ordusu kralına sadık; ayaklanma olursa cevap vermekten çekinmez.


Keza Mısır'da da ordu siyasileştirilmiş durumda ve Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek'i koruyarak tehlikeyi önlüyor. Ancak yine de Mübarek'in vatandaşlarının özgürlük alanını genişletmesi gerekecek. Ayrıca Mısır'da İslamcı kesim, Batı'nın nezdinde ülkeyi daha iyi yönetebilir. Müslüman Kardeşler, gerçekten de eylülde tekrar göreve gelebilecek yaşlı liderin iktidarına bir alternatif oluşturuyor.


Suriye yolundan gitmek


Suriye, bir grubun tekelindeki iktidara karşı çıkılması açısından Tunus'a en benzeyen ülke. Devlet Başkanı Beşar Esad ve sülalesinin ticari iştahı, eleştirilere hedef oluyor. Tunus'ta Bin Ali yönetiminde olduğu gibi, Suriye'deki Fransız şirketleri de sözleşmelerin imzalanabilmesi için hangi aracılara başvurmaları gerektiğini biliyor. Ama Esad'ın Suriye'si, geleceği Bin Ali'nin Tunus'undan daha iyi öngörebildi: Sünni çoğunluktan çok sayıda aileyi servet paylaşımına ortak etti. Bu aileler rejimden ne derece nefret ederse etsin, devrilmesinde hiçbir çıkarları olmadığını biliyor. Suriye, siyasi anlamda olmasa da, ekonomik anlamda açıldı. Arap ülkeleri de hiç şüphesiz bu yoldan gitmek zorunda kalacak.