Türkiye… Büyük Dönüşüm
Hiç kimse laik Türkiye’de bugün yaşanan büyük dönüşümü inkâr edemez.
Ortada özellikle de Ağustos sonundaki cumhurbaşkanlığı ve öncesinde de Temmuz sonlarındaki parlamento seçimleri sonrası bütün düzlemlerde, siyasi, sosyal ve kültürel çevrelerde amansız bir çatışma var.
MUSTAFA EDDİBAG
Ve ilk defa seksen yılı aşkın bir süre sonra cumhurbaşkanı ve başbakan İslâmcı bir akımdan geliyorlar.
Bu İslâmcı akım, 1995’ten bu yana peş peşe dördüncü hezimetini alan Atatürk’ün laik partisi karşısında seçim sandıklarını silip süpürdü.
Anlaşmazlığın kaynakları ve dönüşümün işaretleri, modernleşme ve demokrasi gibi konularda saklı.
Türkiye’de başörtü konusunda İslâm ile laiklik arasında ilkesel anlaşmazlıklar uzun yıllardır kanunun gücüyle yasaklanan başörtü sorunuyla özetlenebilir. Gül’ün cumhurbaşkanı seçilmesiyle birlikte laikliğin koruyucusu askeri kurum, silahlı kuvvetlerin başkomutanı sıfatıyla cumhurbaşkanının eşinin davet edilmesini reddederek tepkisini gösterdi.
Zira yeni cumhurbaşkanının eşi zafer günü kutlamalarında başörtülü olacaktı ve bu durum laiklik ilkesine aykırıydı. Atatürk’ün eşinden sonra cumhurbaşkanlığı sarayına bir başörtülünün girmesi şok etkisi oluşturdu. Fakat bütün bu yıllardan sonra dönüşüm sakince gerçekleşti.
Zira bugün Türk kadınlarının yüzde 60’ı örtülü ve 235 milletvekili eşinin başörtülü olmasının yanı sıra 50 kadın parlamentoda milletvekili. Başörtüsü yasağını kaldıracak bir anayasa taslağı hazırlanması sonrası çatışma halen şiddetini koruyor.
ERDOĞAN, LAİKLERE RAĞMEN BAŞARILI OLDU
Modernleşme ve demokrasi sorununa gelince; Erdoğan önce İstanbul belediye başkanı ve ardından başbakan olduğu vakitler bu alanda seçkin başarısını ortaya koydu.
Pençelerini gösteren laikliğe, söylemini yükselten ve son elli yılda dört defa yaptığı gibi seçilmiş İslâmcı hükümeti deviren orduya, İsrail ile sıcak ilişkilere ve ülkesinin NATO üyeliğine rağmen modernleşme ve reformda dikkat çekici başarı elde etti.
Erdoğan Türkiye’nin AB’ye üyeliği noktasında kendisinden önce hiç kimsenin yapamadığı bir savaş verdi, vatandaşın günlük sorunlarının çözümü için uygulanabilir pratik araçlarla hayata geçirdiği demokratik modernleşme ve gelişim programıyla büyük mesafe kat etti.
DARBELER ÇÖZÜM DEĞİL
Fakat bu veriler ışığında iktidardaki İslâmcı akımın geleceği öncekilere mi benzeyecek, yoksa istikrar bulup devam edecek mi? Cevap, uluslararası ve özellikle de Avrupa şartlarının bu akıma hizmet ettiği şeklinde olacaktır.
Zira modernleşme ve gelişim operasyonu içinde AB, İslâmcı akımı tercih etmese de, ordunun demokratik hayata müdahale etmesini istemiyor.
AB kendisiyle çelişemez ve ordunun rolünün yapılanması açısından daha fazla laiklik için baskı yapması mümkün. Belki de cumhurbaşkanını ve başbakanı temsil eden iktidardaki akımın başarısına yönelik Avrupa ve ABD’nin olumlu karşılaması, bu şekilde açıklanabilir.
Bu olumlu karşılayış, AK Parti’ye uluslararası destek sağlayacak, askeri müdahale kabusunu uzaklaştıracaktır. Önceki deneyimler gösterdi ki laikliğe direnen bir hükümet ne zaman devrilse daha şiddetli bir hükümet geliyor.
Son defasında İslâmcı başbakan Erbakan’dan kurtulunduğu vakit bugün İslâmcı başbakan ve beraberinde İslâmcı cumhurbaşkanı geldi.
Ürdün’de yayımlanan Er Rey gazetesi, 15 Eylül 2007, Arapçadan çeviri: Halil Çelik / Vakit