İbrahim Karagül
Türkiye İsrail'de hükümet düşürür mü?
Bu adam gitmeden ilişkiler düzelmeyecek.. Uzun zamandır bunu söylüyor, bu yönde ısrar ediyoruz. Böyle olur olmaz konuşmaya, ölçüsüz sözler söylemeye, ideolojik saplantılarıyla çatışmaya yatırım yapmaya devam ettikçe hem kendine hem de ülkesine daha çok zarar verecek. Öyle de oluyor. O varoldukça, daha çok krizler yaşanacak, yaşanıyor... Yine; "Özür ve tazminat İsrail'i böler mi" diye sorduk ve aslında olayın bir iç tartışmaya, krize doğru sürüklendiğini, tam anlamıyla bir iç hesaplaşma yaşanacağını söyledik. Türkiye ile ilişkilerin İsrail'de bir iç politika meselesi olduğunu, Mavi Marmara ile zirveye çıkan krizin şu anki aşırı sağcı koalisyon hükümetini devirebilecek güçte olduğuna dikkat çektik.. Dikkat edin, Türkiye-İsrail krizi, İsrail'de bir dış politika krizi olarak değil, iç siyasi kriz olarak yaşanıyor. Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile Başbakan Benjamin Netanyahu arasındaki gerilim karşılıklı atışmalara dönüştü. Hem Lieberman hem de Netanyahu, koalisyonun bu şekilde yürümeyeceğinin farkında. Koalisyonun dışında kalan siyasi çevreler ise, bu ikiliye ateş püskürüyor. Hakim görüş, Lieberman'i ülkenin vitrini olmaktan çıkarmak. Yani gözden çıkarmak. Bu nasıl olacak? Zamanla göreceğiz ama şu bir gerçek: Türk-İsrail geriliminin bedelini Lieberman ödeyecek... Özür ve tazminat, daha doğrusu Türkiye ile ilişkileri düzeltme ya da koparma İsrail'de yeni iç politik dizaynı şekillendirecek gibi. Eskiden, Türkiye içinde bazı çevrelere güçlü ilişkilere yatırım yaparak ABD'deki çevrelerle birlikte Türkiye'de iç politik dizayn yaparlardı. Hatta darbe senaryoları çizerler, uygulamaya girişirlerdi. Sekiz yıldır bunu çok kez denediler, başarısız oldular. Şimdi işler tersine döndü. "Türkiye etkisi" İsrail iç politikasında derin izler bırakmaya başladı... Türkiye'yi "küstahlık"la suçlayan, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nu "yalancılık"la itham eden bir Dışişleri Bakanı var ortada. Aynı ülkenin Başbakanlığı ise, bu ölçüsüz sözlere karşı: "Bu sözlerin Lieberman'ı bağladığını, şahsi düşünceleri olduğunu, İsrail adına söylenmediğini, İsrail adına sadece başbakanın konuşabileceğini" açıklıyor. Ne ülke ama! Bir ülkenin Dışişleri Bakanı'nın ülkesini temsil yetkisi yokmuş. Bunun başka bir örneğini görmedik şimdiye kadar. Öyleyse ne işi var Dışişleri Bakanlığı koltuğunda? Bu gariplik bir tarafa, Başbakanlık açıklamasında aslında başka bir gerçek var ve bu çok önemli: Mevcut hükümet, Lieberman'dan çok rahatsız. Netanyahu ile Dışişleri Bakanı arasında ipler kopmuş.. Yani; koalisyon parçalanıyor. Yani, "Türkiye etkisi" koalisyon krizine dönüşmüş durumda.. İsrail'in sadece Türkiye ile değil, bir çok ülkeyle ilişkilerine ağır darbe vuran böyle bir ismin Dışişleri Bakanı olarak kalmasının İsrail adına nasıl bir talihsizlik olduğunu herkes kabul ediyor artık... İşçi Partisi, Lieberman'ı kınarken Kadima; "İsrail'de gerçek politikalar izleyen bir hükümet yok. Yönünü bilmeyen, lideri belli olmayan bir hükümet var" açıklaması yaptı. Hem koalisyon içinde hem de hükümet-muhalefet arasında sert tartışmalar yaşanıyor. Davutoğlu'nun Cumartesi günü gazetecilerle kahvaltı programında söylediği; "barış istiyoruz ama karşımızda barış iradesi yok" şeklindeki ifadesi tartışmayı daha da alevlendirdi. Mavi Marmara sonrası özür ve tazminat için Cenevre'de yapılan krizi dondurmaya yönelik görüşmelerin ardından Tel Aviv'den sert açıklamalar gelmesi üzerine söylenen bir söz bu. Ama öyle görünüyor ki, Tel Aviv'de tek ses yok. Birbirine karışmış ve ne söylendiği anlaşılamayan bir gürültü var sadece. Bu yüzden Türkiye-İsrail krizinin seyrini izlemek yerine İsrail iç politikasındaki kavgayı izlemek belki şu an için daha önemli. Ne garip; Neoconlar ve İsrail aşırı sağı, yıllardır Başbakan Erdoğan'ı ve Davutoğlu'nu hedef alıyor. Bu çevrelerin ve Türkiye'deki uzantılarının Davutoğlu'nun ipini çekmek için yürüttükleri kampanyayı dikkatle izliyoruz. Ama ne oldu? Kampanya, Başbakan'ı ve Davutoğlu'nu daha da güçlendirdi. O çevrenin en aşırılarından İsrail Dışişleri Bakanı ise şu an bütün taraflarca istenmeyen adam ilan edildi. Muhtemelen de Dışişleri Bakanı pozisyonunu kaybedecek. Birileri hesaplarını gözden geçirmeli bence.. Bir not daha... Mossad başkanı Tabir Pardo; Ocak ayında gideceği İngiltere'den özür dileyecek. Ne için? Hamas mensubunun Dubai'de öldürülmesi operasyonunda kullanılan suikastçiler İngiliz pasaportu kullandıkları için. Wikileaks notlarında bu suikastle ilgili bilgiler vardı. Ama suikaste dair daha geniş bilgiler önceden ortaya çıkmıştı bile. İsrail, bu suikastte sadece 12 İngiliz vatandaşının pasaportunu değil, Avrupa Birliği ülkelerine ait kimlik bilgilerini de kullanmıştı. Bunun üzerine İngiltere'deki Mossad yetkilisi ülkeden kovulmuştu. Bir cinayet itirafı niteliğindeki özür olacak bu. Mavi Marmara'da hayatını kaybedenler için özür dilemeyenler, başka bir cinayette kimlik bilgilerini kullandığı ülkeden özür diliyor... Hep söyleriz; İsrail devlet gibi devlet değil, örgüt gibi devlettir.. Göreceksiniz, gün gelecek Türkiye'den de özür dileyecekler.. Ama yine de bu kriz bitmeyecek... yenişafak