Türkiye, Kolları Sıvadı !
Türkiye'nin Suriye konusunda askeri seçenekleri gündeme getirmesinin ardında yatan temel itici güç ne?
VE TÜRKİYE, BROOKINGS'İN SURİYE'DE "GÜVENLİ BÖLGE" REÇETESİNİ UYGULAMAK İÇİN SINIR ÖTESİ KURGULAR ÜRETMEYE BAŞLIYOR
Tony Cartalucci
Amerikalı siyasetçiler, Kofi Annan'ın Suriye'ye yönelik "barış misyonu"nun en başından beri NATO'nun Suriye'deki vekil güçlerinin (-proxy forces-) topyekun yenilgiye uğramasının önüne geçmenin ve akıtılan kanın durdurulması için "güvenli bölgeler" oluşturma çabalarının 'start' zilinden başka bir şey olmadığını itiraf ettiler.
Suriye'de Türk askerleri tarafından korunacak "güvenli bölgeler"in kurulmasındaki amaç, Suriye hükümeti düşene kadar üzerindeki baskı ve şiddeti daimi olarak arttırmak ve Suriye'nin paylaşılmasına başlamaktır.
(Türkiye 1952'den beri NATO üyesi)
Bu bilgi, "Fortune 500" menşeili Amerikan dış siyaset düşünce kuruluşlarından biri olan "Brookings Institution" tarafından doğrulandı.
"Brookings Institution", Libya'daki, Suriye'deki ve İran'daki rejim değişiklikleri için ayrıntılı planlar yapan bir kuruluş. En son yayınladıkları "Rejim Değişikliği için Belirlenen Seçenekler" (Assessing Options for Regime Change) başlıklı raporda (vurgulu bir şekilde) şu ifadeler yer alıyordu:
"Diplomatik çabalara alternatif olarak Annan öncülüğünde gerçekleştirilen plan, öncelikle şiddetin nasıl sona ereceğine ve insani bir yaklaşımın nasıl sergileneceğine odaklanan bir çabadır. Bu çaba, sınırlı da olsa askeri bir destek ihtiyacı doğuran güvenli bölgelerin ve insani koridorların oluşturulmasına ortam hazırlayabileceği gibi; Amerika'nın Suriye'deki hedeflerinde başarıya ulaşamamasına ve Esed'in yönetimde kalmasına da sebebiyet verebilir. O noktadan itibaren geniş bir ittifak, uluslararası uygun bir yetki ile bu çabalara baskıcı bir takım kararlar ekleme noktasında serbesttir."
('Assessing Options for Regime Change', 4. sayfa, "Brookings Institution".)
Bir yanda "Soros" menşeili Uluslararası Kriz Grubu'nun mütevelli heyeti üyesi Kofi Annan işporta tezgahında "barış" satıcılığı yaparken, diğer yanda Amerika, İngiltere, Fransa ve Batı'nın kuklası Arap Birliği üyeleri hep birlikte Esed'i istifaya çağırıp askerlerin şehirlerden çekilmesi gerektiğini söylüyorlar; aynı zamanda da isyancılara silah ve para akışının devam edeceğini açık bir şekilde ifade ediyorlar. "Suriye'nin Dostları" zirvesinde isyancılara "maaş" bağlanması gerektiği komedisi atıldı ortaya"
Böylece isyancılar, Beşer Esed'i devirmek için giriştikleri savaşa devam edebilecekler. Açıkçası "barış anlaşması" etiketi, bir tarafı, elleri kolları kasıtlı bir şekilde bağlanan diğer bir tarafa üstün çıkarmak için verilen izinler bağlamında sunulan bir teklif için geçerli ve uygun bir etiket değildir. "Barış anlaşması" ancak yabancı destekli teröristlerin kayıtsız şartsız teslim olacağı bir teklifin etiketi olabilir.
Brookings Enstitüsü'nün "güvenli bölgeleri"ni ve "insani koridorları"nı kurmak, son haftalarda Suriye'yi kısmen işgal ile tehdit eden NATO üyesi Türkiye'nin işi. Zaten bu tehditler de bu amaca matuf olarak savuruluyor. Türkiye, bunun "insani endişelere" dayandığını iddia etse de Türkiye'nin kapkara lekelerle dolu insan hakları kayıtlarını incelediğimizde hem kendi sınırları içinde hem de sınır ötelerinde Kürt halkına yönelik gerçekleştirdiği saldırılara şahit oluyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin, "Wall Street"teki ve Londra'daki Batılı patronlar tarafından belirlenen ajandayı uygulamakla meşgul olduğu açıktır.
Şimdi ise Türkiye, Suriye askerlerinin Türkiye-Suriye sınırına ateş açtığına dair hikayeler uyduruyor. "The New York Times"ın kalın puntolarla yayınladığı bu suçlamalarda "Pazar günü Türkiye sınırından yaklaşık 10 km içeride yaralanmalara sebebiyet veren silahların ne tür silahlar olduğu" ve "olay hakkında birbiriyle çelişen çokça ifadenin olması" durumlarına netlik getiren bir ibare yoktu gazetede. NATO, BM ve Suriye'nin içişlerine karışan diğer bütün ülkeler tarafından yapılan suçlamaların tümünde olduğu gibi bu suçlama da isyancıların uydurduğu kendin söyle-kendin işit hikayelerden bir tanesi"
BM Güvenlik Konseyi'nde Rusya ve Çin'in askeri müdahaleye yeşil ışık yaktığı gerekçesi ile iki kere veto ettiği "güvenli bölgeler" ve "insani koridorlar" oluşturma çabaları Türkiye, NATO ve BM tarafından yeniden gündeme getirilmeye çalışılıyor. BM "barış anlaşması"nın son tarihi olan 10 Nisan gelip geçerken, Suriye'nin Türk bağımsızlığına yönelik şiddet uyguladığı iddialarının yüksek seslerle dile getirilmesi, NATO'nun ölüm mangalarının "kurban oluşlarını" vurgulayan propagandaların yapılmaya devam edilmesi ve Brookings-Türk ortaklığında Suriye'de "güvenli bölgeler" kurulacak olmasının kalın bir sesle dillendiriliyor olması doğaldır.
BM "barış anlaşması" bir başlangıçtı. Batı'nın Suriye'yi sağlam bir halde bırakmaya niyeti yok. Hükümeti devirmek ve haklı çıkmak için her türlü yolu deneyecek. Ülkeyi mezhepsel bölgelere ayrıştıracak ve Libya'da olduğu gibi burayı da sonu gelmez bir ateşin ortasına atacak. Sonra İran'a doğru ilerleyecek.
Suriye ayaklanmasının arkasındaki gerçeği ortaya çıkartmak önemli. Bölgesel uygulanabilirlik açısından elverişli olan çözümler arayıp bunları desteklemek yerine; bu korkunç ajandayı uygulamaya sokan kurumsal finansörleri ifşa edip bunları boykot etmekse daha önemli. Bunları yapamıyorsak; zamanımızı, paramızı ve dikkatlerimizi bunlara alternatifler üretme noktasında kullanarak evvela kendine hizmet eden gündemler oluşturmaya odaklanmalıyız.
Son olarak, bu mevcut duruma para yatıran ve devam etmesini sağlayan "bizleriz, insanlar"; dolayısıyla buna dur diyecek ve bu durumu değiştirecek olan da yine "bizleriz, insanlar"