Ahmet Taşgetiren
Türkiye’de “Hafıza barışı” yapılabilir mi?
Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni sistemi oturtmak için bazı toplum kesimleriyle yer yer sonu ölüme varan çatışmalar gerçekleşmiş. “Şapka iktisası”na itiraz ettiği için İskilipli Atıf Hoca idam edilmiş mesela. Seyyid Rıza Dersim’de yönetime karşı ayaklanmış, idam edilmiş. Şeyh Said Diyarbakır’da ayaklanmış, sonunda yakalanıp idam edilmiş. (İstiklal Mahkemesi 49 kişinin idamına karar veriyor)
Said Nursi ayaklanma vs içinde olmamasına rağmen, bir Kürt alim olarak yıllarca takibata uğramış, cezaevlerinde kalmış, eserlerini okuyan insanlar “irtica” suçlaması ile hapislere atılmış, vefat ettiğinde de mezarı kimse tarafından bilinmeyecek bir yere defnedilmiş, yıllar yıllar sonra bağlıları için kısmi özgürlük ortamı hasıl olmuş.
Ancak zaman içinde bu isimler, temsil ettikleri değerler itibariyle bazı toplum kesimleri tarafından sembolleşmiş. (Kimi etnik, kimi dini, kimi mezhebi sebeplerle…)
Belli bir kesim ise, kurulu düzenin başlangıçtaki tüm hassasiyetlerini sürdürerek, İstiklal Mahkemesi öfkesini ve kurulu düzen dışlamasını sürdürmek istemiştir.
Yıl 2023. Cumhuriyet’in 100’üncü yılı.
Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi, (Kayyım yönetimi) Diyarbakır – Silvan yolunu Elazığ yoluna bağlayacak 12 kilometrelik bir bulvarı, “Şeyh Said Bulvarı” olarak ilan ediyor ve kıyamet kopuyor. Sinir uçları alarm veriyor.
Yerel seçimler öncesi… Kürt seçmenin oyları belirleyici niteliği ile iktidar – muhalefet partileri arasında derin hesaplara mevzu oluyor. Kayyım yönetiminin bu kararından Ankara’nın, Cumhur İttifakı yöneticilerinin ve özellikle de MHP’nin haberi var mı? Onu bilmiyoruz.
Ama kıyamet önce İyi Parti’de kopuyor.
İyi Parti Milletvekili Mehmet Salim Ensarioğlu, bu karara sahip çıkıyor. Üstelik Şeyh Said’in yanına Seyyid Rıza ve Said Nursi’nin isimlerini ekleyerek. Bu çıkışını, benim yazının başlığına aldığım “Hafıza barışı sağlanması”na bağlıyor.
Ensarioğlu’nun X mesajını buraya almak isterim:
“Son günlerde Diyarbakır’da bir bulvara bölgemizin en önemli değerlerinden Şeyh Said efendinin isminin verilmesi üzerinden başlayan tartışmalarda bölgenin toplumsal ve dini değerlerinden birine dönüşen Şeyh Said’e yönelik ithamları şiddetle reddediyorum. Bu tür ithamları ifade edenler toplumsal kutuplaşmayı derinleştirmek dışında herhangi bir amaca hizmet etmeyenlerdir. Biz toplumun tüm değerlerine saygı ve hürmeti bir hafıza barışı olarak görüyoruz. Bu minvalde daha önce de defalarca dile getirdiğim üzere Şeyh Said gibi büyük değerlere dönüşen Beddiüzzaman Said Nursi ve Seyid Rıza’nın da mezar yerlerinin açıklanması hafıza barışına hizmet edecektir. Anılan değerlerin mezar yerleri aleni bir değer iken devlet sırrı diye ifadelendirilmesi akla ziyan olmakla beraber hafıza barışına hizmet etmemektedir. Ülkemizde öncelikli olarak bir hafıza barışından başlanıp huzur ikliminin kalıcı olarak sağlanmasının tüm kesimlerin dahli ile mümkün olabileceği inancının kırılmasına müsaade etmeyeceğimizi ilgili taraflar bilmelidir. Ayrıca bu inancı taşıyan ilgili kamuoyunun taşıdığı bu inancını daha yüksek bir sesle dile getirmesini temenni ediyorum.”
İyi Parti sözcüsü Kürşad Zorlu, Ensarioğlu’nun disiplin kuruluna sevk edildiğini şu ifadelerle açıklıyor:
“Milli Mücadelenin ruhuna ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu iradesinin ortaya koyduğu tarihi ve milli gerçeklere aykırı paylaşımını reddediyoruz. Böyle bir anlayışın partimizle hiçbir ilişkisi yoktur ve bundan sonra da olamayacaktır. Söz konusu paylaşımla alakalı, genel başkanımızın talimatlarıyla, gereken disiplin süreci ivedilikle başlatılmıştır.”
Benzeri tepki Zafer Partisi başkanı Ümit Özdağ ve Vatan Partisi’nden de geliyor. Yerel seçimlerde CHP’yi destekleme ihtimalinden bahsedilen Muharrem İnce de “Şeyh Said haindir. Ben Mustafa Kemal Atatürk’ün tarafındayım” diyerek klasik bölünmede yer tayini yapıyor.
Zor olan herhalde CHP’nin tavrı olacaktı. Yeni lider Özgür Özel’e de soruluyor konu bir tv programında. Özgür Özel, Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşanan gerilimleri not etmekle birlikte ince bir cevap veriyor, şöyle:
“Şeyh Said isyanının kendi konjonktüründe Cumhuriyet’e karşı bir ayaklanma olduğunu biliyorum. Bu ayaklanmanın bastırılması sırasında oluşmuş acılar, bugün bazı torunların kalbini acıtıyorsa, o acıya saygılı olmak gerekir.”
“Acıya saygılı olmak” mı, İstiklal Mahkemeleri’nin öfkesini sürdürmek mi? “Hafıza barışı” sağlamak mı yoksa, hafızalarımızı “sürekli hesaplaşma” gerilimi içinde tutmak mı?
Türkiye bu gerilim hattı üzerinde yürüyor. Bu gerilim hattı siyaseti de, hukuku da, demokrasiyi de zehirliyor. Bu gerilim hattının özü, bir kesimin kendisini ülkenin sahibi, sistemin hakim ideolojisinin temsilcisi olarak görüyor olmasıyla bağlantılı.
Bu defa işin siyasete nasıl yansıyacağını göreceğiz. Kayyım vali tarafından bu karar verildi ama henüz konunun Ak Parti – MHP – BBP - Hüdapar dünyasına nasıl yansıdığını bilmiyoruz. İyi Parti toz duman.