Türklerin gelmesini teşvik ediyoruz
Gazeteci Sefer Turan, Hizbullah'ın manevi lideri sayılan Fadlallah'la Beyrut'ta konuştu...
Lübnan'ın ve İslam dünyasının en önemli din adamlarından biri. 'Ayetullah uzma' olduğu için aynı zamanda taklid mercii. Yani İslam dünyasında onun mukallidleri var. Dini bir otoritedir. Söyleyeceği sözler bir çokları için bağlayıcı. İsrail saldırılarında Hizbullah Lideri Hasan Nasrallah'la birlikte hedefteki öncelikli isimlerden biriydi. Evi, saldırıların ilk günlerinde yerle bir oldu. Savaş günlerini bilinmeyen bir yerde geçirdi. Savaşın başladığı günden itibaren hiçbir basın mensubuna konuşmadı. Halbuki Lübnan'da ne zaman bir kriz olsa, görüşüne ilk başvurulan isimlerden biri Fadlallah'tır. Kendisiyle Beyrut'ta görüştüm.. Morali yerinde gördüm onu. Sanki kendisini hedef alan bir savaştan çıkmış gibi değildi. Savaşa dair ne varsa konuşmayı planlamıştım ama şartlar gereği süreyi sınırlıydı. Aslında ona sorulacak, onunla konuşulacak çok mesele vardı. Ancak olağanüstü koşullarda görüştüğüm için tanınan süreye de bağlı kaldım.
Öncelikle bu savaşın genel bir değerlendirmesini yapar mısınız?
Savaşı Amerika planladı.
Başlangıçta bu saldırıyı, İsrail'in 1948'den beri Lübnan ve Arap dünyasına düzenlediği ve bizim de alışık oyduğumuz saldırılarından biri olarak düşünüyorduk. Amerika, direnişi ve kendine karşıt tüm güçleri yok ederek, Lübnan'ı bir üs olarak almak istiyor. Lübnan geçmişte Amerikan politikası önünde bir engel idi.
BÖLGENİN KADERİNİ ELE GEÇİRMEK İSTİYORLAR
Diğer taraftan Amerika, direnişi yok etmek suretiyle Arap dünyasındaki siyasi olsun askeri olsun anti Amerikancı hareketleri ortadan kaldırmayı amaçlıyor. Çünkü ABD, Yeni Ortadoğu Projesi'ni ortaya atarken, bölgenin kaderini eline geçirmeyi, Irak, Afganistan ve hatta İran'ı kontrol altına almayı hedefliyor. Bundan dolayı da bu savaşı İsraille birlikte planladı. Ve İsrail iki askerinin kaçırılmasını bir fırsat olarak değerlendirdi. Halbuki iki askerin kaçırılması, daha önceden örnekleri olan ve her iki tarafın ellerindeki esirlerin değişimi için kullanılan bir yöntemdi. Benzeri eylemler daha öncesinden de olmuştu.
ZAFER MÜSLÜMANLARA MORAL KAZANDIRDI
ABD İsrail'in 1967'den beri elde ettiği başarıları bu savaşta da elde edebileceğini düşünüyordu. Bush yönetimi, Hizbullah'ı yok etmesi ve silahlarını etkisiz hale getirebilmesi için İsrail'e yeterli süre tanıdı. Direnişin tamamen yok edilmesini arzuluyordu. Ancak İslami direniş gençleri öylesine savaştılar ki hem Amerika'ya, hem de İsrail'i şok edici saldırılar gerçekleştirdiler. Direnişleriyle İsrail ordusunu yenilgiye uğrattılar. Filistin'in kuzeyini uzun ve kısa menzilli gelişmiş füzelerle vurdular. Aynı şekilde İsrail askerleri ile göğüs göğüse çarpışmalarda da onları yendiler.
İSRAİLLİ ASKERLER DE YENİLGİYİ KABUL ETTİ
Halbuki askeri olarak güçlü olan taraf İsrail'di. Üstelik askerleri 'Seçkin askerler'den oluşuyordu. Ancak yenilgi nedeniyle askerlerin moralleri bozuldu. Çünkü İsrailli siyasilerin ve askerlerin ifadeleriyle İsrail Ordusu yenilgiye uğradı. Bundan dolayı bu savaş, dünyanın en güçlü 5'inci ordusu olarak bilinen İsrail'in askeri gücü karşısında, Arap ve İslam dünyasına büyük bir moral verdi. Onlara güçlülük duygusu kazandırdı. Bunun içindir ki İslam dünyasının halkları, İsrail'e sempati duyan iktidarları aleyhine gösteriler yaptı, direnişi desteklediler. Bu Savaş, Arap ve İslam dünyası için yeni bir tarihin başlangıcı oldu.
AMERİKA YENİLDİ
Aynı şekilde Amerika da bir hezimet yaşıyor. ABD Başkanı Bush, ne söylediğini bilmeden konuşuyor. 'Hizbullah yenilgiye uğradı, savaşı İsrail kazandı' diyor. Halbuki aynı sırada İsrailliler 'Biz savaşı kaybettik' diyorlardı.
Ama biz biliyoruz ki ABD Başkanı Bush girdiği savaşlarda kendi halkına yalan söyleyen biridir. Onun yalanlarına biz de alıştık. Bana göre Amerika, bundan sonra İsrail'i bölgedeki vurucu güç, bölge halklarına karşı kullandığı güç olarak görme düşüncesini artık gözden geçirecektir. Çünkü savaşı kaybeden İsrail, Amerika'nın hiçbir amacını gerçekleştiremedi. Oysa ABD, 1701 nolu kararın içeriğinde oynamak suretiyle İsrail'e siyasi zafer kazandığı imajını vermeye çalıştı. İsrail'in havadan ve denizden Lübnan'ı abluka altına almasına izin verdi.
Bütün bunlardan dolayı bu savaşta Amerika'nın İsrail ve Lübnan arasında bir arabulucu değil doğrudan İsrail'in ortağı olduğunu söylemek mümkün.
Bundan dolayı da Lübnanlı yetkililer İsrail'in uyguladığı ablukanın kaldırılması için ABD Dış İşleri Bakanı nezninde girişimlerde bulundular. Çünkü bu ablukayı asıl koyan taraf ABD'dir. Şu bir gerçek ki artık bölge, İsrail'e bakışını ve yenilmez İsrail ordusuna bakışını gözden eçiriyor.
İsrail, ABD'nin vurucu gücü
Bu savaşın sonuçlarını nasıl değerlendirmek gerekir? Örneğin bölgesel yansıması ne olur?
Lübnan için şunları söyleyebiliriz. Lübnan halkı direnen bir halktır. İsrail, bu direnişi ve Lübnan'ın tüm alt yapısını yok etmek istedi. Katliamlar işledi, evleri, çocukların, kadınların başına yıktı. Hizbullah'la, direnişle
ilgisi olmayan sivilleri öldürdü.
Ama bu halk, hala direnişin yanında. Bugün kadın, çocuk, yaşlı, genç herkes şunu söylüyor: 'Direniş bize onurumuzu verdi. Biz direnişin yanındayız.' Halbuki savaşta bu insanlar çok büyük sıkıntı çektiler. Savaş Lübnan halkının direniş bilincini arttırdı. Bu halka göre, Amerika hala büyük Şeytan...Ve İsrail, halklara saldırıp katleden Amerika'nın vurucu gücü.
Türk ordusu bizim için herkesten farklı
Bu savaşla birlikte kimileri Sünni-Şii kavgasını gündeme getirdiler. Böyle bir şey söz konusu mu sizce?
Bana göre Lübnan'da Sünnilerle -Şiiler arasında fitneye neden olabilecek bir ortam söz konusu değil. Çünkü İslam Dünyası'nda fitneyi genelde din adamları çıkarırlar. Lübnan'da ise, Şii ve Sünni din adamları, siyasiler sık sık bir araya gelirler, birlik mesajı verirler. Şunu da söylemek gerekir. Çoğunluğunu 'Şiilerin' oluşturduğu bu direnişin elde ettiği zafer, tekfircilerin, fanatiklerin İslam Dünyası'nda ki hamlelerini boşa çıkardı. Nitekim İslam dünyası alimleri, Suudi Arabistanlı, bazı alimlerin Şiileri, din dışı gören fetvalarının karşısında durdu. Suudlu bazı alimler, Müslümanlardan Hizbullah için dua etmemelerini istediler. Bunun karşısında İslam dünyasının alimleri İsrail'e direnen Hizbullah'a açık destek verdi. Çünkü Hizbullah, Arap- İsrail savaşında sürekli yenen taraf olan İsrail'i hezimete uğrattı. Bundan dolayı bana göre bu savaş aslında Müslümanlar arasında Sünni-Şii kavgası çıkarmaya çalışanların tüm çabalarını boşa çıkardı.
Siz savaş günlerinde zor anlar yaşadınız. İslam dünyasında Lübnan direnişine büyük destek geldi. Doğudan batıya her tarafta gösteriler oldu. Türkiye'de de oldu. Siz bu savaşın İslam dünyasını nasıl etkileyeceğini düşünüyorsunuz?
Bu savaş, İslam Dünyasını birleştirdi. Her Müslümana İslamın diri ruhunu yeniden kazandırdı. Malezya'dan, olsun Türkiye'den olsun ve diğer ülkelerden olsun, yükselen ses, tekti. Bu Direniş, İslam tarihinde Bedir, Ahzab, Hayberdeki ruhu, yeni bir ruhla bu güne taşıdı. Müslüman halklara, İsrailin stratejik ortağı Amerikan siyasetinin mahiyetini idrak etme imkanı verdi. Müslüman halklara, sahip oldukları gücü görme imkanı tanıdı. Hükümetleri de ciddi anlamda zora soktu. Çünkü onlar İsrail'le birlikte Lübnan direnişini yok etmeyi arzuluyorlardı. Bunun için bu savaş, siyası alanda Amerika, İsrail ve işbirlikçilerine yönelik çok farklı ve yeni bir harekettir. Ben buradan Türk televizyonu vasıtasıyla, Türkiye'de Lübnan halkının ve direnişinin yanında duran tüm farklı grupları, kadınları, çocukları, yaşlıları ve gençleri selamlıyorum, tebrik ediyorum. Herkesin bundan ders alması gerekir. Bu demektir ki Türkiye'nin İslam dünyasından uzaklaştırılması mümkün değildir. Bunun da en büyük ispatı, İsrail saldırıları karşısında Türk halkının takındığı tavır olmuştur.
Türk askerinin gelmesini teşvik ediyoruz.
Son günlerde bir barış gücü bünyesinde Türk askerinin de Lübnan'a gelmesi gündemde. Siz bu konuda ne düşünüyosunuz?
Biz Türk ordusunun Lübnan'daki uluslararası güce katılmasını teşvik ediyoruz. Çünkü Müslüman Türk Ordusu bize, Avrupalı veya bir başka ülkeden olsun, diğer ordulardan daha yakındır.
Son soru: Türkiye sizin için neyi ifade ediyor?
Türkiye İslam tarihinin müsbet ve menfi yönleriyle birlikte aynı çatı altında yaşadıklarını hatırlatır. Bundan dolayı Osmanlı Halifeliği'nin kimi uygulamalarına çekincelerimizi koymakla birlikte Müslüman Türk halkının taşıdığı yeni ruha vurgu yapıyoruz. Müslüman Türk halkının, Müslüman halklarla birlikte yeni İslami ufuklara açılmasını temenni ediyoruz.
Kaynak: Yeni Şafak