USA entrikalarının da yansıması! / Selahaddin Eş ÇAKIRGİL
İç gerilimler, Ortadoğudaki USA entrikalarının da yansıması!
İç gerilimler, Ortadoğu"daki USA entrikalarının da yansıması!
Ortadoğu"nun, 1918"de İngiliz emperyalizmince düzenlenen ve 1948"de siyonist İsrail rejiminin kuruluşu dışında, önemli bir değişiklik görmeyen "jeo-politik" haritasında, artık yeni durumlara göre yeni bir düzenlemelere gitmeyi planlayan Amerikan emperyalizminin, yeni entrikalar peşinde olduğu bir sırada.. Ülke içi siyasî durumun daha bir karıştırılmak istenmesinin ve hattâ, yeni bir "askerî darbe" daha yapılması yönünde çığırtkanlıklar yapılmasının dışardaki planlamalardan ayrı olduğu düşünülmemelidir..
Amerikan emperyalizminin, elini devreye doğrudan sokacağını mı sanıyoruz?
Hatırlıyalım... Üzerinde pek durulmadı.. "1980-İran/ Irak Savaşı" tezgahlanırken de tablo aynıydı.. Türkiye, hele de 1978"lerden itibaren daha bir yükseltilen bir ateşle, anarşi ve terör eylemleriyle iyice bunaltılmıştı.. Zamanın 2. Ordu Kom. Org. Bedreddin Demirel, daha sonra "hâtırât"ında, "ülke yönetimine el koymak için, 1979 Temmuzu"nu belirlediklerini, ama, toplumun müdahaleye iyice hazır hale gelebilmesi için 12 Eylûl 1980"e kadar beklemek zorunda kaldıkları"nı yazmıştı.. O bir sene içinde de, 5 binden fazla insan daha öldürülmüştü, "sağ-sol" çatışmalarında, sokak savaşlarında.. Toplum, her gün, ortalama 25-30 kişinin öldürüldüğü boğuşmalarla, çaresizlik içine sürüklenmiş; "Ordu nerede, niye müdahale etmiyor yahu.." diye bekletilir hale gelmişti..
Ama, korunması asıl hedeflenen ise, halk değil, "mütegallibe zümresi"nin totaliter laik yapısı idi.. (Ki, 28 Şubat"tan sonra dahi, zamanın Gen. Kur. Başk. Org. İ. Hakkı Karadayı da, İran korkusunu, İran"dan kaçan Şah generalleriyle yaptıkları konuşmaları, 28 Şubat"ın fikrî temeli olarak göstermemiş miydi?)
Ama, daha sonraları kuvvetli silahlar karşısında gerdan kırıp teslim bayrağını açtığı için, siyasetten mahrum kalışlardan sonra, yeniden başbakan ve hatta C. Başkanı bile olan ve şimdilerde ise, yeni "28 Şubat" çığırtkanlıklarına soyunan Demirel, o zamanlar, zamanın Genelkurmay Başkanı Ken"an Evren"in daha sonra ihtilal yapıp kendisini Devlet Başkanı yapmasından sonra, yeniden mücadeleye yeltenmiş ve "Sen Gen. Kur. Başkanı değil de, Antalya"da tapu müdürü müydün? Bütün kanunî imkanları ardı, sıkıyönetim imkanları vardı, istediğin kanunu çıkarıyordu; yine de anarşiyi, terörü durduramıyordun.. Demek ki, mes"elenin içinde başka hesablar varmış.." diyecekti.. Ve doğru idi, o sözleri..
Ama, meselenin başka bir yönü daha vardı. O da, bu planların bir de özellikle Ortadoğu"yla ilgili uluslararası boyutunun ilgisiydi..
Hatırlayalım.. O günleri..
Saddam"ın diktatörlüğündeki "laik Baas rejimi", İran"da yeni kurulan ve ayakta durmaya çalışan körpe İslam Cumhûriyeti uygulamasını, henüz emekleme çağındayken yere vurmaya tâlib idi.. O zamana kadar daha çok Sovyet Rusya ile dirsek temasında olan Saddam, artık Amerika"nın da gözdesi haline gelivermişti.. Ve, Saddam"ın, o zamanlar Fransa Başbakanı olarak Bağdad"ı ziyaret eden Jacques Chirac"a, "İran"a saldıracağını ve en fazla 7 gün içinde İslam Cumhûriyeti" rejiminin çökertileceğini" söylediğini, bizzat Chirac itiraf etmişti, savaşın 7. yılında!..
Ve o savaşın öncesinde, 5 Eylûl 1980 günü, Tahran"daki İngiltere Büyükelçiliği, hiçbir gerekçe göstermeden, kapılarını kapayıp, pılısını-pırtısını toplayıp gitmişti, İran"dan..
Türkiye"de ise, Demirel ve Türkeş, o sırada, Kerkük"de, 17 türkmen seçkininin idâm olunması dolayısıyla Saddam"a hışımlıydılar.. Halbuki, yaklaşmakta olan savaş öncesinde, Türkiye sınırı da güvende olmalıydı. Nitekim, İngiliz diplomatlarının Tahran"dan apar-topar çekilmesinin bir hafta ardından, TSK da, 6 Eylûl 1980 günü Konya"da, Erbakan"ın zımnî desteğiyle yapılan "Kudüs Günü" gösterilerindeki "siyonizm ve İsrail karşıtı" pankartları "irtica"ın delili sayarak ve "iç savaş"ı durdurmak gerekçesiyle, 12 Eylûl 1980"de duruma müdahale ediyor ve zamanın NATO Başkom. Gen. Alexander Haig, darbeyi Amerikan Başkanı Jimmy Carter"a, "Bizim oğlanlar (Our boys) başardılar.." diye haber veriyordu.. Ve darbenin hemen arkasından, aynı gün, Saddam"ın bir generali Ankara"ya gelip, Türkiye"nin yeni şefi Org. Ken"an Evren"le "çok önemli ve özel" diye açıklanan bir görüşme yapıyordu..
Ve 12 Eylûl 1980 Askerî Darbesi"nin 10 gün sonrasında ise, 22 Eylûl 1980 günü, Saddam, günortasında başkent Tahran"ın havaalanı ve dünyanın en büyük petrol rafinerilerinden olan Abadan Rafinerisi başta olmak üzere, her tarafa korkunç bir sür"atle saldırarak "yıldırım savaşı"nı başlatıyordu.
Şimdi, USA emperyalizmi, Irak"da ve bütün Ortadoğu"da, yeni oyunlar kuruyor.. Bu arada, NATO ve Amerika"dan ayrı düşünülmesi mümkün olmayan mâ"lûm iç güç odakları da, "irtica" yaygarasıyla devreye sokulmaya çalışılıyor..
Milliyet"in Hasan Pulur"u, "28 Şubat", psikolojik mücadelenin başarıyla uygulandığı bir süreçtir. Öyle ki, 28 Şubat sivil ve askerlerin ortak eylemi haline geldi. Bir iki yayın organı dışında, karşı çıkanı görmedim. O gün kendilerine 'sivil başçavuş' lakapları takılanlar şimdi kahramanca liberal demokrasiyi, düşünce özgürlüğünü savunuyorlar.
Gazetecileri alıp orduları tanıtma amacıyla kışlalara götürdüler. Kışlada yatırdılar gazetecileri ve geceleyin "korksunlar" diye de dışarıdaki nöbetçilere havaya ateş emri verdiler. Bunları bana Çevik Bir anlatmıştı.. " diyordu, dün.. (Şimdi, MHP yönetiminde bulunan bir emekli general de, bir-iki bomba attırıp hâkimleri ve yabancı temsilcileri korkuttuklarını" açıklamamış mıydı?) Şimdi de halkımız, başka korkuların esiri haline getirilmeye çalışılmıyor mu?
Evet, iç siyasetteki son entrika çabalarını Amerikan emperyalizminin Ortadoğu"daki son düzenleme çabalarından ayrı tutmak mümkün olabilir mi? Ve, bir "traji-komik" gösteride, figuran veya eli-ayağı bağlı seyirci olmaktan başka çare yok mudur?
(haksöz)