Uygurların sessiz direnişi
Çin'in demir yumruğu altında ezilen ancak uluslararası kamuoyuna seslerini duyuramayan Doğu Türkistan halkının yaşantısı bir Fransız fotoğrafçının kareleriyle dünyaya ulaştı. Uygurlar, başörtüsü ve sakal yasağına rağmen kimliklerini muhafaza etmeye çalışı
Doğu Türkistan'da Uygurların yaşadığı bölgeyi yakından gözlemleme imkanı bulan Fransız fotoğrafçı Eric Lafforgue, İslami kıyafetler giymeleri yasaklanan Uygur kadınlarını, sakallarıyla devlet kurumlarına girmeleri hatta çalışma hayatına katılmaları yasaklanan Türk erkeklerini görüntüledi. 2008 Ramazan ayında resmi görevliler için sakal yasağı getirilen özerk bölgede ayrımcılığın gölgesinde bir hayat süren halkı fotoğraflayan Lafforgue, Uygurların geleneksel kıyafetler içinde gösterdiği mücadeleyi de aktarmış oldu.
'RUHLARIMIZI DA YIKTILAR'
Doğu Türkistan Türklerinin en büyük mücadele alanı, Çin Komünist Partisi'nin demir yumruğu altında dini kimliklerini muhafaza etmek. Evleri, 'deprem bölgesinde yer alıyor' bahanesi gibi uydurma sebeplerle yıkılan Uygur halkı, 'Yerle bir ettikleri sadece evlerimiz değil, aynı zamanda ruhlarımız' diyor. Başörtülü kadınların gözünü korkutmaya çalışan Pekin yönetimi, bu kıyafetler içindeki insanların alışveriş yapmasını da engelliyor. Trajediye bizzat şahit olan Lafforgue durumu şöyle açıklıyor: 'Kadınlar, benzin istasyonlarına girmek için başlarını açmak zorunda. Aynı şey, hastahaneler, hükümet binaları, bankalar ve daha birçok kurum için geçerli. Çinliler, başörtüsünü 'terörist' simge olarak görüyor. Ancak Uygur kadınlarının büyük çoğunluğu başörtüsü takıyor.'
Çin'e göre bu şapka terör simgesi!
Uygur kadınları, Çin'in asimilasyon politikasına rağmen geleneklerine sahip çıkmaya çalışıyor. Dünyanın en küçük şapkası olarak bilinen 'Taypak', evli olan kadınların medeni hallerini göstermek için taktığı bir aksesuar. İşin ilginç tarafı, Çin'de anti-terör yasaları, bu tür şapkaların cenazeler dışında takılmasına da yasak getirmiş. Çünkü bu şapkaların takılması, bir tür 'meydan okuma' olarak algılanıyor.