Yağlı kazığa oturtulsaydık, bugün konuşamazdık!

Her gün aynı soru... Şemdinli ne durumda?.. "İlçeyi ele geçirmeyi" plânlayan PKK'lılardan kaçı öldürüldü, "kuşatma" altındaki PKK'lılar ne oldu?.. Öldürüldüler mi, yoksa kuşatmayı yarıp kaçtılar mı?..

Arakan Müslümanları ne durumda?.. Katliam durdu mu?.. Bangladeş'e kaçış sürüyor mu?.. Myanmar'ı terk eden "Müslüman" sayısı kaça ulaştı?.. Dünya, bu katliama niye sessiz?..

Suriye nereye gidiyor?.. İddia edildiği gibi, "ülke üçe bölünecek" mi?.. Yoksa Davutoğlu-Barzani görüşmesi "PKK-PYD ikilisi"nin heveslerini kursaklarında mı bırakacak?..

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun, "75 yıl sonra Kerkük'e sürpriz bir ziyarette bulunması" ne anlama geliyor?.. Bu ziyaret Merkezî Hükümet'i niye bu kadar rahatsız etti?..

Obama'nın "gizli bir emir" verip "muhalifleri destekleme" kararı aldığı ve onlara "telsiz" gibi haberleşme cihazları verilmesini emrettiği doğru mudur?..

ÖZKÖK'ÜN AÇIKLAMALARI

Ya, Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hilmi Özkök'ün Silivri'de yaptığı "tarihî açıklamalar"a ne demeli?..

¥ Hilmi Özkök, kendisini yıpratmak amacıyla yapılan haberlere ilişkin, "Ben Bursa Işıklar Askeri Lisesi'nde okudum. Ancak Cumhuriyet gazetesinde Kuleli Askeri Lisesi'nde okuduğum ve bu dönemde Cuma namazlarına gittiğim şeklinde haberler yer aldı" demiş...

¥ Üye hakim Sedat Sami Haşıloğlu'nun, "Siz 1 Mart tezkeresi öncesinde tavrınızın nötr olduğunu söylediniz. Siyasilerin kararı olduğunu söylediniz. Amerika'da yayınlanan bir gazetede ABD Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz'in 1 Mart tezkeresiyle ilgili hükümete baskı yapmanızı istediği şeklinde bir haber çıktı. Bu konuda açıklama yapar mısınız?" şeklindeki sorusuna, Özkök; "O dönemde Paul Wolfowitz bize böyle bir telkinde bulundu. Benim baskı yapmamı istedi ama yapmadım" diye konuşmuş...

¥ Haşıloğlu'nun sorusu üzerine; "Ayışığı ve Yakamoz" belgeleri geldiğinde o dönemde Genelkurmay Adli Müşaviri olan Sadi Çaycı'ya bilgisayarları inceletmeyi düşündüğünü söylediğini ifade eden Özkök, "Bilgisayarlara girebilir miyiz" dedim; "Girmeseniz iyi olur" dedi" şeklinde konuşmuş.

¥ Haşıloğlu; "Hakkınızda karalama kampanyası başlatıldığını söylediniz. Bu kampanya ne zaman başlatıldı?" diye sormuş. Kara Kuvvetleri Komutanlığı yaptığı döneme kadar sicili tertemiz bir subay olduğunu belirten Özkök, "Ancak Kara Kuvvetleri Komutanlığı'ndan Genelkurmay Başkanlığı'na geçiş sürecimde bazı sıkıntılar yaşadım. Kıvrıkoğlu tarafından sevilirdim. Beni Genelkurmay 2. Başkanı yaparak karargaha yanına aldı. Ancak Genelkurmay Başkanlığı'na geçişim sırasında ise irtica ile mücadele konusunda iyi çalışamayacağımı düşünüyordu. Beni Genelkurmay Başkanı yapmayacağını söyledi. Ben de kendisinin takdiri olduğunu söyledim" ifadesini kullanmış...

Tüm bunlar neyi gösteriyor?..

Bunlar, o dönem "ordu bünyesi"nde bir "çalkalanma" olduğunu ve herkesin kendisine bir "saf" seçtiğini gösteriyor.

"MUHTIRA VERELİM!"

Ya, şunlara ne demeli?..

Hilmi Özkök, 3 Aralık 2003'te yapılan bir toplantıda "muhtıra" teklifinin "beyin fırtınası" şeklinde gündeme geldiğini söylemiş... Özkök'ün ifadesinde bahsettiği "toplantı ve muhtıra teklifi"nin perde arkası ve bütün ayrıntıları eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu kesinleşen "darbe günlükleri"nde yer alıyor.

İşte o konuşmalar:

¥ ŞÜKRÜ SARIIŞIK: İcraatlarını demokrasi ile önleyemeyiz.

¥ AYTAÇ YALMAN: "Söylenecekler söylendi. Kendimi suçlu hissediyorum (Genelkurmay Başkanı bu söz üzerine araya girerek 'neden kendini yalnız sorumlu hissediyorsun' diye soruyor?) Yalnız kendim değil, siz de benim kadar sorumlusunuz. Buradaki diğer arkadaşların sorumluluğu bizden sonra gelir. Zamanı boşuna geçirdik. Benim önerim hemen ve gecikmesiz eylem planına başlamak. Seçimden önce muhtıra vermeliyiz."

Aytaç Yalman'ın bahsettiği seçim Mart 2004'te yapılan belediye seçimleri... Çünkü toplantıda Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının bu seçimlerden de galip çıkması halinde artık engellenemeyeceği dillendiriliyor...

¥ İBRAHİM FIRTINA: Eylem planının amacı anayasayı korumak. Ama bu hükümetle olmaz.

¥ ÖZDEN ÖRNEK: AKP'nin attığı her adıma aynı şiddetle ama çok kararlı cevap vermeliyiz.

¥ YAŞAR BÜYÜKANIT: Eylem planında tedbirleri sıralamak kolay ama uygulanabilir olmalı.

¥ HURŞİT TOLON: Seçimden önce ikaz etmezsek önümüze aşamayacağımız engel çıkacaktır.

¥ İLKER BAŞBUĞ: Stratejimizin büyük kısmı yerel seçimlerden önce yapılmalı. Aksi hâlde işimiz zorlaşacak.

¥ HİLMİ ÖZKÖK: Ben yüzde sekseni ile aynı fikirdeyim. Ama katılmadığım noktalar var. Açık konuştuğunuz için hepinize teşekkür ederim. Muhtıra vermeye niyetim yok. Bu hükümet gitmelidir. Demokratik yollardan bu işi halledeceğiz. Yapabileceğimiz birçok şeyin olduğuna da inanıyorum.

1 YILLIK HÜKÜMET'E DARBE!

Lütfen dikkat;

Seçim olmuş 3 Kasım 2002'de...

Bunlar da kalkmış;

3 Aralık 2003'te, yani 13 ay sonra, "Meclis'in feshi"nden, "muhtıra"dan, "hükümeti devirme"den, "sözün bittiği"nden, "eyleme geçmek gerektiği"nden söz ediyorlar...

Yahu, durun be!..

Adamlar yeni "Bismillah" demiş!.. Daha oturdukları koltuklar bile ısınmamış, hangi "muhtıra"dan, hangi "eyleme geçmek"ten söz ediyorsunuz?..

Kim ne derse desin;

Org. Özkök'ün bu açıklamaları, hem "Özden Örnek'in Günlükleri"ni doğrulamıştır, hem de "darbe plânları"nın varlığını ve doğruluğunu!..

Bu saatten sonra; hiç kimse; "Bu komutanları niye içeride tutuyorsunuz?.. Suçları ne?" diye soramaz!..

İşte ortada!..

Org. Hilmi Özkök; biraz yumuşatarak da olsa, "muhtıra" ifadesinin ordu komutanlarının katıldığı bir toplantıda Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman tarafından bir "teklif" olarak değil ama "hareket tarzı" olarak ifade edildiğini söylüyor.

AMACINI AŞAN PLÂN!

Geçiyoruz "günlük"lere!..

Aaa, ne tesadüf!!!..

"Günlük"lerde de, Aytaç Yalman'ın "muhtıra"dan söz ettiği yazıyor, iyi mi?..

Demek ki, "Günlük" doğru... Ve tabiî, günlükte yazılanlar da doğru!..

O halde;

Yok "Orijinal"ini, yok "ıslak imza"lısını aramak niye?.. İşte, "belge" ortada!..

Gelelim, "Balyoz Darbe Plânı"na...

Ne diyor Hilmi Özkök?..

"Balyoz Plânı, benden önce rutin olarak hazırlanmıştır. Uygulanması gerekir... Ben yoğunluğumdan katılamadım. Kara Kuvvetleri Komutanlığı tarafından yapılmasını emrettim... Bu seminer icra edilmiş fakat en tehlikeli senaryo, amacını biraz aşmış şekilde oynanmış... Gerçek siyasi kişiler ve olaylar kullanılarak bunlar üzerinden bir tehlike olduğu yayınlanmış... Ben de Kara Kuvvetleri komutanına incelettim."

Demek oluyor ki;

"Balyoz" da doğru!..

Peki, geriye ne kaldı?..

Düşünebiliyor musunuz;

Tüm bunlar, "1 yıllık Hükümet"e karşı yapılıyor ve maalesef "millete Saygı-sız" bazı tipler, hâlâ "ne olmuş ki?" diyor?..

Elinin körü olmuş!..

Daha ne olsun?..

Eğer bu darbe girişimleri zamanında önlenememiş olsaydı, bugün "cuntacı"ları değil, herhalde "bombalanan Fatih ve Beyazıt camileri"ni ya da "Yunanistan'ın düşürdüğü(!) jetimizi" konuşuyor olacaktık... Ve tabiî, "stadyumlara doldurulan onbinlerce insan"ın akıbetini konuşuyor olacaktık!..

Pardon, "konuşmak" ne mümkün?..

Herhalde, bir yerlerimize "süngü" takılmış olarak cephe cephe dolaştırılıyor ya da "Kızılay'da yağlı kazığa oturtulmuş" olarak bekliyor olacaktık!..

Bereket ki;

O "darbe girişimleri" önlendi de, bugün bambaşka şeyler konuşabiliyoruz...

Evet, Suriye'yi konuşuyoruz.

Arakan'ı konuşuyoruz.

Şemdinli'yi konuşuyoruz!..

PKK'NIN KÜRT BAHARI PLÂNI!

Sahi, neler oluyor Şemdinli'de?..

İki haftadır her yanı "zırhlı araçlar"la tutulmuş, sürekli "top" ve "mermi" seslerinin duyulduğu şehirde "bombalanan" yerlerin dumanı, uzaklardan bile görülüyormuş... Köyler hemen hemen tamamen boşalmış, kalan köylüler de "OHAL'den beter!.. 30 yılın en kötü günleri" diyorlarmış!..

Ben, aynı kanaatte değilim...

Eğer PKK'nın "Kürt Baharı"(!) hazırlığı, "Şemdinli halkı"nın da ihbarıyla önceden haber alınmasaydı, bugün "öldürülen 100 PKK'lı"yı değil, herhalde Şemdinli'nin de, Suriye'de PYD'nin yönetimindeki Kamışlı'ya benzediğini konuşuyor olacaktık!..

Eğer PKK amacına ulaşabilseydi;

1992'de Şırnak'ta denediği gibi, Şemdinli ilçe merkezini ele geçirip, "Kürt Baharı"(!)'nı başlatacaklardı!..

Evet, "şehrin merkezi"ni ele geçirecekler ve tıpkı "Suriye muhalefeti"nin "Esed güçleri" ile savaştığı gibi, onlar da "asker ve polis" ile çatışacaktı!..

Tabiî, "sivil"lerden de "çok sayıda ölü" olacak ve o zaman da diyeceklerdi ki;

"Siviller katlediliyor!"

Kabul etmek gerekir ki;

PKK, böyle bir çatışmayı ilk defa deniyor... "100 teröristin ölmesi"ne rağmen, hâlâ direniyorlar... Dolayısıyla, Şemdinli, "terörle mücadele"de bir "dönüm noktası" olacaktır!..

PKK'ya öyle bir darbe vurulmalıdır ki, bir daha belini doğrultamasın!..

Ama her zaman söylediğim gibi, "Kürt halkı"nın kılına halel gelmesin!..

BEDEL ÖDEMEDEN OLMAZ!

Görüyorsunuz ya;

"Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu Cehennem'den kurtuluş" olan ve artık "mağfiret" ve hatta "kurtuluş" aşamasına geldiğimiz şu günlerde, "Ramazan"dan değil; "darbe"lerden, "muhtıra"lardan, "katliam"lardan, "kan" ve "barut"tan söz ediyoruz...

Dileriz ki;

"Terör" biter, "zulüm"ler sona erer, "katliam"lar durur da, biz de "huzur"dan, "barış"tan, "kalkınma" ve "refah"tan söz ederiz...

Ama, onlara kavuşmak için de "bedel" ödemek gerekiyor, "sabırlı" ve "metanetli" olmak gerekiyor.

Biraz sabır...

Ve elbette; birlik, beraberlik!..

İnşallah, her şey güzel olacak...

 

Arakan için haydi Kadıköy Meydanı'na

Tarihin en büyük "katliam"larından birinin yaşandığı Arakan için, hepimiz teyakkuz halindeyiz...

Kimimiz "demeç"lerle, kimimiz "protesto"larla, kimimiz de "yardım"larla destek veriyoruz Arakanlı Müslümanlara...

Saadet Partisi ise, "Kan ağlayan Arakan"a, bugün bir "miting"le destek verecek... Bugün saat 15.00'te Kadıköy Meydanı'nda yapılacak mitinge, "duyarlı" bütün Müslümanları davet ediyorum...

Belki zulmü, katliamı engelleyemeyiz ama hiç olmazsa, "yanlarında" olduğumuzu bilsinler...

"Müslümanların dayanışması"nı göstermek için, haydi Kadıköy Meydanı'na...

yeniakit

Bu yazı toplam 870 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar