Yalçın Akdoğan'dan PKK'ya: Bundan Sonra Masa Yok!
Eski Başbakan Yardımcısı Akdoğan, çözüm için yeniden masaya oturulmasına yönelik çağrılara ilişkin "Masa falan yok kardeşim. Böyle bir örgüt bundan sonra bulsa bulsa masanın bacağını bulur" dedi
AK Parti İstanbul Milletvekili Yalçın Akdoğan, çözüm süreci için İmralı Heyeti ile sürdüğü görüşmelerin yeniden gündeme getirilmesi ve karşılıklı olarak çözüm masasına dönülmesi yönündeki çağrılar için, Star gazetesinde yayınlanan bugünkü yazısında, "Masa falan yok kardeşim, her türlü çözüm girişimini patlattığı bombalarla havaya uçuran, her türlü görüşmeyi silah dayatmasıyla rayından çıkaran gözünü kan bürümüş bir anlayışla neyi görüşeceksiniz" diye tepki gösterdi.
AKDOĞAN, DOLMABAHÇE DEKLARASYONUNU OKUYAN HEYET İÇİNDEYDİ
Çözüm sürecindeki koordinasyon görevini üstlenen ve 2015'teki Dolmabahçe mutabakatı deklarasyonunu okuyan heyet içinde yer alan Akdoğan, "İster tek yol silah diyen bir terörist örgüt olarak bakılsın, ister küresel güçlerin maşası ve piyonu olan bir taşeron örgüt olarak… Böyle bir örgüt bundan sonra bulsa bulsa masanın bacağını bulur" dedi.
Akdoğan'ın yazısı şöyle:
'MASA FALAN YOK KARDEŞİM'
"Armudun sapı üzümün çöpü derken geriye masanın bacağı kaldı. Ne masası mı? Hani birileri masaya dönülsün, görüşmeler tekrar başlasın diyor ya, o masa… Masa falan yok kardeşim, her türlü çözüm girişimini patlattığı bombalarla havaya uçuran, her türlü görüşmeyi silah dayatmasıyla rayından çıkaran gözünü kan bürümüş bir anlayışla neyi görüşeceksiniz? Demokrasilerde görüşme ve diyalog ne kadar değerliyse kan, silah, terör, şiddet o kadar kötüdür. Eğer siz görüşme ile dayatmayı ve şantaj ilişkisini birbirine karıştırıp her sözü terör ateşiyle yakıp yok ederseniz muhataplık vasfı falan bulamazsınız.
'HÜKÜMETLER, TERÖRÜN ORTADAN KALKMASI İÇİN HER YOLA BAŞVURDU'
Terörden 40 yıldır büyük acılar çeken Türkiye, AK Parti iktidarıyla birlikte ezberleri bozacak, tabuları yıkacak şekilde çok boyutlu politikalar izledi. Bir yandan sessiz devrim denilen reformlarla sosyal restorasyonu sağlamaya çalışırken diğer yandan terör belasından kurtulmak için etkin güvenlik politikalarından görüşmeye kadar birçok yolu devreye koydu. AK Parti hükümetleri, dönemin ruhuna uygun olarak hareket etti ve kendi sorununu kendi iradesiyle çözmek için farklı inisiyatifler geliştirdi ama küresel güçler enstrüman olarak kullandıkları terörün bölgesel denklemden çıkmaması için her yola başvurdu. Demokratik açılımdan milli birlik kardeşlik sürecine, Oslo'dan çözüm sürecine büyük riskler alarak tarihi adımlar attı, peki ne oldu? Kimi Habur şımarıklığıyla bozuldu, kimi Silvan katliamıyla, kimi 6-8 Ekim kalkışmasıyla veya Temmuz saldırılarıyla… Devrimci halk savaşı dediler, şehir isyanı dediler, vur-kal eylemleri dediler, özsavunma güçleri dediler, özerklik dediler… Bombalar, mayınlar, kalleş pusular, kanlı infazlar, hendekler, gözü dönmüş saldırılar.
'KANDİL'İN HEVESİ KURSAĞINDA KALDI'
Demokratik yol ve yöntemlerle ulaşılacak çözümü örgütsel hedeflerine uzak gördüler, tekraren terör ve şiddete sarıldılar. Kimi zaman dayatma olsun diye taktik amaçla kullandıkları terörü asıl hedefe ulaşılacak temel yol olarak benimsediklerini gösterdiler. Genetiği terör ve çatışma üzerine kurgulanan Kandil, bölgesel denklemde taşeronluk hizmeti vererek netice alabileceği yanılgısına kapıldı. Ama hevesi kursağında kaldı. Gelinen noktada diyalogla çözümü vurgulayan çevrelerin anlaması gereken nokta şudur: Bölücü terör örgütü bu anlayışa da, bu yönteme de, bu çabaya da taban tabana zıttır ve ölüm üzerinden amacına ulaşmaya çalışan bir yönteme sahiptir. Kandan beslenen terör örgütü kan dökmekten başka bir yoldan anlamamaktadır. Silahlı güçle siyasete ayar vermek, bu katil örgütün de arkasındaki güçlerin de temel refleksidir. Bundan dolayı terörden başka bir yol olsun istemiyorlar. ‘Dış destekle Suriye'de başardık aynı destekle Türkiye'de de başarırız' diye fırsatçılık yaptılar, şımardılar, azdılar ve duvara tosladılar.