Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yalnız kurt

80 öncesi devlet otoritesi kaybolmuştu. İhanet içindeki lanet olası darbeci paşalar, darbe için zemin oluşması adına bilerek buna göz yumuyor ve hatta yangına körükle gidercesine bunu tahrik ediyordu. Aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üreteceklerdi. Adına kontrollü bunalım stratejisi dedikleri, soğuk savaş döneminin psikolojik harp taktikleri uyguluyorlardı. Hatta devletin içindeki birtakım unsurlar arasında örtülü bir iç savaş vardı, iktidarı ele geçirme adına.

Biz o günlerde “Seriyye” diye bir dergi çıkardık. Seriyye, Hz. Muhammed (s.a.s)’in bizzat katılmayıp, sancağı, ashabından birine teslim ederek onun komutası altında gönderdiği birliklerin gerçekleştirdiği siyasî ve askerî harekâtlardır. 35 ile 66 arası Seriyye eyleminden söz edilir.

Yalnız kurt, Çeçenistan’ın efsanevi komutanı Salman Raduyev’in sıfatıdır aynı zamanda. Tek başına ya da çok küçük grublar halinde tehdit algısına dayalı ve gerekirse canfeda anlayışı ile tehdidi kaynağında bir şekilde yok etmeyi hedefler. Bu bir bakıma Anadolu’da örneklerini çok gördüğümüz, Köroğlu karakteridir. Bunun tarihte, başka ülkelerde de örneklerini görmek mümkün Jeanne d’Arc ya da Robin Hood gibi. Libya’da Ömer el Muhtar mesela.

Tabii, terör ve terörist kavramı tanımı çok kolay değil. Birinin “hain” dediğine öteki “kahraman” diyor. Birinin lanetlediğini, ötekisi kutsuyor. Kaybedilen kurtuluş savaşları egemenler tarafından terör olarak nitelenirken, öte yandan kazanılmış terör eylemleri sonucu oluşturulan düzenin hakimleri tarafından mesela bu eylemler kurtuluş savaşı gibi takdim edilebiliyor. Sonuçta terör dediğiniz şey, “siyasi amaç güden, yöntem olarak, korkutma, caydırma, bastırmayı hedefleyen şiddet eylemleridir.”

Yunanistan’daki Lavrion mülteci kampını örnek vermek gerekirse, herkes biliyor ki burası bir mülteci kampı değil, terör kampı idi. Bu kamp yıllarca PKK, DHKP-C ile MLKP’ye de kucak açtı ve sığınma, barınma ve eğitim için kullanıldı. Kıbrıs Rum kesimi de, Ermenistan da bu pis işler için kullanıldı. 

Batı demokrasileri, kendi içlerinde korudukları eğitip-donattıkları, pis işlerinde kullandıkları bir sürü teröristi barındırır. Birçok darbecinin ya da teröristin batıya sığındığını ve burada himaye gördüğünü biliyoruz. Fehriye Erdal tek örnek değil, FETÖ’cüler ve PKK’lılara sahip çıkmayan AB ülkesi var mı? Ve yine başta ABD olmak üzere, birçok Avrupa ülkesinin sömürgelerinde ve hedef ülkelerde örgütledikleri, ya da ele geçirdikleri farklı ülkelerde birden fazla terör örgütünü elleri altında tuttuklarını bilmeyen var mı?

Savaş, terör ve darbelerin büyük çoğunluğu bu çevrelerin işidir.

80 sonrası iş başa düşmüştü, herkes kendi canını, malını koruma derdindeydi. Haksızlığa uğrayan, dışlanan, yalnız kalan kişiler ya da örgütlü olarak Seriyye’lere dönüşmeye çalışıyorlardı ya da tek başlarına “ihkak-ı hak” adına yalnız kurtlara dönüşüyorlardı. Mesela Anadolu’daki düzenli ordular dışında verilen kurtuluş savaşları, ki buna çete savaşları da deniyor, aslında böyle Seriyye’lerden oluşuyordu. “Kuvayı milliye” ve “müdafa-yı hukuk” böyle oluştu mesela. Kars İslam Cumhriyeti Muvakkatesi, Batı Trakya Türk Cumhuriyeti Muvakkatesi, Hatay Cumhuriyeti Muvakkatesi böyle oluştu.

Anadolu’nun birçok noktasında yalnız kurtlar da oluştu. Tek başına vur-kaç taktikleri ile nokta hedeflere saldırıyorlardı. Bunlar bazan tek kişi, bazan küçük grublar halinde hareket ediyorlardı. Bunları Osmanlı’da da görmek mümkün, halkın Anadolu’nun kurtuluşu savaşında da mümkün.

Tabii bu yapılar din ve ahlaktan bağımsız ve sorun giderildikten sonra varlığını devam ettirmek istemesi halinde başa bela oluyor. Mesela Sütçü İmam bir yalnız kurttur. Bunlar zaten bazan “şehadet eylemleri”ne de dönüşür. Ömer Seyfeddin’in “Bomba” hikayesini hatırlayın.

En güzel yalnız kurtlardan biri de mesela Rabih’dir. Orta Afrika’da 600 yıl hüküm süren Kanum kırallığını kuran bir yalnız kurt!

Bunlar antikor gibidir. Mikrop vücuda hakim olmaya başladığında bünye onu anında üretir. Hedefteki tehdit ortadan kalktığında kendi de kaybolur.

Şimdi düşünüyorum da, Türkiye’ye yönelik bu seviyede bir tehdit algılaması karşısında, yüksek bir özgüven ve iman ve tarihten aldığı bir güçle, yeniden büyük Türkiye idealinin filizlenmeye başladığı böyle bir zamanda, gelecek adına hayaller kuran bir toplum, “15 Temmuz ruhu” şeklinde dışa vuran karakterini, Afrin’de kendini yeniden göstermesi birtakım çevreleri endişelendirirken, birtakım çevreler için de ciddi bir umud patlaması ve heyecana sebeb olmuştur. Gerçek şu ki, ırmak yatağını arıyor. Eğer batı FETÖ’ye, PKK, PYD, DAEŞ’e doğrudan ve dolaylı olarak arka çıkar, bunları üstümüze salmaya ve bize, bizim içimizden sembolik kişi, kuruluş ve değerlere yönelik doğrudan ve dolaylı olarak saldırı ve tehdit oluşturan eylemlerde bulunmaya devam ederse bunun misli ile kendilerine dönmesine hazır olmalıdır..

Diyorlar ki, Türkiye Afrin’den sonra engellenecek. Diyorlar ki, teröristler Türkiye içinde nokta hedeflere saldırmak için hazırlık yapıyorlar. Diyorlar ki, batıya iltica eden PKK ve türevleri ile FETÖ’cüler Türkiye’ye karşı çok yönlü saldılar için hazırlanıyorlar. Yani “Topyekûn savaş”a hazırlanıyorlar. Balkanlar’da FETÖ, batıda Yunanistan’daki kamplar, Doğuda Ermenistan’daki kamplar. Kandil, Irak’taki kamplar, Suriye’deki kamplar. FETÖ, DAEŞ, PYD ve onların içerideki ve dışarıdaki yerli ve yabancı işbirlikçileri hepsi hazırlık yapıyorlar. Bizim AKP’liler (!) de nisanı bekliyorlarmış! Bir onlar eksikti.. Ama bilmeliler ki, gelecekleri varsa görecekleri de var. Kendileri tehditten vazgeçmezler, aksine tehdidin kaynağını himaye etmeye devam ederlerse, onların vermediklerini birileri gidip almayı da bilir. Yoksa onların hakkından orada gelmek için birileri, İsrail’in Soykırım suçlularına karşı yaptığını yapabilir. Entebe’de yaptığını yapabilirler. ABD’nin Kaddafi’ye yaptığını da yapabilirler. Onların yerli işbirlikçileri için de hayatları daha da zorlaşabilir..

Yani birileri kanlı senaryolar yaparken, birilerinin eli armut topluyor olmayacak! Rüzgar ekenler fırtına biçebilirler. Dimyat’a pirince gidenler, evdeki bulgurdan da olabilirler.

Barış herkes için en iyi olanıdır. Ama adalet yoksa barış da yok. Adalet yokken barış teslimiyettir. Adalet ve barış yoksa hiçbir hürriyet kimse için güvende değildir demektir.

ABD ve batı şunu bilsin ki, eden bulur. Zulm ile abad olunmaz. Yapanın yanına yaptığı kâr kalmaz! Türkiye artık eski Türkiye değil. Oltaya takılan balık da değiliz. Dünya 5 ülkeden ibaret değildir. Darbe, terör, savaş, yetti gayri! Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 1315 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar