Yeni bir siyasi iklim için

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 28 Mayıs gecesi seçim galibiyetini kutlayan coşkulu kalabalıklara hitaben yaptığı iki konuşmada seçim atmosferinin derin izleri vardı.

Cumartesi akşamı Külliye’de düzenlenen göreve başlama töreninde yaptığı konuşmada ise o atmosferin en ufak bir izi bile yoktu.

Muhalefeti yine eleştirdi ama kavgacı bir dil kullanmadan.

Alaycı bir dil de kullanmadan.

Yapıcıydı eleştirisi; bağcıyı dövmeye değil üzüm yemeye matuftu.

Dedi ki:

“Seçim dönemi, 28 Mayıs gecesi itibarıyla artık sona ermiştir. Millî irade sandıkta iki kez tecelli etmiş, millet kesin kararını vermiştir. Türkiye, sandıkların kapanması ve sonuçların açıklanmasıyla artık yeni bir yola girmiştir. Allah’ın izniyle Türkiye Yüzyılı başlamış, ülkemizin şahlanış döneminin kapıları aralanmıştır…

Seçim gündemine takılıp kalmak, Türkiye’ye patinaj yaptırmak demektir. Müflis tüccar misali sürekli eski defterleri karıştırmanın, ülkeye de millete de hiçbir faydası yoktur. Hep birlikte önümüze bakmalı, geleceğe odaklanmalı, artık ‘yeni şeyler’ söylemenin mücadelesini vermeliyiz. Geçmişten, geçmişteki hatalardan ders çıkartarak, istikbali inşa etmenin gayretinde olmalıyız…

Biz, seçimler sonrasında iç muhasebesini yapan, kendini yenilemeyi, güncellemeyi başaran bir geleneğe sahibiz… Ancak, ezici çoğunlukla kazandığımız 17 seçimin hiçbirinde muhalefetten böyle bir tavır görmedik. En büyük sıkıntımız zaten ülkemizde bu noktada gerçekten gayretli bir muhalefetin olmayışıdır. Eski alışkanlıklarını terk etmeye maalesef yanaşmadılar. Milletin maslahatı yerine kendi küçük hesaplarının peşine düştüler. Samimi bir özeleştiri yapmaktan ziyade hatayı, kusuru, başarısızlıklarının sebeplerini vatandaşta aradılar. Hemen her seçim sonrasında musafahalaşmak için uzattığımız eli, hep sıkılı yumruklarla karşıladılar. Bu sefer, farklı bir tavır sergilemelerini ümit ediyoruz…

“Gazetecisi, yazarı, sivil toplumu, sanatçısı, siyasetçisiyle tüm muhalefet cenahının artık millî iradeyle barışmasını istiyoruz. Cumhuriyetimizin 100. yılına kavuşmanın heyecanını yaşadığımız bu yılda Türkiye’nin bir ‘büyük kucaklaşmaya’ ihtiyacı olduğuna inanıyoruz…

“Buradan tüm vatandaşlarımı; ilçeleri, köyleri, haneleriyle 81 vilayetimizin tamamında bir ‘kardeşlik seferberliği’ başlatmaya davet ediyorum. Gün, bir olma, beraber olma, bin yıllık kardeşliğimizi perçinleme günüdür. Gün, evlatlarımızın aydınlık yarınlarına sahip çıkma günüdür. Gelin, seçim dönemindeki kırgınlıkları, kızgınlıkları bir tarafa koyalım. Gelin, küslük olmuşsa, kalpler kırılmışsa barışmanın yollarını arayalım. Gelin, hep beraber Türkiye Yüzyılı’nın inşasına omuz verelim.”

***

Erdoğan’ı bilenler bilir ki, uzattığı eli tutana vefayı borç bilir cumhurbaşkanımız.

Muhalefetin sıkılı yumrukları açılırsa, Erdoğan’ın uzattığı el tutulursa, siyasi iklim değişir.

“Değişmez, çünkü Erdoğan değişmez” diyen varsa buyursun, denemesi bedava.

“Sayın Cumhurbaşkanının konuşması memnuniyet ve ümit verici. Musafahaya hazırız. Cumhurbaşkanlığına yeniden seçilmesini kutlamak için ziyaretine gitmek ve önümüzdeki dönemde ülkemizin selameti için beraberce neler yapabileceğimizi kendisiyle konuşmak isteriz” deseler ne kaybederler?

Göreve başlama törenindeki konuşmasında “Demokrasimizi, darbe ürünü mevcut anayasadan kurtararak özgürlükçü, sivil ve kuşatıcı bir anayasayla güçlendireceğiz” dedi Erdoğan; Altılı Masa da “özgürlükçü anayasa” istediğine göre, ilk iş birliği zemini bu olabilir.

Bu yazı toplam 382 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar