Yılmaz darbe başbakanı olmak istiyor

Yılmaz darbe başbakanı olmak istiyor

Eski ANAP’lı bakanlardan Güzel, ‘Ordu kışlasına dönemez’ diyen Mesut Yılmaz’ın darbeyle başbakan olmak istediğini söyledi

Eski ANAP'lı bakanlardan Güzel, 'Ordu kışlasına dönemez' diyen Mesut Yılmaz'ın darbeyle başbakan olmak istediğini söyledi. Yine eski ANAP'lı Akarcalı da Yılmaz'ın eski itibarının kalmadığını kaydetti

AVRUPA Parlamentosu'nda geçen hafta düzenlenen 'Türkiye'de neler oluyor' toplantısında AK Parti'nin kapatılmasını savunarak 'Ordu kışlasına dönemez' diyen eski ANAP lideri ve eski başbakanlardan Mesut Yılmaz'a eski dava arkadaşları olan siyasetçilerden tepki geldi.

DARBECİLERİN USLU ÇOCUĞU

TURGUT Özal döneminin bakanlarından eski ANAP milletvekili Hasan Celal Güzel, Yılmaz'ın hayatı boyunca geldiği her yere destekle geldiğini, Özal'ın elini öperek bakan, Semra Özal'ın elini öperek Başbakan olduğunu iddia etti. Yılmaz'ın darbe dönemlerinde 'darbecilerin en uslu ve rağbet ettiği çocuğu' olduğunu da öne süren Güzel, 'Onun adını 'Mesut Onbaşı' koymuştum. Generallerin yanında Mesut'un ancak onbaşı kadar hükmü vardı' dedi.

YILMAZ KONUTA DEMİREL KÖŞK'E

YILMAZ'IN hesabının darbe olursa Başbakan, Demirel'in ise Cumhurbaşkanı olmak olduğunu savunan Güzel, şöyle devam etti: 'Demirel ile Yılmaz out, onların modası geçti, boş yere hevesleniyorlar. Yılmaz başbakanlık yaptığı Türkiye'de milletvekili sıfatıyla Avrupa Parlamentosu'nda bizi utandırmıştır. 'Asker kışlaya dönmemeli' beyanatı Türkiye'nin demokrasi kültürü bakımından eski başbakan tarafından söyleniyorsa yüz kızartıcı, utanç verici bir ifadedir. Yılmaz gibi isimler darbeci localar tarafından getirilip kullanılan politikacılardır. Kendisini Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden beri tanıyorum, bir zamanlar dostu olduğum için de esef duyuyorum.'

HALA İTİBARI VARMIŞ GİBİ...

BÜLENT Akarcalı ise Mesut Yılmaz'ın hala itibarı varmış gibi katıldığı toplantının adının bile yanlış açıklandığını söyledi. Akarcalı, şöyle devam etti: 'Sanki Mesut Bey hala önemli biri gibi, hala itibarı var gibi AP'de yaptığı konuşma diye haberler geçiyor. Oysa çağıran Yeşiller. Bu grup çoğunlukla Almanlardan oluşur. Yılmaz Almanca bildiği ve yakın ilişkisi olduğu için çağrılmıştır.'

'Yılmaz'ın sandığımız çapta insan olmadığı anlaşıldı, çok küçük çıktı' diyen Akarcalı, Yılmaz'ın bugün hiçbir temsil kabiliyeti olmadığını da iddia etti. Akarcalı, 'Mesut Bey, 'askerle diyalog kurdum demiyor polemik yaptım' diyor. Siyasetçilere düşen diyalog kurmaktır, polemiğe girmek değildir ' diye konuştu.


Eskiden demokrasiye bağlıydı


ANAP eski milletvekillerinden, uluslararası ilişkiler uzmanı Emre Kocaoğlu, Mesut Yılmaz'a büyük saygı duyduğunu, bunda Türkiye'yi AB'ye sokacak bir lider olmasının yattığını belirterek, 'Biz AB taraftarlığımızı Mesut Yılmaz'dan öğrendik. Ama ben, benim Yılmaz'ımın eski Yılmaz olduğunu düşünmek istiyorum. Benim Yılmaz'ım her şeyden önce demokrasiye bağlı, 'ülkenin özel şartları' lafının sadece bir yanlış ifade olduğunu bilen ve öğreten insandı' dedi. Türkiye'nin özel şartları lafının bir bahane olduğunu kaydeden Kocaoğlu, şunları söyledi:

DEMOKRASİ HALKIN EKMEĞİDİR

'ÇÜNKÜ her ülkenin özel şartı vardır. Fakat ülkeler özel şartlarına göre değil akıllı olup olmadıklarına göre karar alırlar. Akıllı olanlar demokrasiyi seçerler, akıllı olmayanlar ara rejimlerde boğulur. Zenginler her rejimde rahattırlar. Halk ise sadece demokraside karnını ve ruhunu doyurabilir. Demokrasi halkın ekmeğidir. Onun için akıllı ülkeler halklarına hizmet etmek için demokrasiyi seçerler.'

DEDELEK'TEN DESTEK

ESKİ ANAP'lı milletvekillerinden Yaşar Dedelek ise Yılmaz'ın Avrupa'daki konuşmayı tekrar siyasete dönme düşüncesiyle yapmadığını savundu. Dedelek, şöyle dedi: 'Uzun yıllar siyaset yapmış başbakanlık görevinde bulunmuş yılların da birikimiyle belli tecrübesi var. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu gösteriyor. Askeri asla öne çıkartan bir düşünce değildir. Uyarı niteliğinde bir açıklamadır. Antidemokratik söylem değil.'


YILMAZ NE DEMiŞTi?


Mesut Yılmaz Avrupa Parlamentosu'nda yaptığı konuşmada özetle şunları söylemişti: 'Son 50 yılda Türkiye'de 20'den fazla parti kapatıldı. Bu kaygı verici bir durum. Buradan bakılınca anlaşılamamasını anlıyoruz. Ama bizim de Türkiye'den bakınca anlayamadığımız şeyler var. Cumhurbaşkanlığı seçiminde kendi adaylarını dayattılar, uzlaşmayı reddettiler. Bu da krizin başlangıç noktası oldu. Parti kapatma iptidai bir ceza olduğu halde, Türkiye gerçekleri karşısında bu uygulama korunmalıdır. Siz de Türkiye'nin şartlarını anlamalısınız.... Ama bölücülük ve irtica tehlikesi devam ettiği sürece askerin kışlasına dönmesi beklenemez.'

STAR