"Yılmaz, darbeci locaların adamı"
Hasan Celal Güzel, Yılmazın siyasi varlığını millete değil, başkalarının desteğine borçlu olduğunu belirtti
AK Parti'ye açılan kapatma davasının ardından eski ANAP ve DYP'li kurt politikacıların gözü kulağı davayla ilgili Anayasa Mahkemesi'nin Temmuz'da netleşmesi beklenen kararında.
Avrupa Parlamentosu'ndaki, "Ordu kışlasına dönmez" sözü sebebiyle tepkilere neden olan ve AK Parti'nin kapatılmasıyla oluşacak siyasi boşluğu doldurma planları yapan eski ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Eylül ayında kamuoyuna açıklayacağını duyurduğu "Japon modeli" ile dönüş yapmayı planlıyor. Ancak siyaset bilimciler ve Yılmaz'ın eski siyaset arkadaşları, ANAP ve DYP çizgilerinin artık tarih olduğu görüşünde.
YILMAZ, DARBECİ LOCALARIN ADAMI
Eski ANAP'lı bakanlardan Hasan Celal Güzel de Yılmaz'ın siyasi varlığını millete değil, başkalarının desteğine borçlu olduğunu kaydederek, "Yılmaz gibi isimler darbeci localar tarafından getirilip kullanılan politikacılardır. Siyasal Bilgiler Fakültesi döneminden beri tanırım. Darbe dönemlerinde darbecilerin rağbet ettiği en uslu çocuktur. Onun adını Mesut Onbaşı koymuştum. Generallerin yanında Mesut'un ancak Onbaşı kadar hükmü var" dedi.
MİLLETİN YILMAZ'A İHTİYACI YOK
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Demirel, Milli Görüş çizgisinden sonra AK Parti ile birlikte milletin kendinden bir siyasi kadro çıkarmayı başardığını dile getirerek milletin artık yaşam biçimleri ile kendilerini temsil etmeyen Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz gibi siyasetçilere mecbur hissetmediğini söyledi. Demirel, "Özellikle 27 Mayıs darbesinden sonra millet CHP ve darbecilere olan tepkisi nedeniyle siyasi yelpazede o zihniyetin zıddı olarak gördüğü AP'ye oy verdi. Süleyman Demirel yıllarca bu durumdan faydalandı. Ardından Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller gibi siyasetçiler de bu durumdan faydalanmayı bildi. Ancak 2002'de AK Parti ile durum değişti. Eğer AK Parti kapatılacak olursa, oluşacak boşluğu yine AK Parti çizgisinde ve AK Parti içinden bir kadro dolduracaktır. ANAP ve DYP çizgisinde millet ile elitler arasındaki 'ara siyasetçi' tipi şahsiyetlerin artık siyasette bir geleceği yoktur. Bu nedenle merkezde bir boşluk oluşmayacaktır. Türkiye'de asıl boşluk solda. CHP'nin; sol denince akla gelmesi gereken, eşitlik, özgürlük, adalet gibi kavramlarla hiçbir ilgisi yok. Hatta bu kavramlara AK Parti daha yakın durmaktadır. Bu nedenle liberal sol çevreleri cezbetmeyi başarmıştır" dedi.
KENDİ VAKFINI ASKERE ŞİKÂYET EDENDEN NE BEKLENİR?
Özal dönemi bakanlarından Bülent Akarcalı da Yılmaz'ı Japon modelinin de kurtaramayacağını dile getirerek, "Model rahmetli Özal'ın ortaya koyduğu demokratik modeldir ve onu şu an AK Parti sürdürmektedir. Kimisi çareyi Kemal Derviş'te arıyor, kimisi Japon modelinde arıyor. Kendi başına siyaset yapmaya cesareti olmayan çevreler Yılmaz'ı siyasete sokarak ona kuyruk olma çabasında. Daha önde de Demirel ile bunu denediler. Ancak bunların hiçbir siyasi karşılığı yoktur. Yılmaz eğer milletin hukukuna sahip çıkacak olsaydı, birlikte kurduğumuz Türk Demokrasi Vakfı'nı batırmaz, Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu döneminde askere ihbar etmezdi, kendisi Başbakan yardımcılığı döneminde kurduğu vakıf aleyhine soruşturma yaptırmazdı. Kapatma davasından siyasi fırsat bekliyor, ancak bu fırsat hiçbir zaman çıkmayacak" diye konuştu.
vakit
Avrupa Parlamentosu'ndaki, "Ordu kışlasına dönmez" sözü sebebiyle tepkilere neden olan ve AK Parti'nin kapatılmasıyla oluşacak siyasi boşluğu doldurma planları yapan eski ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, Eylül ayında kamuoyuna açıklayacağını duyurduğu "Japon modeli" ile dönüş yapmayı planlıyor. Ancak siyaset bilimciler ve Yılmaz'ın eski siyaset arkadaşları, ANAP ve DYP çizgilerinin artık tarih olduğu görüşünde.
YILMAZ, DARBECİ LOCALARIN ADAMI
Eski ANAP'lı bakanlardan Hasan Celal Güzel de Yılmaz'ın siyasi varlığını millete değil, başkalarının desteğine borçlu olduğunu kaydederek, "Yılmaz gibi isimler darbeci localar tarafından getirilip kullanılan politikacılardır. Siyasal Bilgiler Fakültesi döneminden beri tanırım. Darbe dönemlerinde darbecilerin rağbet ettiği en uslu çocuktur. Onun adını Mesut Onbaşı koymuştum. Generallerin yanında Mesut'un ancak Onbaşı kadar hükmü var" dedi.
MİLLETİN YILMAZ'A İHTİYACI YOK
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Demirel, Milli Görüş çizgisinden sonra AK Parti ile birlikte milletin kendinden bir siyasi kadro çıkarmayı başardığını dile getirerek milletin artık yaşam biçimleri ile kendilerini temsil etmeyen Süleyman Demirel ve Mesut Yılmaz gibi siyasetçilere mecbur hissetmediğini söyledi. Demirel, "Özellikle 27 Mayıs darbesinden sonra millet CHP ve darbecilere olan tepkisi nedeniyle siyasi yelpazede o zihniyetin zıddı olarak gördüğü AP'ye oy verdi. Süleyman Demirel yıllarca bu durumdan faydalandı. Ardından Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller gibi siyasetçiler de bu durumdan faydalanmayı bildi. Ancak 2002'de AK Parti ile durum değişti. Eğer AK Parti kapatılacak olursa, oluşacak boşluğu yine AK Parti çizgisinde ve AK Parti içinden bir kadro dolduracaktır. ANAP ve DYP çizgisinde millet ile elitler arasındaki 'ara siyasetçi' tipi şahsiyetlerin artık siyasette bir geleceği yoktur. Bu nedenle merkezde bir boşluk oluşmayacaktır. Türkiye'de asıl boşluk solda. CHP'nin; sol denince akla gelmesi gereken, eşitlik, özgürlük, adalet gibi kavramlarla hiçbir ilgisi yok. Hatta bu kavramlara AK Parti daha yakın durmaktadır. Bu nedenle liberal sol çevreleri cezbetmeyi başarmıştır" dedi.
KENDİ VAKFINI ASKERE ŞİKÂYET EDENDEN NE BEKLENİR?
Özal dönemi bakanlarından Bülent Akarcalı da Yılmaz'ı Japon modelinin de kurtaramayacağını dile getirerek, "Model rahmetli Özal'ın ortaya koyduğu demokratik modeldir ve onu şu an AK Parti sürdürmektedir. Kimisi çareyi Kemal Derviş'te arıyor, kimisi Japon modelinde arıyor. Kendi başına siyaset yapmaya cesareti olmayan çevreler Yılmaz'ı siyasete sokarak ona kuyruk olma çabasında. Daha önde de Demirel ile bunu denediler. Ancak bunların hiçbir siyasi karşılığı yoktur. Yılmaz eğer milletin hukukuna sahip çıkacak olsaydı, birlikte kurduğumuz Türk Demokrasi Vakfı'nı batırmaz, Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu döneminde askere ihbar etmezdi, kendisi Başbakan yardımcılığı döneminde kurduğu vakıf aleyhine soruşturma yaptırmazdı. Kapatma davasından siyasi fırsat bekliyor, ancak bu fırsat hiçbir zaman çıkmayacak" diye konuştu.
vakit