YÖK Ve İhtilal

YÖK Ve İhtilal

Tescilli metin hırsızlığını ört bas eden Kemal Alemdaroğlu, öğretim üyelerini kamplara bölerek siyasi rantla koltukta durmaya devam ediyor? Peki nereye kadar ?

Toktamış Ateş'in köşe yazısı

YÖK ve ihtilal

İstanbul Üniversitesi'nin eski rektörü Prof.Dr.Kemal Alemdaroğlu; Ahmet Necdet Sezer'in imzasıyla görevden alındıktan sonra, kendisi hakkında yazı yazmayacağımı belirtmiştim. Oysaki, o zamana kadar çok yazmış ve kitaplar oluşturmuştum. Ancak bizim kitabımızda; "düşene vurmak", ya da "ölüye kurşun sıkmak", yoktur.

Fakat son zamanlarda YÖK'de, kimi meslektaşlarımızın "intilal" (bilimsel hırsızlık) nedeniyle, haklı olarak cezalandırıldığını okuyunca, bizim üniversitede yaşanan ve Alemdaroğlu'nun yaptığı ihtilalin, nasıl örtbas edildiğini anımsadım ve bu çirkin tutumu unutanlara da, anımsatmak istedim. Ayrıca YÖK'teki bu tutum değişikliğini de, özellikle vurgulamanın, geleceğe ışık tutacağını düşündüm.

* * *

Kemal Alemdaroğlu'nun birinci rektörlüğünün, son dönemleriydi,. İnternette, bir ABD üniversitesinin sayfasında; düzenleyenler arasında onun da bulunduğu, "Labroskopik Cerrahi" başlıklı kitaptaki kimi makalelerin, (Alemdaroğlu'nunki dahi), ABD'de yayınlanan bir kitaptan "çalındığı" açıklandı. Bir meslektaşımız, Cerrahpaşa'da tıp kitapları satan bir kitapçıya giderek, söz konusu kitabı buldu ve aldı. Hırsızlığın yapıldığı, özgün İngilizce kitabında fotokopileri, elimize geçmişti. Ve inanılmaz intihali, kesin bir biçimde ortaya koyduk. Fakat meseleyi, yazılı ve görüntülü medya kanalıyla kamuya duyurmamıza karşın, hiçbir ciddi kovuşturma sağlayamadık.

Kimi tıpçı meslektaşlarımız, bizlere akıl öğretti. "Tıpta böyle şeyler olur", dediler. "İnsan organlarının şekilleri tüm dillerde ve kitaplarda aynıdır". Elbette doğru. Fakat biz şekillerden değil, "metinlerden" söz ediyorduk. Pek çok metin, kelimesi kelimesine aynıydı Doğrusu, boş bir işe girişmiştik. Prof.Dr.İhsa Doğramacı'nın, Dr.Spock'un kitabında yaptığı "alıntılar"(!) intihal sayılmamışken, bunu intihal saymaları mümkün müydü?

* * *

Sorun İstanbul Üniversitesi Senatosu'na geldiğinde; hiç utanmadan ve yüzleri kızarmadan, bu kitabın bir kitap değil, bir broşür olduğunu ve parayla satılmayıp, parasız dağıtıldığını ileri sürdüler. Oysaki 400 sayfalık bu kitabı, bir arkadaşımız Cerrahpaşa'da bir kitapçıdan satın alalı bir ay olmamıştı.

Bu yalanın arkasına sığınmaları, kendilerini de tatmin etmemiş olacak ki, bir yalan daha savurdular ve orijinal metnin bir broşür olduğunu iddia ettiler.

Yalandan kim ölmüş?..

* * *

Bizim üniversitenin senatosundan elbette bir şey bekleyemezdik. Orası Alemdaroğlu'nun sahası idi. Ama Kemal Gürüz'ün YÖK'ünde, bir şeyler olabilirdi. Bir biçimde, sorun YÖK genel kuruluna aktarıldı.

Orada da, gene tıpçı meslektaşlarımızdan kurulan bir komisyon, bu kitapta intihal olmadığını belirledi.(!) Umarım meslekleri adına, bu kararları adına utanç duymuyorlardır.

Fakat en enteresan yaklaşım, YÖK üyesi olan hukukçu bir meslektaşımızın yaklaşımı oldu. O zamana kadar; dürüst, onurlu ve bilimsellikten ödün vermeyen bir arkadaşımız olarak tanıdığımız bu kişi; konu önlerine geldiği zaman, raporu eline alarak sormuş: "Bu iddia, Alemdaroğlu'nun rektörlüğe ikinci kez aday olmasından önce mi ortaya atıldı, sonra mı?" demiş.

Adaylığından sonra ortaya atıldığı söylendiği zaman da, elindeki raporu masanın üzerine bırakmış ve dramatik bir biçimde, "Benim için mesele kapanmıştır" demiş.

İnsan utanır. Bu arkadaş, Allah'tan hakim olmamış. Eğer hakim olsa, önüne gelen davanın dosyasına değil, herhangi bir yere aday olup olmadığına ve Atatürkçülüğüne (!) bakardı herhalde.

* * *

Kemal Alemdaroğlu, söz konusu rektörlük seçimini kazandı. Kendini laik ve üniter yapıdan yana, Atatürkçü bir öğretim üyesi olarak sunup; rakiplerini, en seviyesiz bir biçimde itham ederek, hatta PKK sempatizanı olmakla suçlayarak, öğretim üyelerini iki kampa ayırdı ve kazandı. Ama nereye kadar?..

CHP de, 22 Temmuz 2007'de aynı şeyi yapmaya çabaladı, ama olmadı.

Atalarımız ne demiş "Her zaman papaz pilav yemez".

[email protected]

(Bugün)