İbrahim Karagül
Yüz yıllık hesap bu, farkında mısınız?
On yıldır, bu köşede yazdığım her yazı yüzyıllık bir hesap gözetilerek yazıldı. Atılan her adım, uygulanan her proje, pazarlanan her siyasi söylem, sunulan her ekonomik paket bu ön kabulle tartışıldı.
İşgaller, ayrıştırma senaryoları, etnik çatışmalar, rejim değişiklikleri, terörle mücadele, enerji stratejileri, sosyal paketler, sivil girişimler, bölgesel ittifaklar ya da eksenler bu açıdan tartışıldı.
Özellikle son yirmi yıldır her gelişmeyi 1. Dünya Savaşı, Osmanlı siyasal otoritesinin dağıtılması ve ardından oluşturulan bölgesel haritayı merkeze alarak sorguladık. Bu yüzden 20. Yüzyıl'ın bizim için, bu bölgenin insanları/ülkeleri için dondurulmuş bir tarih olduğuna inandık. Bu tarih bitmeliydi, bitecekti ve yeni bir tarih başlayacaktı ama yüzyıldır biriken enerjinin kontrol altına alınması için insafsız uygulamalara maruz bırakılıyorduk.
Atlantik'ten Pasifik kıyılarına kadar uzanan kuşakta yaşayan Müslüman toplumlar, merhametsiz projelere kurban ediliyordu. Bu kuşaktan Batı'yı rahatsız edecek hiçbir güç çıkmamalıydı, hiçbir siyasal söylem gelişmemeliydi. Bu yüzden tehdit kategorisine alınan her grup, siyasal çevre acımasızca ezildi.
Olayları hep bu açıdan sorguladığım için günübirlik doğru/yanlışlara pek aldırış etmedim. Geçmişimizi ve geleceğimizi kendi bakışımızla sorgulamamız gerektiğine, bizler için geliştirilen stratejik değer tanımlamalarının aslında bizimle hiçbir ilgisi bulunmadığına, ülkelerimizin başkalarının tehdit ve çıkarlarına göre konumlandırılmasına asla izin vermememiz gerektiğine inandım. Bu dönemde buradaki yazılardan oluşan kitaplara bu yüzden "Yüzyıllık Kuşatma" ya da "Hesaplaşma Yüzyılı" isimlerini uygun gördüm.
2003 yılında Irak işgal edilirken, bölgeye gelen İngiliz ordusunun öncelikle Kut savaşında ölen İngiliz askerlerinin mezarlarına gittiğine, İsrail Gazze'yi bombalarken duyduğumuz yer isimlerinin aynılarının 1917 Gazze savaşları hatıralarında da geçtiğine, Basra'dan Yemen'e kadar, Süveyş'e kadar adım adım kan dökülen bu topraklarda eski hesapların yenilendiğine tanık olduk, oluyoruz.
Biz istemesek de onlar bize bu tarihi hatırlattılar çünkü bu tarih üzerinden yeniden hesap sormaya başladılar. Bu tarih üzerinden bitmemiş hesaplarını tamamlamak için, 20. Yüzyıl'da kurdukları düzeni değiştirerek 21. Yüzyıl'da da devam ettirmek için bu topraklara döndüler. Olay rejim meselesi, petrol meselesi, askeri strateji meselesi değildi. 21. Yüzyıl'da bu uşağı kaos kuşağı olarak dizayn etme kararı aldılar ve uygulamaya giriştiler. Ne kadar gizlemeye çalışsalar da, Dünya Savaşı'nın ağır faturasını ödeyen bizler, onların ruhlarını, gizlediklerini biliyoruz.
Şimdi haritaya bakalım: Irak'ı ABD-İngiliz koalisyonu işgal etti. İngiliz emperyal geleneği Mezopotamya'ya yeniden yerleşti. Osmanlı İngiliz savaşlarında Basra için, Yemen için, Kanal için neden bu kadar şiddetli mücadele verildiğini anlayamayanların bugünü anlaması mümkün değil. O mücadelelerin mahiyetini kavrayamayanların Çanakkale'yi anlaması da mümkün değil. Emperyal dosyaların tozlu raflardan indirildiği, arşivlerden çıkarıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Bu yüzden Irak işgalinin Saddam Hüseyin'le hiçbir alakası yoktu.
Afganistan yine bu koalisyon tarafından işgal edildi. Rusya ile İngiltere arasındaki büyük mücadeleyi, "Büyük Oyun"u anlayamayanlar, bu işgalin de Taliban yüzünden, 11 Eylül yüzünden ya da El Kaide yüzünden gerçekleştiğini sandı. Böyle inanmamız istendi ve inandık.
Libya; Fransa-İtalya koalisyonu tarafından saldırılara maruz bırakılıyor. İkilinin Kuzey Afrika'ya yönelik geçmişini hatırlamadan bugünkü Birleşmiş Milletler kararının, NATO operasyon hazırlığının, Türkiye'nin ikileminin bilinmesi mümkün değil. 1911 yılında, yani yüz yıl önce, Osmanlı'nın bu coğrafyadan çekilmesine yol açan şartları anlamayanların bugünkü Libya'ya saldırıyı anlamaları mümkün olmayacak. Üstelik hava saldırılarının, ambargonun yetmeyeceğini, kara operasyonları gerekeceğini göreceğiz. Muhtemelen şu an bir çok bölgede örtülü kara operasyonları yapılıyor. Fransa Başbakanı, "Bingazi'de Fransız bayrakları dalgalanıyor" açıklaması yaptı. İşte bu noktaya durup düşünmemiz lazım.
Göreceksiniz; çok yakın bir gelecekte Yemen'e de müdahale, saldırı olacak. Ama Fransa değil, Yemen'e ABD-İngiliz koalisyonu saldıracak. Neden? Irak ve Basra'da olduğu gibi Yemen de yüz yıl önce İngiltere tarafına düşüyordu ve yine öyle görülüyor. Fransa'nın Suriye ile ilgili son açıklamasına baktınız mı? Bir an önce reform istiyor ve örtülü tehdit ediyor. Bir süre sonra Suriye karıştırıldığında oraya ABD-İngiliz koalisyonunun değil Fransa öncülüğünde bir gücün müdahalesini göreceğiz.
Hesap aynı... Yüz yıl önceki sınırlara, topraklara dönüyorlar. Her sömürgeci güç eski sömürgesini yeniden dizayn etmeye girişiyor. Bizler, hafızalarımızı yenileyip bunu anlayabilecek miyiz? Yoksa bu sefer de Kaddafi için saldırdılar, Ali Abdullah Salih için saldırdılar, Esad için saldırdılar mı diyeceğiz?
Eğer böyle algılarsak yazıklar olsun bize. Bir yüz yıl daha uyutulacağız demektir... Ama biz, bütün bunlara rağmen, bu yüzyılın tam anlamıyla bir "hesaplaşma yüzyılı" olacağına inanıyoruz...
yenişafak