Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Zor ülke!

Bu ülke, askerin başbakan astığı ülke.
Bu ülke, alttan gelen subayların Genelkurmay Başkanı'nı alaşağı ettiği bir ülke.
Bu ülke, Genelkurmay Başkanı'nın demokrat kimliğinin alt kadrolar nezdinde alay konusu yapıldığı bir ülke.
Bu ülke, Genelkurmay Başkanları'nın bile "Altımı tutamıyorum" diye yakındığı bir ülke.
Bu ülke, MİT'in yapılacak darbeyi Başbakan'a bildirmediği ülke.
Bu ülke, anayasa değiştireceğini açıklayan iktidar partisine karşı, kapatma davası açılan bir ülke.
Bu ülke, yargının "devleti korumak" gibi özel misyonlar üstlendiği, bazen bu misyonu millet iradesini baskılamak tarzında kullandığı bir ülke.
Bu ülke, cumhurbaşkanının eşine asker tarafından protokol boykotu uygulanan bir ülke.
Bu ülke, başbakan eşinin, başı örtülü olduğu için, cumhurbaşkanı tarafından resepsiyona davet edilmediği ülke.
Bu ülke, üçüncü defa iktidara gelen bir partinin ancak son zamanlarda iktidar olabildiği belirtilen ülke. Bu iddia ne kadar doğru o da ayrı bir mesele.
Bu ülke, medyanın birinci kuvvet olduğu iddia edilen bir ülke.
Bu ülke, rektörlerin "Ordu göreve" pankartıyla yürüyüş yaptığı ülke.
Bu ülke, darbe zemini hazırlamak için devlet birimlerinin özel proje yaptığı ülke.
Bu ülke, faili meçhuller ülkesi.
Böyle daha onlarca cümle kurulabilir.

İşte bu Türkiye, "Artık muhtar bile olamaz" diyerek siyasi hayatına Fatiha okunduğu zannedilen birisinin millet iradesiyle başbakan yapılmasından sonra, milletin iradesi istikametinde yeniden toparlama sürecine girmenin sancılarını yaşıyor.

Daha birkaç ay önce, tüm komuta heyeti istifasını veriyor.

Ergenekon diye bir derin yapının henüz ucu bucağı tam keşfedilmiş değil. Acaba askerde ne kadar bakiyesi kaldı, poliste, MİT'te, medyada, iş dünyasında, sivil toplumda ne kadarı kaldı, bilinmiyor.

TSK'nın başına, hükümetle uyumlu bir komutan geldi diye demokrasi bayramı yapıyoruz.

İktidar, "kan yuttuk kızılcık şerbeti içtik" diye nitelediği bir zeminde iş yapıyor.

Böyle bir ülkede, 28 yıldır düşük yoğunluklu bir savaş sürüyorsa, her şeyin kimyasının bozulması mukadderdir.

Biz bu ülkede MİT içindeki güç savaşlarını biliyoruz.

Soru şu:

AK Parti hükümeti, MİT Müsteşarı'nı değiştirdi, acaba dün siyasilere darbe bilgisini vermeyen MİT'in ne kadarı değişmiş oldu? Başbakan, geçen 10 yıl içinde, MİT'ten gerçekten sağlıklı bilgi akışına ulaşabildi mi?

Anayasa Mahkemesi'nin yapısının değişmesi, HSYK'nın yapısının değişmesi, neden devrim çapında olaylar olarak görülüyor?

Ergenekon-PKK ilişkisi denen hadisenin, gerçek boyutlarına ulaşılabildi mi?

Korucuların bir kısmının kimyasının bozulduğunu ve terör örgütü ile kanka olduklarını biliyoruz.

Acaba MİT'in, KCK içine soktuğu "ajanlar", zamanla KCK'nın ajanı haline geldiler mi?

Yargıda "bizim adamlar" denilen hadise, kaç odağın adamı anlamına gelmektedir?

Oligarşik yapı diyoruz ya, asker, yargı veya sivil kemikleşmiş bürokrasi diyoruz ya, onlar nasıl eylem koyarlar, biliyor muyuz?

O kadar zor ki işi, milletten yetki alıp Ankara'ya gelenin...

Dışişleri Bakanı, kaç zaman içinde kendi teşkilatında etkin olabildi acaba ya da gerçekten olabildi mi?

İçişleri Bakanı kendi örgütüne ne kadar hakimdir?

Bu iktidarı saf dışı etmek için halen kaç odak seferberdir?

Denizler durulmaz dalgalanmadan... Tayyip Erdoğan, şu yaşananlar karşısında herhalde oturup bir kere daha durum değerlendirmesi yapacaktır. Meydan okumalardan yılacağını hiç mi hiç zannetmiyorum. Fidan'ı feda etmez.

Onun tayini ile kimlerin ayağına bastığının muhasebesini yapar.

bugün

Bu yazı toplam 1011 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar