Selâhaddin Çakırgil

Selâhaddin Çakırgil

10. yılında, 11 Eylûl"le hesablaşma..

10 yıl öncesinin bugünü, bütün tazeliğiyle hâfızamda..

Türkiye saatiyle saatiyle 17.15 civarıydı..

Ertesi günün yazısındaki son rötuşları yapıyordum..

Gazeteden telefon ediyorlardı: "Bu akşam baskıya erken gireceğiz, yazıyı olabildiğince erken ve hattâ hemen bekliyoruz.." diye..

Karşımda CNN"in ingilizce kanalı açıktı..

Bir ara, normal yayın akışının kesildiğini hissettim.

Canlı yayına geçilmişti..

New York"da, Dünya Ticaret Merkezi diye anılan ve kapitalist emperyalizmin sembolü kabul olunan İkiz Kuleler"den birine bir uçağın çarptığı ve binanın 108. katında yangın çıktığı bildiriliyor ve canlı yayın görüntülerinde de oradan dumanlar yükseliyordu..

Bir taraftan yazımın düzeltmeleriyle meşgul olurken, bir tarafdan da, söylenenlere kulak veriyor ve asansörlerin de bozulmuş olabileceğini düşünerek, daha yukarı katlardaki insanların. tehlikede olabileceğini,  itfaiye ve ilk yardım ekiplerinin onlara erişmekte zorlanacağını  zihnimden geçiriyordum..

Elbette o ilk anda, tarihin seyrini değiştirecek çapta ne denli bir büyük hadiseyle karşı karşıya bulunulduğunu bilemezdim..

Aradan, 10 dakika kadar bir zaman geçmişti ki, uzaktan ikinci bir uçak belirdi..

New York"da saatler 09.15 civarındaydı, yani henüz, dünya çapında önemli bu önemli iş, ticaret ve güç merkezinde yeni mesai saati başlamamştı..

Ben zihnimi meşgul eden konuların cevabın bulmuş gibiydim..

İşte teknolojinin, gücün ve zenginliğin  imkanları diye düşünüyordum..

Çünkü, itfaiyenin ulaşamadığı yerdeki bu yangının bu uçak tarafından söndürüleceğini düşünmem gaayet tabiî idi.. Üstelik, bu uçağın da sanki öyle bir özel hizmet için hazırlandığı gibi görüntü vardı ki..

Bu uçak da öteki kulenin böğrüne dalıverdi..

Aman Allah"ım..

Korkunç bir görüntüydü ve ve bu durum ve o âna kadar önceki "kazâ" ile ilgili haberleri sınırlı bir heyecanla anlatan spikerlerin de çığlıkları ve şaşkınlık ifadeleri anlatılacak cinsten değildi..

Aklıma gelen ilk şey, bunun organize ve müthiş bir saldırı olduğu şeklindeydi.. Ve aklıma hemen, Aralık-1941 başında Amerika"nın Büyük Okyanus"ta bulunan  "Pearl Harbur Deniz Üssü"ne, sâkin bir pazar sabahı, yüzlerce japon uçağının, Amerikan savaş gemilerinin kaptan köşklerine veya kazan dairelerine. pilotlarıyla birlikte dalış yaptığı ünlü "kamikaze saldırıları"  geldi..

B. Amerika"nın Pasifik"teki donanması bir anda safdışı olmuş ve o zamana kadar İkinci Dünya Savaşı"na girmemiş olan Amerika, savaşa girmek zorunda kalmıştı..

Hemen gazeteye telefon ettim,  "Aman, bana yarım saatlik bir fırsat veriniz, yazıyı değiştireyim!"  dediğimde baskı için son hazırlıklarla meşgul olduklarından hiçbir şeyden haberlerinin olmadığı anladım.. Çığlık atarcasına bir halecanla / yürek çarpıntısıyla,  "Amerika yıkılıyor, derhal televizyonlara bakın.."  dedim, ama, onların yeni bir yazı için bekliyecek vakitleri yoktu..

*

Tabiatiyle, bu korkunç saldırının üzerine ilk anda bir yorum yapmak mümkün değildi.. Hadisenin büyüklüğünün ve sonuçlarının derinliğinin boyutları hakkında da ilk anda konuşulamazdı..

Saatlerce süren yangınlar sonunda, o dev kulelerin yıkılması,  korkunç şekilde çöküvermesi ise, bütün tahminler alt-üst edici mahiyetteydi.. En mâkul izah, uçak depolarındaki tonlarca benzinin o kulelerin içine boşalması ve  tutuşmasıyla, bu binaların çelik iskeletlerinin erimesi ve çökmesi idi.. ve bu kuleler çökerken, onların yanıbaşındaki, 60 kadar katı bulunan "küçük" binaların da çökmesi ise henüz de net olarak izah olunamadı..

Yüzlerce metre yukardan, kendilerini aşağıya atan insanların o andaki çaresiz tercihlerinin trajik acısını yüreklerde duymamak mümkün mü idi? Onların o anda, "Belki kurtulurum.." gibi bir  ümid beslemiş olduklarını varsaymak bile zor..

*

Saatler ilerledikçe daha başka program dışı uçakların da başkent  Washington"a doğru yola çıktıkları haberleri geliyor; Amerikan militarizminin sembolü ve güç merkezi olan Savunma Bakanlığı ve Ortak Komuta Merkezi /Genelkurmay Başkanlığı durumundaki Pentagon"a da bir uçağın çarptığı bildiriliyor ve bazı uçakların  ise, içlerindeki yüzlerce yolcu ile havada vurularak veya yolcularının uçak içindeki müdahaleleriyle hedeflerine varamadan düşürüldüğü haberleri dünyayı şoke ediyordu..

O sırada  Texas"da bulunan Amerikan Başkanı G. W. Bush ise derhal kaçırılıyor ve yüzlerce km. ötede, Nebraska"daki yeraltı sığınaklarına götürülüyordu ve kendisinden iki gün boyunca haber alınamıyacaktı..

*

Ama, ilginç olan, bu kadar herşeyin alabora olduğu, kimsenin doğru-dürüst bir karar vermek durumunda olmadığı, Amerikan yönetim mekanizmalarının bile üzerindeki afallamayı henüz tam olarak atamadığı bir sırada, saldırıların üzerinden henüz 8-10 saat geçmemişti ki ortada hiçbir delil veya işaret yokken, "Islamıc terrror" lafı ortaya atılıvermişti!..

Büyük sosyal panik anlarında, toplumu korumanın en geçerli yollarından birisinin de, toplumun dikkatinin dış saldırı ve tehlikelere yöneltmek olduğu şeklindeki "cambaza bak..." taktiği, devreye sokuluyordu..

Ve bir anda Batı toplumları başta olmak üzere bütün  dünyayı " "Islamic terror" lafı ve korkusu sarıvermişti..

O kadar ki, o hadisenin hemen ertesi sabah, Fransa-Luxembourg sınırı yakınındaki alman şehri (ve Karl Marx"ın doğum yeri olan) Triér"e yanımda kız yeğenimle birlikte gittiğimde, ahali, yeğenimin tesettürü dolayısiyle,  bize âdetâ, şehirlerinde, aralarında dolaşmakta olan  bir canlı bomba imişçesine korkulau gözlerle ve de hınçla, hışımla bakıyordu ve biz de, bir saldırı olabileceğini bile düşünerek temkinli  dolaşıyorduk..

*

Evet, herkesin bir 11 Eylûl"ü var..

Galiba, 11 Eylûl üzerinde ittifak-ı nazar / görüş birliği içinde olmayanların başında da müslümanlar geliyor ve onlar kendi aralarında yaman tartışmalar, ağır suçlamalar içinde bile bulunabiliyorlar..

Çünkü, komünizm"in çöküşünden beri dış düşmansız ve Soğuk Savaş"sız kalan kapitalist emperyalizm dünyası ve onun kaptan gemisi durumundaki Amerika,  bu saldırılarla, tam da beklediği çapta büyük

bir dış düşman profilini oluşturmakta muvaffak olmuş gözüküyordu..

haksöz

Bu yazı toplam 1699 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar