Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

1915’te ne oldu?

Ve beklenen oldu. Korkulan demiyorum, çünkü korkulacak bir şey yok. ABD bu konuda nerede durduğunu beyan etmiştir. Bu onun ayıbıdır. “Soykırım” dedi. Biden açıklamasında, “Her yıl bugün Osmanlı dönemindeki Ermeni soykırımında ölenleri hatırlıyoruz ve böyle bir zulmün bir daha yaşanmaması için taahhüdümüzü yeniliyoruz” dedi. 24 Nisan 1915’ten başlayarak, Osmanlılar tarafından İstanbul’da tutuklanarak 1.5 milyon Ermeni’nin sınırdışı edildiğini, katledildiğini ve yok etme tehdidi karşısında ölüme yürüdüğünü” söyledi. Açıklamasında, Ermenice “büyük felaket” anlamına gelen “Meds Yeghern” kelimesini de kullanan Biden, ABD’yi nasıl yurt edindiklerini, hangi ülkelerde terör estirdiklerini, darbeler yaptırdıklarını, soğuk savaş dönemini unutmuş gözüküyor. “Biz nefretin tüm şekillerinin çürütücü etkilerine karşı güçlü duruşumuzu sürdürüyoruz” dedi ve ekledi: “Bunu da suçu birilerine yüklemek için değil, bunun bir daha asla yaşanmaması için yapıyoruz” dedi. Birileri Biden’ın bunu sert ifadeleri yumuşatmak için kullandığını söylüyor. Böylece Türkiye’nin öfkesini azaltmak için “ABD Muhibbanı”na bir açık kapı bırakmak için böyle söylemiş olabilir. Biden, “insan haklarına saygı duyulan, insanların onur ve emniyetleri ile yaşadığı bir dünya inşa etmek için çalıştıklarını” belirterek, “Dünyada bir daha zulüm yaşanmasını engelleme hedefimizi yeniliyoruz. Dünyadaki tüm insanların iyileşmesi ve uzlaşması peşindeyiz” diyor. Biden bunları söylerken kime danıştı, ya da konu hakkında bilgisi nereden kaynaklanıyor, onu bilmiyoruz. Ama onun bu konularda fazla bilgisi olmadığı açık.

Biden “Konstantinapolis”ten söz ederken, aslında İstanbul’un kurucusu Konstantin’i anmak değil derdi, Fetihe, İstanbul’un Müslüman kimliğine bir itiraz yöneltiyor. Belki Ayasofya’nın yeniden cami olmasına karşı bir göndermedir bu ifade. Sanırım Biden, mesela Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin, savaş, çatışma bölgelerinden Osmanlı topraklarındaki başka bölgelerde iskana tabi tutulmasını “sınırdışı edilmek” dediğine göre bilmiyor.

Verdiği rakamlar da doğru değil. 1900’lerin başında Osmanlının nüfusu 19 milyon civarındadır. 15.3 milyon Müslüman, 1.5 milyon Rum ve 1.6 milyon Ermeni’dir. Nasıl oluyor da 1.5 milyon Ermeni öldürülmüş ya da sürülmüş oluyor. Mesela 1919 yılında, Nisan ayında İngilizler tarafından yıkılan Konfederatif, başkanlıkla yönetilen “Kars İslam Cumhuriyeti”nde Hristiyan yurttaşlar da vardı ve mesela Savunma Bakanı Rus asıllı Matyev Radjinsky, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı Stefani Vaffiades ve Pavlo Camusev kabine üyesi idi. Bunu nasıl açıklayacaklar? Bunlar nasıl gelmişler, nasıl o makamlarda görev almışlardı? Suç bizde Cumhuriyeti Mustafa Kemal kurdu, kadınlara ilk oy hakkını o verdi demek için bu gerçeği görmezden geldik. Belgesellerini yapmadık, kitabını yazmadık. Kalust Sarkis Gülbenkyan’ı (1869, Üsküdar –1955, Lizbon)  yeteri kadar tanıyor muyuz. İlk olarak Türk Petrol şirketini kuran kişi bu. Musul Petrolleri, Bakü petrolleri ondan sorulur. Bu kişi uluslararası petrol sanayiinin doğmasında ve gelişmesinde önemli bir isim.

Matild Manukyan’ı bir şekilde tanıyoruz. Seküler, dinle diyanetle işi olmayan alemden hemen herkes onun müşterisi idi. 6. Filodaki askerler de İstanbul’a geldiklerinde müşterisi oldular. Bu alanda vergi rekortmeni oldu. 1914’te Üsküdar’da doğdu ve 2001’de İstanbul’da öldü. Gitmeyenler de vardı. Halkın sahip çıktıkları, korudukları da.

Bakmayın bugün HDP’lilerin Ermeni soykırımı iddialarına sahip çıktıklarına, en az Karadeniz’deki Ermeniler kadar, Güneydoğudaki Ermeniler de, bölge halkı tarafından himaye görmüş ya da baskı görmüştür. Himaye ve baskı, istisnai olaylar dışında, “Kavm-i sadıka” sıfatını koruyanlarla, Osmanlı topraklarının işgalinde İngiliz, Fransız, Rus ve Yunan askerleri ile birlik olup, onların askeri elbiselerini giyip, onların silahları ile Müslümanlara saldıranlarla, onlara karşı direnenler arasındadır. Hamparsum Limonciyan efendileri, mimarları, doktorları, tüccarları tanıtmadık. Eh işte biraz Agop Dilaçar’ı duydu yeni nesil. Mesela neden bizim neslimiz Donizetti Paşaları (Giuseppe Donizetti), Fausto Zonaro (1854-1929) paşaları anlatamadık, eserlerini tanıtamadık.

Ya hu, Fatih’in aynı zamanda bir Doğu Roma Bizans Rum imparatoru olduğunu, Rum Patrikhanesinin başı olduğunu, Ermeni Patrikhanesini kuran kişi olduğunu niye söylemiyoruz. Niye Kudüs’te Süryani kiliselerini birleştirip, onları bir millet olarak tanımlayan Patrikliği kuranın Hz. Ömer olduğunu niye söylemiyoruz.

Bugüne dönecek olursak, 24 Nisan’da ne oldu, bugün gelinen nokta nedir ve bundan sonra ne olacak? Osmanlı döneminde olduğu iddia edilen bir olay Türkiye’yi niye bu kadar yakından ilgilendiriyor. Soykırım mı, soy sürüm mü, mukatele mi, ya da hiçbir şey olmadı mı?

O sırada dünyada neler oluyor? 13 Ocak’ta İtalya’nın Avezzano şehrinde deprem olmuş ve  29.800 kişi hayatını kaybetmişti. 15 Ocak’ta Saphir isimli Fransız denizaltısı Çanakkale’de, Boğaz Komutanlığı’na bağlı, o zamanki adı Mecidi’ye olan  Köseburnu önünde batırıldı. 19 Ocak’da Almanya İngiltere’ye karşı ilk hava saldırısı gerçekleştirdi. 17 Şubat’ta Barbaros Hayreddin ve Turgut Reis muharebe gemileri, savunmaya katılmak üzere, Çanakkale Boğazı’nın en dar ve en derin, ayrıca Ege yönündeki akıntının en şiddetli olduğu yer olan Nara burnuna geldi. Ve 18 Mart! Çanakkale Savaşı başladı. 40 gün sonra da Ermeni katliamının gerçekleştiği söyleniyor. Bir gün sonra ise 25 Nisan’da, Çanakkale cephesinde Kara Muharebeleri başladı. Ermeni katliamı olduğu iddia edilen 24 Nisan’dan 12 gün sonra 6 Mayıs’ta Rus orduları Van’a girdi. Bir ay gibi bir zaman sonra da 27 Mayıs 1915’te “geçici tehcir yasası” yürürlüğe girdi. 20 Aralık - Çanakkale’nin Gelibolu Yarımadası’nı ele geçiremeyen İngiliz ve Fransız birlikleri geri çekildi. Yeni rotaları, Filistin ve Lazkiye olacaktır.

Çanakkale’yi anlamadan bu konuyu anlayamayız. Çanakkale’yi bir mefahire dönüştürür, Anzak ayinleri ile zafer kutlamasına dönüştürür, tarihi övgü ve sövgü, hainler ve kahramanlar kitabına dönüştürürseniz, bu işleri anlamak çok kolay olmayacaktır. Birileri bize parmak sallar, biz onlara; geçinir gideriz.

Yazı işleri daha kısa yazmamı istiyor da, sizler malumat sahibi olmadan kanaat sahibi olmamanız için olayı dün, bugün ve yarın çizgisinde imkan ölçüsünde “efradına cami, ağyarına mani” bir şekilde özetleme gereği duyuyorum. Onun için bu konuya yarın da devam edeceğim inşallah. Selâm ve dua ile.

Bu yazı toplam 672 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar