27 Nisan Muhtırası'nın da hesabı sorulmalı

Emekli ve muvazzaf subaylar, rütbelerinin ihtişamına bakılmadan darbe zanlısı olarak göz altına alınıyor, sorgulanıyor, tutuklanıyor...

Vaka-yı adiye sayılan ve hatta vaka bile sayılmayacak kadar kanıksanmış olan cunta faaliyetleri yerli yerine oturtuluyor, siyasete askeri müdahale girişimleri dokunulmaz bir kutsal gücün sual olunmaz hikmetleri gibi görülmekten çıkıyor, cuntacıların sıradan eşkıya oldukları gerçeği idrak ediliyor ve bunun gereği nihayet yapılıyor.

Aralarında eski kuvvet komutanlarının ve muvazzaf generallerin (yahut amirallerin) de bulunduğu onlarca darbe zanlısının gözaltına alınmasıyla sonuçlanan dünkü operasyonlar, bu sürecin taviz verilmeden devam ettirileceğini göstermesi bakımından fevkalade önemli ve umut verici.

Türk Silahlı Kuvvetleri saflarından hükümete karşı bir tavır söz konusu olduğunda 'Yok öyle bir şey' demeyi refleks haline getirmiş olan Genelkurmay Başkanlığı'nın "Parola- Adi Başbakan" skandalı ortaya çıkar çıkmaz Deniz Kuvvetleri'nde soruşturma açtırması da yeni bir anlayışı işaret etmesi bakımından önemli ve umut verici.

Beri tarafta, aleni bir darbe tehdidi olan 27 Nisan Muhtırası'nın hesabının niçin hâlâ sorulmadığı ve Genelkurmay Başkanlığı'nın bu bildiriye pervasızca sahip çıkmayı nasıl sürdürebildiği merak konusu.


* * *
Genelkurmay Başkanlığı'nın sivil toplum ve siyasete müdahale mahiyetindeki 27 Nisan 2007 tarihli meşhur bildirisini büyük marifetmiş gibi iftiharla sahiplenen eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, bu bildirinin "muhtıra" olarak görülmesinden fena halde rahatsızmış.

Milliyet gazetesinden Fikret Bila'ya demiş ki:

"Oradaki ifadem... aynen şöyledir: 'Son günlerde Cumhurbaşkanlığı seçim süreci laik-antilaik sürecine dönüşmüştür'. Bunun neresi muhtıra?"

Yapmayın Yaşar Bey!

Oradaki ifadeleriniz o kadarcıkla kalmadı ki.

İlgili paragrafın tamamı şöyle:

"Son günlerde, Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde öne çıkan sorun, laikliğin tartışılması konusuna odaklanmış durumdadır. Bu durum, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından endişe ile izlenmektedir. Unutulmamalıdır ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bu tartışmalarda taraftır ve laikliğin kesin savunucusudur. Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri yapılmakta olan tartışmaların ve olumsuz yöndeki yorumların kesin olarak karşısındadır, gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacaktır. Bundan kimsenin şüphesinin olmaması gerekir."

Söyler misiniz, Yaşar Bey, "bu tartışmalarda taraf" olan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin "gerektiğinde tavrını ve davranışlarını açık ve net bir şekilde ortaya koyacak" olması ne anlama geliyor?

Cumhurbaşkanlığı seçimi etrafındaki tartışmalarda ve dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı seçiminde taraf olduğunuzu açık ve net bir şekilde ifade etmekle yetinmediniz... "Gerektiğinde" başka "tavır" ve "davranışlar" da ortaya koyabileceğinizi söylediniz... "Tavır" kelimesiyle yetinmeyip "davranış" kelimesini de kullandınız...

Belli ki, "tavır" kelimesinin yeterli etkiyi yapmayabileceğini düşündünüz; fiiliyatı çağrıştıran "davranış" kelimesini ilave etmeden geçemediniz...

'Böyle giderse tepkimiz kuvveden fiile çıkar' mesajını layıkıyla verebilmek için, kelimeleri özenle seçtiniz...

Bunun adı muhtıradır, siyasete müdahaledir, askeri darbe tehdididir!


* * *
Yaşar Büyükanıt, gazetecilere beyanat vermeden evvel savcılara ifade vermeliydi.




Bu yazı toplam 1802 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar