İbrahim Karagül
İran 'Apo'sunu yakaladı! Yoksa ABD mi teslim etti?
Şubat 1999'da Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye getirilen operasyonun bir benzeri dün İran'da yaşandı. Belucistan'ın bağımsızlığı için savaştığını öne süren, İran ordusuna ve sivillere ağır kayıplar verdiren Cundullah örgütünün lideri Abdulmelik Rigi, yakalanıp İran'a getirildi.
Elbette bu operasyon, İran güvenlik birimleri açısından olağanüstü başarıydı. Yıllardır izi sürülen, Batılı istihbarat servisleri tarafından korunan ve desteklenen, İran'ı parçalama projelerinde kullanılan, İran'ın can düşmanı bir örgütün lideri etkisiz hale getiriliyordu. Bu hem iç çatışma senaryolarına hem de ABD, İngiltere ve İsrail'in İran içindeki ortak örtülü operasyonlarına vurulan çok büyük bir darbeydi.
Rigi, bir gün önce Afganistan'daki bir ABD üssünde görüntülendi. Hemen ardından Dubai'ye geçti, oradan Kırgızistan'a gitmek için uçağa binerken yakalandı. Açıklama böyle... Dubai, geçtiğimiz günlerde İsrail istihbaratının bir Hamas yetkilisine yönelik iyi düşünülmüş suikast operasyonuna sahne oldu. 11 kişilik Mossad timi, Avrupa ülkelerinin vatandaşlarına ait pasaportlarla, hem de diplomatik pasaportlarla Dubai'ye geldi ve hedefi ortadan kaldırdı. Bizzat İsrail Başbakanı'nın emriyle işlenen cinayet ve sahte pasaport konusu Avrupa ülkeleriyle İsrail arasında muvazaalı bir gerilime neden oldu. Oysa durum tam tersiydi ve suikast operasyonu bazı ülkelerin katıldığı ve örneklerini sıkça gördüğümüz bir ortak operasyondu.
Dubai istihbarat operasyonlarının merkezi mi oluyor, sorusu bir başka tartışmanın konusu. Ancak İran'ın Rigi'yi yakalama biçimi ile Türkiye'nin Abdullah Öcalan'ı Kenya'dan getirme biçimi birbirine çok benziyor. Öcalan, Suriye'den çıkarıldıktan sonra, Yunanistan, Rusya, İtalya gibi ülkeleri dolaşmış, hiçbir yerde korunamamış ve Kenya'da bir ortak istihbarat operasyonuyla Türkiye'ye verilmişti. 11 yıl önce yaşanan olay, Türkiye'de başarı kabul edilmiş bazı siyasi partileri iktidar bile yapmıştı. Ancak Öcalan yakalanmamış, Türkiye'ye teslim edilmişti. Neden teslim edilmişti, hangi pazarlıkların sonucu Türkiye'ye verilmişti? Öcalan'ın teslimi kendisini Başbakanlığa taşımış olan Bülent Ecevit, "Apo'yu bize niye verdiler hala anlamış değilim" diyebiliyordu.
İran'ın Rigi'yi yakalama operasyonu da Öcalan operasyonuna benziyor. Bir çok soru geliyor insanın aklına. Ortada bir operasyon mu var yoksa pazarlık mı? Pazarlık varsa nasıl bir pazarlık. İran karşılığında ne verdi? Rigi'ye karşı bir El Kaide üyesini mi teslim etti? Rigi El Kaide tarafından destekleniyor iddiası çok da inandırıcı değil. Çünkü örgüt tamamen ABD-İngiliz ürünü ve bu ülkelerin İran'a ve Güney Asya'ya yönelik jeopolitik hedefleri için kullanılıyordu.
Geçtiğimiz yıl Ağustos ayında PKK ve Cundullah olayını, Kürt meselesi ile Belucistan meselesinin birbirine ne kadar benzediğini burada tartıştık. Cundullah için "Allah'ın ordusu değil, Amerika'nın ordusu" dedik. Türkiye, İran, Pakistan kuşağında bu örgütler üzerinden nasıl hesaplar yapıldığını sorguladık.
Sıcak çatışmalar içinde yer alan İslami kimlikli yapıların ne kadarının kimler tarafından finanse edilip kullanıldığına dikkat çekmek istedik. Bazı ülkelerde "özgürlük" adına harekete geçen İslamcı savaşçıların aslında hem Müslümanlara hem tarihe hem kendilerine büyük bir ihanet içinde olduklarını üzülerek izliyorduk çünkü. Mesele şuydu:
Kürt meselesine benzeyen bir Belucistan sorunu var. İran'ı ve özellikle Pakistan'ı ciddi oranda yıpratan bir sorun bu. Büyük Belucistan devleti için birkaç yıl önce haritalar bile yayınlandı. Tabii hepsi ABD kaynaklı. Tıpkı Türkiye'nin bir bölümünü kesip alan haritalar gibi. Pakistan'da istikrarsızlığı tartışırken, Benazir Butto suikastini tartışırken ABD ve İngiltere'nin müttefiki olan Pakistan'a karşı Özgür Belucistan Hareketi'ne destek verdiğini fark edince hayretler içinde kalıyoruz. Bir yandan müttefikleri olan ülkeyi destekliyorlardı diğer yandan ülkeyi bölecek harekete silah ve finansal destek sağlıyorlardı. Ne gariptir ki, o bölgenin özgürlüğü için savaşan, ABD ve İngiltere'den para ve silah alan gruplar "İslamcı" gruplardı. Bu örgütler kimlikleri yüzünden İslam dünyasında sempati bile topluyordu. Ne yazık ki hepsi birer taşerondu. Ne yazık ki, bu gerçeği anlatmak çok zordu.
Ağustos 2009'da İran Belucistan'ı için savaşan "Cundullah" (Allah'ın ordusu) örgütünün lideri olan Abdülmelik Rigi'nin kardeşi, örgütün İran topraklarındaki saldırılarını ABD'nin talimatıyla yaptığını açıkladı ve; "Cundullah'ı ABD kurup destekledi. Talimatlarımızı ondan alıyorduk. Kime saldırıp kime saldırmayacağımızı ABD'liler söylüyordu. Para ve teçhizat onlar tarafından veriliyordu" şeklinde sözler söyledi.
O tarihte yazdığım şu cümleleri özellikle hatırlatmak istiyorum. "Şimdi şartlar değişiyor. Belki "Büyük Belucistan Devleti" projesi bir süreliğine ertelendi. Bu örgütler de ortada kaldı. Birer birer deşifre oluyorlar, bağlantılar ortaya çıkıyor. Belucistan meselesi ile Kürt meselesi birbirine benziyor. ABD ve İngiltere, iki konuda da müttefiklerine kazık attı. Hem de çok büyük zarar vererek. Şimdi iki konuda da rüzgar tersine dönmüş gibi. Belucistan için savaşan örgütler ortada kalırken, Kürt meselesinde olumlu anlamda çok ciddi gelişmeler yaşanıyor..."
Tespit doğruymuş. Doğruluğu yedi ay sonra Rigi'nin "yakalanması" ya da "teslim edilmesi"yle kesinleşti. İran operasyonu hem Öcalan operasyonuna benziyor hem de pazarlık kokuları yayıyor. Bu aşamadan sonra pazarlık'ta İran ne vaat etti ya da verdi sorusu daha önemli gibi. Nükleer kriz üzerinden dünyayı İran'ı dizginlemeye çağıranlar aynı ülkeyle kapalı kapılar ardında ne tür pazarlıklar yapıyor?
Abdulmelik Rigi, neyin bedeliydi? İşte böyle yaparlar onlar. Kullanır kullanır sonra paçavra gibi bir kenara atarlar... Bu gerçeği düşünmesi gereken o kadar çok insan ve çevre var ki..