27 Nisan'dan Bu Yana Değişmeyen Tek Şey: Direniş
SBPnun gerçekleştirdiği 137. Başörtüsü Eyleminde; Başörtüsü yasağının devam ettiği, 23 Nisan törenlerinde yaşananlara ve geçen yıl ki 27 Nisan e-muhtırasına ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu.
"27 Nisan'dan bu yana değişmeyen tek şey: DİRENİŞ"
SBP'nun gerçekleştirdiği 137. Başörtüsü Eyleminde; Başörtüsü yasağının devam ettiği, 23 Nisan törenlerinde yaşananlara ve geçen yıl ki 27 Nisan e-muhtırasına ilişkin değerlendirmelerde bulunuldu. Açıklama, Müslümanların izzet ve şerefi Allah'ın yanında aramaları gerektiği vurgusu ile sona erdi.
Sakarya Başörtüsü Platformu her hafta 12.30'da Bulvar AKM önünde sürdürdüğü basın açıklamalarının 137.'sini gerçekleştirdi. Açıklama Platform adına Kadrican MENDİ tarafından okundu. Başörtüsü yasağının devam ettiğini belirten MENDİ; yasağın, sisteme sahip olanlar açısından hesaplaşma malzemesi olarak görüldüğünü dile getirdi. Yasakçı zihniyetin teorisyenlerinin İlahiyat Fakültelerinde dersler yaptıklarını söyleyen MENDİ sözlerine şöyle devam etti: "Aynı zamanda Ergenekon operasyonu kapsamında halen cezaevinde bulunan Emin Gürses'inden Doğu Perinçek'ine kadar, bunların İslam'ın hangi emir ve yasakları üzerinde dersler yaptıkları ve bu dersler için İlahiyatları seçmiş olmaları hangi derin anlamları bünyesinde barındırıyor merak etmemek mümkün değil."
Açıklamada, 27 Nisan e-muhtıra denemesi ile prestij kaybeden askeri bürokrasinin kapatma davası ile oluşan panik havasından pay kapmak için tekrar vitrindeki yerini aldığı belirtildi. Geçen yıl muhtıraya karşı tavır aldıklarını ve halkı göreve çağırdıklarını hatırlatan MENDİ; "Yapılması gereken açıkça ve hiçbir korku ve endişeye kapılmadan onurlu bir şekilde tavrımızı ortaya koyabilmektir. Yoksa baskı ve yasaklara ses çıkartılmadıkça bu baskı ve yasaklar kanıksanmış olacak, dayatmalar normalleşecek ve toplum kocaman bir yığın haline gelecektir." dedi.
Yaşananların, İslami Kimlik ile olan kavganın devam ettirilmesi sürecinin bir parçası olduğu belirtilen açıklamada; baskı ve yasaklarla yaşamanın kader olmadığı, insanın onuru için yaşayan bir varlık olduğu dile getirildi. Açıklama şu cümlelerle sona erdi: "Müslümanlar onurlu insanlardır. Müslümanlar Allah Rasulü' Hazreti Muhammed'in izinde yürümek zorunda olan insanlardır. Müslümanlar izzeti ve şerefi yalnızca Allah'ın yanında araması gerekenlerdir. Müslümanlar vahye tabi olanlardır. "
Eylemde "Başörtüsü İslam'ın Emri; Müslüman Kadının Kimliğidir", "Tevhid Adalet Özgürlük" yazılı pankartlar ve "Yasak Sürüyor; (D)uyuyor musunuz?", "Örtümüz Kimliğimiz; Vazgeçmeyiz", "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz" yazılı dövizler taşıyan platform mensupları, eylem boyunca "Uyan Diren Özgürleş" ve "Tevhid Adalet Özgürlük" sloganlarını attılar.
Sakarya Başörtüsü Platformu 137.Basın Açıklaması
27 Nisan'dan bu yana değişmeyen tek şey: DİRENİŞ
Türkiye'de azgınca ve acımasızca devam ettirilen başörtüsü yasağı devam ediyor. Müslümanlar inançlarının gereği olan başörtüleri ile okullarına giremiyorlar. Öğrencilerine eğitim hizmeti veremiyorlar. Hastalarını tedavi edemiyorlar. Kamusal alan dayatması ile başlatılıp hizmet alan-hizmet veren ayrımı ile çarpıklaştırılarak asıl amacı yok sayılmaya çalışılan bu yasak, sisteme sahiplik yapanların en büyük hesaplaşma malzemesi olarak onların zihinlerindeki yerini korumaya devam ediyor. Yasağın uygulayıcılarından çok bu yasağın temsil ettiği zihniyetin teorisyenlerinin İlahiyat Fakültelerinde İslam dini üzerine dersler yaptıkları ortaya çıkıyor. Aynı zamanda Ergenekon operasyonu kapsamında halen cezaevinde bulunan Emin Gürses'inden Doğu Perinçek'ine kadar, bunların İslam'ın hangi emir ve yasakları üzerinde dersler yaptıkları ve bu dersler için İlahiyatları seçmiş olmaları hangi derin anlamları bünyesinde barındırıyor merak etmemek mümkün değil.
Yasağın en önemli faktörü askeri vesayet, son 23 Nisan törenlerinde de tavrını ortaya koymaktan çekinmiyor. Son dönemde gündeme gelmekten çekinen, tam tersine bilinçli olarak gündemden düşürülen askeri bürokrasinin tekrardan vitrine doğru yol almaya başlaması, kapatma davasının oluşturduğu panik havasından pay kapmak istemesi olarak yorumlanabilir. 27 Nisan'da kaybettiği prestiji tekrar geri kazanmak isteyen asker için bugünler bulunmaz fırsatlar sunuyor önlerine. Onlar da boş kaleye topu yuvarlamakta fazla zorluk çekmiyorlar.
27 Nisan'a değinmişken geçen yıl ki e-darbe denemesi ya da e-muhtıra göndermesine olan tavrımızı da tekrar belirtmekte fayda görüyoruz. Geçen yıl 27 Nisan Cuma akşamı gece yarısına yakın Genelkurmay'ın internet sitesinden yapılmaya çalışılan muhtıraya karşı yine buradan tavrımızı ortaya koymuş ve Halkı Göreve çağırmıştık. Buradan yine tekrar ediyoruz. Haksızlıklara ses çıkartılmadıkça, zulme sessiz kalındıkça, baskı ve dayatmalara karşı teslimiyetçi bir tavır sergilendikçe bu darbe ve muhtıralarla halkı hizaya çekmek isteyenlerin ekmeğine yağ sürülmüş olacaktır.
Yapılması gereken açıkça ve hiçbir korku ve endişeye kapılmadan onurlu bir şekilde tavrımızı ortaya koyabilmektir. Yoksa baskı ve yasaklara ses çıkartılmadıkça bu baskı ve yasaklar kanıksanmış olacak, dayatmalar normalleşecek ve toplum kocaman bir yığın haline gelecektir.
27 Nisan bu anlamıyla varmak istediği hedefe ulaşamamış, hemen ertesi gün Müslümanlar bu muhtıraya karşı tavırlarını ortaya koymuşlar ve sessiz kalmayacaklarını göstermişlerdir. Daha sonrasında 22 Temmuz seçimlerinde de gereken cevap AKP 'ye tanınan yüzde kırk yedilik oy oranı ile kendisini göstermiştir.
Bu süreç tamamlanmış bir süreç değildir. Süreç her yerde devam etmektedir. Halkla olan kavgasını her fırsatta ortaya koymaktan çekinmeyenler Tekirdağ Hayrabolu'da başörtülü bir hanımı protokolden attırarak, Mardin'de kürt oldukları için lise öğrencilerine terörist muamelesi yaparak, Kartel medyasında İslam'a ve Müslümanlara olan kin ve nefretlerini kusarak süreci devam ettirmektedirler. Seksen küsür yıldır belki de yaklaşık bir asırdır sürdürülen İslami Kimlik ile olan kavgacı tutum devam ettirilmektedir. Üçlü siyaset anlayışından kalan alışkanlıkları depreşmiş olmalı ki; yaptırdıkları afişlerde din de bizim, devlet de bizim, millet de bizim gibi sloganlar kullanmaktadırlar. On yıllarca her şeye vaziyet etmeye alışmış olanlara çok uygun bir afiş gerçekten de.
Açıklamamızın sonunda baskı ve yasaklarla yaşamanın bir kader olmadığını bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Dayatmalara boyun eğmenin dini bir tutum olmadığını belirtmek istiyoruz. İnsanlar dünyada onurları için yaşaması gereken varlıklardır. Onuru alınmış bir insanın durumu da, elbette ki zavallılıktan öte geçmeyen bir durum olacaktır.
Müslümanlar onurlu insanlardır. Müslümanlar Allah Rasulü' Hazreti Muhammed'in izinde yürümek zorunda olan insanlardır. Müslümanlar izzeti ve şerefi yalnızca Allah'ın yanında araması gerekenlerdir. Müslümanlar vahye tabi olanlardır.
Sakarya Başörtüsü Platformu
www.basortusuplatformlari.org