5 saatlik bir sohbetten notlar... Bu mu Kuvvetler Ayrılığı?

Geçenlerde, bir akşam “arkadaş grubu” ile oturmuş, bir yandan “çay-kahve” içiyor, bir yandan da “güncel meseleler üzerine sohbet” ediyorduk.

Konular “dağınık” olmakla birlikte, “hayli önemli görüşler” dile getirildi... Bazen “mizah” girdi devreye, bazen de “feylesofik tesbit”ler.

Aslına bakarsanız, sohbetimiz tam bir “beyin fırtınası” gibiydi...

Baktım ki, “önemli bilgi”ler veriliyor ve “farklı görüşler” dile getiriliyor; “bazılarını unutabilirim” endişesiyle, aldım kâğıdı-kalemi elime, başladım “not” tutmaya...

Bugün, sizlerle, aldığım bu “not”ları paylaşmak istiyorum... İnşaallah, benim gibi sizlerin de ufku açılır.

Buyrun, birlikte dinleyelim sohbeti:

TEL ÖRGÜLERİ NİYE YIKTILAR?

Sohbetin ilk konusu “HSYK seçimleri”ydi... Arkadaşlardan biri; “Paralelci’lerin öyle bir zekâsı var ki; ancak ilkokul 1-2 öğrencisi seviyesinde” deyip, ekledi:

“Zannediyorlar ki, Yargıtay ve HSYK böyle kalacak... Seçimleri kazanacaklarını sanıyorlar ama Erdoğan’ın B ve C plânlarını görünce, herhalde şoke olurlar!.. Devlet, hiç bunlara pabuç bırakır mı?..”

Sonra, “Kobani”den söz açıldı... Kürt vatandaşların, “tel örgüleri yıkarak” Kobani’ye geçmeleri konusunda, “olayı bilen” bir arkadaş dedi ki;

“Aslında tel örgüleri yıkmadan da geçebilirlerdi... Ama, HDP’liler kışkırtıyor ve onlara şov yaptırıyor!”

“Tel örgüleri yıkıp-geçme”nin bir sebebi de şuymuş: Herhalde BDP’liler; “Murat Karayılan’ın Kobani’de olduğunu” söylemişler ki, onu görmeye gitmişler!..

Bakmışlar ki, bu bir “yalan”dır, gerisin geri dönmüşler... Ama, “çevir kazı yanmasın” hesabı; “Karayılan uyduramadık, mesajını verelim” demeye başlamışlar.

Sözüm ona Karayılan, mesajında demiş ki; “ABD, Kobani’deki IŞİD mevzilerini bombalasın, biz daha sonra gireceğiz!..  Zaten, ABD’nin operasyonundan da, önceden haberimiz oldu!”

Aklı sıra, “ABD ile müttefikiz” demeye getiriyor... Yerseniz!

ÇÖZÜM SÜRECİ’NDE SON NOKTA!

Biz Kobani’den konuşurken, “AK Parti kurmaylarından biri” girdi söze... “Çözüm Süreci’nde gelinen son nokta”yı şöyle açıkladı: “Biz yapacağımızı yaptık, şimdi sıra Kandil ve HDP’de!..”

Yani?..

“Yeni bir adım yok... Geri çekilme olmadan da yeni bir adım atılması mümkün değil.

PKK da, HDP de, şu anda, tam bir yol ayrımında bulunuyor... Ya Çözüm Süreci’nin gereğini yapacaklar ya da Kürt halkını karşılarına alacaklar...

Son zamanlarda, PKK’da büyük bir çözülme yaşanıyor... Teslim olmalar hızlandı... Kürt halkı da barışın tadını sevmiş olmalı ki, Hükümet’in yanında yer alanlar artmaya başladı.”

UÇUŞA YASAK BÖLGE

Malûm;

Bir de “IŞİD meselesi” var... “IŞİD’in Türkiye’ye saldırma ihtimali”ne karşı Türkiye; “Suriye’nin sınır boyunda, 30-50 kilometrelik bir bölge”nin “Uçuşa yasak bölge” ilân edilmesini istiyor!..

Yine malûm ki;

HDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Türkiye’nin bu teklifine; “IŞİD’in uçağı ve helikopteri mi var ki, uçuşa yasak bölge isteniyor” diyerek karşı çıkıyor...

Bunu sorduk AK Parti kurmaylarına...

Dedi ki; “IŞİD’in elbette uçak ve helikopteri yok ama, Esad’ın uçağı da var, helikopteri de!..

Ya, Şam’dan uçakları kaldırıp da, Türkiye’ye sığınmak isteyen Kürt vatandaşları ve diğer insanların üzerine bomba yağdırırsa ne olacak?

Bunu biz nasıl izah ederiz, Demirtaş nasıl izah eder?”

Peki, ABD ve Batı’nın tutumu?.. 

Şöyle cevap verdi:

AK Parti Hükümeti diyor ki;

“Bu yangını birlikte söndürelim!”

Batı diyor ki;

“Duman bize gelmesin!”

Şu hâle bakın;

Biz “yangın”dan kurtulmanın derdindeyiz, adamlar “duman”ından rahatsız oluyor!..

NİYE “HOCA”YA VERELİM Kİ?!?

Söz, dönüp-dolaşıp “HSYK seçimleri”ne geliyor... “Paralelci hakimlerden biri”, geçenlerde bir “hakim”e gidip, onu “ikna” etmeye çalışmış... İkna etmeli ki, 12 Ekim’deki seçimde “Paralelci adaylara” oy versin!..

Paralelci hakim, “Hocaefendi”(!)nin bu seçime çok önem verdiğini filan söyleyince, hakim, “ironik bir cevap” vermiş:

“Madem Hoca’ya oy vereceğiz; o halde Mahalle İmamı’na değil de, bari Diyanet İşleri Başkanı’na verelim!”

Bu, ne demek?..

“Benden size ekmek yok, haydi başka kapıya” demek!..

Doğrusu, “sıkı adam”mış!..

.....

Bu işin, “bizden-sizden” ayrımına dönüşmesi üzerine, bir arkadaş Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri’nden bir anekdot aktardı.

Efendi Hazretleri’ne sormuşlar:

“CHP’ye mi oy verelim, yoksa Demokrat Parti’ye mi?”

Efendi Hazretleri demiş ki;

“Demokrat Parti’ye!”

“Aman Hocam” demişler; “Demokrat Parti bize çok çektirdi... Menderes bizim cemaatimize karşı!”

Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri, “olsun” deyip, şu tarihi cevabı vermiş:

“Doğrudur, Demokrat Parti bize karşıdır... Ama unutmayın ki; CHP denilen parti de, dinimize karşıdır!”

Büyüklüğü görüyor musunuz!..

Allah, gani gani rahmet eylesin.

Ve de, birilerine ders olsun!..

HANİ KUVVETLER AYRILIĞI?

HSYK seçimleri, Süleyman Hilmi Tunahan Hazretleri derken, söz; “Yasama-Yürütme Yargı” meselesine yani “Kuvvetler Ayrılığı”na geldi...

“Yargı bağımsızlığı” ve “yargıya siyasi müdahale” ya da “yargının siyasallaşması” gibi kavramların “tam bir aldatmaca ve hedef saptırma” olduğunu söyleyen bir arkadaş dedi ki;

“Tamam; Yasama da, Yürütme de, Yargı da, birbirlerinin alanlarına müdahale etmesin, herkes kendi işine baksın...

Tamam da, sormak istiyorum;

Anayasa Mahkemesi, Yasama’nın yani Meclis’in çıkardığı bir kanunu iptal etmiyor mu?..

Ve yine, meselâ Danıştay; Hükümet’in kararlarını iptal etmiyor mu?..

Hele söyleyin, bu durum; Yasama ve Yürütme’ye müdahale değil midir?..

Eee, “Kuvvetler Ayrılığı” nerede kaldı?.. Hani; Yasama, Yürütme ve Yargı “birbirlerinin alanı”na girmeyecekti?..

Yasama ve Yürütmeye Yargı “müdahale” edebilecek ama Yasama ve Yürütme eli-kolu bağlı duracak, öyle mi?..

Bunun adı, tek kelimeyle “Yargı Diktası” oluşturmaktır ki, bu “sistem”in derhal ve acilen “değiştirilmesi” gerekir!..

İngiltere’de bile kilit taşı, “Anayasa ve Kraliçe”dir... İngiltere’de “bağımsız yargı” yoktur, “Kraliçe’nin hakimleri” vardır!..

Amerika’da ise hakimler, “seçimle” işbaşına gelir, “belirli bir süre” görev yaparlar!..

Çok doğru bir tesbit...

New York’ta iken, orada yaşayan Türklere sormuştum:

“New York’ta 800 bin Müslüman yaşıyor... Yani, nüfusun yüzde 10’usunuz... Peki, bir Belediye Başkanı olsun seçemediniz mi?”

Demişlerdi ki;

“Hayır, belediye başkanı seçemedik ama, bir Türk Hakim seçtik!”

Bununla da övünüyorlardı...

Özetleyecek olursak;

İngiltere’de “Kraliçe’nin hakimleri”, Amerika’da “seçilmiş hakimler” var ama, Türkiye’de hâlâ “Kuvvetler Ayrılığı”ndan dem vuruluyor.

“Kuvvetler Ayrılığı” ve “Bağımsız Yargı” diye diye, ortalığı “Paralel hakimler” doldurdu, kimsenin umurunda değil!..

Bu sistem, gerçekten değişmeli!..

CEMAAT’İN RUH YAPISI

“5 saatlik sohbet”in sonuna geliyorduk ki; söz, yine “Paralelci”lere geldi... Bu, “Hükümet’i yıkıp, devleti ele geçirme  cür’etini acaba nereden alıyorlar?”

Arkadaşın biri, kestirip attı;

“Herhalde, bir yerlerden ihale almışlar... İhalenin gereğini yerine getirmeye çalışıyorlar!”

Bir başka arkadaş; “Orta yaşlarda bir Cemaat mensubu” ile görüşmüş... Onun söylediklerini şöyle aktardı:

“Bizim alternatif hayatımız yok!.. Biz Ortaokul’dan bu yana Cemaat’in içindeyiz... Hocaefendi(!)nin kitaplarını okuyarak ve vaazlarını dinleyerek büyüdük... Biz, başka türlü bir hayat bilmeyiz!.. Onlardan ayrılırsak; hem sudan çıkmış balığa döner, hem de işimizden oluruz!”

Galiba, “adanmışlık”ları buradan geliyor... “Eroin bağımlılığı” gibi bir bağımlılıkları var ve kesinlikle “kendi iradeleri” ile hareket edemiyorlar!..

Emir neyse, o!..

Paralel Yapı; işte bu “itaatçi ruh hali”ni görmüş olmalı ki, bir “güç zehirlenmesi”ne kapılmış...

Bu “güç zehirlenmesi”nin dürtüsüyle de, “daha 2012 yılı”nda şöyle  düşünmeye başlamış:

“Biz ki, generalleri kulağından tutup, nasıl içeri attıysak, bizim oylarımızla(!) iktidara gelen Tayyip Erdoğan’ı da kulağından tutar, içeri atarız!”

Tam, “ilkokul 1-2’de okuyan öğrenci”nin “zekâ seviyesi”ne uygun bir ruh hali!..

Zannediyorlar ki; Türk Silahlı Kuvvetleri, bunların “plân”larından ve “sinsi strateji”lerinden habersizdir!..

Oysa TSK; 1993-94’ten bu yana, bunların ne menem işler çevirdiğini biliyor... Bir “mücadele stratejileri”nin bulunduğu ama, “uygun zamanın kollandığı” söyleniyor.

ETSİZ KÜLBASTI

Sohbetin “final cümlesi”ni AK Parti kurmayı arkadaş söyledi:

AK Parti’yi “seçimde yenemeyen” bazıları; “sandık demek, demokrasi demek değildir” demeye başladı... Oysa, “sandık yoksa, demokrasi de yok”tur... Demokrasinin kalbinde “sandık” vardır... Sandıksız demokrasi, “Etsiz Külbastı”ya benzer!.. Nasıl ki, “etsiz külbastı” olmaz, “sandık” olmadan da “demokrasi” olmaz!..

Çay servisi bitti,

Sohbet de sona erdi.

Tabiî, benim “notlar”ım da!..

Umarım faydalı olmuştur...

******************************************************************

Ariel Şaron için “çığır açan lider” diyen kimdi?

Genel Yayın Yönetmenliği’ni Bülent Keneş adlı “Paralelci arkadaş”ın yaptığı Today’s Zaman gazetesi, gazetemiz Akit’in “Terör Devleti İsrail’e yönelik yayınları”ndan çok rahatsız olmuş olmalı ki; önceki günkü “manşet”lerinde şöyle demişler: “Akit; İslâm’ın radikal yorumlanışının ve gayri müslimlere sınırlı özgürlük verilmesinin sıkı bir destekçisidir!.. Gazetenin, çok sayıda Yahudi ve Şii karşıtı yayını vardır!”

Bu haber, “haber” değil, tam aksine “Akit’i Batı’ya ve İsrail’e; hem jurnalleme, hem de hedef gösterme”dir!..

Bunun adı, “İsrail ve Batı tetikçiliği”dir!.. Bunu anladık da; “Şii karşıtı yayın” yapmakla suçlanan bizler; aynı zamanda, nasıl “İrancı yobaz” oluyoruz, onu anlayamadık.

Her neyse... Bülent Keneş adlı “Paralelci arkadaş”ın başında bulunduğu Today’s Zaman’da, böyle bir haber çıkmasını, şahsen ben hiç yadırgamadım...

Çünkü, bu Today’s Zaman ki; 10 Ocak 2014’te ölen ve tarihe “Şabra-Şatilla kasabı” olarak geçen Ariel Şaron için; “Trailblazer”, yani “öncü, çığır açan lider” diyen gazetedir!.. Akın İpek’in Bugün TV’si de, o haberi “Ariel Şaron vefat etti” ifadesiyle duyurmuştu seyircilerine!..

Bülent Keneş ise; bu “skandal”ı örtbas edebilmek için “twet üzerine twet” atmış, “tek suçlu”nun; o haberi, “AP ve Yahudi gazetesi Jarusalem Post’tan aynen kullanan” nöbetçi eleman olduğunu iddia ederek, “vaziyeti kurtarmaya” çalışmıştı!..

Sözün özü, Ariel Şaron gibi “azılı bir katil” için “çığır açan lider” diyen bir Today’s Zaman’ın; Akit hakkında yazdıkları, hiç de yadırganmamalı!..

“Asıl Abi”lerinin dediğini yapıyorlar!

yeniakit

Bu yazı toplam 568 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar