Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

‘85 milyonun Cumhurbaşkanı’

Benim Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “85 milyonun Cumhurbaşkanı olmak varken, üstelik muhafazakâr değerleri temsil eden bir insan bu değerler gereği de toplumun tümünü kucaklaması gerekirken yüzde 50 artı 1’e oynamak ve bunun için de kamplaştırma siyaseti izlemek” noktasında eleştiriler yönelttiğim bilinir. Gelinen noktada Erdoğan, yüzde 50 artı 1’i bulmakta da zorlanıyor, bunun için MHP’nin ve başka partilerin kendisine imaj yüklemesine razı oluyor, o da bir başka yönden sorun teşkil ediyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi içinde “Partili Cumhurbaşkanı” statüsü, geçen 5 yıllık sürede “partisini aşan bir Cumhurbaşkanı” profili ortaya çıkaramadı.

Oysa Cumhurbaşkanının “milletin birliğini temsil ediyor olması” ayrıca anayasal bir gerekliliği de ifade ediyordu.

Şimdi seçime gidiliyor ve ülke ülkeyi yönetecek yeni Cumhurbaşkanı’nı seçecek. Muhalefetin “Millet İttifakı” şeklinde bir araya gelen bloku, seçimi kazanabileceğini düşünüyor. Eleştirileri Cumhurbaşkanı’nın “Tek adam” yönetimine olduğu kadar “partili” hüviyetiyle ve iş tutma tarzıyla “milletin birliğini temsil” yerine “kamplaştırıcı” siyaset izlemesine yönelik oluyor.

En son açıklanan ve altında 6 partinin imzası bulunan “Ortak Mutabakat Belgesi”nde Cumhurbaşkanı adayı olarak belirleyecekleri kişinin “85 milyonun Cumhurbaşkanı” olacağının altını çizdiler.

Saray’ı “Saray”dan çıkarıp Çankaya’ya taşımak, uçak filosunu azaltmak, Kanal İstanbul projesini lağvetmek gibi “85 milyonun Cumhurbaşkanı” vaadi de, iktidarın yanlış işlediği düşünülen sembol tavırlarına karşı toplumdaki duyarlılığa tekabül etmeyi amaçlıyor.

Tabii, ortada bu “vaadin içini doldurmak” gibi bir gereklilik var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan da hiçbir konuşmasında “Ben yüzde 50 artı 1’in Cumhurbaşkanıyım” demedi. İddia hep “85 milyonun Cumhurbaşkanı” olarak seslendirildi, sorun kitlelerin bunu algılamasında idi. Diyelim yazılıda yüksek puan aldığı halde mülakatta elenen kişi bile, Cumhurbaşkanı ile ilişkisini sorguladı. Ya da haksız yere cezaevine konan kişi bile…

Evet “vaadin içini doldurmak” gibi bir meselesi var şu an seçim kazanmaya talip olanların.

Nasıl olacak bu, diye düşünüyorum.

Diyelim şu anda kıran kırana bir siyasi dil ile yürüyen parti liderlerinden birisi aday ilan edilince birdenbire “85 milyonun Cumhurbaşkanı” hüviyetine bürünüverecek mi?

“Partili” hüviyeti ne olacak?

“Millet İttifakı”nı oluşturan diğer partiler söz konusu kişinin “Herkese aynı mesafeye geldiğine” inanacaklar mı? Adayın içinden çıktığı parti, eski -partisinden ayrılıp ayrılmayacağı belli değil- liderlerinin herkese -hatta dün mücadele ettiği parti mensuplarına karşı da- aynı mesafede olmasına razı olacaklar mı?

6 parti liderinden birisi değil de dışardan bir aday belirlenecekse, o adayın düşünce dünyası, siyaset dili tüm Türkiye’yi kucaklayacak nitelikte olacak mı? Böyle bir nitelik, siyasetten daha özel beklentileri olan parti tabanlarını tatmin edecek mi?

Partiler yola çıkarken ana koordinatlarını belirlerler. Orada “liderin imajı” üzerinde de çalışma yapılır. Lider de düşünür bunu, lidere eşlik edenler de… Zaman zaman uyarılır liderler, zaman zaman da uyarılamaz hale gelirler. Tecrübeli siyasetçiler, liderlerin ilk dönemlerin olumlu, ikinci dönemlerinin kaygan, üçüncü dönemlerinin de problemli olduğunu ifade ederler; Menderes’in, Demirel’in, Özal’ın, Tayyip Erdoğan’ın dönemlerini bu açıdan değerlendirirler. Güç şişede durduğu gibi durmuyor belli ki.

Millet İttifakı, adı üstünde bir ittifak, bileşen. Farklı partiler söz konusu. Bir parti içinde güç kayması olduğunda da ana format kayboluyor iken, böyle 6 parti buluştuğunda “ortak liderlik formatı” nasıl belirlenecek, sonraki güç kayması nasıl mani olunacak?

Zaten “liderlik” ile “ortak temsil” arasındaki sınırı belirlemek de çok kolay gözükmüyor.

6 lider dışında bir “Aday” belirlenecekse, ana koordinatları içeren bir “İmaj yapımı”ndan mı söz edilecek? Yoksa, bir yerlerde zaten var olan saklı bir “Hazine” var da, o alınıp toplumun önüne konacak?

Bilmem ki, çok mu müşkülpesent yaklaşımlarımız var?

Çok mu ağzımız yandı sütten de yoğurdu üfleyerek yemeye kalkıyoruz?

13 Şubat’ta açıklanacak mı ortak aday?

Kılıçdaroğlu ise, Kılıçdaroğlu kendisini hazırlıyor mu “85 milyonun Cumhurbaşkanı” olmaya?

Dışarda bir adaysa, haberi olmuş mudur kendisinin çağırılacağından? Kendisini böyle bir tacı giymeye hazır hissediyor mudur?

Mehmet Akif, Halife Ömer’in üzerine düşen sorumluluğu nasıl ağır bir yük olarak gördüğünü anlatırken “Ömer Ömer, nasıl aldın bu bârı-yükü sırtına sen?” dediğini yazar. Zamane dünyasında işe böyle bakan var mıdır ki?

OLMADI:

Olmadı Gültekin Uysal, Ümit Özdağ ile ağız dalaşında olsa bile olmadı. Sözlerinizi anmıyorum bile. İyi ki özür beyan ettiniz.

“Aferin Türkiye’ye der’ Avrupa” da olmadı Ali Bey. “Helal olsun Türkiye’ye der dünya, bravo der” olurdu.

“Aferin” olmadı.

Görülüyor ki gözaltındasınız. Tweet silmek de, sonra izah cümleleri kurmak da telafi etmiyor.

Bu yazı toplam 398 defa okunmuştur
Önceki ve Sonraki Yazılar