ABD, İran Muhalefetine Oynuyor

ABD, İran Muhalefetine Oynuyor

Raporda İran'a karşı nasıl bir pollitika izlenmesi gerektiği anlatılırken ABD yönetimine pek çok konuda tavsiyeler veriliyor...

ABD Düşünce Kuruluşundan İran Raporu

Amerika Birleşik Devletleri'nin politikalarını belirleyen düşünsel üretim merkezlerinden birisi olan Rand Corporation düşünce kuruluşu İran ve İran'ın nasıl durdurulabileceği ile ilgili geçtiğimiz haftalarda bir rapor yayınladı ve yapılması gerekenleri sıraladı.

Raporda İran'a karşı nasıl bir pollitika izlenmesi gerektiği anlatılırken ABD yönetimine pek çok konuda tavsiyeler veriliyor. İran'ın Nükleer yaptırımları konusunda sıkıştırıldıkça içeride daha da güçlendiği belirtilirken rejimin yıpratılması için iç karışıklıkların desteklenmesi bunun ise 'İnsan hakları' adı altında yapılması salık veriliyor.

Raporda İran'ın İslami rejimini yavaşlatmanın yöntemleri üzerinde duruluyor ancak kullanılan dil doğru olmayan bazı bilgiler ile yumuşatılıyor.

İşte RAND CORPORATİON'UN RAPORU:

İRAN'IN NÜKLEER TEHDİDİNİ ETKİSİZ HALE GETİRMEK

Diplomasiyi Desteklemek, İsrail'in Güvenliği ve İran Vatandaşları

Nükleer silahlara sahip bir İran'ın ilerlemesi dünyadaki tansiyonu yükseltti. Siyasi ve ekonomik yaptırımların, nükleer silahlara sahip bir İran'ın önüne acilen geçmek için Amerika tarafından desteklenen sınırlı bir israil silahlı harekatından ve Amerikan çıkarlarına eğimli gelecekteki İran'ın daha iyi olup olmadığını tartışıyoruz.

Bir İsrail ya da Amerikan saldırısı tehlikesi İran rejiminin nükleer silah üretmeye karar vermesi ihtimalini azaltmak bir yana, artırırdı. Böyle bir saldırı ayrıca İran'ın nüfuzunu bastırmayı daha kolay değil, daha zor bir hale getirirdi.

En nihayetinde komşularının başlıca korkusu İran'ın saldırganlığı değil yıkılma ihtimali. İran'ın komşularındaki potansiyel karşıt görüşlü unsurlardan -Lübnan'ın şii nüfusu, Irak, Suudi Arabistan , Farslı körfez ülkeleri ve Filistin toplumundaki daha radikal unsurlar- yardım isteme ihtimali var.

Anti-amerikan ve anti-siyonist hareketlerin kalesi olan Ortadoğuda'ki diğer yerel rejimlerden de yardım isteyebilir. Hatta başlıca saldırıya açık olduğu alan İran'ın askeri baskısı değil Hamas ve Hizbullah gibi gruplarla yüzyüze olan İsrail için de geçerli.
Sebepsiz yere yapılmış israil ya da Amerikan saldırısının ardından oluşacak böyle bir nüfuz çok daha zor olurdu. Komşu ülkelerin reaksiyonu da aynı tarzda düşmanca bir hale gelirdi. İran için oluşacak ve bölgedeki nüfuzunu da artıran böyle bir sempati İsrail'in , Amerika'nın ve bölgedeki Amerika'nın müttefiki olan arap rejimlerinin de işini zorlaştırırdı. Bu özellikle Mısır gibi demokrasiye yeni kavuşan, zincirleri gevşetilip halkının nüfuzu artan ülkelerde daha net ortaya çıkardı. Uluslararası yaptırımlar aşınır, İran ise nükleer silah yapmak için neredeyse iki kat çaba sarfederdi.


Bu günlerde batı politikasının amacı İran'ı nükleer silahlar test edip, geliştirmekten caydırmak olmalı. Böyle yapmak batılı yetkililerin kabul edilemez bir adım atmasının önüne geçecek ve bu eşiği aşmakla yalnızca İran'ın izolasyonunu , nüfuzunun azalmasını, rejimin kırılganlığının içerden gelen değişimle yükselmesini artıracağını görmesini sağlayacak. Böyle güven verici uyarılar yapmak uluslararası toplumda daha sıkı yaptırımların oluşturulmasına yönelik desteği artıracak. Askeri harekat tehditleri ve bunun gerçekleşmesi durumunda ise yalnızca tersi bir etki görülür. İran'ın izolasyonu azalır, nüfuzu ve ülke içindeki dayanışması artar ve nükleer silahlar üretilmesine yönelik takviye destek de çoğalır.


İsrail ile İran arasındaki çekişmenin silahlı çatışmaya dönüşmesini önlemek için ABD bir İsrail saldırısını engellemeye devam etmeli ve aynı zamanda ilerde İran'ın nükleer silahlar elde etme ihtimaline karşı İsrail'in kapasitesini artırarak güçlenmesine yardım etmeli. Amerikalı liderler İsrail'i destekleyerek askeri işbirliğine ve istihbarat paylaşımına devam etmeli. İran üzerindeki baskı da sürmeli, böylece güç üretme kapasitesi ve yakıt alımı zayıflayan iran'ın nükleer programı içerde de tartışma konusu olur.


Gelecekteki bir İran rejimi İsrail'e farklı gözle bakabilir. Köktenciler 2009'daki seçimlerden beri güçlerini pekiştirmiş gibi görünüyor fakat rejim sert kırılmalar ortaya koyuyor ve ciddi kırılganlıklarla yüzleşiyor. Daha demokratik bir İran'ın ya da daha modernize edilmiş bir liderliğin ortaya çıkma ihtimali İran'ın İsrail'e olan kinini, aynı zamanda İsrail'in İran'a yönelik yükselmekteki tehdit algılarını azaltabilir. Birleşik Devletler sadece nükleer programa değil insan hakları ihlalleri gibi konulara da dikkat ederek İran halkına İran'ı sadece çözülmesi gereken bir problem olarak gördüğünü değil onları bir millet olarak umursadığını göstermeli.

Diplomasi ve Yaptırımlar



(AMERİKA İRAN'A NEDEN DÜŞMAN?)

İran ve Amerika'nın birbirlerine olan antipatileri sağlam zeminlere dayanıyor. İran'ın şikayetleri 1953 yılında demokratik yollarla seçilen iktidarın Amerikan yardımı ile yıkılmasına ve arkasından gelen 26 yıllık şah iktidarına olan desteğine dayanıyor. Sonrasında ise Amerika, Irak lideri Saddam Hüseyin'i İran'a karşı destekledi, bu dönem ayrıca 1988 yılında Amerikan donanmasının kazara bir İran yolcu uçağını uluslararası sularda, Pers körfezinde vurup düşürmesiyle aynı zamana denk gelmişti. Amerikanın İran'a olan kini ise 1979 yılında Tahran'daki Amerikan elçiliğinin basılıp personelin 444 gün boyunca rehin tutulmasına dayanıyor. Arkasından 1983'te Beyrut , 1996'da ise Suudi Arabistan'da Amerikan güçlerine karşı yapılan saldırılarda İran bağlantıları ve sonrasında İran'ın Lübnan, Gazze, Irak ve Afganistan'daki hareketlere desteği tespit edildi. Geçen 10 yılda ise İran'ın nükleer programı en önemli endişe olarak ortaya çıktı.


Amerikanın İran'la olan diplomatik ilişkileri bu kötü geçmiş yüzünden kısıtlı ve ülke içinde de İslam Cumhuriyeti meşruiyetini Amerika'ya karşı çıkarak koruyor. 2009 seçimleri ve sonrasında İranlı siyasi elitler ve toplum arasında oluşan fikir ayrılığı ülkeyi direk Amerikan diplomatik etkisinden uzaklaştırdı fakat Amerikan ekonomisine karşı daha kırılgan bir hale getirdi.

Rejimin muhafazakar ve köktenci karar mekanizmalarının seçim sonrası dönemde olan hakimiyeti Amerika'nın çabalarına rağmen sarsılacak gibi görünmese de, İran halkı üzerindeki baskıları ve dış politikada kendilerine olan aşırı güvenleri Amerika'nın uluslararası toplumu harekete geçirmesini kolaylaştırıyor. İran'ın son dönemde,arap isyanlarını takiben Beşşar Esad'ın Suriye muhalif güçleri üzerindeki baskılarına olan desteği, İran'ın bölgedeki itibarını zayıflattı.


Amerika'nın şu andaki politikası İran'ın nükleer programında geri adım atıp Uranyum zenginleştirmekten tamamen vazgeçmesi halinde (Obama yönetimi barışçıl amaçla kullanımın en üst seviyesi olan %5'lik saflığa kadar zenginleştirmeye izin verebilecek durumda olsa da) yaptırımları azaltmaktan yana. Fakat İran'ın siyasi görüntüsünde küçük bir ilerlemeyle daha büyük hedefe ulaşılacak zenginleştirme faaliyetlerinden vazgeçmek yok. En kötü durumda İran'ın böylelikle nükleer silahların yayılmasını önleme anlaşmasını üreterek, test edip konuşlandırarak çiğnemesi olurdu. Bu durum diğer bölge ülkelerini de aynı adımları takip etmeye sevkederdi.


Bu yüzden ABD'ye aşamalı diplomatik hedefler koyarak bunları takip etmesini, öncelikle İran'ın silahlanmaya yönelik olan nükleer programını, nükleer silahlanmayı önleme anlaşmasının şartlarına uyarak durdurmaya çalışmasını tavsiye ediyoruz. İran bir güvenlik, nüfuz ve prestij birliği kurmak için nükleer silah edinmeye çalışıyor, böylece; nükleer silahsızlanma anlaşmasını ihlal etmenin dışlanmışlığını artıracağına ikna etmek İran'ın bu eşikten geçmesini engellemenin en iyi yolu.

ABD, İran'ın nükleer programından geri dönmeyeceğini kabul etmedikçe bu ikna çabaları başlayamaz.
Mevcut İktidar yerinde oldukça diplomasi önemli ilerlemeler sağlayacak gibi görünmüyor. Bununla beraber Birleşik Devletlerin bilgi edinmek, uyarılar vermek, istenmeyen çatışmalardan kaçınmak ve duruma göre hareket edecek pozisyon almak için rejimle iletişime geçecek güvenilir kanallara ihtiyacı var. İran nükleer silah üretmeli mi, bu tür diplomatik kanallar hepsinden önemli olacak.

Amerika'nın rejimi değiştirmek için gösterdiği aşikar çabalar; açık ya da gizli, büyük ihtimalle ters etki yaparak rejimin devamını sağlayıp liderlerini güçlendirecek. Yakın gelecekte Amerika'nın İran'da reformları ilerletmek için yapabileceği en iyi şey, Amerika'nın nüfuzunun daha geniş olduğu diğer Ortadoğu ülkelerinde demokrasinin gelişmesini desteklemek. Bölge geneline sahip çıkmak ve demokrasiye küresel boyutta istikrarlı bir yaklaşım, İran'da reform için ABD desteğinin güvenilirliğini geliştirmesi için önemli.


Böyle ılımlı bir güç kullanımı uzun dönemde kesin sonuca ulaştırabilir. Harvard Üniversitesi Profesörü Joseph NYe ılımlı gücü, bir ülkenin "zorlama yerine sempati" ile elde edebilirliği olarak tanımlıyor.Bu bir ülkenin "kültürü, siyasi idealleri ve politikaları"ndan ortaya çıkıyor. Çekiçten ziyade bir mıknastıs, ılımlı gücü kullanmanın en iyi yolu bunu açığa çıkarmak için bariyerleri kaldırmak. Örneğin; Amerika internet sansürü uygulamasını İran için zor bir hale getirmeli ve İranlıları seyahat etmeye, yurtdışı öğrenci programlarına katılmaya yönlendirerek dış dünyaya açmaya yardım etmelidir.
Yaptırımlar bunu gerçekleştirmenin önündeki bariyerleri yükseltiyor-kaçınılmaz bir alışveriş- yeni yaptırımlar ortaya çıktığı ya da eskileri yenilendiği her dönem bunlar dikkatle tartılmalı. Amerika İran hükümetini izole edip, cezalandırmaya çalışsa da İranlıların batıya ve yeni dinamik Ortadoğu'ya açılmaları sağlanmalı.

İsrail'in Güvenliği

İsrail'in İran'ın nükleer tesislerine saldırısına taraftar olanlar, kısa dönem askeri ve diplomatik ilişkilerde israil'in yoluna devam edeceğine inanabilir, ama uzun dönemdeki sonuçları İsrail'in güvenliği için tam bir felaket olur. Benjamin Netanyahu ve Ehud Barak gibi askeri operasyonu destekleyenler, nükleer silahlara sahip bir İran'ın bunu önlemek için yapılacak bir saldırıdan çok daha tehlikeli olduğunu düşünüyor. Ama bulundukları pozisyon gelecek vaad eden sağlam bir zemine dayanmıyor, saldırı sonrası bölgede de nükleer silahları olmayan bir İran olurdu. Gerçekte ise iki dünyanın da en kötüsü sonucu doğardı; Nükleer silahlı bir İran ve bölgedeki ve uluslararası az sayıdaki engelleri ile Yahudi devletine meydan okumaya daha kararlı hale gelirdi.
Yani bölgenin geleceğinde olacak olan nükleer silah elde etmiş ya da edememiş bir İran değil; daha çok İsrail'in saldırısına uğramış ya da uğramamış bir nükleer silahlı İran. Ve saldırıya uğramamış bir İran tehlikeliyken , saldırıya uğrarsa tekrar aynı şeyin olmaması için gücünü sağa-sola savurarak kullanabilir.


İsrail ve İran her zaman çekişme içinde olmadı, doğuştan rakip de değiller. Bölgesel kavgaları yok. Ekonomik rekabet içinde değiller. Eskiden beri kendilerini ilgilendiren bölgelerde kaldılar (İsrail için doğu akdeniz, İran için Fars Körfezi). Paylaştıkları jeopolitik çıkarlar 1979 devriminden önce yıllarca işbirliği yapmalarını sağladı. İkisi de Saddam Hüseyin'in Irak'ını bölgedeki ulusal çıkarlarına en büyük engel olarak görürken Arap hükümetleri iki ülkeye de şüpheyle baktı.


Yalnızca yakın tarihte İsrail ve İran birbirini rakip olarak görmeye başladı. İran füze sistemlerini geliştirip nükleer ilerlemeler kaydederken İsrail'in gözünde tehdit olarak algılanmaya başladı. Aynı derecede ciddi olan durumlar da İran'ın bölgedeki nüfuzunun artması, İsrail'in çıkarlarına tecavüz etmesi ve İsrail sınırlarındaki istikrarı tehdit etmesi. İsrailli liderler İran'ın nükleer silahlar elde etmesiyle nüfuzunun çoğalmasından, Amerika ve İsrail'in askeri manevra alanlarını kısıtlamasından korkuyor.

İranlı radikallerin yükselişi İran'ın İsrail'e olan hıncını artırdı ve bölgedeki hırsı İsrail'in endişelerini derinleştirdi. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad İsrail'i haritadan silmekten bahsetti. Ancak İran rejimi bugün içsel çatışmalarla uğraşıyor, ve Ahmedinejad'ın düşünce tarzıyla harekete geçmiş sert söylemi ülke içindeki diğer radikalleri de dış politika alanında tatmin etmesine hizmet ediyor. İsrail içinde bu anti-israil söylemini ciddiye alan çok kişi var.


Ortadoğu'nun geçtiğimiz yıllardaki bu jeopolitik değişimi çekişmeyi daha da kuvvetlendirdi. Amerika'nın 2003'teki Irak işgali İsrail ve İran'ın ortak düşmanını ortadan kaldırırken sonrasında, eski siyasetçi ve askeri yetkililerin de paylaştığı bir görüş olarak İran kendisini Ortadoğu'nun yükselen gücü olarak görmeye başladı. 2006'daki İsrail-Hizbullah savaşı -İran taktikleri ve silahlarının İsrail'e karşı etkili oluşu görülürken- İran'ın bölgenin büyük gücü olması algısına yardım etti. 2011'de bölgedeki Arap isyanları İran'ın zayıf taraflarını açığa çıkarsa da israil'in endişelerini artırdı.


ABD önleyici tedbirlerle hazırlık yaparak ve askeri müdahalenin önüne geçerek israil-iran çekişmesini idare edebilir. İsrail için bu; İran'ın nükleer tesislerine yapılacak bir askeri saldırıdan vazgeçirerek aynı zamanda İsrail'in askeri donanımının desteklenmesi demek. İran için; nükleer programını silahlanmaya kadar götürmekten caydırıp eğer bunda başarısız olunursa nükleer silahlara sahip bir İran'a karşı da yıldırıcı olmak gerekir. Ek olarak birleşik devletlerin yapması gereken:

-İsrail'e aleni bir baskı uygulamaktan kaçınmak. İsrail üzerindeki açık bir Amerika baskısı büyük olasılıkla İsrail'e izole edilmişlik hissi verip geri teper, İsrail halkındaki İran'a saldırı yapılıp yapılmaması konusundaki bölünmüş kararsızlığı Birleşik Devletlere karşı değiştirir ve İsrailli liderlerin cüretkarlığını artırır.

-İsrail içindeki askeri operasyon tartışmalara usulca nüfuz etmeye çalışmak. Amerikan istihbarat yetkilileri askeri harekata karşı çıkan eski ve şimdiki İsrailli yetkililere destek sağlamalı. ABD sponsorluğundaki seminerlerle bu içerdeki tartışmaları da şekillendirmeli.

-İsraille askeri ve istihbarat alanındaki bilgi paylaşımı işbirliği desteklenmeye devam ederek bunun İsrail toplumunda daha görünür hale gelmesini sağlamak. Kapsamlı işbirliğini halkın gözünde daha görünür hale getirerek İsraillilerin izole edilme korkuları yatıştırılıp Amerikalı yetkililere kafa tutan liderlerine karşı daha az hoşgörülü hale getirilmeliler. İsrailli liderler ve gazeteciler güvenlik alanındaki işbirliğini daha fazla haber yapması için cesaretlendirilebilir.

-İran ve İsrail arasındaki caydırıcılığın nasıl ortaya çıkarılacağını anlaşılabilir hale getirmek. Savaş oyunları Amerika ve İsrail'de artık hükümet dışı kurumlarda da yer buluyor, israil ve Amerika İran-İsrail savaşıyla ilgili yeni senaryolar geliştiriyor. Bu tür oyunlar iki ülke arasındaki caydırmaya yönelik ilişkilerin ortaya çıkabileceğini ve hangi siyasi ve askeri adımların çatışmayı azaltıp doruğa çıkarabileceğini açıkça gösteriyor.

-İsrail ve İran'ı dolaylı yollardan diyalog kurmaya çağırmak. İsrail ve İran, nükleer bir çatışmadan kaçınmak ikisinin de çıkarına.Yakın gelecekte resmi seviyede diyalog kurmak mümkün olmasa da gayriresmi makamlar aracılığıyla Avrupa ya da Amerikalı hükümet dışı kurumların vasıtasıyla iki ülke uzmanlarının güvenliği tartışması mümkün.

-İran'daki iç çekişmeleri etkileyebilecek yaptırımlara devam etmek. İranın nükleer programından vazgeçmesi gerekli değil. Teknik bilgilere sahip olup altyapı sistemlerini kurabilirler fakat nükleer programını sanal alemde tutmaya karar verebilir. Kararları ABD baskılarıyla belki de olumlu yöndeki iknalarıyla etkilenen fayda-maliyet hesapları üzerine kurulu.

- İran rejiminin radikalleşmesine yönelik senaryoları düşünmek. İslam rejimi nüfuzun geneline yayılan bir tatminsizlik ve içten kırılmalarla yüzleşiyor. İçteki çekişmeler İsraille olan sorunun ve Amerika'ya karşı olan politikanın önüne geçebilir. Özellikle, Amerikan hükümeti sadece nükleer programa değil insan hakları ihlallerine de odaklanmalı.

İran Vatandaşları

İran İslam Cumhuriyeti Ortadoğu'da insan hakları ihlallerinde bulunan ülkelerin en kötülerinden biri durumuna geldi. 2009 başkanlık seçimleri geniş bir alanda sahtekarlık olarak görüldü, İranlılar üzerindeki baskıyı dramatik bir şekilde artırdı. Dini rejime karşı çıkan İranlılar hapse atıldı sıklıkla işkenceye uğradı, bazen tecavüz edildi ve idam edilenler bile oldu. Muhalefetteki Yeşil Hareket'in liderleri -içlerinde eski başbakan Mir Hüseyin Musavi'nin de olduğu-ev hapsine alındı ailesi ve taraftarlarından uzaklaştırıldı. Kitlesel eylemlerin ortaya çıkabileceği 2013 seçimleri yaklaşırken İran rejimi güç kullanımını artırdı.

Rejim Arap dünyasında diktatörleri yerinden eden iç güçlere karşı zayıf kalabilir. Yeşil Hareket liderliğini susturmuş olabilirler ama İranlıların daha özgür ve demokrat bir hükümet yapısı isteğini ezemezler. Diğer birçok arap komşuları gibi İranlılar da giderek artan baskıcı bir sistemin ürünü olan günlük hakaretler ve engellemelerle karşılaşıyor. İranlı kadınların kentsel, eğitim alanında ve ekonomik başarılarına rağmen eşitlik hakları tanınmıyor.. Fırsatlardan ve özgürlükten yoksun İran gençliği dünyadaki emsallerine göre güçsüzleşiyor. Etnik, dini ve cinsel azınlıklar sürekli bir korku içinde yaşıyor.

İran'daki, rejimle bağları olan kişilerin bankalarda zimmete para geçirmesi de dahil olmak üzere büyük bozulmanın son dönemde açığa çıkmasıyla görüldü ki İslam Cumhuriyeti monarşi altında varlığını sürdüren toplumsal eşitsizliğin artmasıyla kendi tanımladığı misyonun yolundan çıktı. İran bugün varlıklılar ve yoksulların ülkesi. Ülkenin geri kalanı yükselen enflasyon ve artan işsizliğe dayanmaya çalışırken, Hükümete yakın bağları olanlar lüks içinde yaşıyor. Siyasi ve askeri alanlarda da rejimin gerçekleri görülüyor.

İran'daki şartlar "Fars Baharı"nın mümkün olduğunu gösteriyor. Ama İranlılar şu ana kadar Tunus, Mısır, Libya ,Yemen ve Suriyeli devrimcilerin ayak izlerini takip etmedi. Yeşil Hareket bugün bölünmüş ve başsız ve çok daha köklü bir zayıflıkla yüzleşiyor: Kendisine baskı kuran İslam Cumhuriyetinin varlığını korumayı düşünüyor, tamamen seçilmemiş ve anlaşılmaz, özgür ve adil seçimleri engelleyen hükümet adamlarına güç veren bir anayasayla. Yeşil Hareket'in doğasında olan zayıflık, İran'daki demokrasi hareketinin baskısına yol vermemesi. İranlılar giderek artan bir şekilde Yeşil hareket ve onun liderliğinden bağımsız olarak sivil itaatsizlik eylemlerine katılıyor.


Ama rejim çoğunluğu İslam Cumhuriyetini, Ortadoğu'daki Amerikan emperyalizmine karşı direniş gücü olarak gören, nüfusun oldukça büyük bir bölümünün desteğini elinde tutuyor. Rejim İran milliyetçiliğini, meşruiyetini ve otoritesini desteklemeye dayalı kendi çıkarı için kullanıyor. Yeşil Hareket ve diğer muhalif grupları batının "piyonları" olarak gösteriyor, Amerika ve nükleer programa karşı çıkan ülkeleri de İran'ın ilerleyip dünyanın büyük güçleri arasına katılmasını istemeyen engeller gibi betimliyor.

Amerika'nın İran'ın nükleer programına olan muhalefeti gerekli olduğu gibi rejimi çekirdek destekçileri arasında güçlendiren etkiye de sahip. Amerika'nın İran'ın nükleer programı üzerine yoğunlaşması birçok İranlıyı Amerika'nın sıradan İranlıların kötü halde olmasında çok, yalnızca Ortadoğu'daki güvenlik çıkarlarıyla ilgili endişelendiği konusunda da ikna edebilir.

Son dönemde Amerika dengeli bir yaklaşım göstererek İran'daki insan hakları ihlalleriyle de ilgilenmeye başladı-Amerikanın niyetlerinden şüphe duyan İranlıların algısını değiştirebilir- Amerikan hükümeti İran'da kurulacak özel bir BM insan hakları izleme denetçiliğine destek verdi. ABD ayrıca insan hakkı ihlalinde bulunduğu tespit edilen üst düzey iranlı yetkililere mali ve seyahat alanında kısıtlamalar getiren kararları uygulamaya koydu.
Ek olarak atılacak adımlar şimdi atılmalı. Beyaz Saray ve ABD dışişleri bakanlığını da içine alan uluslararası toplumun sesi İran'daki hak ihlallerini eleştirmek için daha yüksek çıkmalı. Bunları kınamak İran'ın içişlerine müdahale etmekle karıştırılmamalı. Birçok uluslararası anlaşmada imzası bulunan bir devlet olarak İran'ın , insan haklarına riayet etme zorunluluğu var. Bunu yapmadığı zaman ABD ve dünya toplumlarının sesini yükseltme sorumluluğu var. İran hükümeti bölgesel lider olarak görülmek istemesine rağmen, belki şaşırıtıcı olarak, bu alanda çok alıngan.

ABD insan hakkı ihlallerinden sorumlu olan üst ve orta düzey iranlı yetkililere özellikle devrim muhafızlarına yaptırımlar uygulamalı. Bu tür yaptırımlar yabancı hükümet ve şirketlerin onlarla çalışmaları konusunda cesaret kırıcı olur.
Bu adımlar Yeşil Hareket'e iki şekilde yardım eder: İlki insan haklarının izlenmesi Tahran'ın ihlallerde ısrar etmesini zorlaştırır. İkincisi, rejimi Amerika'nın insan hakları konusuyla İran'ın nükleer programı için ilgilendiği algısından uyandırırdı.


İran halkı, Tunus ve Mısırlılar gibi hükümetlerine kendi kendilerine meydan okumaya muktedir. Gizli ya da açık maddesel ya da mali desteğe ihtiyaçları yok. ABD veya diğer ülkeler diplomasi ve yaptırımlarla İran'ın nükleer programından vazgeçmesini sağlayamayabilir . Ama İran halkı gösteriler düzenleyerek ülkeyi bir gün iyi şekilde yönetebilecek İranlı demokratların yanında olduklarını gösterebilirler.


İslami Gündem