Hasan Karakaya
ABD’nin IŞİD plânı... Bölgeye “kaos” eken, “terör” biçer!
“Dün”ü bilmezsen “bugün” hakkında, bugünü bilmezsen “yarın” hakkında “hüküm” vermekte veya “tahmin”de bulunmakta zorlanırsın...
Meselâ IŞİD konusu.
Ve, bu konuyla ilgili olarak, ABD’nin Türkiye’yi “komşu kapısı”na çevirip, “Ankara’yı ikna etme” çabaları!..
Malûm, ABD Savunma Bakanı Hagel’den sonra, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry Ankara’ya geldi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Başbakan Ahmet Davutoğlu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile görüştü ve Türkiye’nin “IŞİD’e karşı mücadelede etkin rol almasını” istediler... Türkiye ise, “kırmızı çizgi”leri bulunduğunu söyleyerek, böyle bir mücadelede, “ancak insani yardım yapabileceğini” bildirdi.
Yani, ABD’ye dedi ki;
“Türk Silahlı Kuvvetleri, operasyon için asker göndermez... Adana’daki İncirlik Üssü de, sadece insani yardım taşıyan uçaklara hizmet verir!.. Oradan silâh yüklü uçaklar kalkamaz!”
Niye?..
Çünkü Türkiye’nin 49 diplomatı şu anda IŞİD’in elinde rehin durumda!..
Niye?..
Çünkü “ABD öncülüğündeki koalisyon”un bölgeye göndereceği silâhlar, pekalâ “Çözüm karşıtı PKK’lılar”ın eline geçebilir!..
Türkiye, işte bu “sebepler”le, operasyonda “aktif bir rol” alamaz!..
IŞİD, KİMİN ESERİ?
Ama, “madalyonun bir de öteki yüzü” var!..
Bölgedeki “tek terör örgütü” IŞİD midir?. Ya da, “terör” estiren tek örgüt IŞİD midir?..
ABD’nin “terörle mücadele” çabasına “evet” de, “Terör Devleti İsrail”in Gazze’deki “soykırım”larına niye ses çıkarılmadı?.. Ya da, İsrail’in “kendini savunma hakkı”(!)na niye destek verildi?..
İsrail “saldırı” altında mıdır ki, “kendini savunma” hakkını kullansın?..
Veya Suriye!..
Veya Mısır!..
Bu iki ülkenin başındaki “despot”lar, habire “kendi halklarının kanlarını dökerken”, onların bu katliamlarına ABD niye sesini çıkarmamış, “daha fazla Müslümanın katledilmesine” niye göz yummuştur?..
Hadi, onları geçtik...
IŞİD denilen örgütü Afganistan’dan çıkaran ve Suriye’de konuşlanmasına yol açan ABD değil midir?..
Dahası;
Aynı IŞİD, Suriye’den çıkıp, beraberindeki “tanklar” ve “cemse”lerle Musul’a doğru ilerlerken; “Bağdat’ta bir duvara yaslanmış Iraklı’nın sigara markası”nı gören(!) ABD uyduları, “IŞİD militanları”nı niye görmemiş, niye zamanında onları durdurmamışlardır!..
“IŞİD’in Musul’a ilerlemesi”ni görmeyen ABD, her ne hikmetse Erbil’e yönelmesi ve “50 bin Ezidi’nin yaşadığı bölge”yi tehdit etmesi karşısında hemen harekete geçmiş ve “göstermelik” de olsa “IŞİD mevzilerini bombalamaya” başlamıştır ki, hiç de inandırıcı olmamıştır!..
TEK DERDİ, ABD ÇIKARLARI!
Burada biraz durup, şunu da düşünmek gerekir: “IŞİD’in ortaya çıkışı bir sebep midir, sonuç mudur?”
Sadece IŞİD de değil...
El Kaide’lerin, Boko Haram’ların ortaya çıkışı, ABD’nin “işgal”leri sonucu geride bıraktığı “bataklık”lardan dolayı değil midir?..
ABD olarak sen, hem “demokrasi” ve “özgürlük” getirmekten bahsedecek, bunun için Afganistan ve Irak’ı işgal edecek, “İsrail’in Filistin’deki yayılmacılığı”nı görmezden geleceksin, hem de “demokrasi ve özgürlük”le uzaktan-yakından ilgisi olmayan “Krallık”lara, “Şeyhlik”lere, “Çağdaş Firavun”lara ve “terör devletleri”ne sesini çıkarmayacaksın!..
Ne yani; oralarda “demokrasi” mi var, yoksa “özgürlük” mü?..
Belli ki, sen;
O “krallık”lar, o “şeyhlik”ler, o “Çağdaş Firavun”lar ve “terör devletleri”nin başında bulunan “kukla”lardan hiç de şikâyetçi değilsin!.. Çünkü onlar;
“ABD’nin emir ve talimatları”na, uymaya hazır, “ABD çıkarlarını korumaya” teşnedirler!..
O halde sorun yok!..
Kral da olsa, şeyh veya Firavun da olsa, “ABD’nin çıkarları”nı korudukları sürece “baştacı”dırlar!.. Dolayısıyla, oralara “demokrasi ve özgürlük” götürmeye hiç ihtiyaç yok!..
Ve ayrıca;
O ülkeler “istikrarlı”dır!..
Öyle değil mi?..
“ABD çıkarları” tehlikeye girdiğinde ise; “barış, istikrar, demokrasi ve insan hakları” tehlikeye girmiş demektir ki, o zaman “her şey mübah”tır!..
Hele söyle, öyle değil mi?..
“Vur, kır, işgal et!..
Saldır, bombala, dağıt!”
Çünkü sen, “istikrar” istemiyorsun!
ÇIKARLAR TEHLİKEYE GİRİNCE!
Şu anda, “Obama’nın IŞİD’e karşı 4 aşamalı plânı” diye bahsedilen plânın ana hedefi budur: “ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak!”
IŞİD, eğer Musul’da kalsa, Erbil veya “Ezidi bölgesi”ni tehdit etmeseydi, hiç şüpheniz olmasın ki; ne “4 aşamalı plân” hazırlanırdı, ne de “koalisyon” oluşturulmaya çalışılırdı?..
Sizin anlayacağınız;
“ABD’nin nasırı”na basılmadığı için, bölgede “istikrar”(!) devam eder, “krallar, şeyhler ve firavunlar” saltanatlarını sürdürüyor olurlardı!..
Ne zaman ki ABD’nin “çıkar”ları tehdit edilmeye, “kralların ve şeyhlerin konforları” bozulmaya başladı, işte o zaman “Obama’nın 4 aşamalı plânı” devreye girdi!..
ASIL AMAÇ NE?
Ne var ki;
Bu plân da yürümez!..
Çünkü, “CHP’nin halktan, halkın inançlarından, halkın örf ve adetlerinden kopukluğu” gibi, “ABD’nin ve Avrupa ülkeleri”nin de, “Ortadoğu halklarının inanç ve değerlerinden kopukluğu” gün gibi aşikârdır!..
Dolayısıyla ABD;
“Höt-zöt”lerle, “bomba”larla, “işgal”ler ve “ABD çıkarlarını gözeten despot yönetimler”le, bölgeye ne “barış” getirebilir, ne de “istikrar!”
Yani, bu plân yürümez!..
Yusuf Kaplan’ın dediği gibi;
“Batılıların, insan haklarını ve özgürlükleri; hegemonya alanları ve işgallerini meşrulaştırmaktan başka bir işe yaramıyor!
Bu, sağ gösterip sol vurmak demek! Uyumamak, zokayı yutmamak gerek:
IŞİD üzerinden yapılacak operasyon, İran’ın önünü açmayı, Türkiye’yi kuşatmayı, dolayısıyla Müslümanları birbirine kırdırmayı ve sonuçta İslâm dünyasını tam ortadan ikiye yararak, Selçuklu ve Osmanlıların gayretleriyle kurulan 1000 yıllık Ehl-i Sünnet omurgayı çökertmeyi amaçlıyor!
O yüzden, Türkiye’nin dikkatli olması gerekiyor!”
Çok doğru bir teşhis,
Çok doğru bir tesbit...
IŞİD’e yapılacak bir operasyon; bölgede, geniş çaplı bir “Şii-Sünni savaşı”na yol açabileceği gibi, halkı Müslüman ülkeleri ikiye de bölebilir!..
İşte bu yüzdendir ki;
Cidde’de yapılan ve Türkiye, ABD, Mısır, Ürdün ve Körfez Ülkeleri’nin katıldığı “Terörle Mücadele Toplantısı”nın sonunda yayınlanan “ortak bildiri”ye Türkiye imza atmamıştır!..
Çünkü, böyle bir “koalisyon”da yer almak, “Müslümanı Müslümana kırdırma” politikasına destek vermektir ve bir anlamda “kiralık katil” olmaktır!..
Öyle ya;
“IŞİD tehditleri”nden dolayı bölgede “çıkar”ları tehlikeye giren, ABD’dir!.. O halde, varsın, kendi çıkarlarını kendi korusun!.. Hiç kimse, onun “maşa”sı olmak zorunda değildir!..
NİYE?.. NİYE?.. NİYE?..
ABD yönetimi, “Türkiye’yi niye yanına alamadığını” düşünmek yerine, “İsrail’in, Mısır’ın, Suriye’nin ve kralların yanında niye olduğunu” sorgulamak ve bunu dünyaya izah etmek durumundadır!..
Ve ayrıca;
Bölgede gerçekten “barış” mı, yoksa “kaos ve istikrarsızlık” mı istediğine de artık bir karar vermelidir!..
Unutmamalıdır ki;
El Kaide’ler, IŞİD’ler ve Boko Haram’lar, “ABD’nin yol açtığı kaos ve zulümler”in eserleridir!..
Öyle ya;
Bataklıkta “bülbül” yetişmez,
“Sivrisinek”ler yetişir ve yaşar!..
ABD, bölgede “sivrisinek vızıltıları” değil de, “bülbül sesleri” duymak istiyorsa, yapacağı tek iş vardır: “Kendi bataklıklarını bir an önce kurutmak!”
İşte o zaman;
Türkiye’yi de yanında bulur!..
Dünyayı da!..
Bu kadar basit!..
************************************************************************
Paralelcilerden, şeytana pabucunu ters giydirecek taktikler!
Bugünkü haber sayfalarımızda da okuyacağınız gibi; 12 Ekim’de yapılacak HSYK seçimi, “Türkiye’nin geleceği” açısından çok çok önemli... Yargı’da Birlik Platformu Sözcüsü Abbas Özden demiş ki; “HSYK seçimlerini Paralelcilerin kazanması Türkiye için felâket olur!”
Abbas Özden, Paralelcilerin “akıl almaz taktik”lerini de şöyle açıklamış: “Çok iyi tanıdığımız bir arkadaşın Cemaatçi olmadığını biliyoruz... Ama, çıkıyorlar diyorlar ki: Sen Cemaatçisin!.. Niye yapıyorlar bunu?.. Bunu söyleyen kişinin kendisi Cemaatçi!.. Başkasını Cemaatçilikle suçlayarak, aslında kendi kimliğini örtüyor... Bu taktikle, asıl cemaatçileri örtbas ediyorlar!”
Görüyorsunuz ya; o kadar “uyanık”lar ki; bunlar, “şeytana bile pabucunu ters giydirir”ler!..
Bunu sadece HSYK’da da yapmıyorlar... Milli Eğitim’de de aynı taktiği uyguluyorlarmış!.. “Cemaatçi” olarak suçladıkları “okul müdürleri”ne “düşük puan” verip, “görevden alınmaları”nı sağlıyorlarmış!..
Bu adamların “sızmadığı” yer, uygulamadığı kurnazlık yok!..
Dolayısıyla, hemen her kişi ve kurum; “kim, kimdir?”e bakarken, kılı kırk yarmalı ve “Paralelci” olmakla suçlananların “Paralelci olmayabileceğini” düşünmelidirler!..
Aksi halde, kurunun yanında yaşlar da yanar ve en kötüsü de; kurumlar tamamen “Paralel”in eline geçer!..
Aman dikkat;
Kaş yaparken, göz çıkarmayalım...
yeniakit