Abdurrahman Dilipak: 67 Sınırlarına Geri Dönmek mi?
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: 67 Sınırlarına Geri Dönmek mi?/ HABERVAKTİ.COM
Matah bir şey gibi tekrarlayıp durduğumuz şeye bakın. Zillete talip olmak değil de nedir bu. Bunun mu garantörü olacağız biz bugün.. Bakın bu 67 sınırları nasıl bir şey: 1967’deki Arap-İsrail Savaşı, 3. Arap-İsrail Savaşı ya da 6 Gün Savaşı adıyla da bilinir. 5 Haziran 1967 Pazartesi başlayıp 10. 6. 1967 de Cumartesi günü sonuçlanan, İsrail’in çifte bayram yaptığı bir savaştan söz ediyoruz.
Zillete bakın: Bugün bizimkiler, o savaş öncesine dönmeyi hedef edinmişler. O zaman “o savaş niçindi” diye sormazlar mı adama!. O savaş İsrail'in kesin zaferi ile bitti.. Savaşın sonunda Mısır'dan Sina Yarımadası'nı, Suriye'den Golan Tepelerini ve Filistin'in Gazze Şeridi ile Batı Şeria topraklarını alan İsrail, topraklarını 4 katına çıkardı.. Bu savaş Pan Arabizm denilen Arap milliyetçiliğinin sonu oldu. Filistin cephesi de artık tek başına Arap milliyetçisi sol/sosyalistlerin cephesi olmaktan çıktı.
Evet, HAMAS, bu olaydan tam 20 yıl sonra, 10 Aralık 1987’de, İsrail'e karşı 1. İntifada'nın başlamasının ardından, Ahmed Yasin (1937-22.3.2004), Abdülaziz el-Rantisi (23 Ekim 1947-17 Nisan 2004) ve Mahmut ez-Zehhar (1945-) tarafından kuruldu. 12 Eylül 1980 darbesinin gerekçesinin İsrail’i protesto eden Konya mitinginin olması, İslam dünyasında önemli bir tepki oluşturmuştu.
Bu savaşta taraf olarak, Arab Koalisyonu’nda Mısır, Suriye, Ürdün, Irak, Suudi Arabistan. Filistin adına FKÖ vardı. İsrail ve yanında ise silah, mühimmad, istihbarat desteği şeklinde yardım eden ülkeler: ABD, İngiltere
Komutanlar ve liderler, Arap cephesinde, Mısır Cemal Abdünnâsır, Abdülhakim Amir, Abdul Munim Riad. Ürdün Zaid ibn Shaker, Suriye Hafız Esad, Filistin Devleti Emin el-Hüseyni, Suudi Arabistan Faysal bin Abdülaziz. İsrail: Levi Eşkol, İzak Rabin, Moşe Dayan, Uzi Narkiss, Israel Tal,
Mordechai Hod, Ariel Şaron.
Güç olarak, Arab koalisyon gücünde Mısır: 240.000 Suriye, Ürdün ve Irak: 307.000 =547.000 Asker. 957 savaş uçağı, 2.504 tank. İsrail: 264.000 asker (214.000 yedek kuvvet dâhil), 300 savaş uçağı, 800 tank..
Kayıplar: İsrail 800 ölü, 2.563 yaralı, 15 esir, 46 uçak kaybı. Batılı kaynaklara göre, Arabların kaybı: Mısır:11.500 can kaybı, 20.000 yaralı, Ürdün: 700 ölü, 2.500 yaralı, Suriye: 2.500 can kaybı, 5.000 yaralı, Irak: 10 can kaybı, 30 yaralı. Toplam: 21.000 can kaybı, 45.000 yaralı, 6.000 esir. Toplamda 400'den fazla uçak kaybı. (Bu rakam İsrail’in sahip olduğu uçak sayısından fazla).
BM Güvenlik Konseyi 242 sayılı Kararı'nda İsrail'in son savaşta işgal ettiği tüm topraklardan çekilmesi istenmiştir. İsrail bu kararı başta kabul etmiş ve 1979 yılında Sina Yarımadası'ndan; Batı Şeria ve Gazze Şeridi'nden çekilmiş olsa da daha sonra bu toprakları büyük ölçüde ilhak etti.
Aslında ABD daha fazla savaşın içindeydi. Sözde savaşı gözlemlemek üzere gönderilen USS Liberty adlı bir Amerikan gemisi bu süreçte İsrail tarafından saldırıya uğramasının arkasındaki asıl gerçek öğrenilemedi. Belki de, ABD gemisi Araplar tarafından saldırıya uğradı diye, ABD’de sürece müdahil olacaktı, ama anlaşılan buna gerek kalmadı. Zaten kısa süre sonra ABD başkanı Johnson'a özel asistanı Walt Rostow tarafından bir not ulaştırılacak ve o notta şu bilgi verilecekti: "geri çekilme bu noktada bir seçenek değildir. Tanklar ve uçaklarla desteklenmiş 3,000 kişilik bir saldırı provokasyon sınırları dışındadır ve yanlış hedefe yöneltilmiştir" denilmektedir. Notta sürecin ABD ve İsrail çıkarlarına zarar verdiği ifade edildikten sonra şöyle denilmekteydi: "Hüseyin ve İsrail arasındaki karşılıklı dengeyi yok ettiler... Hüseyin'i güçten düşürdüler. 500 milyon dolar harcayıp İsrail'in en uzun sınırına, hem İsrail hem de Suriye ile Irak'a karşı denge faktörü olarak Hüseyin'i yerleştirdik. İsrail'in saldırısı Hüseyin üzerinde sadece daha radikal Arap devletlerinin değil, Ürdün'deki Filistinlilerin ve Ürdün ordusunun da karşı saldırı talepleriyle yüz yüze kalacak. Araplarla yapılan uzun süreli birikimi yok ettiler... Suriyeliler, İsrail'in Sovyet destekli Suriye'ye değil de ABD destekli Ürdün'e saldırmasından cesaret alabilirler." Yani Ürdün ile zaten ABD o dönemde yakın temas içindeymiş.
Bugün gelinen noktada, BM’nin kararında görüldüğü gibi, İsrail, Filistin halkına ait topraklarının, içinde Doğu Kudüs başta olmak üzere, Batı Şeria’nın %51’ini işgal ederek, yaklaşık % 85’ini kendi bünyesine kattı. Filistinlilere ise bu kararın aksine sadece %15’lik bir bölüm kalmış durumda.
FKÖ’ye göre, İsrail'in yasadışı yerleşim yerleri 2019’un sonu itibariyle Batı Şeria'da 278, işgal altındaki Kudüs'te de 15, Batı Şeria’da 25, Kudüs’te de 1 olmak üzere 26 yasadışı sanayi bölgesi kurulmuş durumda. İsrail’in Filistin topraklarını kontrolü 1948 savaşından bu yana, askeri olarak yerli halk soykırıma tabi tutularak, bugün de dünyanın gözleri önünde kadın, çocuk, yaşlı demeden vahşice katliamlardan geçirildi. İnsanlar evlerinden, bahçelerinden göçe zorladı ve Filistin topraklarının 4’te 3’ünden fazlasını İsrail tarafından işgal edildi.
5 Haziran 1967 savaşı sonrası İsrail, Doğu Kudüs’ü, Batı Şeria’yı, Sina Yarımadası ile Gazze Şeridini ve Suriye’nin Golan Tepelerini işgal etti. BM 1967'de, 242 sayılı Güvenlik Konseyi Kararı ile İsrail'i işgal ettiği topraklardan çekilmeye çağırdı ancak Tel Aviv ilgili kararı günümüze kadar kabul etmeye yanaşmadı. Ve bu gün de, İİK ve Arap Birliği, 1967 de kabul edilmeyen sınırları bu gün çözüm için kabul etmeye hazır gözüküyor.
İsrail bu gün yeni planlar peşinde. Gazze sonrası Kudüs, Kudüs’le birlikte Mescid-i aksa/Beyt el Makdis alanının işgali söz konusu. Sonra sıra Arz-ı Mev’uda gelecek. “Nuhi yasalar”, “Beni İsrailden olmayan Museviler” projesi kapsamında Kırımdan başlayıp Basra’ya kadar uzanacak bir HAZARA senaryosu söz konusu.. “Türk Dünyası Hahambaşılar Birliği” ve “KARAY projesi” ile de sınırlarını, Doğu Türkistan, Fergana üzerinden Çin ve Hindistan’a kadar uzatmak istiyor. Ve tabi bu projelerin arkasında bu günlerde adı sıkça duyulan HABAT örgütü ve Tanzimat’tan beri hep adını duyageldiğimiz Rothchild’ler var.
Gelinen noktada bu plan ellerinde patladı. Son haberleri biliyorsunuzdur. ABD temsilciler meclisi Biden’in azil soruşturması. Talebini 212 oya karşı 221 oyla kabul etti. Gazze direnişi bir yandan dünyayı ayağa kaldırırken, siyasi dengeleri de derinden sarsmaya devam ediiyor. Beyaz saray çalışanlar, başkanlık konutunun önünde, Filistin’de ateşkes çağrısı yapıyor.
BM Genel kurulundaki son oylamayı biliyorsunuz: ABD ve İsrail dahil 10 ülke ret oyu kullandı, 23 ülke çekimser kaldı. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda Gazze Şeridi'nde acil insanî ateşkes talep eden karar tasarısı kabul edildi. Oylamada 153 ülke kabul ve 10 ülke ret oyu kullanırken aralarında Almanya'nın da bulunduğu 23 ülke çekimser kaldı. O ON ÜLKE şunlar: Avusturya, Çekya, Guatemala, İsrail, Liberya, Mikronezya, Nauru, Papua Yeni Gine, Paraguay ve ABD "Hayır" oyu kullandı. Aslında Biden de işin farkında. Son bir açıklamasında şöyle diyordu: “Dünya çapında ABD’nin ahlaki bir çöküş içinde olduğuna dair gerçek bir endişe var”. BM Genel kurulundaki oylama sonucu bunu göstermiyor mu? Selam ve dua ile..