Abdurrahman Dilipak: Alma mazlumun Ahını: 2
Habervakti.com yazarı Abduurahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Alma mazlumun Ahını: 2 /Habervakti.com
Dünden devam edelim...
AK Parti neden kaybetti?
Alın size bir sorunlar listesi:
Gazze, İsrail’le ilişkiler ve ticaret (Bu konuyu yarın yazacağım inşallah),
Laikçi Filistin projesine, DAHLAN senaryosuna destek!
Burada “Tek devlet, tek vatan, tek bayrak...” derken, Yeni Delhi’ye gidip Tek dünya, Tek aile ve tek gelecek sloganı, “Uluslararası sistemle^^ birlikte hareket kararlılığı!
KADEM / Toplumsal Cinsiyet / İstanbul sözleşmesi!
Fıtratı bozan sağlık ve gıda protokolleri!
HABAT, AGARTHA (Uyuşturucu, Fuhuş ve Kumar Mafyası), Yerli ve Milli EPSTEİN çetesi konusundaki sessizlik.
Sahi KKTC’de HABAT ne yapıyor?. Uyuşturucu ilkokula düştü, Mafia artık her yerde! Türk Dünyası Hahamları Beştepe’de niye ayin yaptılar?
UN WOMAN, İKLİM, Karbon ayak izi, Chemistrail, Dağılan aileler, Çöken Adalet, Eğitim, CoVID /mRNA ölümleri, DSÖ dayatmaları, Emekliler, Esnaf, Tarım ve Hayvanlığın hali pür melali.
Emeklilerin çaresizliği (Hadi şimdi bir de yeni zamları açıklayın, vergileri artırın).
Yolsuzluk, Torpil, Rüşvet, Pahalılık, Uluslararası ilişkilerdeki Mavi Boncuk politikası!
Bölgesel sorunların ve terörün göstermelik operasyonlarla perdelenmesi.
İhalelere hile karıştırma iddiaları!
Gösteriş, kibir, israf, Bankamatik memurlar, pahalı makam arabaları!
Basında tekelleşme, saldırgan Troller!
Siyasetin arka bahçesine sıkıştırılan Media, Tarikat/Cemaat yapıları ve STK’lar!
Sahi İsrail Cumhurbaşkanı niçin gelmişti? Netenyahu niçin gelecekti, Erdoğan niçin Kudüs’e gidecekti? Bakın Adalet yoksa, Barış da olmaz. Adalet ve Barış yoksa hiçbir özgürlük güvende olmaz. Her yıl yüzbinleri aşan genç bu ülkeden ayrılmak için yol arıyor. Kişiler Din, ahlak, gelenek ve biyolojik cinsiyetinden bağımsız BİREY’lere dönüştürülüyor.
Modern hastahane’ler kurduk diyorsunuz, herkesi hasta ettiniz. İHA-SİHA, Aya yolculuk kesmiyor artık bu halkı. O yollar, köprüler, tünellerle kredilere yüksek faiz, hazine garantisi ile halkı ve kamuyu sömüren bir canavara dönüştürdünüz bu yap işlet projelerini.
Halka gerçeği söylemediniz. Ne FETÖ meselesini, ne 15 Temmuz'da ne olup-bittiğini anladı insanlar ne de PKK-HDP'yi, PYD’yi ve arkasındakileri anladı millet.
Son deprem’de ölenlerin sayısını bile bilmiyoruz.
Hal böyle iken ne bekliyordunuz?
Şimdi herkes Kur’u merak ediyor.
Yeni vergi paketlerini merak ediyor. Bayram geçsin o zaman göreceğiz ne olacağını.
Sırada daha Kırmızı Buzağı var. Siyonistler eğer engellenmezlerse, onların niyetleri o ki, Mescid-i Aksa’ya saldıracaklar. Mayıs-Haziran derken Siyonist Global Reset çetesi yeni bir süreç başlatacak.
Bakın şimdi belediyeler değişti, işler yoluna girecek diye beklemesin. Para yok. O zaman hizmette yok. Zaten deprem de kapıda. O zaman zaten olacak olan olacak!? Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Sadece yöneticiler değil, bu toplum, cemaat yapıları da gazabı hakettiler büyük ölçüde. Onun için milletçe tevbe istiğfar etmemiz gerek.
Bacon (1561-1626) “Ayaklanmalar ve toplumsal kargaşalar üzerine” isimli bir denemesinde der ki; “Devlete kara çalan sorumsuz konuşmaların sık sık ve uluorta yapılması, bir yandan devlete zararı dokunacak yalan-yanlış söylentilerin ağızdan ağıza dolaşarak büyük bir ilgi görmesi kopacak bir fırtınanın ilk işaretleridir.” (…)
Devletin dört ana direği olan Din, Adalet, Yönetim, Hazine’den biri sarsılacak ya da güçsüz düşecek olursa insanların işi artık çok zordur.
Ayaklanmaların sebebi iki’dir: Büyük yoksulluk ve büyük hoşnutsuzluk.
Yıkılan ocakların sayısı ne kadar çoksa, karışıklığı destekleyenlerin sayısı da o kadar artar.
Ayaklanmanın sebepleri ve körükleyici etkilerine gelince, dinde reform girişimleri, yeni vergiler, yasada ve törede değişiklik, tanınan imtiyazların geri alınması, toplumda genel bir baskı, değersiz insanların ve yabancıların yükselmesi, açlık, ordudan çıkarılan askerler, umut kırıklığına uğramış partililer, küskün bir toplumu ortak bir gaye etrafında toplayıp birleştiren bütün buna benzer şeyler..”
Dün seçim akşamı, erkek saatlerde şu mesajları atmıştım Twitter’den. Dilerim birilerinin kulağına ulaşmıştır. (Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az) ''Dünyanızı kaybederken ahiretinizi kaybetmemek için geç kalmayın! Şimdi nefs muhasebesi yapın tevbe istiğfar edin!. Uluslararası sistemle yola devam edecek misiniz?. Yolsuzluk, hukuksuzluk, fuhuş, yoksulluk, dağılan aileler konusunda sessizliğinizi korumaya devam edecek misiniz?''
Eba Müslim Horasani şöyle diyordu; Onlar, zarar vermeyeceklerinden emin oldukları için dostlarını kendilerinden uzak tuttular. Kendilerine bağlamak ve kazanmak için de düşmanlarını yakınlaştırdılar. Yakınlaştırılan düşman dost olmadı. Ama uzaklaştırılan dost düşman oldu. Herkes düşman safında birleşince de, yıkılmaları mukadder oldu.”
(Araf 30) “…. Zira onlar, Allah'ın yanı sıra şeytanları veli edindiler. Ve kendilerini de doğru yolda olduklarını sanıyorlar!”. Kendim ettim kendim buldum.. Kendi düşen ağlamaz.
Bana gelince, “ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim. Bana Sen’i gerek Sen’i”!
Bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir.
Ya Rab, bize Hakkı Hak, batılı batıl göster ve Hakta toplanmamızı bize nasib et, bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl,
Kafir, müşrik, münafık, müstekbir, mütrefinler ve fasıkların heva ve heveslerinin kabahatları’nın aracısı değil.
Amin.