Abdurrahman Dilipak: Batı İşte Bu!
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Batı İşte bu!/ HABERVAKTİ.COM
Belçika Mahkemesi karar verdi, ''kamu görevi yapan kişiler, görevleri başında dini kisve giyemezler.'' Ama kolye, rozet takabilirler. Haç, dini kisve değil, onun için takabilirler. Belediye de görevli bir memur başörtülü olduğu için başını açmak zorunda bırakılıyor. Almanya’da yeni vatandaş olacak kişilere Yahudi, Musevi, Siyonist karşıtı olmadıkları, olmayacaklarına ilişkin beyan alınıyor.
Şeriat, İslam karşıtı olabilirsiniz, onda bir sakınca yok. Fransa da Antisemitist olmak yasak, Anti Siyonist olmak da aynı şekilde Anti Semitist olmakla eş anlamlı kabul ediliyor.
ABD Temsilciler meclisinde yapılan 6 Aralık oylamasında da 14 Red oyuna karşılık 311 oyla (92 Çekimser), Anti Semitizm’le, Anti Siyonizm’in aynı şey olduğu kabul edildi.
Benzer bir tartışma İngiltere’de devam ediyor. Bu durum ABD deki Musevi lobisi içinde de bölünmelere yol açtı. Rabbiler Siyonistlere ve İsrail devletine karşı. Demokratlarla Cumhuriyetçiler arasında bu konuda ciddi bir ayrışma var. Ama öte yandan Demokratlar ve Cumhuriyetlerin kendi içinde de bölünme var.
İsrail “Psikolojik savaş”ta kesin bir yenilgiye uğradı ve bu saatten sonra önümüzdeki iki yılda yapılacak tüm seçimlerde Gazze’nin gölgesi sandığa yansıyacak. Sadece İslam ülkelerinde değil, tüm dünyada..
28 Kasım’da BM’de , İsrail’in işgalindeki Golan tepelerinden geri çekilmesi ile ilgili oylamada “Hayır” diyen sadece 8 ülke vardı: ABD, İngiltere, İsrail, Avusturalya, Kanada, Marshal adaları, Mikronezya, Palau.. Çoğunluğunu batılı ülkelerin oluşturduğu 62 ülke çekimser oy kullanmış. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 91 ülke, (Çin, Hindistan, İran ve Rusya dahil) İsrailin Golan’dan çekilmesi yönünde oy kullanmışlar. Bosna-Hersek çekimser kalmış. Öte yandan İspanya, ağırlığını "Bağımsız Bir Filistin Devleti"nden yana koydu. Geçen gün İsmail Nacar buna dikkat çeken bir mesaj yayınladı.
İspanya önce Endülüs'ten Müslümanları çıkarttı, sonra da Yahudileri sürdü. “Bugün İspanya İsrail'e karşı Müslüman Gazze halkının yanında. Bundan rahatsız olan MOSSAD, bir itibar suikasti için hemen kollarını sıvayarak, ‘İspanya Kraliçesi'nin, kız kardeşinin eşiyle aşk yaşadığı’ dedikodusunu dillendirmeye başladı. Zaten İspanya'nın Yahudilerin tarihsel hafızasındaki yeri, 1492 sürgününden dolayı hiç de parlak değil. Bu olay ve son günlerdeki bazı açıklamalarından da anlaşılıyor ki MOSSAD, açık ve örtülü operasyonlarına hız verecek. Onun için biz de dikkatli davranmalıyız.
Siyonistler, MOSSAD, onların operasyon örgütü HABAT din, ahlak, hukuk tanımıyor. Yer geliyor Epsteine’i, yeri geliyor Agartha’yı kullanıyor. Bunların ajandalarında kaset de bol, dosya da. Bu oltalar bir çok iş adamı, bürokrat, cemaat temsilcisi, STK’nın, bilim adamının, Media mensubunun damağına takıldığı için onların bunlara karşı sesi çıksa da eyleme geçmeleri beklenmez.
Biz onlara “aklını başına al” derken, onlar da dosyaları ve kasetleri işaret ederek aynı uyarıyı kendilerini uyaranlara yapıyorlar. Onların bu uyarılarını ciddiye alanlar çevremizde etkili ve yetkili bir konumdayken bizim onları uyarmamız onlar üzerinde pek etkili olmayacaktır. Onun için fütursuzca ve pervasızca, kendi güçlerinden çok bizim zaafımızdan aldıkları güçle ve aymazlıkla, cüretkar bir şekilde “Siyonizm karşıtlığı, Yahudi karşıtlığıdır” diyebiliyorlar.
ABD’deki son oylama ile “Nil’den Fırat’a büyük İsrail’i kurma emeline karşı gelmek” suç sayılmış olmuyor mu? Sıra bize geldiğinde, İsrail'e söz dinletemeyenler, güç yetiremeyenler, ABD, AB ve İngiltere’ye söz dinletip, güç yetirebilecekler mi? O zamanda başka bir düzenli ordu hesabı yapma gereği mi duyacaklar yoksa!
Cumhurbaşkanı Erdoğan: "İsrail gerçek bir ordu ile karşılaşırsa akıbeti berbat olur. Çok geçmeden bu akıbet ile karşılaşmak istemiyor ise aklını başına alması gerekiyor” dedi. Erkan Trükten Aynı gün Altay gemisi Mersin’den Hayfa’ya, Benigane Ashot’a Coral C İskenderu’ndan Ashot’a vardığını paylaştı sosyal mediada. İlki Ro-Ro gemisi idi, diğer ikisi genel kargo. Bu işte bir gariplik yok mu?
Gazzelilerin karşısında İsrail yok, İsrail'in arkasında ABD, İngiltere ve AB ülkeleri var. Biz, İsrail'e meydan okuyoruz da, arkasından güçler sebebi ile doğrudan sürece müdahil olmuyoruz değil mi? İsrail'in korkması ve aklını başına alması gereken güçlerden korktukları için İİK ülkeleri seslerini kesmiyorlar mı? Gazzeyi de güçük görmeyin, ötekilerin Atom bombaları varsa, Gazzelilerin Allahı var. La galibe İlallah!
(Bakara 249):”Tâlût, ordu ile hareket edince, “Şüphesiz Allah, sizi bir ırmakla imtihan edecektir. Kim ondan içerse benden değildir. Kim onu tatmazsa işte o bendendir. Ancak eliyle bir avuç alan başka.” dedi. İçlerinden pek azı hariç, hepsi ırmaktan içtiler. Tâlût ve onunla beraber iman edenler ırmağı geçince, (geride kalanlar) “Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak gücümüz yok.” dediler. Allah’a kavuşacaklarını kesin olarak bilenler (ırmağı geçenler) ise şu cevabı verdiler: “Allah’ın izniyle büyük bir topluluğa galip gelen nice küçük topluluklar vardır. Allah, sabredenlerle beraberdir.”
Bilim adamlarının bir çoğu susarken sesi gür çıkanların çoğunun hakikatin sözcülüğünü yapmadıklarını gördük. Ordu’da yeni doğan ikiz bebeklerine Aşı yaptırmadığı için Aile Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından mahkemeye verilen cumhuriyet savcısı Hüseyin Ayyayla’nın hukuk zaferi davacıları utandırdı mı aceba! Şimdi bir kez daha sağır sultan da duysun ki, bu aşıların bir çoğu otizmi tetikleme riski taşıyor. Ve bu şekilde öldürülen çocuklar tüm dünyada Gazze’de öldürülenlerden çok çok daha fazla.
Hüseyin Yılmaz bu konuda Twitter’den uzun bir mesaj paylaştı ve dedi ki: “iddia ederek ikiz bebeklerine aşı yaptırmayan savcı’nın 8 sayfalık savunması aşıyı tartışmalı hale getirdi. Savcı Hüseyin Ayyayla, ABD başta olmak üzere İngiltere ve Danimarka gibi AB ülkelerinde cıvanın aşılardan çıkarıldığını, ancak Türkiye’de aşıda bulunan cıvanın otizme yol açtığını ileri süren herkesin tıp dünyası tarafından ‘aşı düşmanı’ ilan edildiğini vurguladı. AŞIYA CIVA KONULDU, OTİZM ARTTI 1920'li yıllarda piyasaya çıkan Timerosal’ın (cıva) 1940'lı yıllardan itibaren de aşılarda kullanılmaya başlandığını hatırlatan savcı Ayyayla, otizmin bir hastalık olarak tarif edildiği yılların, aşıların içerisine Timerosal konulmaya başlandıktan hemen sonraki döneme denk geldiğine dikkat çekti. Ayyayla, savunmasında, “Akut cıva zehirlenmesi ölüme yol açarken, kronik cıva zehirlenmesi kalp hastalığı, otizm, konuşma bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu, havale gibi çok sayıda hastalığı neden olmaktadır. Bu rahatsızlıkların tamamı otizmde de görülmektedir” dedi. “AŞI YAPILAN ÇOCUĞUN BEYİN VE SİNİR SİSTEMİ TAHRİP OLUYOR” Ayyayla, savunmasında şu bilgilere yer verdi: “1980'li yılların ortalarında sadece karma (difteri-tetanos-boğmaca), çocuk felci ve kızamık aşıları uygulanıyordu ve bunlardan sadece karma aşı cıva (timerosal) içeriyordu. İki yaşına kadar 4 kez aşılanan çocuk ortalama 4x25=100 mcg timerosal alıyordu. 1990'lı yılların başında menenjit (HİB) ve sarılık (Hipatit B) aşıları da rutin aşılar arasına katıldı. Bu şekilde iki yaşındaki bir çocuğun enjeksiyon yoluyla aldığı cıva miktarı 100 mcg'den 237.5 mcg oranına yükselmiş oldu. Çoklu dozlarla yapılan karma aşılarda ise tehlike daha da büyüktür. Çünkü aşı şişesi iyice çalkalanmadı ise şişenin sonunda kalan bölümü alan çocuklardaki cıva miktarı daha da yükselmektedir. Cıva bileşiklerinin yağda erime özellikleri fazladır. Cıvadan en büyük zararı hücrelerinin büyük bölümü yağdan oluşan beyin ve sinir sistemi görmektedir. Cıva, özellikle zar yapısındaki proteinlere bağlanarak hücre zarlarının işlevlerini bozar, akıcılığı kaybolan zar sertleşerek hücrenin çabuk yaşlanmasına neden olur. Cıva, nörotübül yapısını sağlayan tubulin adlı yapıyı tahrip eder.” “ÇOCUKLAR AŞIDAN UZAK TUTULMALI” Savcı Ayyayla, önemli bir konuya da parmak basarak, savunmasında şu görüşlere yer verdi: “Aşılar dışında almış olduğumuz gıdaların bir kısmı yolu ile de vücudumuza cıva girmektedir Ağızdan alınan cıva sağlıklı gıdalar yiyen ve bağırsaktaki faydalı mikrop düzeni normal olan kişilerde kana geçmeden dışkı yolu ile dışarıya atılabilir. Buna karşılık aşılar iğne yolu ile yapıldığı için aşıların içerisinde bulunan ve aşının raf ömrünü uzatmak için kullanılan, insan sağlığı için çok büyük zararları yanında hiç bir faydası bulunmayan cıva doğrudan kana geçmektedir. Aşı olan bir bebek doğduğu günden itibaren cıva ile tanışmaktadır. Beyin gelişiminin çok hızlı olduğu hayatın ilk aylarında ağır bir metalin (cıva-alüminyum) ya da başka bir toksinin beyin üzerindeki hasarının çok daha fazla olduğu açıktır. Bu nedenle yeni doğan bebeklerin beyinleri üzerinde doğdukları andan itibaren büyük hasarlara neden olan ve içerisinde cıva (Timerosal) ve alüminyum bulunan aşılardan uzak durulmalıdır.”
Bütün bu olup-bitenleri Allah (cc) gördü, duydu, biliyor.
“Şifa dağıttığını” söyleyen, “ıslah edici” rolü üslenen, gerçekte “bozgunculuk” yapan birilerinin “Katil” olduklarını biliyoruz artık.
(Zümer 38-39-40)’da ne deniliyordu: “(…) De ki: “Allah bana yeter! Hakkıyla tevekkül edenler yalnız O’na güvenip dayanırlar. De ki: “Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Muhakkak ki ben de yapmam gerekeni yapacağım! Kime alçaltıcı bir azabın geleceğini, kimin tepesine sonu gelmez bir azabın ineceğini yakında öğreneceksiniz!”
Ve (Şuara 227): “Ancak inanıp yararlı iş işleyenler, Allah'ı çok çok ananlar ve haksızlığa uğratıldıklarında haklarını alanlar bunun dışındadır. Haksızlık eden kimseler nasıl bir yıkılışla yıkılacaklarını anlayacaklardır”.
Kılavuzu karga olanın burnu pislikten kurtulmaz. Kapısında üç çeyrek asırdır beklediğimiz batı işte bu!