Abdurrahman Dilipak: Bir başka Açıdan hal-i pür Melalimiz
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Bir başka Açıdan hal-i pür Melalimiz/Habervakti.com
“Aman efendim aman, galiba ahir zaman!”
Birileri diyor ki, bu cesareti kimden alıyorsun, korkmuyor musun? Korkuyorum, hem de çok.. Ölümlü insanlara karşı cesaretim, korkaklığımdandır. Onlar birbirinden ve bir başkasından korkuyor, ben Allah’tan korkuyorum ve Onun rahmetine sığınıyorum. Benim Rabbim bana, ceride-i Hakikat kitabında “Bana güven gerisini merak etme sen” dedi, ben Ona güveniyor, ona sığınırım.
O bana garanti verdi Ecelimden önce ölmeyeceğim. Onun koruması altındayken hayatıma kastedenler ve ben onlara karşı direnirken, ecelim gelir de onlar canıma kastederlerse, ölümsüz olacağım. Değilse Allah ömrümü bereketlendirecek. Benim için zaman içinde zaman yaratacak. Allah dilerse bukağılı Şeytanlara Mabed inşa ettirir. Ve o dilerse bizim ellerimizle onları cezalandırır ya da ecelimiz gelmişse onların eli ile bizi Şehidlik makamına yüceltir. Onun her şeye gücü yeter. O her şeyi hakkı ile bilendir ve hüküm sahibidir.
O “Malikil mülk” olan Allah’ın mülkünde kim Ona karşı çıkabilir ki! Şeytan da Onun iradesi içinde ve ben Onun mülkünde Onun rızasını seçtim. O da benim rızgımın kefili oldu.
Ecelimden önce ya da sonra ölmeyeceğim, rızgımdan önce ya da sonra ölmeyeceğim, benim için takdir edilen Kaderimden başka bir kader, Onun takdir ettiği Kaderimin üstünde bir kaderim yok.
Ben yenilmezim, çünkü benim Rabbim olan Allah “La galibe illallah”. Ben Onun rızasının tecellisinin vesilesi olduktan sonra beni kim yenebilir ki! Ve değil mi ki, Allah benim ellerimle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemektedir. Allah kendine doğru yürüyenlerin ayağına atılan taşları kendi başlarına çevirir, yollarına dökülen dikenleri başlarına örer, arkasından küfredenleri hakin kılar.. Bize hayır gibi gelen şeyleri şer, şer gibi gelen şeyleri Hayra tebdil edecek olan Odur O! Biz bilmeyiz O bilir, Onun için bize düşen, sabretmek ve direnmektir. Onun için denmiştir ki, “Hayat iman ve cihad’dan ibarettir.” Bizi Acil kullarız, ya Rab bizi rızanın tecellisinin vesilesi kıl!
Yoksa siz Gazze’li çocukların ardından gözyaşı dökenlerden misiniz. Onların parçalanan cesetlerine bakıp vicdanınız dayanmadığı için mi gözyaşı döküyorsunuz, yoksa o çocukları kıskandığınız için mi! Yoksa siz o parçalanmış cesetleri arkasında “şehid tahtında Rabbe gülümseyen yüzleri görmüyor musunuz. Yoksa siz, “ölümün asude bir bahar ülkesi”ne, cennetten bir bahçeye döndürüldüğü zamanın heyecanını yaşamıyor musunuz o hercümercin içinde, toz bulutlarının, kan ve gözyaşlarının arasındaki.” Dünya sürgünü”nün bir “vuslat zamanı” o hercümercin içinde gizli. “Şeb-i arus”u diye kutlarsınız ki, “Sevgiliye, en sevgiliye kavuşma anı” böyle bir cehennemin üzerinde kurulu “sırattan geçiş” sırasında gördüğünüz tel şey o ateş mi? Oysa o ateş, aslında AGARTHA şenliklerinin “şen kahkahaları ile perdelenmiş gözüküyor, başka alemlerde.
O trajik görüntüler, ona sebep olanların akıbeti ile ilgili. Şehidler, o dehşetin bizin nazarımızdaki acını duymayacak, O bizim nazarımıza gelen dehşet, onların sebep oldukları sonucun, din günündeki cezası ile ilgilidir. Şehidin ruhu, can bedenden ayrılmadan Rabbine kavuşur. Firavunun sarayında çocuğu kızgın tavaya atılan annemiz Maşite’ye dile gelen kundaktaki bebeğin sözlerini hatırlayın. Hz. Maşite’nin bebeği bize haber verilen Hz. İsa’dan önceki konuşan ilk Mucize bebektir. Belki Gazzeli çocuklara bakın kendi çocuklarımıza bakıb onlar için ağlamak gerekebilir. Şehirlerde kaçırılan çocukların kimi Pedefolik satanistlerin şehvetlerinin kölesine dönüştürülüyor. Kimilerinin derileri solüsyon yapılıp sosyetenin VIP hanımların yüzlerindeki kırışıklıkları gidermek için kullanılıyor. Herkesin alkışladığı bu kişiler aslında cehenneme doğru yokuş aşağı koşar gibi giderken insanların çoğu onları hayranlıkla izliyor ve alkışlıyor. Aslında onları alkışlayanlar, alkışladıkları kişileri cehenneme doğru itelediklerinin farkında bile değiller. Ve kendileri de aynı yoldan onun peşinden aynı cehenneme doğru koşuyorlar.
O bebeklerin kanlarından damıtılan iksirlerle yaşlı domuzlara benzeyen, giderek Maymuna ve Domuza dönüştürülenlere benzeyen bu şehvet budalası kişilerin ellerindeki kan kokusu keskin parfümlerle bastırılmaya çalışılıyor adeta. Birden Macbeth’i hatırladım!. Gazze’li çocuklara reva görülen zulme destek olan, görmezden gelen VIP ve CIP baylar bayanlar elleriniz kan kokuyor.
Sahi siz Gazze’li direnişçileri, “piyasa malı” gerilla tipi “özgürlükçü savaşçıları” mı zannettiniz. Ya da “Bağımsız Filistin devleti” için savaşanlardan mı zannettiniz. Yanıldınız bayım. Öyle değil. Onlar “İla’yı kelimetullah” için savaşıyorlar. Onlar, onları öldürmeye gelenlerin, kendi döktükleri kanlarında boğulmaları için değil, kendi kanlarında dirilmeleri için geliyorlar. “Taife giden peygamberin ayak izlerinde yürüyorlar. Filistin’den Çanakkale’ye gittiler İzzeddin Kassam ile birlikte, oradan geri Filistin’e çıktıkları yere geri döndüler. Siz Çanakkale savaşı bitti sanıyorsunuz, o savaş Gazze’de devam ediyor. Siz Talud’un Caludla savaşı bitti zannediyordunuz, oysa Talud’un Calud (Goliath)la savaşı bitmedi. Çanakkale savaşında İngiliz donanmasının komuta gemisinin adı Goliath’dı. Calud orada idi. Muavenet Talud Muavenet’teydi. İzzeddin Kassam o “Muavenet”in ki, o İslam ümmetinin birlik ruhunu temsil ediyordu. Müdafa-yı Hukuk ve Kuvva-i Milliye o ruhun bir bir tecellisinden başka bir şey değildi. Gazze direnişine adını veren İzzeddin Kassam Kuvayı Milliye’den ve Müdafa-yı Hukuk’tan önceydi. Çanakkale savaşı bitmedi, Gazze’de devam ediyor. Çanakkale Talud ile Caludun devamıdır, o da Habil-Kabil, Hak batıl savaşının devamıdır. “Ey düşmanım sen benim ifadem ve hızımsın / Gündüz geceye muhtaç, bana da sen lazımsın”
Şunu anlayalım artık, Başşehri doğu Kudüs olan uyduruk, kukla silahtan arındırılmış, yolun sonunda Siyonist Muhammed Dahlan’a emanet edilecek Filistin devleti bir illizyondur. Gazze’lilerin tahliye senaryosu Gazzeli direnişçilere yönelik Siyonist bir tuzaktır. Hedeflenen İsrail’in varlık ve güvenliği, meşruiyetinin aralarında Türkiye’nin de olduğu Arap, Afrika ve diğer İslam ülkelerine kabul ettirmek için bir oyundur. Mescidi aksanın yıkılmasına giden yolu açma planıdır. Bu adım başarılı olursa, sıra Mekke’ye, Medine’ye, Arz-ı Mevud coğrafyasına, o da yetmez, Karay’a, Hazara’ya, Nuhi yasalara gelir. HABAT’çıların, AGARTHA’cıların GlobalRESETçilerin dediği olur. Yeryüzü cehennemine giden yolda TransHumanizm, ailesiz ve cinsiyetsiz toplum gerçek olur! HAYIR bu asla gerçek olmayacak. Son mümin dünyadan ayrılmadan bu savaş bitmeyecek.
Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz ve buradayız. Siz Gazze’de çocukların, yaşlıların, engellilerin, kadınların parçalanmış cesetlerini görüyorsunuz, ben o şehid çocukların ruhaniyeti ile tüm dünyada insanların uyanmaya, dirilmeye başladığını görüyorum. Satanist pedefolikler, Agartha’cılar onların kanları ile gençlik ve güzellik, keyif satın aldıklarını düşünürken, ben başka bir şey görüyorum. Ne büyükler ki, kanları tüm dünyada Firavuni düzenlerin saraylarını temellerinden sarsıyor, yıkılışına sebep oluyor. İslamofobya’yı bitirdiler. O çocuklar İslam ülkelerinin yöneticilerinden, ordularından, şeyhlerinden daha güçlü. Bütün insanlığın dirilişleri için birer hidayet elçilerini dönüştüler. İnsanların vijdanlarını harekete geçirmekle kalmadılar, hafızalarını canlandırıyorlar. Onların. Çığlığı kadar güçlü ve etkili olmadı hiçbir media’nın sesi. Hepsini toplasanız yine bir anlamı ve değeri yok. O gürültü içinde en yüksek sada onların çığlığı oldu. Sanki sur’un o yıkıcı, sarsıcı, uyandırıcı sesinin gölgesi Gazzeli çocukların çığlığına düştü.
Gazze’de sadece Netanyahu yenilmedi, İsrail devleti yenildi. İsrail devleti varlım ve meşruiyetini kaybetti insanlık vicdanında. Onların öteki yüzünü gördü insanlık. Ve önceki günde Kızıl buzağı senaryosu ile birlikte Siyonizm yenilgiye uğratıldı. HABAT, AGARTHA, Sapanist Pedefolik EPSTEİN çetesi, Trams Humanizm, GlobalReset, İklim çetesi, Aşı ;ilaç, Gıda Mafyası ve onların tüm dünyadaki sermaye, STK, İş dünyası, Media, Mafiası, Akademisi, Bürokrasisi deşifre oldu.
Onlar Adem dedelerinden, son nebiye kadar, “Şehidler vadisinde, resullerle buluşup mutlu olmuşlardır. Belki tek hüzünleri, bizleriz. Biz onlar için ağlarken, onlar bizim için mahzun olabilirler. Ama onlar mahzun olmayacaklar değil mi, belki de “zalimler için yaşasın cehennem” diyorlardır. Öyle ya, Allah o zalimleri, onlardan korkup seslerini kısanları, onlardan korkularından onlardanmış gibi gözüküp, hatta onların takdirini kazanıp, kazandıklarından pay almayı düşünen ya da onları alkışlayan, içimizdeki beyinsizler için yaşasın cehennem!
Gazzeli çocukların çığlığı zamanımız için bir SOS. Bir Alarm.. Bizim onlara yardım etmekten çok onların yardımına ihtiyacımız var. Bizim Allah’ın rızasına kavuşmamız için onlara yardıma ihtiyacımız var. Yardım etmemiz gerekenlerin yardımına, şahitliğine ihtiyacımız var. Yoksa Allah’ın onlara yardım etmesi konusunda bize ihtiyacı yok. Allah cc her şeyi görmekte, duymakta bilmektedir ve O hüküm sahibidir. Bilmem derdimi anlatabildim mi! “Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”..
Ha! Bu arada kaç gün oldu, Yargıtay başkanını seçemedi. Rey kullanacak olanlar, aslında sadece başkanlarını seçmiyorlar, kendi akıbetlerini, ülkelerinin geleceğini oyluyorlar. Kafasını kiralayıp, bir takım mahfillerin talimatıyla oy kullananların Allah belasını verecek. Seçtikleri / Seçecekleri kişilerin ahlaki zaafları, adaletsiz davranışları konusunda rey verenlerin vekalet de vermiş olacakları için onun yaptığı/yapacağı her iyi ve yanlış işten onlara da bir pay vardır. Unutmayalım: Zulüm Adaletin yokluğudur. Allah cahillere ve zalimlere yardım etmeyecek, onların işlerini sarp dağlara sardıracak, üstlerine pislik yağdıracak. İnşallah insanlar Gazze’den ders alırlar. Olan oldu da, olmakta olana, olacak olana bakalım. Sonunda herkes kendi yoluna.. Bu dünya bir imtihan yeri idi değil mi? Hepimiz kendi akıbetimize doğru gidiyoruz. Kimlerimiz de kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. Bugün tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize göstereceği bir gün var. O gün boynumuzun önümüze düşmemesi için bugünden kendimize çeki düzen vermemiz gerek. Son pişmanlık fayda vermeyecek. O gün kralların, liderlerin, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinenlerin başkalarını bırakın kendilerine bile bir faydası olmayacak. Gözleri yuvasından fırlatacak Annelerin çocuklarından kaçtığı o günün şiddetinden ve dehşetinden sakınmak isteyenler, üstlerindeki haram mal, para, makam ve unvanlardan sıyrılsınlar, tevbe istiğfar etmeden önce haram edinimlerden, Allah’ın gazabını hak eden çevrelerinden uzaklaşsınlar ve onları kendilerinden uzaklaştırsınlar. Yoksa o yolun yolcuların hali yaman! Onlardan olmayalım diye.
Selam ve dua ile.