Abdurrahman Dilipak: Büyük Sır
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Büyük Sır/ Habervakti.com
Biliyorsunuz değil mi? Biz hepimiz uzaylıyız. Uzayda yaşıyoruz. Yani boşlukta duruyor dünya. Aslında evrende “boşluk” da yok. Hadi balıklar suda yaşarlar ya, biz de dünyanın çevresini kaplayan bir oksijen balonu içinde yaşıyoruz.
Atmosfer, (gaz yuvarı veya hava yuvarı da denir) herhangi bir gök cisminin etrafındaki gaz ile buhardan oluşan tabakaya denir. İyonosfer, atmosferin elektromanyetik dalgaları yansıtacak miktarda iyonların ve serbest elektronların bulunduğu 70 km ile 400 km lik kısmı. Termosferi tamamen kapsarken, mezosfer ve ekzosferin bir kısmını kapsar.
- Van Allen radyasyon kuşağı grafik
Yer çekimin itme mi, çekme mi olduğunu tam olarak bilmiyoruz aslında, ama evrendeki her cisim birbirini iterek ve çekerek karşılıklı etkileşim içinde dönüyor, genişliyor ve ilerliyor.
Hani şu bizim Alper Gezeravcı, 25 yıldır hizmet veren, yerden ortalama 400 kilometre yüksekte bulunan uzay istasyonuna gitti. İstasyon saatte 27 bin 580 kilometre hıza sahip, her gün dünyanın çevresinde 15 tur atıyor. Aslında İstasyonun yörünge yüksekliği 330 km ila 435 km arasında değişmektedir. İstasyon bir motorla bu irtifayı dengede tutmaktadır. Yani çok da uzakta değil. İstanbul - Sakarya 150 Km, git-gel, o kadar. Biz yatay gidiyoruz, o dikey bir yolculuk yaptı o kadar. Alçak irtifa uyduları 160 km cıvarında. 2000 km de de uydular var. İstanbul Hatay arası mesafenin iki katı yani. Ya da İzmir’den Erzurum arasında biraz fazla. İnsanlı uzay uçuşlarında en yüksek irtifa rekoru 1.374,1 km ile Gemini 11'e ait.
Bu arada biz, âleme verirken binlerce nizamat, kendi hanemizdeki binlerce teseyyüb’den habersiz olan adamı haline benzer bir şekilde, uzayda bir şeyler ararken, daha içimizdeki ruhu keşfedemedik. Evet kimileri Uzayda başka canlı arıyor, başka hayat alanları keşfetmeye çalışıyor da, bilimsel(!?) anlamda Melek, Cin ve Şeytanlardan haberimiz yok. Hatta Yaratılış ile Varoluş arasında gidip-geliyoruz.
Dünyamızı çepeçevre kuşatan Van Allen Kuşakları var, uzaydan yayılan zararlı ışınlara karşı kalkan görevi yapan. Tabi evrenin manyetik alanı ile dünyanın manyetik alanının birlikte oluşturduğu bir alan.
Van Allen radyasyon kuşağı, gezegenimizin yakaladığı ve etrafında tuttuğu güneş rüzgârından kaynaklandığı düşünülen bir şeyden söz ediyoruz. Zaman zaman başkaları da geçici olarak oluştuğu gibi, henüz farkında olmadığımız başka koruyucu kalkanlar da olabilir tabi. Bu kuşakların değişken radyasyon düzeylerine sahip yaklaşık, dalgalı olarak 500 ila 58.000 kilometre derinliğe sahip bir alandan söz ediyoruz. Schumann rezonansı ise yeryüzü ile iyonesfer tabakası arasında meydana gelen yaratılışla ilgili fıtri titreşimi ile oluşan alana verilen ad. Yani yeryüzü ile iyonosfer tabakası arasındaki alan, 7.8, 14.3, 20.8, 27.3 ve 33.8 Hz aralıklarında titreşen elektro manyetik alanlar halindedir.
Bunları niye yazıyorum, dünyayı gezmeye meraklı zengin çocukları vardır, ye iç, eğlen derdinde, gittiği yerin hakkında ciddi hiçbir bilgiye sahip değildir, merak da etmez. Mesela Mescid-i Aksa’yı çok severiz de, aslında bizim ülkemizin, bir bölümünün Mescid-i Aksa’nın mik’ad alanının bir parçası olduğunu bile bilmeyiz. Kaç kişi bilir “hani şehre iki aziz gelir, bir de 3. vardır. Bir adam dağdan koşarak şehre gelir. (Yasin 20-21) Kimdi o şehre gelen 2+1 ve dağdan koşarak gelen. Ama Künefe yemeden de olmaz ki, değil mi canım. Samandağ, Ahır dağı, Gavur dağı bize ne anlatır. Hatayı henüz keşfetmeden Uzay keşfe çıktık. Gezeravcı ile övünüyoruz da, Uzay hakkında ne biliyoruz, onu anlamaya, anlatmaya çalışıyorum.
Mesela insanlar aya güneşe niye taparlar. Sin Mabedi Urfa’daydı değil mi? Nemrut dağındaki o büyük heykellerle ne anlatılmak istenmişti aceba. Çanakkaleli Eflatun’un “Devlet” kitabının Haran’daki tıp ve Astronomi mektebindeki kütüphaneye 1 numara ile kayıtlı bir kitap olduğunu kaç Urfalı bilir aceba. Ya da Demreli Derviş Nicalaus’un, Noel Baba adı ile 1927’de Calofirnia’da Coca Cola’nın reklam kampanyası için Nordik bir efsane ile yeniden üretildiğini kim bilir?. Egedeki Tarihin sonu ile ilgili Yuhanna vahyindeki anlatılan 7 kilise kimin umurunda. Kur’an-ı Kerimdeki Tarık suresi bize anlatır. “Tarık yıldızı” hakkında ne biliyoruz. Ya da Şira hakkında. Hani Kur’an-ı Kerim bir de “Şira” takımyıldızından söz ediyordu ve “Şira’nın da Rabbi Allahtır” (Necm 49) diyordu.
Biliyorum, insanlar Astronomiyi, Astroloji kadar merak etmiyorlar. Sahi, Resulullah (sav) “Ay ve Güneş Allah’ın iki ayetidir” derken bize hangi mesajı vermekteydi. Biliyorsunuz biz günlük ibadetleri güneşe, yıllık ibadetleri aya göre yaparız.
Kim, mü’min bir kul olarak ne iş yapıyorsa, o şey hakkında Allah’ın hükmü ve resulün sözünü bilmeden ve onu esas almadan o şeyi yapıyorsa onun sonu hüsrandır. Euzu-besmele çekmek, bu farkındalık için bir hatırlatma, uyarı, şükür vesilesidir. Gezeravcı umarım bu yolculuğa çıkarken bu kurala uymuştur.
Sahi hiç düşündünüz mü, uzayda ısı ne kadar. Uzay, sıcaklığıyla bilinen bir çelişki sunuyor: Güneş 15.000.000°C'ye kadar çıkarken, uzayın ortalama sıcaklığı -270,4°C civarında. Uydunun dış yüzeyinin sıcaklığı, yansıtmalar ve ısı geçirgenliği düşük materyallerle kaplı olduğundan 100°C ila +100°C arasında değişirken, uydunun içindeki yüzeyler genelde 10°C ila 30°C arasında bir sıcaklıkta kalır. Dünyada üretilen piller ve elektronik devreler genelde - Ve bu veri, pil ve entegre devreler için hayati önem taşır. Her ne kadar Quantum bilgisayarlarda bu veriler daha yüksek seviyelerde tolere edilebilse de, bu gün kullandığımız teknoloji, Uzayda çok sınırlı kullanım imkânı vermektedir. Ha, bu arada ABD’de elektirikli akıllı otomobiller, ani ısı düşüşü karşısında kendilerini kilitlediler.
Düşünsenize, güneşteki patlama dünyada elektrik, elektrikli araç ve makinalar ve bilgisayar sistemleri, akıllı sistemler üzerinden tahribata sebep olurken, uzayda bu tehdit çok daha yüksek seviyede olacaktır. Onun için uzayda yerleşme ve yolculuk yalanlarına inanmamak gerekir.
18vOcak 2024 tarihli bir haber: ABD'nin kuzeydeki bazı eyaletlerinde etkili olan soğuk hava elektrikli araçların bataryalarını boşalttı. Şarj istasyonlarında uzun kuyruklar oluştu. Özellikle Chicago gibi sıfırın altındaki hava sıcaklıklarına maruz kalan bölgelerde, elektrikli araçların bataryaları beklenenden hızlı tükeniyor. Ayrıca sistem arızaları yaşanıyor. Çünkü bilgisayar sistemleri belli sıcaklık aralığında verimli çalışıyor.
Buyurun size 14 Ocak 2024 bir haber daha: İngiltere'deki Central Lancashire Üniversitesi'nden bilim insanları uzayda 1.3 milyar ışık yılı çapında halka şeklinde devasa bir oluşum keşfettiler.. Gökbilimciler tarafından Büyük Halka olarak adlandırılan bu oluşum, galaksilerden ve galaksi kümelerinden oluşuyor. Bilim insanları halkanın büyüklüğünün evreni anlamamızı zorlaştırdığını söylüyorlar.
Evet, bazı şeyleri görmemiz için büyütmek, bazı şeyleri ise küçültmemiz gerekir. Mesela kibriti gözümüze çok yaklaştırırsak, arkasında bir ormanı kaybedebiliriz. Uzay istasyonundan yeryüzüne bakacak olursa, dünyada olup-biten bazı gerçekleri görmek mümkün olur mu bilmiyorum.
Kaf suresinde bize ne deniyordu, (1-11)’de “Kāf. Şanı yüce Kur’an’a yemin olsun! Kâfirler, içlerinden bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, “Bu tuhaf bir şey, öldükten ve toprak olduktan sonra mı (dirileceğiz)? Bu olmayacak bir dönüş!” dediler. Yerin onlardan neyi eksilttiğini (çürüttüğünü) bilmekteyiz; bizde her şeyi saklayan bir kayıt vardır. Ayrıca bunlar gerçeği kendilerine geldiğinde hemen yalanladılar; tam bir tutarsızlık içindeler. Üstlerindeki göğe bakmıyorlar mı? Hiçbir kusuru olmaksızın onu nasıl kurduk, nasıl süsledik. Yeryüzünü de düzledik, üzerine sarsılmaz dağlar yerleştirdik, orada her türden güzel bitkiler yetiştirdik; Bize yönelen her kula aydınlatıcı ve hatırlatıcı olsun diye. Gökten bereketli yağmurlar indirdik, onunla nice bahçeler ve hasat edilen tahıllar yetiştirdik. Bir de salkım salkım meyvesiyle göğe uzanan hurma ağaçları... Hepsi kullara rızık olsun diye. O yağmurla ölü toprağa can verdik. İşte insanların mezardan çıkışları da böyle olacak.”
(Cin 8-10)’da ne deniyordu: “ Hakikaten biz (cinler) göğü yokladık, onu güçlü muhafızlar ve alev toplarıyla doldurulmuş bulduk. Hâlbuki biz (daha önce, göğü) dinlemek için onun oturulabilecek yerlerinde otururduk; fakat şimdi kim dinlemek isterse kendisini gözetleyen bir alev topuyla karşılaşıyor. Bilmiyoruz, yeryüzündekiler hakkında bir kötülük mü murat edildi yoksa rableri onlar için bir iyilik mi diledi?” (Mülk:5): “And olsun biz, en yakın göğü kandillerle donattık. Onları şeytanlara atılan taşlar yaptık ve (ahirette de) onlara alevli ateş azabını hazırladık” Sahi, bu ayetler bize neyi anlatır.
Ya hu, Mars’ta, Ayda mevcut şartlar için hayat alanı oluşturmak, dünyada en kötü ihtimallerde bile, hayat alanı oluşturmaktan çok çok daha zor iken nasıl yalanlar uyduruyorlar. Madem Uzay istasyonu dışında bir faaliyet yapamıyoruz, orada kendimiz için dünya şartlarını oluşturan bir modül oluşturuyoruz, o zaman bunun tersini yapalım, dünyada uzay şartlarını oluşturan yer çekimsiz bir alan oluşturalım. Bir Faraday kafesi içinde tam bir yalıtım, izolasyon sağlayabiliriz. Van Allen kuşağındaki koruma kalkanı, Schuman ressonance’nin bilinen etki mekanizmasını da simüle edebiliriz. O deneyleri, yeryüzündeki bir simülasyon içinde çok daha uzun süreli, çok daha fazla konuda, çok daha ileri ve çeşitli, sürekli güncellenen teknolojilerle, çok daha fazla bilim adamı ile test edebiliriz. Oradaki her çalışmanın kopyalanıyor, izleniyor. Sahi bizim yapacağımız deneyler sakın 25 yıldır daha önce yapılmış olmasının. Yani Amerikayı yeniden keşfediyor olmayalım. Bakalım Uzay yolculuğundan dönüşte sonuç ne olacak. Bize nasıl bir katma değer sağlayacak. Merak ediyoruz, uzakta bir şeyler arıyoruz da, dünyada, mesela, atom altı parçacıklar konusunda çalışan kan yurttaşımız var biliyor muyuz?.
Neyse, bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.