Abdurrahman Dilipak: Gerçek herkes için en iyi olandır
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Gerçek herkes için en iyi olandır/Habervakti.com
Allah (cc) yaşadığımız zamana, mekana, kişi ve olaylara karşı adil şahitler olmamızı istedi. Şahitlik, şehadet aynı köktendir. “Benden korkun, onlardan değil” dedi. “Bir topluluğa olan öfkeniz bile sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin” dedi. Hatta, Haksız olan babanız, din kardeşiniz, haklı olan düşmanınız da olsa, bu kural değişmeyecektir.
Kim ki, hakikatin ortaya çıkmasını engeller, hakikati gizler, yalan şahitlik yaparsa bütün bu suçların suç ortağı olur.
Hiç kimse dünyada olup bitenleri, görmezden, duymazdan bilmezden gelme hakkına sahip değildir. Bizler bu dünyada yaptığımız, yapmamız gerekirken yapmadığımız, söylediğimiz ve söylememiz gerekirken söylemediğimiz her sözden hesaba çekileceğiz.
Bu gibi durumlarda “Kum fe enzir”, “Kalk ve uyar!” emrini ne yapacağız.
“Benim başım ağrıtırlar, bana ne, bana mı kaldı bu iş” mı demeliyim.
“Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim / Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim! / Adam aldırmada geç git, diyemem aldırırım. / Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım / Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem; / Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.” Bugün beni eleştirenlerin çoğu, niye daha önce yazmadın diyecektir. Haksızlıklar karşısında susup dilsiz şeytan mı olsaydım?
Biliyorum, konuştuğum için birileri öfkeleniyor. Sussam, vicdanım beni rahat bırakmıyor. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bizlere gösterileceği bir gün var. Ben sanki, “AK Parti içindeki FETÖ’nün zihniyet ikizi AKP’liler”den niçin şikayet ediyordum?
Allah öyle buyurdu ki, “Kınayanların kınamalarına aldırış etmeden” yapacağız ne yapacaksak. Ne yani ben bir yazı yazdım diye AK Parti seçim mi kaybedecek? Haşa ben AK Parti’nin kaderini olumsuz yönde mi etkiliyorum? Hani “bize hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylerde Allah hayır murat etmiş olabilir”di!
AK Parti’nin kazanmasının ya da kaybetmesinde hayır ya da şer olduğundan emin misiniz? Elbette hayır olduğunu düşünüyorsanız, o yönde çaba göstereceksiniz. O sizin tercihiniz. Siz kendi söz ve eyleminizden, ben de kendi söz ve eylemimden sorumluyum.
Kalplerden ve akıllardan geçeni, kapalı kapılar arkasında ve şifreli konuşmaları bilen Allah bizi bu günkü söz ve eylemlerimizden dolayı yargılayacak. Allah bizi söz, fiil ve birlikte olduklarımızla haşr edecek! Ben söylemekle Allah’ın rahmetini kazandığımı düşünüyorum.
Sözümde bir yanlış ya da saldırı yok. FETÖ bir darbeye kalkıştı ve devlet, devlet olmanın gereği daha önceden bunu biliyordu. “Bırakalım harekete geçsinler ve biz de onları suçüstü edelim dediler” diye düşünüyordum işin içine başka stratejiler girmiş, birileri ayıklanmış ve bu olay bahane edilerek darbeyi bastırma operasyonun ötesin de bir karşı operasyon yapılmış.
Ben, CHP’lilerin dediği gibi, “FETÖ darbesi yok, iktidar kendi başına böyle bir darbe organize etti” demiyorum. FG’nin CIA ile ilişkisini çok önceden farkına varıp, “Amerikano İslam” tanımlaması yapanlardan biriyim. “Bu din benim dinim değil” kitabında bunu anlattım!
İktidarın daha önce bildiğini biliyordum ama ayrıntısını bilmiyordum. Yoksa darbe öncesi Dugayev Ankara’daydı, onunla da görüşmem gerekiyordu. Bir randevu ayarlanmıştı ama görüşemedim, o da bir gün önce Dalaman'daydı. Ama 2022 sonunda darbe ile ilgili Ankara’nın 4 ay önceden çok ayrıntılı bilgi sahibi olduğunu öğrendim. Benim bu işi bildiğimi Ankara biliyor. Biliyordun da daha önce niye söylemedin diyenler, öğrendiğim hafta yazdıklarımı okumamışlar. O hafta bu konuda yetkilileri de uyardım. FETÖ o bilgiler ve belgelerin sızdırılmasından dolayı ilgililerine ne türlü tezgahlar kurdu? Bir hareketlilik vardı! Belirli merkezler bunu gördü ve doğal olarak izledi. Yapanlar dışında kimse saatini ve gününü bilmiyordu fark burada.
Bu gün bu yaygaraları koparanların çoğu aslında kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar. O FETÖ iltisaklılardan birilerini de arada RT ettim, “bakın bunlar ne diyor” diye, benden de söz ediyorlar, bazıları zaten benden nefret eden birileri, bana iftira edenlerden. Bazı makamların dikkatini çekmek gerekiyordu.
...
Ben gerçeğe ulaşmak için en zıt tarafların bile birbirini dinlemeleri gerektiğini düşünüyorum. Ben 1978’den beri böyle yapıyorum. Muhsin Yazıcıoğlunu hapse atınca, onu birbirlerini yesinler diye solcuların hücresine atıyorlar. Onlar önce restleşiyorlar. Karşılıklı olarak birbirilerini suçlayınca, “sen böyle yapmadın mı, filan bunu böyle yapmadı mı” deyince, “dur hele” diyorlar. İki taraf birbirini dinleyince kirli oyun çözülüyor. Meğer birileri aynı ülkenin çocuklarının kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine servet ve iktidar üretiyorlarmış. Ben hep Taif'e giden peygamberin ayak izlerinden ilerleyelim diyorum. Şanar’la da bunu yaptım, Toktamış hocayla da. Aybar’la, Perinçek’le ya da Mumcu’ylada. Ve daha bir çok, hangisini sayayım ki! Beni eleştirenlerin çoğu ne beni tanıyor ve ne de Türkiye gerçeklerini.. Sosyal mediada sallayıp gidiyorlar işte!
RT ettiğim hesabın kime ait olduğu değil, ne dediği önemli. Ben de yalan yanlış bir şey söylemişsem o söz de yalan ve yanlıştır, düşmanım doğru bir şey söylemişse o söz doğrudur. İyiler hep doğru yapmaz, söylemez. Evet doğru yapmalı ve söylemeli ama, insanoğlu mutlak anlamda masum değildir.. Kötü biri de her zaman yalan söylemez ve yanlış yapmaz. Biz sözü dinler, işe bakar, doğrusuna destek verir, yanlışına karşı çıkarız. Birilerine olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesini isteriz. Suçluların da hakları olduğuna inanırız. Suç ile ceza arasında bir denge yoksa orada da zulüm vardır. Zulüm adaletin yokluğudur. “Beraat-i zimme” esastır. Bir konuda haklı olmak, haksızlık yapana karşı bize haksızlık yapma hakkı(!?) vermez. Kısas bu değildir. Onun adı “İhkakı hak”tır, onun sonu da kan davasıdır. Suçun sirayetidir. Biri evini yakmışsa, senin de gidip onun evini yakman değil, o senin çocuğunu dövmüşte, sen de gidip onun çocuğunu döversen, sen de onunla aynı suçu işlemiş, ona benzemiş olursun.
Son tartışmaya sebep olan Tweet’imi hatırlayalım: “Sanki FETÖ'cüler darbeye kalkışmamışlar gibi, AK Partililer de sanki darbeden habersiz imiş de son anda darbeyi halkın yardımı ile bastırmış gibi davranıyorlar. Oysa hükümet 4 ay önceden darbe olacağını bütün ayrıntılı ile biliyordu. Halk ne olduğunu bilmeden darbeye karşı meydanlara çıktı. Sonuçta olan bu ülkeye oldu.. Yazık ki, gerçek çoğu kimsenin umurunda değil, herkes ötekileri suçlamakla meşgul” demişim. Ne var bunda?
Bu niye şimdi söylüyor muşum! Kaç yıldır kaç kez söyledim. Mesela 15 Temmuz 2019’da İndependent/Türkçe’de var: “Abdurrahman Dilipak’tan 15 Temmuz yazısı:” Darbe olacağını bilmesi gerekenler dışında neredeyse herkes biliyor (…) Bir cemaatten yakamızı kurtaralım derken” diye yazı devam ediyor. Google’den aratın yüzlerce haber ve video bulacaksınız. Bir kısmını birileri sildirdi. 4 Milyon civarında benim adım geçen haber vardı, bugün 7-800.000 civarında. İçinde mRNA, LGBT, Siyonizm, İstanbul sözleşmesi, Aşı geçen yazıları sildiler.
18.7.2022’de Yeni Akit’te “15 Temmuz’da insanlar neredeydi” diye yazmışım.
9 Eylül 2022’de Sputnik TR’de “15 Temmuz’un derin gerçeği” diye yazmışım.
8 Ağustos 2022’de Tele 1’de “15 Temmuz’dan 6 ay önce iktidarı uyardım” demişim.
17 Temmuz 2022’de Halk Tv’de “Darbe olacağından herkesin haberi vardı” demişim.
2-3 gün önce Oda Tv’de benimle ilgili bir haber vardı “Bu 15 Temmuz zor geçecek” diye.
2022 de, güvendiğim bir kaynaktan bana bir haber geldi. Araştırdım bilgiler doğru.
M.M. İsimli kişinin getirdiği bilgiler hakkında bir özeti o zamanki Devlet Denetleme Kurulu başkanına da ilettim. Zaten onların bilgisi varmış. Bu arkadaşı daha sonra O zamanki İçişleri Bakanı S. Soylu’ya yönlendirmişler. Onun da haberi var. Ben konuyu takip etmeleri için Emniyet Genel Müdürüne de söyledim.
Bakın 15 Temmuz o olaylar yaşanırken, ben Marmaris’e 20 Km mesafede Köyceğiz’de, “Fethullah Gülen ve Darbeler” konulu bir konuşmam vardı.. Hem de AK Parti'li eski bir belediye başkanının portakal bahçesinde düzenlediği bir toplantıda yapılıyordu bu toplantı. Bahçe sahibinin adı Sadi Pirci. Darbe girişimi haberi, bana konferansa başladıktan yarım saat sonra geldi. Çünkü evim Kulelideydi, çevredeki askeri hareketlilik hakkında komşularımız bana ulaşamayınca hanıma haber vermişler. Toplantıyı yarıda kestim, oğullarım Dalaman Hava alanına gittiler. Toplantıya katılan partililer de Marmaris’e doğru yola çıktılar. O gün sabah yola çıktık akşam geldim, öbür gün sabah Çengelköy karakoluna gittim, Karakol amirinden o gün yaşananları dinledim.
Darbe gecesi, mesela o zamanki Emniyet Genel Müdür yardımcısı Mustafa Gülcü ile konuştum. Ondan bilgi aldım. Meclisteki bazı milletvekilleri ile konuştum. İstanbul’da İHH ve Özgürder’den arkadaşlarla konuştum. Muhammed Binici köprüdeydi. Daha sonra Köprüde tankın önüne yatan Metin Doğan’la defalarca konuştum. Konya, Eskişehir’de o gün görevli pilotlarla konuştum. Akıncılardaki arkadaşlarla konuştum. Yusuf Kara o gün Ankara’da Genel Kurmayın önündeki çatışmanın içinde kalmıştı. FETÖcü’lerle konuştum. DavuToğlu ile konuştum. Erol Olçok’un hanımı ile konuştum.
Daha bir çok görüşmelerim oldu, hala yeni yeni tanıklar çıkıyor, onlarla konuşuyorum, her yeni bilgi, ilk günlerdeki bilgilerin çok eksik hatta yanlışlarla dolu olduğunu gösteriyor.
Darbe gecesi Yeşilköy’de, hava alanı kulesinin polis tarafından askerlerden alınışına tanık olan bir yolcunun savcılığa verdiği tanıklığının redaksiyonunu ben yaptım. Bu süreçte sorduğum soruların hemen hemen hiç birine tatmin edici, efradına cami, ağyarına mani bir cevap alamadım.
Çok basit ve sıradan bir soru: Darbe gerçekleşseydi, darbeciler kimleri vali ve kaymakam yapacaktı? Kimler emniyet müdürü, jandarma komutanı, Garnizon komutanı olacaktı? Kimleri tutuklayacaktı ve yeni bakanlar kurulu ve stratejik kurumların başına kimleri atayacaklardı? Bunları herhalde sonradan belirleyecek halleri yoktu. Her konuşana böyle saldırırsanız, sözleri çarpıtırsanız, konuşacak olan da konuşmaz. Siz de birbirinizi yer durursunuz. Bu yaygaracılardan hiç biri asla “İnni kültü minezzalimiyn” demeyecektir. Kendilerini değiştirmedikleri için tarih tekerrür etmeye devam edecektir. Siz bilirsiniz.
Neyse yarın da bu konuya devam edeceğim, sosyal media’daki sorulara tek tek cevap vermeye çalışacağım. Belki düşünür, akleder, tevbe eder, bilgi sahibi olmadan sahibi oldukları kanaatlerini gözden geçirirler.
Ben kimseden yana değilim, Haklıdan yanayım. Haklı düşmanım da olsa, haksız babam da olsa! Ben Müslümancı bile değilim ki, şundan – bundan yana olayım. Elhamdülillah ben Müslümanım.
Müslümanlardanım.
Selam ve dua ile.