Abdurrahman Dilipak : Giden Gider! Kalan Kalır!
Her topluluk layık olduğu gibi yönetilecektir ve biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Allah cahil, zalim, fasık bir topluluğa hidayet nasib etmez
Bugün yılın son günü, yarın miladi takvime göre yeni yılın başlangıcı. 2022 de yaşadıklarımızı ve 2023’de yaşamamız söz konusu olan gündemi düşünüp, ilkesel bazda, esasen İMANİ noktada Müslümanca bir tavır için ne yapmamız gerektiği konusunda bazı uyarılarda bulunmak isterim.
Biliyorsunuz önümüzde bir seçim var. Müslümanlar, dini, mezhebi, etnik, ideolojik ve politik sebeplerle artık 72 fırka (!?).
Bu durumda ne yapmamız gerekir diye düşündüm ve “dinle ey nefsim, dinleyin dostlar” diye bazı konulara dikkatlerinizi çekmek istedim:
Anlayamıyorum! Biri giderse, ya da bir başkası gelirse ben nasıl kazananlardan ya da kaybedenlerden oluyorum? Benim kazanmam ya da kaybetmem benim ne yaptığımla ilgili. Siyaset uğruna dini duyguları kendi zanni ve dünyevi menfaatlerimiz için kullanmayalım lütfen. Kendi geleceğinizi de birilerinin gelmesine ya da gitmesine bağlı görmeyin. Allahın sizin hakkınızdaki hükmü, sizin liyakatınız ve imtihanınızla ilgilidir. Siz şuna cevap verin önce:
-Her topluluk layık olduğu gibi yönetilecektir ve biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden, Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecektir. Allah cahil, zalim, fasık bir topluluğa hidayet nasib etmez. Çevrenize bakın, toplum ve toplumu meydana getiren fertler, grublar daha iyisine layıksa, daha iyisi gelecek. Değilse daha kötüsü gelecek. Bakın, haşa, babanız peygamber olsa gelse, sizi kurtaramaz. Herkes için ancak yaptığının karşılığı vardır. DİN ve DEVLET büyüklerinizi İLAH ve RAB edinmeyin. KADERe, RIZGa, ECELe hükmeden onlar değil.
-Unutmayın, Allah bizleri, mallarımız, canlarımız ve sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecektir. GÖKLER’in komutasına, ya da GÖKLERİN ve YERİN hazinelerine sahip olan, onların anahtarını elinde bulunduran biri yok. Hz. YUSUF da olsanız bu böyle, Hz. EYYÜB de olsanız bu böyle! Elinizde Hz. DAVUD’un kılıcı da olsa bu böyle, elinizde Hz. MUSA’nın asası da olsa bu böyle. Dünya makam ve meta’ı, mal ve serveti uğrunuza dininizi basamak yapmayın. Onlar imtihanınız olur. Cehennemde sizi yakacak oduna dönüşür. O ateş peşinize taktıklarınızı da yakar.
-Siz Hz. İBRAHİM’seniz korkmayın ateş sizi yakmaz. Siz Hz. MUSA iseniz deniz size yol verir, Unutmayın FİRAVUN sarayında Hz. MUSA olmak da var, Hz. ASİYE de! NEMRUD’un Puthanesinde bir Putperest baba’nın çocuğu olarak dünyaya gelip İBRAHİM olmak da var, Hz. NUH’un oğlu olup gemiye binmemek de. Hz. YAKUB’un evinde doğup kardeşleri tarafından kuyuya atılmakta.
-SERVET ve GÜC’ün kaynağı ALLAH (cc) dır. Her SERVET ve GÜC sahibi için verilenler her zaman bir RAHMET vesilesi değil, bazan GAZAB vesilesidir. AZITAN bir kavmi TE’DİP için bir zalimin eliyle, ona yardım edenleri cezalandırmak için. Dünya makam ve servetine sahip olmaları, aslında ahiret boyutunda gazab vesilesi olacaktır. Bugünkü batının ya da zalim yönetimlerin zenginlikleri de böyle. Bunlar sonuçta GAZAB vesilesi olan şeylerdir.
-ALLAH (cc) alemlerin Rabbi’dir. Olan hayır ya da şer, o her ne ise ALLAH’ın İRADEsinin eseridir. Şeytan da Allah’ın İRADEsi içindedir. Bize düşen O’nun RIZAsına teslim olmaktır. Bunun yolu da her iş ve sözü Onun RIZAsı ile ölçmektir. Unutmayın, kim gelirse gelsin, kim giderse gitsin, KADERİNİZ değişmeyecek. RIZGınız azalmayacak ya da çoğalmayacak, ECEL’inizden önce ya da sonra ölmeyeceksiniz. O zaman ne gam.
-Eğer ALLAH’ın İPİne tutunursanız mahzun olmayacaksınız. Yoksa Şunun, Bunun peşine takıldığınız için FIRKA-İ NACİYE’den olmayacaksınız. Onlar, RIZA’ı esas alanlardır. Onlar sözü dinler doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkarlar. Onlar bilirler ve yalan söylemezler. Söz verdiklerinde sözlerinde dururlar. Onlar İşi ehline verirler. Ehliyet ve Liyakat diğer bütün tercihlerden önce gelir. Karar verirken İstişare ve Şura yaparlar. Onlar iman ettikleri kitabın buyruklarına uyarlar ve bu anlamda yaşadıkları zamana ve mekana şahidlik ederler. Adil’dirler, El emin’dirler. Çokça dua eder, şükreder, sahip oldukları şeylerden ikram ederler, yoksulları, dulları, yetimleri, yolda kalanları, yurtlarından çıkartılanları görüp gözetirler. Tevbe eder, sabrederler ve sabrı tavsiye ederler. Onlar Alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak AH-İ EVRAN anlayışı ile yeryüzünün sorumluğu için nefislerini hazırlamışlardır. Yeryüzünün bütün açları, onların yetimidir. Bütün insanlığın hayrına olmayan bir çözüm, onların çözümü değildir. Onlar Yalan söylemezler, Rüşvet almazlar, torpil yapmazlar.
-Haşa! Kimse ALLAH’ın yetmeyen gücüne güç, yetmeyen aklına akıl, yetmeyen parasına para yetirecek değildir. Allah cc, iradesini gerçekleştirmek için hiç kimseye ve hiçbir topluluğa, hiçbir lider, örgüt, siyasi önder, şeyh, parti ve cemaat’e muhtaç değildir. Geçmişte yıkılanla, ya vadesi geldiği için ya da yöneticileri ve halk kötü gittikleri için yıkılmışlardır. Yöneticiler ve halk arasındaki ilişki, her ikisi birbirini yüceltebilir de, kötü de edebilir. Sonunda tencere yuvarlanır, kapağını bulur. İlk değişmesi gereken halkın kendisidir. Halk kendini değiştirmiyorsa daha kötüsü gelecek demektir. “Ben gidersem” diye söze başlayan yöneticiler halkı aldatıyor demektir. Onun gitmesi ya daha iyisine ya da daha kötüsüne layık olduğu için olacaktır. İyi bir yöneticinin önce, eli, dili, kalbi temiz olmalıdır ve sonra insanları kendine değil, Mü'minleri Allah'a, Resulüne, Kitaba çağırması, diğer insanları, Ahlaka, adalete, barışa ve Hürriyete çağırması gerekir. Halk ona itibar etmezse, aslında dünyevi anlamda kaybederken o aslında manevi anlamda kazananlardan olacaktır.
-Değil önümüze dolar yığsalar, elimize AY’ı, bir elimize GÜNEŞ’i koysalar, ne diyeceğimiz bellidir.
Son söz: Geleceğe ilişkin umutsuzluk, korku yok. Siz neyle meşgulsünüz ona bakın. Allah’ın sizin hakkınızdaki hükmünü öğrenmek istiyorsanız, sizi neyle meşgul ettiğine, sizin neyle meşgul olduğunuza bakın. Korkacaksanız kendi işlerinizden korkun. O bel bağladığınız, umut bağladığınız, sizi kurtarmalarını hayal ettikleriniz de böyle yapsınlar. Annelerin çocuklarından, şeyhlerin müridlerinden, müridlerin şeyhlerinden kaçtıkları, çocukların annelerinden kaçtıkları, kimsenin kimseye hiçbir konuda faydası olmayacağı o gün, Allah’ın rahmetinden başka sığınacak bir yer olmayacak. O gün herşey belli olacak.. Allah insanların kalplerinden geçenleri, akıllarından geçenleri, şifreli haberleşmeleri, kapalı kapılar arkasında fısıldaşarak konuşulanları, gizli kasalarda saklananları de saklayanları da bilir.
Korkmayın!
Allah sizinle ise, aklınızı ve cesaretinizi kuşanın, sonunda kazananlardan olacaksınız, kaybedenlerden değil. Tek başınıza da olsanız ne yazar... Sizi gören, duyan, bilen, hüküm sahibi, kadere, rızga, ecele hükmeden, kadir-i mutlak / mutlak iktidar sahibi, “öl” deyince öldüren, “ol” deyince olduran bir Allah var! Ne gam!
Yoksa siz bir çöp mesabesinde bile olmayan öteki iktidar kavgalarını gözünüze çok yaklaştırınca, o hakikat ormanını mı kaybettiniz.
Bu dünyada yaptığınız ve yapmanız gerekirken yapmadığınız, söylediğiniz ve söylememeniz gerekirken söylemediğiniz her sözün hesabının sorulacağı bir gün var. Bu dünyada yapıp yapmadıklarınız, söyleyip söylemediklerinizle ya kendi cennetinize sırtınızda tuğla, ya da kendi cehenneminize sırtınızda odun taşıyacaksınız. Tek gerçek var: İmtihan. Siyaset de imtihan vesilesidir.
Allah ne buyurdu:
“Ey insanlar! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Allah’tan başka size göklerden ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O hâlde nasıl oluyor da haktan döndürülüyorsunuz?” (Fatır 3) Birileri sizin yüzünüzü başka yöne döndürmesin, siz yüzünüzü şuna-buna değil, HAK’a dönün. Yaşadığınız zamana ve mekana ADİL ŞAHİD’ler olun.
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olun.
Zalim babanızda olsa, İhvanınız da olsa, aynı partiden de olsanız, mazlum, düşmanınız da olsa, rakibiniz de olsa, öteki partiden de olsa, karşı mahalleden biri de olsa! NOKTA.