Abdurrahman Dilipak: Hangi Filistin Devleti!
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Hangi Filistin Devleti! /Habervakti.com
Filistin halkı ve İslam dünyası Siyonist bir komplo ile karşı karşıya.. Türkiye’nin, Mısır, Suudi Arabistan, BAE ve Ürdün’ün garantörü olacağı, başkent olarak Doğu Kudüs’te kendine yer verilecek, sosyalist, Laikçi bir Filistin devleti düşünülüyor. Ordusu olmayacak, Ürdün’le ekonomik, politik ve siyasi işbirliği anlaşması imzalayacaklar ki, bir çok ülkede diplomatik temsilciliklerini Ürdün üzerinden yapabilsinler. Yani Türkiye’nin garantörlüğü siyasi vesayete dönüşmesin diye. Zaten Ürdün İngiltere’nin etkisi altında, nüfusunun büyük çoğunluğu Filistinlilerden oluşan bir devlet. Ürdün ile yakın ve sıcak bir temasları olsun ki, Ürdün onları Filistin’e göndermeye kalkmasın, Filistin devleti de onlara kapılarını açmasın.
Yeni kurulacak Filistin devletine Gazze’nin yönetimini de verecekler. Suudilerin ve körfez ülkelerinin Filistin’e ekonomik yardımı önemli. Bir de Sina’nın geleceği açısından Mısırla yakın temas kurmak gerekiyor. Mısır İsrail’in güvenliği açısından olduğu kadar, ucuz işgücü ve lojistik üs, olarak da önemli. Ayrıca Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı açısından yedekte tutulması gereken bir ülke.
Yeni Filistin devletinde, Hamas da İzzeddin Kasam ve benzeri hiçbir İslami direniş grubuna yer verilmeyecek. Onlar ya öldürülecek, ya tutuklanacak ya da tehcir edilecek. Tabi LGBT, Laikçi unsurların, milliyetçi solcuların, seküler liberallerin, Hristiyan Arapların Filistin topraklarına dönüşü teşvik edilecek. Türkiye, Mısır ve Suudi Arabistan tehcir edilecek ülkeler listesinde ilk sırada.
Aslında bu Dahlan projesinin revize edilmiş şekli. Zaten bugün Abbas’la bu konuda bir mutabakat sağlanmış olsa bile, bir sonrasının siyasi lideri Dahlan ya da onun çizgisinde biri olacak. Onların planı böyle.
Bir sonraki adımda, Lübnan’ın Hizbullah’tan boşaltılacak toprakları, Bekaa, Sina’nın bir kısmı, bir şekilde İsrail’e değil, Yeni Filistin devletine bağlanacak. Mısır, borçlarının kapatılması, yatırım vaadi ve bir takım kanyak aktarımı ile, borçlarının kapatılması ya da ertelenmesi şartı ile bu işe ikna edilebilir. Hem zaten İsrail’e vermeyecekler ki, Filistinliler için!). İsrail’in genişleme politikasında yeni bir gerekçe sunacak Filistin İsrail’e.
Tabi yeni kurulacak Filistin devleti “İsrail’le ebedi barış anlaşması” imzalayacak. İsrail için koruyucu bir kalkan olarak görev yapan bir ucuz işgücü olacak.
19.1.2024 de İspanyanın Valladolid şehir üniversitesinde konuşan AB'nin dış politika şefi Josep Borrell, “İsrail hükümetini, açıkça, Hamas'ı kurmak ve finanse etmekle” suçladı. Netanyahu’nun ise cevabı gecikmedi ve bu iddiayı reddetti ve Hamas'ın yükselişinden İran'ı sorumlu tuttu.
Nasıl da oynuyor ama. Tavşana kaç, tazıya tut. Hamas’ı itibarsızlaştırmak için bir plan yapmışlar anlaşılan. 1970’lere gelirken Filistin direnişi tamamen sosyalistlerin kontrolünde idi. Oyun böyle kurulmuştu. İslam ülkeleri ve Müslüman halklar, Siyonistlere karşı, Sosyalistlerin yanında direnişe destek vermeyeceklerdi. Bu da Sosyalistlerin Filistin cephesinde gücünü kontrol dışında artırmasına sebep oldu. Mısırda ve Suriye’de İhvan-ı Müslimin güçlenmeye başladı. İsrail, Sosyalistleri baskılamak, dengelemek için, soğuk savaştaki sağ-sol dengesini kurmak üzere, İhvanı Müslimin ve Hamas oluşumuna başlangıçta karşı çıkmadı. Bu şekilde Filistin direnişi kendi içinde nötralize etmek istiyordu. Filistin halkını bölmek daha kolay yönetmek için bir fırsat oluşturabilirdi. Öyle yaptı. MOSSAD her iki tarafı da hem destekliyor hem de tarafları birbirine karşı çıkartmak için destekler gibi gözüküyordu. Sosyalist bir Filistin direnişi, daha önce ifade ettiğim gibi İslam dünyasının ilgi, destek ve yardımının engellenmesi için İsrail açısından önemli idi. İsrail hiçbir zaman ne sola ve ne de İhvana samimi anlamda destek olmadı. Bu ABD’nin soğuk savaşta sağ ve solu birbirine karşı kışkırtarak kullanması gibi bir oyundan başka bir şey değildi..
Netanyahu’nun Mart 2019'da partisinin Milletvekillerine “Hamas'ı finanse ettiklerini itiraf etmesi” aslında böyle bir komployu itirafından başka bir şey değildi. Bu durumu bir başka örnekle anlatmak gerekirse ABD’nin hem BÇG yi hem de FETÖ’yü desteklemesi gibi bir şey. Ya da Türk derin devletinin Kalkancı tarikatını örgütlemesi gibi bir şey.
Josep Borell, “İsrail-Filistin çatışmasının tek barışçıl çözümünün bir Filistin devletinin kurulmasını içerdiğini” söylemesini de bu çerçevede değerlendirmek gerek. Güya Borell, çocuk kandırır gibi, bunun “İsrail’e rağmen” başarılması gerektiğini söylüyor. Oysa bu bir İsrail planından başka bir şey. Bu adam kendini allame, dünyayı ahmak mı sanıyor! Bu Adnan Oktar’ın İsrail karşıtlığı yapar gibi gözüküp, İsrail için çalışması gibi bir oyun. Borell İspanyada böyle bir oyun oynuyor, hem de bir Üniversitenin çatısı altında. Dün Kalkancı’yı, Oktar’ı kullananlar bu gün Borell’i kullanıyor anlaşılan, Şark cephesinde de Garp cephesinde de yeni bir durum yok.
Borell bu planın “İsrail'in onayı olmadan dışarıdan dayatılması gerekebileceğini“ öne sürüyor. Muhtemelen bu bir CIA, MI6 ya da MOSSAD senaryosu olarak böyle planlanmış. Borell böyle dedi ya, şimdi “Hamas'ı İsrail'in kurup finanse ettiğini söyleyenler” Borell’i adres gösterip yeniden bu çürük sakızı çiğnemeye başlayacaklar.
Müslüman dünyanın, “Müslümanca” kabul edebileceği tek çözüm var, o da Hz. Ömer’in Kudüs beyannamesi. Onun dışındaki bütün çözüm önerileri bir aldatmacadan başka bir şey değildir. Böyle bir senaryoya evet demek, Mescid-i aksadan vazgeçmek demektir. Kudüs’ten vazgeçmek demektir. İsra’nın makamını, içinde, laikçilerin ağırlıkta olduğu, Ateistler ve LGBTcilerin de bulunduğu politik bir gruba emanet etmek demektir. Arz-ı mevud için İsrail’in önünü açmak demektir. Karay, Hazara, Nuhi Yasalara kapı aralamak demektir. Habat ve, Epstein lobisinin ileri karakolu Agarthacılar üzerinden İslam ülkesi liderlerinin, siyaset, bürokrasi, media, akademi, iş dünyası ve STK yöneticilerinin elini ve dilini bağlamak demektir.
Selam ve dua ile...