Abdurrahman Dilipak: Mescid-i Aksa kurtulduktan sonra!
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Mescid-i Aksa kurtulduktan sonra!/Habervakti.com
Ham hayallerle oyalanıyoruz. Mescid-i Aksa Siyonist işgalden inşallah bir gün mutlaka kurtulacaktır. Ya da Siyonistler Mescid-i Aksa’yı yıksalar ne yazar, yine yaparız. Orada kutsal olan o yapı değil, o makamın kendisi. Kaldı ki, o yapının en küçük taşına zerre-i miktar bir zarar gelsin istemeyiz.
Bakın, Mescid-i Aksa inşallah Siyonistlerin elinden kurtulacak, peki Mekke ve Medine’yi, Kabe-i Muazzama ile Mescid-i Nebevi’yi Suudilerin elinden ne zaman, nasıl kurtaracağız, bu konuda fikri olan var mı? Mukaddes beldelerin Hadimi olunur, hâkimi değil. Evinize giren hırsızın, saldırganın, ırkının, dininin, mezhebinin bir önemi var mı? Hırsız, hırsızdır; katil de katil.
Tamam, Ehud Barak öyle demiş, hiçbir Yahudi devleti 80. Yılını görmemiş, Yani bu hesaba göre, İsrail de miadını doldurmak üzere. Yani bizden Mescid-i Aksa’nın kurtuluşu için Gazze dışında bir direniş topluluğu yok. O zaman Siyonistler birbirine düşecek (ki düşmüş vaziyetteler zaten) ve Mescid-i Aksa Müslümanların kontrolüne geçecek. Müslümanlar dedimse, onlar Abbas’ın adamları, ya da Dahlanist’ler olmasın. Yani o zaman buna razı mısınız, yoksa bu kez birbirimize mi düşeceğiz.
Ya hu, Mısır, Tur-i Sina’nın hemen yanındaki Şarm el Şeyh’te Yunan adalarını kıskandıracak bir “Turizm merkezi” kurdu, artık Arap VIP+CIP oraya gidiyor. Kimse’nin sesi çıkıyor mu? O mukaddes vadi Satanist Pedefolik, Siyonist’lerin zihniyet ikizlerinin eğlence merkezi oldu. AGARTHA’cılardan Arap EPSTEİN’ciler, Arap’larla iş tutan “Bizim” yerli ve milli’ler, HABATçılar hepsi orada. Arapların içindeki AGARTHA’cı EPSTEİN çetesinin zihniyet ikizi BlackWater’in korumasındaki Arap VIP+CIP’leri ve onların Şarm el Şeyh’in hercai gülleri Arap dünyasını helake sürüklerken, Arab dünyasının siyaset ve iktisadını ellerinde tutan sermaye sahipleri bu din, ahlak, gelenekten, biyolojik cinsiyetlerinden bağımsız Fahişeler ve onların türevlerine pozitif ayırımcılık yaparken, bizim yeşil sermaye sahipleri ve şeyh efendileri aceba ne yapıyorlar. (AK Parti içindeki AKP’liler duymasın da, alınırlar sonra)
Tamam, İsrail yıkıldı. İran İsrail’i yıkmadı ama, İsrail’i İran yıkmadı ama, bakın o zaman İran da Suriye’de, Hizbullah da, Irak, Yemen, Bahreyn Şia’sı, Kudüs’e, Mescid-i Aksa’ya sahip çıkmak için hemen seferber olacaktır. Bu arada tabi Şeytan boş durmayacak, Şeytanın dostları da. ABD, İngiltere, AB, tarafları birbirine kışkırtmak için ellerinden geleni yapacaklardır.
Durun daha bitmedi. Beterin de beteri var. Kadrolu, Kripto iki Mehdi birden çıktı diyelim. Adamın kafasında Chip takılı, herşeyi biliyor. BioEnerji yöntemi ve artırılmış sanal gerçeklikle, (Haşa) mucizeler gösteriyor(!?), her ikisi de. Dünya media’sı Satanistlerin elinde. Örgütlenmiş kıyamet senaryosu haberleri ve afetler arkası arkasın a geliyor. Şiilerin mehdisi, Hasan el Askeri’nin kayıp oğlu. Ashab-ı Kehf gibi uykudan uyanmış. Şemaili şerifteki gibi aynen Peygamber siması. Sünnilerin mehdisi görevlendirilmiş biri. Annesi-babası yaşıyor ya da yakında ölmüş. Siz kimden yana olursunuz? Birinin elinde Hz. Davud’un kılıcı, ötekinin elinde Hz. Musa’nın asası. “Mühür kimdeyse Süleyman o mu”? Ya Mühür ikisinin de elindeyse.
Ya hu emanet sandığını bir kıta melek koruyor, aranmakla bulunmaz. O’nun zamanı ve emanetçisi var. Ama artırılmış sanal gerçeklikle Emanet sandığı da imitasyon olarak ortaya çıkarsa ne yapacaksınız. Şimdi burada durun. Daha Mesih’e, Dabbet-ül arza gelmedik. Deccal çıkmadı daha, Yecüc Mecüc çıkmadı, Kıyamet savaşı başlamadı. Mehdi konusu Şii-Sünni meselesi de, Mesih, Yahudi, Hristiyan ve İslam topluluklarının ortak sorunu. Emanet sandığı da öyle. Mesih ya da Meşiah, her ne ise, Mehdi’lerden hangisine işaret edecek. Ya Şeytan, “3 İsa” örgütlerse! Zaten bir “3 İsa: Baba, oğul, ruhul kuds” var. Yani Teslis konusu. İsrailoğulları’nın Meshi Farklı. Hristiyanları. Mesih’i farklı, Müslümanların beklediği Mesih farklı.
Yani demem o ki, Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü Netanyahu’dan, Siyonistlerden kurtarmakla sorun bitmiyor. Hatta o zaman yeni başlıyor. Bu iş öyle Başkenti doğu Kudüs olduğu söylenen, çakma/uydurma bir Filistin devleti ile çözülecek bir iş değil. Bu işin TEOPOLİTİK’i, bu sığ kafa ile bırakın çözülmeyi, anlaşılmaz bile. Tarihin sonuna giden yolda, medeniyetler çatışmasından haberiniz yok. FETÖ’yü kim niçin örgütlemişti. FETÖ’yü örgütleyenler, BÇG’yi örgütleyenler, BOP’u örgütleyenler aynı çevrelerdi. İbrahimi gelenek, dinlerarası diyalog, Nuhi Yasalar, HABAT, HAZARA, KARAY politikası aynı Şeytani senaryonun parçaları idi. Yuhanna Vahyi, Edok’un kitabından, Fiten Hadislerin habersiz, İslam, Hristiyanlık ve Yahudilerdeki Kıyamet teolojisinden habersiz bu siyasetçi, bu bürokrasi, bu akademi, bu media, bu sivil toplum, bu muhteris sermaye sahipleri ile bu işi çözemezsiniz. Çözemiyorsunuz zaten.. Siz daha, en iyi bildiğinizi zannettiğiniz bir konuda Faiz/Riba, Riba/Enflasyon - Duasyon ilişkisini bile bilmiyorsunuz. Çıkarttığınız yasalardan gafilsiniz! Sahi biz bu iktidar, bu muhalefet, bu siyaset, bu Cemaat, bu STK, bu media, bu akademi, bu sermaye ile bu işi nasıl çözeceğiz. Dert bir değil hangisine yanayım. İsrail’in saldırılarının durması ya da İsrail’in yıkılması sorunu çözmüyor, onu anlatmaya çalışıyorum.
Karanlık aydınlığın yokluğudur, ışık gelince karanlık yok olur. Ümmet, bu cahillik ve bu tefrika ile bir yere varamaz. Bu din ve devlet büyüklerini ilah ve rab edinen, ailesi dağılmış, gençliği dünyevileşmiş, dinden, tarihten habersiz, gelecek tasavvuru olmayan cahil kalabalıklarla nereye gidebiliriz ki!
Kudüs’ün kurtulması, uzak bir gelecek değil, biz Allah’ın ipine tutunalım, o uzak görünen gelecek an kadar yakın olur. Ama bu gaflet böyle devam ederse, Kudüs kurtulsa da Gazze’de bunlar yaşanırken sesleri çıkartmadığı için cehennemi boylayacakların sayısı İsrail’in nüfusundan kat kat fazla olacak korkarım. Dahasını söyleyeyim, biz aklımızı başımıza toplamazsak, İsrail helak olur ada, o zaman kıblesinin izzetini korumakta gaflete düşenlerin eline Mescid-i Aksa’yı bırakmayabilir. Bir deprem daha olur, o bina yine yıkılır. İsrail’le birlikte bakarsınız çevresindeki gaflet erbabı da yıkılır, İsrail’i vuracak olan gazab’dan onlar da nasiblerini alır!? Onların nasibine de ateş düşer.
Belkıs’ın tahtını Yemenden Kudüs’e getiren ya da Mekke’den Kudüs gerçekleşen Isra yolculuğundaki hız bugün de gerçekleşebilir. Akif’in dediği gibi “Kim bilir belki yarın, belki yarından da yakın” bütün bu mesele şu: Biz hazır mıyız? Biz içimizdeki cahillerin, beyinsizlerin, münkir, din ve devlet büyüklerini İlah ve Rab edinen müşrik, müsrif, münafık, mütrefin’lerin işledikleri yüzünden, onlara karşı sessiz kaldığımız, onların peşinden gittiğimiz için helak noktasına geldik.
Tarihle, atalarınızın yaptıkları ile övünmeyi ve dövünmeyi bırakın. Doğduğunuz ana – babayı siz mi seçtiniz, doğduğunuz toprağı, zamanı, derinizin rengini ve cinsiyetinizi siz mi seçtiniz. Bunlardan dolayı insan üstün ya da geri olabilir mi. Babanız Nuh peygamber olsa ne yazar siz gemiye binmedikten sonra. Firavunun. Hizmetkarı olsanız ne yazar, Siz Haacer’seniz. Biz alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti değil miyiz? Biz hepimiz Ademin çocukları değil miyiz? Kendine kök, neseb iddia ederek lanetlenen İlk ırkçı Şeytan değil mi? Onun ayak izinden ilerleyerek varacağımız yer Cehennemin dibidir. Cennete ulaşmak istiyorsanız, ey iman edenler, iman ediniz. Dininizi Allaha has kılınız, Mezhepçilik de ırkçılıktır, Müslümancılık da. Yüzümüzü Hakka dönelim. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olalım, Zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Bir kavme olan düşmanlığımız bile bizi onlar hakkında haksızlığa sevk etmesin. Allah’ın dini, yeri göğü ölümü ve hayatı açıklar. Bizim yaşadığımız din gelin-kaynana, karı-koca kavgasını bile çözmüyor. Bakın böyle gidersek, babamız peygamber olsa gelse bizi kurtaramaz. Peygamberlerin kurtarıcı gücü yok, onlar kurtuluşa çağırır. Peygamberler göklerin hazinelerinin anahtarını ellerinde taşımaz, göklerin ordularının komutası onlarda değil. Peygamberlerde olmayan bir gücün liderleriniz, örgütleriniz ya da Şeyhlerinizde olur sanmayın. Onları İlah ve Rab edinmeyin.
Maide 51 “Ey İman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları dost/veli edinmeyin. Onlar birbirlerinin velileridir. Sizden kim onları dost/veli edinirse şüphesiz o da onlardandır. (54) Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse bilsin ki Allah öyle bir kavim getirecektir ki Allah onları sever, onlar da Allah’ı severler; müminlere karşı alçak gönüllü, kâfirlere karşı vakarlıdırlar; Allah yolunda cihad ederler ve hiç kimsenin kınamasından korkmazlar. İşte bu Allah’ın dilediğine verdiği bir lütfudur. Allah’ın lütfu geniştir; O, her şeyi bilir”.
“Bizim Peygamberimiz, Hz. Süleyman”ın 11 asır önce inşa ettiği Mabedin yerinde bugün yeller esiyor. (Bakın, Yahudiler ve Hristiyanlar Hz. Davud’u da, Hz. Süleyman’ı da peygamber kabul etmezler. Her ikisi de İslam peygamberidir. Biz bugünkü Yahudiler gibi “Musevi”, Hristiyanlar gibi “İsevi” de değiliz. Biz Muhammed’i de değiliz. Biz Müslümanız. İslam ise Hz. Adem’den, Hz. Muhammed’e bütün peygamberin ortak ve tek dinidir. Hz. Musa da bizim peygamberimiz, Hz. İsa’da. Bakmayın bugünkü “Süslüman”ların İslam’ı ırkları, atalarının dini ile, dini ve siyasi büyüklerini İlah ve Rab konumuna yükselterek, liderleri, örgütleri, mezhepleri ile sentezlediklerine! O hale getirdiler ki, Allah’ın emrine uymazsanız haram, Resulullah’ın sünnetine uymazsanız mekruh, onların dediğini yapmazsanız dinden çıkarsınız, haşa!
M.S. 746’de Mescid-i Aksa, bir depremle büyük ölçüde yıkıldı. O yıllar Emevi saltanatının son günleriydi. 4 yıl sonra, Saffah Emevî halifeliğini ortadan kaldırıp 750'de Abbasi Devletini kurdu. Onun ardından Ebu Cafer el Mansur halife oldu ve Mescid-i Aksa'yı 771’ye kadar restore ederken yeni bölümler de inşa etti. 780'de Halife Muhammed el Mehdi binayı yeniden inşa etti. Binayı ence arttırdı ve uzunlukça kısalttı. Yenilenen mescidin 15 revak ve 15 kapısı bulunuyordu..
1033'te bir deprem oldu, Mescid'te büyük ölçüde tahrib oldu. Bu kez Fatimi halifesi El Zahir döneminde 1034-1036 arasında yenilendi. 1187 yılındaki kuşatma ertesinde Selahaddin-i Eyyubi Kudüs'ü Haçlıların elinden geri almayı başardı ve Mescid-i Aksa'da önemli birçok düzenleme ve restorasyon gerçekleştirdi. Daha önce Nureddin Mahmud Zengi tarafından 1168-1169 yılları arasında Mescid-i Aksa için hazırlanmasını istediği, ancak tamamlanması Zengi'nin vefatı ertesinde gerçekleşen, mükemmel bir ahşap işleme ve geçme tekniğiyle hazırlanmış, ceviz ağacından sedef kakmalı bir minberi 1187'nin Kasım ayında mescide yerleştirdi. 1218 yılında Mescidin güney revakları üç kapıyla birlikte, Şam'daki Eyyubi sultanı el-Muazzam tarafından yapıldı. 1345'te ise Mescid'in doğu tarafına, Memluk sultanı El Kamil’in emriyle geniş bir alan taşla döşendi ve iki kapı muhafızlığı eklendi. Osmanlı sultanı Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan şehir surları. El Aksa'nın bir kısmını bu surlar sınırlandırır. Evet, bugünlük de bu kadar. Selam ve dua ile.