Abdurrahman Dilipak: Mesih ve Mehdi derken!
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak: Mesih ve Mehdi derken!/Habervakti.com
Derin Gerçekler
Geliyor gelmekte olan..
Farkında mısınız, çocuklarınız internet oyunları ile öldürmeye ve ölmeye hazırlanıyor. Her gün ölecek ve yeniden dirilecek öldürmeye devam edeceksiniz.
Çocuklarınız Şeytanla dans ediyor..
Box ve futbol gibi taraftarını Holiganlaştıran, örgüt faşizmi ile eğiten kişilerin oyuncusu olduğu her oyun Şeytanla dans etmektir. O alkış tufanı Şeytanın zafer kutlamasıdır. Kumar da öyle değil mi? Şeytanın insanlar tarafından kutsanan pis işleridir bunlar.
Devlet kaynaklarından fonlanan bu Olimpus tanrılarına sunulan bir armağandır kupalarınız, adı batsın onu insanlığın kalbine saplayan kaltabanın.
Kale arkasındaki, file önündeki dualar aslında Şeytanın insanları Allah’la aldatmasına bir örnektir.
“3 F” “Futbol”, “Fado” ve “Fátima” kehanetini ifade eder eder. Bu sözler Salazar’a, bir diktatörünün halkını uyutmak için bulduğu bir yöntem olarak tanımlanır. “Fátima” din üzerinden uyutma’yı ifade eder. “Fado” ise oyun-eğlence, müzik eşliğinde dans etmek gibi bir anlam taşır. Bu Karanfil devrimin ardından bir politik eleştiri sloganı olarak dile getirilse de zamanla mesela “Siesta, Fiesta Futbol” şeklinde, öğle vakti uykusu, dans etmek ve eğlenmek, Futbol şeklinde formüle edildi. Fiesta aslında folklorik ayinler, karnaval, bayram, festival, şenlik, kutlamak, parti vermek gibi anlamlara gelir. Bizi hem bilgisayar başında uyuşturarak hem de adrenalin yükleyip koşturarak Şeytanın yoluna getiriyorlar.
Gelinen noktada, Starlink’’ler 5G, Wifi’ler üzerinden artırılmış sanal gerçeklik sayesinde, Mesih’in sesini her yerde gökten duyabilirsiniz. Daha olmayan bir sesi beyninizin içinde de hissedebilirsiniz. Mesih’in gökten inişini 3 boyutlu ve canlı bir şekilde de görebilirsiniz. Dahası o inerken, şimşekler patlayabilir, fırtınalar kopabilir, hayvanlarda garip davranışlar gösterebilir, siz bir rüzgâr sesi içinde farklı bir ses duyabilir, farklı bir koku hissedebilirsiniz.
11 Eylül ikiz kuleler saldırına inandırıldığı gibi halkın, ya da CoVID’e, aya gidildiğine inandırıldığı gibi buna da inandırılır. Bunca çakma şeyhe, ruhbana, yaşam koçuna, politikacıya, kanaat önderine, F.G.’ye nasıl inandılarsa buna da inanırlar.
Sahi, hiçbir karşılığı olmayan bir kâğıt parçasına, dolara nasıl ikna edildi milyarlarca insan, akademi. Keramet sahibi olduğu, zahiri ve batını bildiğine inanılan kalabalık toplulukları nasıl bu yalana inandırıldılar. Şeytan, sizin lider, önder edindiklerinizin çoğunun aklını çelmiş, başını mesh etmişti aslında.
Çocuklarınızı başları da aynı şeytan tarafından mesh edilmektedir bugün. Kimi elindeki cep telefonu üzerinden, kimi bilgisayarı başında, kimi insani Şeytanlarının dizinin dibinde, dergahında ya da makamının etrafında kontrol altında tutulmaktadır. Birçoğu biyonik robota dönüştürülmüştür.
Kadın-erkek, sağ-sol, okumuş-cahil, laik-dindar, çocuk, genç, yaşlı hemen herkes artık teknoloji bağımlısıdır. Akıllı telefonlar, akıllı araçlar, akıllı evler, akıllı işletmeler, akıllı şehirler, “akıllı” olarak etiketlenmiş akılsızca işlerin sonucu başımıza bela ettiğimiz işlerdir. Biz onları kullandığımızı zannederken onlar bizi kullanıyor aslında ve onların arkasında ise İnsin ve Cin’in Şeytanları ve en tepede İblis var..
2020’den sonra Kilise ilahilerinde ilginç bir yönelim var. “Sonsuz barış, sonsuz sevgi ve sonsuz aşk” teması işleniyor. Gazze olayların Musevilerin Meşiah’ı, Hristiyanların Mesihi, Müslüman toplulukların Mesih ve Mehdiyi beklediği zamana denk geldi.
İran Cumhurbaşkanı BM Genel kurulunda Mehdinin geldiğini ilan etti. Sadece zuhuru için zamanını bekliyorlarmış. Netanyahu da Meşiah’tan selam getirmişti. Büyük İsrail’in kuruluş müjdesini vermişti!?
Hristiyan’dan zaten 2020’den beri Mesihi bekliyorlar. Hatta Millenium’dan beri. Kimisi aklınca işi sağlamak için “Tanrıyı kıyamete zorluyor”du.. Grace Halsell “Tanrıyı kıyamete zorlamak” kitabını 2000’lerin başında yayınladı.
Son birkaç aydır sosyal media’da Mehdi ve Mesih tartışmaları aldı başına gidiyor. Dünya TeoPolitik bir tartışmanın eşiğinde. Mehdilik açısından Şii ve Sünni toplulukları arasında çok temel birkaç ayrılık var. Şiilerin mehdisi İmam Hasan el Askerinin kayıp oğlu. Yani Peygamber soyundan biri olmasının yanında Şia imamı olarak gelecek. Bu anlayışa göre, Şia bir mezhep değil, dinin kendisidir. Gelecek Mehdi de bu dinin imamıdır. Onun zuhuru bir görevlendirilme ile değil, Gayubed halinin sonlanması ile ortaya çıkacak bir durum olacaktır. Zuhuruna kadar geçen süre, Ashab-ı Kehf’in uyuması gibidir.
Hasan el Askeri 4 Aralık 846’da Medine’de doğdu ve 1 Ocak 874’de, 24 yaşında Samarra’da vefat etti. Mehdiyi Muntazır olarak anılan oğlu ise kayıp. Sünniler ise görevlendirilen bir mehdi bekliyorlar. Şia’dakiler, Hz. Muhammed (sav) den Hz. Fatıma üzerinden Hz. Aliye geçen bir kitap olduğu ve bu kitabın sırlarının bir zikir ve ebced hesabı ile anlaşılabileceği yolunda yorumlar yapılıyor.
Adnan Oktar aslında birkaç görevi yanında. Bir de İslam ülkelerindeki Mehdilik algısı ve bu konuda insanların beklentileri üzerinde ciddi bilgiler toplamıştı. CIA, MOSSAD, MI6 gibi istihbarat örgütlerinin bu anlamda kendi kadrolarında eğittikleri birini piyasaya sürmeleri ciddi bir endişe konusu. Şii ve Sünniler arasında bir Mehdiyet tartışması hatta çatışması, MOSSAD başta olmak üzerine Özellikle ABD ve İngiliz istihbaratı için ayrı bir önem kazanmaktadır. Yalancı peygamberler gibi Yalancı Mehdilik ve Mesihlik iddiasında bulunanlar / bulunacak olanlar konusunda çok dikkatli olmak gerek.
Mehdilik konusu yanında bir de Deccaliyet konusu var. Hristiyanlıktaki karşılığı ise Anti Chirist..
Bu arada Hristiyanların kendi içinde de ciddi bir Mesihiyet tartışması olacaktır. Bu konuda Hristiyan dünyasında farklı tasarruflar söz konusudur. Mesih’in Katolikler, Protestanlar, Ortodokslardan hangisini doğrulayacağı belli değil. Ayrıca Hristiyanlarla Yahudiler arasında bir Meşiah / Mesih ayrışması var.
Bir kere Hristiyanlar Hz. İsa’yı İlah ve Rab ediniyor. Gelecek oysa, o zaman Meşiah Tanrıyı çarmıha gerdi. Yani Yahudilerle Hristiyanlar arasında bu konuda derin bir ihtilaf var. Mesih konusu aslında İslam, Hristiyan ve Musevi topluluklar arasında ciddi bir tartışma konusu.
Bu anlamda dünyayı aslında Travmatik Teolojik bir tartışma bekliyor. Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler bir Mesih’ten söz ediyor ama o Mesih’in kimliği ve gelişinde kimle birlikte olacağı çok farklı tartışmaları da beraberinde getiriyor. Mesela Mesihiyet tartışması ile Teslis konusu da tekrar tartışılacak. Bu tartışmalar özellikle Gazze sürecinde Musevilik ve Tevrat’dan kopuşu hızlandırdı. Zaten Siyonistler Satanizme savruldular. Hristiyan dünyası da kilise ve teslis yanında İncili de tartışmaya başladılar. Kilise artık inanılırlığını ve ciddiyetini kaybetti. Bir takım mihrakların elinde oyuncak oldu. Belki bu sürecin sonunda İrtidat döneminin ardından yeniden bir4r İhtida dönemi gelecektir. Tabi önce Müslümanların yeniden Müslüman olması, dinlerini Allaha has kılmaları şart.
Şimdiden artırılmış sanal gerçeklikler tekno mucizeler eşliğinde yapay zeka ve NeuraLink tekniği ile çok farklı görseller üretilebilir.
Mesih’in MetaVerse dünyasında Avatar üzerin Siber Mesih olarak insanlara mesaj verebileceği iddia edenler de var.
Mehdi’lik konusunda tek sorun, Şiilerin Mehdisi ile Sünnilerin Mehdisi meselesi değil. Bir sorun da Mehdi beklentisi olanlarla olmayanlar arasındaki ihtilaf.
İnşallah dinde tartışanlardan kesin bir hükme ulaşmadan taraftar olanlardan olmayız. Bu dünyada tartışıp durduğumuz şeyler hakkında öbür dünyada öbür dünyada hakikat bize açıklandığında pişman olanlardan olmamak için zan ile hüküm vermemek, her söz ve işi, Allaha, resulüne kitaba götürmek. Konuyu mezhebi, etnik, ideolojik ve politik tartışmalara alet etmemek gerek. Biz sözü dinler doğrusuna tabi olur, yanlışına karşı çıkarız. İş konusunda da öyle.
Her Mehdiyim diyenin peşinden gitmememiz gerektiği gibi, bize Hakkı ve hakikati öğütleyenlerin sözlerini dinlemek için de o kişinin adının Mehdi olması gerekmiyor.
Mehdi ve Mesih tartışmaları büyük bir fitneye sebeb olmaması için çok dikkatli olmamız gerek. Yercüc-Mecüc meselesi de öyle, Deccaliyet konusu da büyük fitneye işaret ediyor, Kıyamet savaşı denilen, İslami kaynaklardaki Melheme-i Kübra ve Hristiyan dünyasında sözü edilen Armagedon konusunda da dikkatli olmamız gerek.
Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Fitne zamanıdır, Çokça tevbe edelim. Aşırıya gitmeyelim, imandan sonraki en iyi işimiz, kulluk görevimiz, ibadetlerimiz, günahlardan sakınmamız, salih amel ve sabır. Sevgimiz nefretimizden merhametimiz gazabımızdan büyük olmalı. Çokça dua etmeliyiz. İstişare ve şuradan ayrılmayalım. Bilmediğimiz şeylerin peşine düşmeyelim, Fasıkların getirdikleri haberler konusunda ihtiyatlı olalım. Sihir, büyü, astral seyahat, Lucid Dream, subliminal mesajlardan, NEUROLİNK gibi uygulamalardan, fıtratı bozulmuş gıdalardan, aklı zail eden şeylerde uzak duralım.
Allah (cc) hafızdır, O korur. Ona tevekkül etmek yeter, yeter ki onun ipine tutunalım, korkmayalım, hiçbir şeyi ihtirasla istemeyelim. Allah (cc) Şeytanında, ABD’nin, İsrail’in, İngiltere’nin, AB’nin, NATO’nun da İlahı ve Rabbidir. Onun iradesi dışında hiçbir şey ya da hiç kimse yoktur. O her şeyi, görür, duyar, bilir ve hüküm sahibidir. O kadiri mutlaktır / Mutlak iktidar sahibidir. Kadere, rızga ve ecele hükmeden O’dur, o zaman ne gam!
Yarın kazanacaklarını düşünerek ve kendilerini biraz daha güvenceye almak, kendi lehlerine şartları iyileştirmek ve zaman kazanmak adına tevbelerini erteleyenler var ya, Allah onların bu kirli emelleri sebebi ile tevbe etmelerine fırsat vermeyecektir. Onlar kaçtıklarını sandıkları şeye doğru koşuyorlar da farkında değillerdir. Allah onların gözlerini, kulaklarını kalplerini mühürledi. Ölüm onları hiçbir şekilde beklemedikleri bir yerde, bir zamanda apansız yakalayıverdiğinde son pişmanlık olarak fayda vermeyecek. Tevbelerini erteleyenlerin vay haline. Selam ve dua ile.