Abdurrahman Dilipak: Narin’i kim öldürdü?

Abdurrahman Dilipak: Narin’i kim öldürdü?

Elipshaber.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak: Narin’i kim öldürdü?/Elipshaber.com

Henüz NARİN’i kim öldürdü bilmiyoruz. Ama cesedi kim verdi, kim gömdü onu biliyoruz. Kimse gerçeği söylemiyor. Bütün mahalleyi örgütleyen ve onlara “sus” emri veren birileri var.

Troller bildiğiniz gibi, herkes bir bebeğin cesedi üzerinden siyasi rant devşirme peşinde ve bir de kendi takımını aklama çabasında. Kimine göre için içinde gizli bir el var. Hatta Mitras tapınağı ve İllumunati ile ilişkilendiren var.

Bu arada bir başka ilimizde benzer bir olay: Tekirdağ’da iki yaşındaki Sıla bebek üvey babası ve 14 yaşındaki komşuları tarafından tecavüze uğradı. İç kanama geçirerek hayatını kaybetti. Anne olayı bildiği halde sustu. Bu kez işin içinde cami, cemaat, Kur’an kursu yok, bira içen bir aile var. Sosyal media’ya Jahreyn’in “Baldız” rezilliği var. Karnaval sonrası artık Pedefoli’yi geçtik, sıra Ensest’e geldi. Grupsex ve Swinger giderek daha yaygın hale geliyor.

Bu arada AB ve ABD’den 22 LGBT derneğine 685 Milyon TL fon. Kadın derneklerine yardım için LGBT şartı. Vergi ve yargı muafiyeti, diplomatik statü, pozitif ayırımcılık ve sivil ve kamu kurumları ile doğrudan temas, para alma ve verme konusunda pozitif ayırımcılık uygulanan UN WOMAN bu fonların hangi grub, platform ve kuruluşlara verilmesi konusunda danışmanlık yapıyor ve bu fonların gayesine uygun olarak kullanıp kullanılmadığını da denetliyor. Ulusal Demokratik Enstitüsü (NDI)‘nın resmi sitesinde ortakları arasında gösterilen Havle Derneği kendisini “Müslüman Feminist” olarak tanımlamaktadır. “İnançlı ve dindar LGBT kadınlar vardır” demektedir. 2023 seçimlerinde 10’a yakın parti ile “Kadınların Masası” toplantıları düzenlemişlerdir.

Burası Türkiye. Yıl MS 2024. Türkiye Yüzyılına girerken! Ülkemizde bunlar oluyor ve tabi daha bir çok olay. Biz önce, NARİN’in köyü nasıl bir köy ona bakalım. “Orada, uzakta bir köy, gitmesek de, gelemesek de, o köy bizim köyümüzdür”

Bu köyde, her partiye oy çıkıyor. Ama köyde erkeklerin hemen hemen tamamı cami cemaatı. Öte yandan alkol da var, fuhuş da, kaçakçılık da var. Her partiden birileri var. Köyde hemen hemen her partinin bayrağının asılı olduğu birkaç ev var. Partisini değiştiren de var, icabında, her kalıba uyma meselesi. “Gelen ağam, giden paşam” hesabı.. Partiler bunları, bunlar da partileri kullanıyor. “Al gülüm, ver gülüm. “Kazan. Kazan”. Silah kaçakçılığı yaygın olduğu söyleniyor. Müşterinin kim olduğu önemli değil, “Müşteri köyün ve köylünün velinimeti”. Sanki köylüler “organize suç örgütü” gibi örgütlü hareket ediyor. Kimine göre, bu olay, “vaka-i adiye’den” bir olay, bu işin arkasında daha başka ve daha büyük bir olay var. Narin’in engelli ablası da merdivenden düştü öldü demişler. O dosya da yeniden açılıyor. İki kuzeni de intihar etmiş, biri ölmüş, biri sakat kalmaz. Travmatik bir aileden söz ediyoruz. Daha önceki muhtarın ölümü de şaibeli imiş. İnsanlar neye, kime inanacağını şaşırdı.

Daha önce “TÜİK Adli İstatistik verilerine göre 2008 – 2016 yılları arasında tam 104 bin 531 çocuk kayboldu” diye bir haber yayınlandı. DMM ise bu haberi yalanlasa da, gerçek sayıyı açıklamadı. Türkiye’de 2016 yılı'ndan beri, doğrudan çocuk kaçırma ile ilgili bir istatistik tutulmuyor! Çocuk çağırma olaylarının da tam da o zamandan sonra artması dikkat çekiyor.

Haziran 2023’de ABD'nin Cleveland kentinde geçen ay sadece iki haftada yaklaşık 30 çocuğun ortadan kaybolması“ üzerine bu konu yoğun bir şekilde tartışılmaya başladı. Ülkelerdeki ortalama yıllık kayıp çocuk sayıları! 450.000 Amerika ve Kanada, 250.000 Avrupa Birliği ,120.000 Meksika, 96.000 Hindistan, 43.000 Rusya, 40.000 Brezilya . Dünyada ise her yıl 3 Milyon çocuk kayboluyor. Bir kısmı bulunurken bir çoğu bulunamıyor. Kayıp çocukların bir kısmı organ mafyası tarafından bir kısmı kobay olarak kullanmak için, bir kısmı pedefolik gaye ile, bir kısmı kan ve derilerinden değişin iksirler üretilmek için... En büyük hedef göçmenler ve gayrimeşru çocuklar ve uyuşturucuya alıştırılıp kurye olarak kullanılan ve dilencilik yaptırılan çocuklar. Ayrıca Gazze, Siyonistlerin “çocuk avı”na çıktıkları bir alan.

Bu kişilerin hangi dinden, hangi partiden, hangi ideolojiden olmalarının bir anlamı, bir değeri var mı? Bu haltı yiyenler, ABD’de olsa, İsrail’de, İngiltere’de, Fransa’da, Çin’de, İsveç’de olsa ne fark eder. Bunu kim yaparsa yapsın, sonunda Şeytanı kıskandıran ve sevindiren bir şey bu. Bunu yapanlarının adının Epstein ya da Salim olmasının bir değeri var mı? Sonuçta Zulüm de tek millettir. 2 yaşındaki çocuğu balkondan atan babaannenin cinsiyeti, başının örtülü ya da açık olmasının, hangi partiden olduğunun, Türk mü, Kürt mü olduğunun bir anlamı var mı? (Ordu’daki olay 6 Eylül’de Cuma günü meydana geldi. Olayda baş kahraman bu kez mahalle muhtarının eşi Ş.Ç. eşinin 2 yaşındaki torununu balkondan aşağı atıyor. Atan kadının başı örtülü. 35 yaşında). Önceki olay Güneydoğudandı, bu Kuzey Doğudan.. Yarın nerede ne olacak göreceğiz. Bu arada H.Ç cezaevine gönderildi, Şerefe Çokyaşar yaşıyor.

8 Yaşında bir kız Narin. Kur’an Kursundan çıkmış, nerede ne zaman kim tarafından öldürüldüğünü uzun süre anlayamadık. Aslında kayboluşunun 5. Gününde cesedin nerede olduğu biliniyormuş ama(!?) “Ama”sı var işte. İçine Siyaset karışmış. VIP karışmış, CIP karışmış, Şeytan karışmış. Ailenin şerefi varmış, birileri onun için susmak zorundaymış. Peki ya Hakkın hatırı! O kimin umurunda.

Cinayet şüphesi bulunan kişi iddiaya göre, amca. Cinayet sebebi, Amca ile Kur’an kursuna gönderilen kızın annesi arasındaki gayri ahlaki ilişki. Çocuk buna tanık olunca, olan oluyor. Çoçuğu boğanlar, cesedin üstüne Kur’an cüzünü koymayı unutmuyor.. Zaten cesedi suya gömen de daha sonra evine gidip namazını kılıyor. Her nedense hiç alakası yokken ifadesinde “namaz” detayını not ediyor ve zabta geçiyor. Korkarım NARİN’in cesedi, bu kirli işler ve ilişkiler duvarında küçücük bir tuğla hükmünde/adeta devede bir tüy hükmünde olsa bile, bu tuğlayı çekerseniz, duvar yıkılacak.! o zamanda bölgede terörün, o perde önündeki kavgaların gerçek yüzü ortaya çıkacak. Birilerinin aynı ülkenin çocuklarının kanları, gözyaşları, çalınan alınterleri üzerinde oynanan karanlık, kanlı ve kirli ilişkilerin gerçek yüzü görülecek.

Cinayetle suçlanan kişi muhtar. Seçilmiş biri. Daha önce AK Partiliymiş, sonra DEM’i desteklemiş. Ama DEM’liler HÜDA-PAR’ı suçluyor. Çocuğun ve katilin Türk mü, Kürt mü olduğunun, hangi partiden olduğunun, kadın mı, erkek mi olduğunun ne değeri var. Hz. Yusuf-u kuyuya atanlar da kardeşleri değilmiydi? İşin içinde kdın da var erkek de var. Öldürülen çocuğun kız mı, erkek mi olduğunun bir anlamı var mı? Belki istatistik için, suçluyu bulmak için gerekli olabilir, o kadar. Yoksa bu çocuk tanınmış ya da yoksul birinin çocuğu da olabilirdi. Sonuçta bu bir masum, bir çocuk. Ortada bir cinayetten öte, vahşet sözkonusu. Buna sebeb de kendi günahları. İddia doğru ise, suçun taraflarından biri de bu kızın annesi. Geçmişe baktığınızda, Narin’in engelli ablası da daha önce merdivenden düşüp ölmüş! Ölüm sebebi hastane kayıtlarına zature diye geçmiş. Kime inanacaksanız belli değil. Narin’in iki kuzeni intihar etmiş. En azından öyle denmiş. Biri hayatını kaybederken, ötekisi sakat kalmış.

Aslında olay, bu şekilde bir cinayet ve masumun öldürülmesi üzerinden siyasi bir hesaplaşmaya dönüştürüldü. Kimi köyün yakılmasını istiyor, kimi herkesin tutuklanmasını. Bakın, tartışma mecrasından saptırıldı. Yanlış bir seyir takip ediyor. Bir topluluğa olan öfkemiz, bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin.

Biri sosyal media’da mahallenin Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçları mazbatasını yayınladı. Erdoğan’a 119 oy çıkmış, Kılıçdaroğlu’na 50. Oy kullanan kişi sayısı 169. Bundan nasıl bir sonuç çıkar. Katiller bu konuda mangalda kül bırakmayan birinin yakını biri de olabilirdi. Bu olaydan çıkıp İslam’a saldıranlara mı bakarsın, Müslümanlara saldırana mı, şeriata, tarikata, Kur’an kursuna saldırana mı bakarsın. Aslından bir cinayetten yola çıkarak, kınar gibi yaparken yeni cinayetlere kapı aralayan katil bir nefsin hilelerine şahid oluyoruz. Daha olayın duyulduğu ilk günden itibaren sosyal mediada zaten tartışılmaya başlanmıştı. Cevabını arayan sorular vardı. Ama aranan cevap bulunamıyordu.

Hikaye muhtar olan Amca ile ilgili ilerliyor. Düşünsenize Anne de cinayetin suç ortağı. Başka iddialar da var. Cesed 5.gün bulunmuş, bir el olayın üstünü örtmeye çalışmış. Aslında Olayı akrabalar biliyor, herkes biliyormuş. Zaten Ensarioğlu'nun açıklaması ile bu konuda şüpheler de bu tanığın açıklaması ile delillendirilmiş oldu.

Narinin bir akrabası Narin’in mezarı başında “Havinim’e de böyle kıydılar” diyip ağlıyor. O HAVİN kim? Ona kıyan kim? Kürt bir kadın Türkçe bir ağıt yakıyorsa, bunun üzerinde düşünmek gerek.

Evet “kocanının kardeşi ile “aşk”(!?) yaşayan ve “sevgilisi” ile buluşmak için çocuğunu Kur’an kursuna gönderip, erken gelince suçüstü olup, sevgilisi ile kendi öz çocuğu boğarak öldürüp, cesedini torbaya koyup dereye gömdüren anneyi ve bu olay karşısında siyasi ve aile bağları sebebi ile susan ve birbirlerini suçlayan insanları anlayabiliyor musunuz?” Bakın bilenlerin sessiz kaldığı bir ortamda sosyal mediada meraklı kitlelerin aklına böyle bir seneryo çakıldı. Ve hala bu iddialar tam olarak delillendirilmiş değil. Adli tıp raporunun gelmesinin ise Ekimin 2. Haftasını bulabileceğinden söz ediliyor. Bu hikaye ülkemizin utancı olarak hep hatırlanacak. Din artık bizde de ferdi planda bir vijdan, kanaat ve kültürel aidiyet sorunu(!?) Toplumsal planda, kamusal alan dışında, Mabedlere sıkıştırılmış, ritüel, seremoni, folklorik ögeler taşıyan yerli ve milli bir gelenek, menakiblerle süslenmiş, artık sembolik ve ezoterik anlamlar taşıyan ikonografik bir konu. Millete küfreden iş adamının adını İlahiyat Fakültesinin kampüsüne yazan ilim ve siyaset adamlarının olduğu bir ülkede bir kenar mahalle ya da köyde bunların yaşanması sürpriz olmasa gerek. İşin garib yanı kolluk kuvvetleri günlerce çocuğun cesedini ararken yanında, katil de, ona yardım eden de onlara rehberlik ediyor. Kimse bilgi vermiyor, dilsiz şeytana dönüşüyor, hemen herkesin cami cemaatı olduğu bir mahallede. Neyi bekliyorlarsa, zaman kazanmaya çalışıyorlar ve bunun içinde kolluk kuvvetlerini oyalamaya çalışıyorlar.

Bir takım siyasiler ve örgütler, bu işi siyasi bir hesaplaşmaya dönüştürüyor. Sureti Haktan gözükerek bir yandan kendilerini aklamaya çalışırken, öte yandan suçu karşı tarafa yüklemeye çalışıyor. Birileri de bu olayı İslam’a, Müslümanlara saldırmak için bahane olarak kullanıyor.

Bakıyorsunuz, bu köy halkı mahallelerinde karakol istemiyor. Bir başka iddia, köyde silah kaçakçılığı yapan birileri, pahalı lüks araçlarla gelip giden birileri var. Arsa, tarla zenginleri var. Ve köyde, her partiden birileri var, hem de evlerinin kapısına parti bayrakları asacak kadar radikal ve cesur.(!?)

Sıradanlaşmış bir cinayet davası, içinden çıkılamaz bir hale getirilmiş durumda. Kaç gün olmuş, hala işin aslı tam olarak aydınlatılmış değil. Narin'in başına gelenler ilk değil, son da olmayacağa benziyor. Bu akılsızlık, bu ahmaklık, bu merhametsizlikle. Selam ve dua ile..

Ve son bilgi:

BU İŞ ŞU ANA KADARKİ AÇIKLANANLARDAN ÇOK DAHA ÖTE BİR ŞEY OLABİLİR. X'de bu adreste, kurmay albay olduğunu söyleyen biri korkunç iddialarda bulunuyor. NARİN'in kayalıklara atıldığını söylüyor. ölümün Van'da gerçekleştiğini söylüyor. Çok büyük ölçekli silah stoklarından söz ediyor. Kendini de gizlemiyor. Bu kişi mutlaka bulunup ifadesinin alınması gerek. Asıl faillerden birinin bugünlerde yurt dışına çıkacağını söylüyor. Suçladığı kişiler var. Bu kişide ( @demtvnu ) hem bu açıklamaların sahibinin telefonu var, hem de verdiği başka isimler var. Olay herkesin bildiği bir SIR'a dönüştü. Her şeyin bu açıdan yeniden en baştan ele alınması gerek. Ve bu kişinin doğru mu söylediği, yalan mı söylediği iddialarının araştırmasından sonra belli olacak. Bu gün Kandil! Allaha, resulüne, ahiret gününe iman eden hiç kimse, bu cinayetin üstünü örtmesin. Asker, polis, jandarma, siyasetçi, bürokrat, hakim savcı, bilir kişi, tanık, her kim ki, hakikati engellemeye kalkarsa Allah onlara lanet etsin. ( https://x.com/demtvnu/status/1834688179812581637 ) Şu ana kadar bildiklerimiz devede kulak değil. Bremen mızıkacılarının cazgırlığından öte bir şey değil. Birileri zihinleri bulandırmak için tezvirat yapmış sanki!