Abdurrahman Dilipak : Yok Aslında Birbirlerinden Pek Farkları
Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz
Abdurrahman Dilipak : Yok Aslında Birbirlerinden Pek Farkları /HABERVAKTİ.COM
Biz insanız ya! Hepimizde nefs var. O nefsin meyli Şeytanadır. Düşmanların, karşıtların nefsi aynı şeytanın tesirindedir. Aynı Hannas vesvese verir onlara, aynı Şeytanın kibri ve ihtirası karartır gözlerimizi. ''Ey bu dünyanın namuslu, erdemli insanları, dünyanın namussuzlarına karşı birleşin.''
İyiler ve kötüler her yerdeler. Peygamberin evinde ötekiler, Firavun'un evinde iyiler de olabilir. Biz ahir zaman peygamberinin ümmetiyiz. Fitne zamanıdır. Gün batımında zamanın ikindi vaktini çoktan geçtik. Mevsimlerden irtidad ve intihar mevsimi. Şeytan fazla mesai yapıyor. Taşlanmış şeytanın şerrinden Allah'a sığınalım. Gelecek günlerin geçen günleri aratmaması için, Vahyin ve risaletin rehberliğine sığınalım. Gelin yeniden iman edelim.
Evamir-i Aşere ya da Şeriat penceresinden “Mekasıd-ı Siyase”nin olmazsa olmazları açısından bakarsanız, Siyaset erbabının en az %20’sinin üstünü çizmek gerek. Bir o kadar da işinin ehli zor çıkar. Arada kalanların yarıdan fazlası olanlar karşısında sessiz kalan “dilsiz …”ler ya da sağa sola atlamak için zemin-fırsat kollayan tiplerdir. Esasen zulüm tek bir millettir ve onlar ahlaken birbirine benzerler.
Bakın, FETÖ nün düne kadar bizim kesimdeki itibarı ve yaygınlığı neyse BÇG’nin soldaki yaygınlığı ve itibarı o seviyededir. Gülencilerin nasıl gazeteciler vakfı (ya da o malum işadamları derneği yoktu, bir çok vakıf, dernek, sendika, okul, fakültesi) varsa mesela, solun, darbecilerin BÇG si vardı. BÇG’yi kim kurdu ise FETÖ’yü de onlar kurdu. Ilımlı İslam’a havuç, radikal İslam’a sopa göstereceklerdi. Radikal İslamı da dolaylı yollardan kendileri örgütlüyorlardı, Kalkancı tarikatını örgütledikleri gibi.
Malum çevrelerin kadroların da sadece sağ-sol değil şeyhleri de var, fahişeleri de. Mediaları da var, STK’ları da. Adnan Oktar hem “İslamcılık” yapıyordu, hem de “Atatürkçülük” Hem Masondular, hem de Masonluk karşıtı. Haydar baş Milli Görüşçülükten Atatürkçülüğe terfi eden bir Şeyhti. Sahi Kalkancı tarikatının kim örgütlemişti? Veli Küçük, Tuncay Güney, Sisi kimdi? Saadet Partili, AK Partili siyasilerin çocukları, kardeşleri de bu işin içine çekiliyordu. Tek akılda kalan Captagon tüccarı, Çakma Şeyh Kalkancı kaldı. Emireler, Fadimeler unutuldu gitti. Yüce devletimizin yüksek siyasetinde önemli görevler üstlenen Tuncay Güney, şimdilerde Kanada da hahamlık görevinde, Seyhan Soylu Ankara’da. Sahi o “Cumhuriyet mitingleri” neyin nesi idi. Kimin fikri idi bu iş!?
Sol Media Battal İlgezdi’nin Ataşehir, ya da İmamoğlu’nun Beylikdüzü belediyesi ile ilgili bir yolsuzluk iddiasını araştırma konusundaki isteksizliklerinin aynısı diğer partiler için de geçerli. Bakın, her partinden buna benzer bir çok örnek gösterebilirim, haklarında bana ulaşan iddialar olan.
Ne AK Partili, ne MHP’li, ne HADEP’li, ne de İYİ Partili böyle bir şeyi istemez. Herkesin Şeytanı kendisi için dokunalamaz, eleştirilemez, la yüs’eldir. Dışarıdan olumsuz iddiaları dile getirenler, cahil, hain, işbirlikçi, yalancı, müfteri, işbirlikçi bir muhaliftir.(!?). Aralarında bir dehşet dengesi oluştuğu için zorunlu olmadıkça birbirlerinin ayağına basmamaya özen gösterirler. Hiçbir zaman olayın bütününü konuşmayacaklardır. Oysa ellerinde çok daha fazla bilgi ve belge vardır. Kaset ve dosyalar da vardır. Hacker'lar üzerinden çaldıkları bilgiler de vardır, yabancı istihbarat örgütlerinin ve onların yerli uzantıları üzerinden doğrudan ve dolaylı olarak servis edilen bilgi ve belgeler de vardır.
Bugün, birbirine karşı adeta “düşmanca” davranan siyasi kadroların içinde öyle tipler vardır ki, rakip partiye geçseler, orada hiç yabancılık çekmezler, farkedilmezler hatta çok da itibar görürler. Aradaki bu gri alan giderek artmaktadır. İmamoğlu AK Parti de olsa, ne kendi, ne de AK Parti'nin mevcut kadrosu için de hiç kimse yabancılık çekmezdi. Hatta geçmiş ilişkileri ve tecrübeleri ile İmamoğlu Erdoğan’a yakın bir isim olurdu belki de. Bir zamanlar zaten ANAP’a üye olmuş. KKTC’de okurken Limasol’da Türk Ocağına üyeyken Sosyal Demokrasiye ilgi duymaya başlamış. Aslında MHP’ye gitse orada da kendine bir çevre bulurdu. İYİ Parti de olurdu onun açısından. Bugün AKP’li (!?) olup da, CHP ye gitse, kimsenin faerkı farkedemeyeceği merkezde ve çevrede bir çok insan var. Onun için FETÖ her iki cephede de kendine çok kolay yer bulabiliyordu.
Bana sorarsanız PKK nasıl ortaya çıktı ise Gülen hareketi de öyle ortaya çıktı. Tansu Çiller'in başbakan olmasına giden yolu da bunların yolunu açanlar açtı. Apo'yu, Anasol-M’de getirip kim teslim etti ise, PKK'yı kuran da onlardı. Onu teslim ederken “Asmayacaksınız” diyenler de onlardı. Adnan Oktar ya da Abdullah Öcalan farketmiyor, birileri, içimizdeki sağı da solu da Laikçileri de Şeriatçıları da kontrol etmek için kendi içlerinden birilerini içeriye sızdırıp, aynı ülkenin çocuklarını sağ-sol, alevi-sünni, Türk-Kürt, Şeriatçı-Laik diye, dini, mezhebi, etnik, ideolojik, politik, felsefi ve vijdani kanaat farklılıklarını kullanarak birbirine kırdırmaya çalışıyor. Bizim çocuklarımızın kanları ve gözyaşları üzerine kendilerine iktidar ve servet üretiyorlar.
Birileri de bu konuda bu şeytani plana gönüllü asker oluyor. Sağ sol , alevi-sünni dernekleri silahlarla tarayanlar aynı ellerdi. Aynı silahlar kullanıldı sağ-sol suikastlerde, bu kirli ve kanlı oyunu anlamayacak mısınız hala? Düşünün PKK Kürtlerin haklarını almak için kimlerle beraber oluyor: NATO, ABD, AB, İngiltere, Vatikan ve İsrail’le beraber. Kime karşı?: Türkiye, İran, Irak, Suriye’ye karşı.
Hem solcu olacaksınız, hem de NATO’nun şemsiyesi altında bu işi yapacaksınız. Hem de yanınıza bölgedeki gayri Müslim ve bölge devletlerine karşı illegal unsurları yanlarına alarak kendilerine gelecek inşa edecekler.. Batıdan gelen talepleri el ve oy birliği ile kabul edecekler.
Sizce burada bir gariplik yok mu?
Dikkat: Türkiye’de iktidar, muhalefet, yani AK Parti, CHP, HDP, MHP, İYİ Parti hepsi birden “Uluslararası sistem” ile birlikte hareket sözü veriyor..
Dikkat: batılıların ilkeleri yok, çıkarları var.
Dün niye AK Partiyi destekliyorlarsa, bugün aynı sebepden CHP’yi destekleyebiliyorlar. Bakın kimi yanlarına alıyorlarsa, önce onun eli ile o kesimin değerlerini resetlerler. Bunu görün. AK Parti'yi AKP haline getiren süreci hatırlayın. AK Parti üzerinden İslami kesimi susturarak, onun eli ile bazı kararları aldırdılar. AK Parti'yi İslam dünyasına rol model olarak gösterip onları da kendi istedikleri yönde değişime zorluyorlar. BOP aslında böyle bir senaryonun parçası idi. Çekiç Güç, BÇG’nin arkasındaki Şahinlerin koç başı idi, BOP Gülenistlere destek veren kanadın senaryosu idi.
Şimdi oynanan oyun Cumhur kanadı ile Millet kanadını birbirine karşı kışkırtmak. “Beka tartışması” durduk yerde çıkmadı. “Sandık, Mezar, kurşun” üzerinden sarfedilen sözlerin bir anlamı var. Bir ''çökertme operasyonu” sözkonusu. The Economist ya da Der Spiegel, Washington Post durduk yere devreye girmedi. İki kanat çarpışırsa ülke ekonomisi, siyaseti bundan büyük zarar görür. Çatışmanın getireceği zaaf tarafları kolay bir av haline getirir. “Ölen ölür, kalanlar batının himmet ve himayesine muhtaç” hale gelir. Ayağa kalkabilmeleri için yemlenmeleri/fonlanmaları gerek. Yemlenen , fonlananlar altın tas içinde bala karıştırılıp sunulan zehiri içerken oltayı da yutarlar. Gerisi kolay, “oltayı yutan balık yem istemez”
Meydanları dolduran kalabalıklar, bu öfke dili ile ya da meydan okumayla aslında nefesleri ile kimin yelkenlerini şişiriyorlar dersiniz. Unutmayın cehennemin yolları iyi niyet taşları ile döşelidir.
Kurtuluşunuzun reçetesi EVET ve HAYIR’larınız da gizlidir. Hep söylüyorum: Birileri kaçtığını sandığı şeye doğru koşuyor. Bu gidiş gidiş değil. Bir yerde bu işler patlar/patlatılır, birileri de Hekimbaşı çöplüğünün patlaması gibi patlar ve o yolsuzluk, adaletsizlik, işret dosya ve kasetlerinin enkazı altında kalır. Bu dünyada hesabı görülmeden kapanan dosyaların kapanmamak üzere açılacağı bir gün var. O gün kendilerine kaçacak, sığınacak bir yer de bulamayacaklar.
Birbirimize karşı kazanacak bir zaferimiz yok. Birlikte kazanacak tek bir zaferimiz var. Türk Kürt-Kavgası yetmedi, şimdi bir de Cumhur-Millet kavgası mı? Bu da yetmez, herkes kendi içinde kavgalı, hatta ailelerin içine kadar sirayet etti bu çatışma. Yazıktır, günahtır, bu durum siyasi bir intihardır.
10 Emir kriterlerine geri dönün. Hılf'ul Fudul ilkelerine yönelin. Oy verirken buna dikkat edin. Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana zalime karşı durun. Zalim, haksızlık yapan ananız-babanız, kardeşleriniz, ortaklarınız, çocuklarınız ya da hemşehriniz de, partiniz de olsa, haklı olan düşmanınız da olsa. Bu ilkeye iman etmiyorsanız kendinize yeni bir din arayın, İslam’ın ve Müslümanların yakasından düşün.
Birileri kendi bir itirafta da bulunsa ya da karşısındaki hakkında bir iftira ya da beyanda da olsa, açık delillerle gelmiyorsa, hemen inanmayın. Delillerini sunuyorsa, o günahkar, suçlu da olsa kabul edin. Zaman, mekan, kişi, olay belirterek, her ne sebeble olursa olsun, birilerinin şahsı ya da örgütü hakkında bir iddiada bulunuyorsa, adil şahidler olarak olayı soruşturun, iftira ise iftira edeni cezalandırın, doğru ise muhatabını cezalandırın.
Eğer bunu böyle yapmazsanız, polis de olsanız, istihbaratçı da olsanız, siyasetçi, bürokrat, adli tabib, bilir kişi de olsanız, Hakim de olsanız, savcı da olsanız, gazeteci de olsanız dilsiz şeytansınız. “Şöyle olmazsa böyle olur”, “bu gider ya da bu gelirse şöyle olur” diyenlerin çoğu toplum mühendisliğine soyunuyorlar. Birileri nasıl “Tanrıyı kıyamete zorluyorlar”sa bunlar da “Tanrıyı iktidara zorluyorlar”
Hani size hayır gibi gelen şeylerde şer, şer gibi gelen şeylere hayır olabilirdi? Birileri muhkemleri bırakıp, müteşabihlerin arkasına mı saklanıyor yoksa? Hani, “şöyle olmasaydı böyle olmazdı” demek Şeytandandı. Oysa ”Hak olan şudur“ diye, vahye, risaletin rehberliğine yönelmemiz gerekiyordu.
Oy kullanırken, bu kriterleri gözardı ederek oyunuzu kullanırsanız, zalimleri yakacak ateş size de dokunacaktır. Onun için adil şahidler olun, cahillik etmeyin, zalimlerden olmayın. OYunuzu kullanırken, oynanmakta olan OYUN’a dikkat edin. Aklımızı kiraya vermeyelim. Adil şahidler olalım. Bir kavme olan düşmanlığınız bile, sizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmesin. Onları güzel söz ve hikmetle Hakk'a çağıralım. Unutmayın, Firavun sarayında MUSA’lar, HARUN’lar, ASİYE’ler, HAACER’ler var (Hepsine selam olsun) ve Peygamber evinde, Peygamberin davetine icabet etmeyerek gemiye binmeyenler de var! İBRAHİM’e, YAKUB’a, LUT’a, NUH’a salat ve selam olsun.
Ya Rab! Bize Hakk'ı Hak, batılı batıl göster, HAK’da toplanmamızı sağla.
Bizi nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil.
Dikkat edelim, Şeytan bizi Allah (cc) ile aldatmasın.