Abdurrahman Dilipak:Nadir  elementler ve altın üzerine

Abdurrahman Dilipak:Nadir elementler ve altın üzerine

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazısını iktibas ediyoruz

Abdurrahman Dilipak:Nadir elementler ve altın üzerine/Habervakti.com

Mayıs ayında Trump Türkiye’ye gelecekse, masadaki en önemli konuların başında bu konu olacaktır. Trump Eskişehir bölgesindeki Nadir Elementler havzasının işletme yetkisini istiyor. ABD Çin’i Doğu Türkistan üzerinden köşeye sıkıştırmaya çalışırken, Türkiye’den kendi üretimi için ihtiyaç duyduğu elementleri Türkiye’den temin etmek istiyor. Bu arada Altın’ın bu senaryoda özel bir yeri var. Sadece nadir elementlerden değil, NanoChip gibi, yeni yüksek teknolojideki yapı olarak değişim ve dönüşümünden de söz etmek istiyorum. Arkadan gelenler, kendilerine ulaşamasınlar, kendilerine engel ve rakip olmasınlar diğer, geçtikleri yerleri adeta mayınlıyorlar.

Altın, yarı iletken üretiminde uzun süredir tercih edilen bir malzeme.. Temel sebeb, mükemmel elektrik iletkenliği, korozyona karşı direnci ve özellikle tel bağlama (wire bonding) ile kaplama uygulamalarında sağladığı güvenilirliktir. Ancak, altın fiyatlarının yüksek olması, endüstriyi performans kaybı olmadan maliyeti düşürecek alternatifler aramaya yöneltmiştir.

Son yıllarda, bunun için yeni iletken malzemeler ve teknolojiler konusunda kayda değer ilerlemeler sağlanmış ve bu durum, ilgili patent sayılarındaki artışla da kendini göstermektedir. Mesela, gümüş, bakır, nikel ve hatta platin gibi metallerle formüle edilen, partikülsüz iletken mürekkepler geliştirilmiştir. Bu mürekkepler, altına kıyasla daha düşük maliyetle benzer elektriksel özellikler sunmakta ve yarı iletken paketleme ile bağlantı elemanları gibi altın gerektiren uygulamalarda kullanılabilmektedir. Ayrıca, metal-organik öncüllerden oluşan ve temiz bir şekilde ayrışarak yüksek iletkenlik sağlayan mürekkepler hem maliyet avantajı sağlamakta hem de altın madenciliğinin çevresel etkilerini azaltarak daha sürdürülebilir bir üretim sürecine katkıda bulunmaktadır. Bakır alaşımlı “wire bonding” bağlantılar, Grafen ve silisyum karbür gibi alternatif malzemelere odaklanmaktadır. Bu gelişmeler, altın bağımlılığını büyük ölçüde azaltma potansiyeline sahiptir. Önümüzdeki bir, iki yıl içinde, yarı iletken üretiminde altın ihtiyacının ciddi ölçüde azalması beklenmektedir. Bu değişim, yalnızca maliyet faktörlerinden değil, aynı zamanda alternatif malzemelerin performansını artıran teknolojik yeniliklerden de kaynaklanacaktır.

Son Patent Trendleri’ne bakacak olursak, son yıllarda, yarı iletken üretiminde altın kullanımını azaltan patentler genellikle şu alanlara odaklanmıştır: Bakır ve Gümüş Temelli İletkenler: Bakır, altın kadar korozyona dayanıklı olmasa da, maliyet avantajı nedeniyle tel bağlama ve Interconnect uygulamalarında giderek daha fazla kullanılmaktadır. Gümüş bazlı iletken mürekkepler ise yüksek iletkenlik ve düşük maliyetle dikkat çekmektedir. Partikülsüz İletken Mürekkepler: Altın yerine metal-organik öncüllerden oluşan mürekkepler, temiz ayrışma ve yüksek iletkenlik sağlayarak patent başvurularında öne çıkmaktadır. Grafen ve Karbon Bazlı Malzemeler: Grafen, iletkenlik ve esneklik avantajlarıyla altın kullanımını azaltma potansiyeli taşımaktadır.

Hibrit Teknolojiler örneğinde, Silisyum Karbür (SiC) ve Galyum Nitrür (GaN) gibi malzemeler, yüksek performanslı uygulamalarda altın bağımlılığını azaltacaktır.. Bu konuda öne çıkan Firmalar kim diye bakacak olursak, şunları görüyoruz: TSMC (Taiwan Semiconductor Manufacturing Company): Dünyanın en büyük yarı iletken üreticisi olan TSMC, üretim süreçlerinde maliyet düşürme ve malzeme optimizasyonu üzerine yoğunlaşmıştır. Bakır temelli interconnect teknolojilerinde patentleri bulunmaktadır ve altın kullanımını azaltan yenilikçi süreçler geliştirmektedir. 3nm ve sonraki ürünlerde altın yerine yeni patentlenen ürünleri kullanacağı açıktır. Samsung Electronics: Güney Kore merkezli Samsung, yarı iletken üretiminde alternatif iletkenler (örneğin, bakır ve gümüş) ve Grafen gibi malzemeler üzerine patentler almıştır. Özellikle 3nm ve 5nm üretim teknolojilerinde altın kullanımını minimuma indirme çalışmalarıyla bilinir. Intel: ABD merkezli Intel, altın yerine bakır ve diğer düşük maliyetli iletkenlerin kullanımını optimize eden teknolojiler geliştirmektedir. Son patentlerinden bazıları, interconnect ve paketleme süreçlerinde yeniliklere odaklanmıştır. Applied Materials: Yarı iletken üretim ekipmanları sağlayan bu firma, altın kullanımını azaltan yeni kaplama ve mürekkep teknolojileri üzerine patentler almıştır. Partikülsüz iletken mürekkepler bu alanda öne çıkmaktadır. Nippon Electric Glass (NEG) ve diğer Japon Merkezli Firmalar: Japonya, yarı iletken malzemelerinde yenilikçi çözümlerle tanınır ve altın yerine alternatif iletkenler geliştiren patentler bu bölgeden sıkça gelmektedir. TSMC, Samsung, Intel ve Applied Materials gibi küresel oyuncuların bu alanda lider olduğu söylenebilir.

Altın kullanım alanlarının yaklaşık %’lik dağılımına bakacak olursak, Altın kullanım alanlarının yıllık dağılımı, küresel talebe ve ekonomik koşullara bağlı olarak değişebilir. 2023 ve 2024 verilerine göre Dünya Altın Konseyi’nin raporlarından derlenen genel bir dağılım şu şekildedir: Takı (Kuyumculuk): ~%40-50 (Altın talebinin büyük kısmı mücevher yapımına yöneliktir). Yatırım (Külçe ve Madeni Para): ~%30-40 (Fiziksel altın olarak bireysel ve kurumsal yatırımlar). Endüstriyel Kullanım (Yarı İletkenler Dahil): ~%7-10 (Elektronik cihazlarda, özellikle yarı iletken sistemlerde altın kullanımı bu oran içindedir). Merkez Bankaları Rezervleri: ~%5-10 (Ülkelerin altın stokları için ayrılan kısım). Dünya genelindeki bu kullanım ülkelere göre düzenlendiğinde ise Çin ve ABD‘de teknolojik ürünlerde altın kullanım oranları yıllık dağılımın %40 civarındadır.

30 Adet Cep telefonu üretimi yaklaşık 1 gr altın tükettiği düşünüldüğünde yılda yaklaşık 1.2 milyar telefon üretilmektedir, bu da sadece 40 ton altının cep telefonlarında kullanıldığı anlamına gelir. Bilgisayarlar, Tv, ekran kartları, RF projeleri, WiFi, Röle’ler, akıllı araba, ev, şehir projeleri, IOT ve kablosuz haberleşme ürünlerinde ise altın kullanımı çok daha fazladır. Büyük yarı iletken firmalarının son 2 yılda aldığı patenler 2026 ve sonrasında altın yerine patenlerini aldıklarını yeni ürünleri kullanacağını göstermektedir.

Nufus azalıyor. Evlilik de azalıyor, evliliklerde altın takı kullanımında altın kullanımı da azalıyor. En azından altın kaplama ya da daha düşük ayar altınlar kullanılıyor. Bir de artık, Frekans yöntemi ile atomik sürtünmelerle maddeyi dönüştürmek de mümkün oluyor. Mesela Alüminyum’la Volfram Atomik ölçekte sentezlediğinizde Alüminyum hafifliğinde, Volfram sertliğinde bir malzeme üretebiliyorsunuz. Yakında nadir elementler konusunda da yeni buluşlar gündeme gelecektir. Hele insan sayısını 500 milyona indireceklerse, bunların hiç biri ne gerek kalmayacak.

Kripto para konusu, eğer tek merkezden tek para sistemine geçilecekse zaten bir çok şeyin değişmesi gerekecek. Dünya tek merkezden yapay zeka ve yapay bilinçle yönetilecekse, Trans Humanizm ile insanla birlikte din, ahlak da yeniden yapılandırılacaksa, mülkiyetin de olmadığı, insanımsı robotların insanın yerini aldığı bir dünyada bunları yazıp-konuşmanın da bir anlamı kalmıyor. bir dünyada

Mevcut toprak yerüstü Altın Stoku, yani Dünya genelinde şimdiye kadar çıkarılmış toplam altın miktarı yaklaşık 208.000 ton'dur. Bu altının büyük kısmı takı, yatırım (altın külçeleri ve madeni paralar), merkez bankası rezervleri ve endüstriyel kullanımdadır.

Dünya genelinde yıllık ortalama altın üretimi: 3.000 - 3.500 ton arasıdır. En büyük üretici ülkeler: Çin (~370ton/yıl),Rusya (~310ton/yıl),Avustralya (~300ton/yıl),Kanada, ABD, GüneyAfrika takibeden ülkeler arasında. Dünya Altın Rezervi yeraltında tahmini mevcut rezerv: 52.000 - 55.000 ton civarındadır. Bu miktar mevcut üretim seviyeleriyle yaklaşık 15-20 yıl daha üretime devam edilebileceği anlamına gelmektedir. En büyük rezerv sahibi ülkeler: Avusturalya, Rusya, ABD, Kanada ve Endonezya’dır. Yıllık endüstriyel ve ticari Altın tüketimi’ne gelince, Altının tüketimi genelde 3 ana kategoriye ayrılır: Takı sektörü:~2.100 ton (%50-55), Yatırım: (ETF, külçe/paralar)~1.000 ton (%25-30), Endüstriyel kullanım (elektronik, dişçilik, tıp vs.):~350+ton (%10-12), Merkez Bankası alımları:~350+ton(%10), Endüstriyel tüketim:~350 ton/yıl (%10). Özetle: Yerüstü Altın Stoğu:~208.000 ton, Yıllık Üretim:~3.000-3.500 ton, Yeraltı Rezerv:~52.000-55.000 ton. Yerüstü stok, yeraltı rezervin 4 katıdır. Yıllık üretim yeraltı rezervin %15’idir. Endüstriyel tüketim, yıllık üretimin %10’u kadardır. Yıllık altın üretimimiz yıllık 30-40 ton olup, bu üretim dünya üretiminin %1’i seviyesindedir. Altın rezervimize gelince Türkiye'deki tespit edilmiş altın rezervi, dünya genelindeki toplam rezervin yaklaşık %16'sını oluşturmaktadır. Ülkemiz yılda 202 ton altın tüketmektedir. Bu da dünya tüketiminin %5’ine denk gelmektedir. Türkiye’nin altın ithalatı 30.2 Milyar dolar, ihracatı 6,5 milyar dolayında. Türkiye’nin Merkez Bankası altın rezervi 615 tondur. Bu durumda Altın konusunda yeni bir durum sözkonusu. Eğer yeni para sistemi hayata geçirilirse 1000 ton oradan, nüfus, azalması, evlenmenin azalması ve takı kullanımın azalması ile 2.100 ton altının önümüzdeki birkaç yıl içinde yarıyarıya azalması, endüstriyel altın tüketimin 300 ton cıvarında gerilemesi, altında endeksli rezerv ve teminat olarak kullanılan Merkez Bankası rezervlerinden 350 tonluk talebin boşalması ile aslında 3000 tona yakın altın talebinin azalması ile önümüzdeki yıllarda altın fiyatlarında çok ciddi düşüşler yaşanabilir.

Kıyamet alametlerinden biri de, falan yerde bir kasa altın var denilse bile, büyük afetten sonra kimsenin gidip o altınlara bakmayacağı ile ilgilidir. Altın’ı trajik sonun beklediğine ilişkin bir takım kaygıları, yine zamanından önce sizinle paylaşmış oldum. Altın konusunda küçük bir bilgi notu daha: Altın fiyatları dolara göre belirleniyor. Çünkü dolar rezerv para. ABD altın almak isterse kağıt vererek altın alabilir. Hatta bir Amerikalı kendi doları ile belirlenen, duruma göre daha düşük fiyattan altın alırken, ben TL ile altın alırken, eğer dolar daha fazla değer kazanmışsa ben daha çok bedel ödemem gerekir. Bu bir oyun aslında. Ve dünya ile böyle oynuyorlar.

Öte yandan, Trump Türkiye’deki nadir elementler konusuna fena taktı. Grenland ve Ukrayna’yı da nadir elementler için istiyordu. Nadir elementler konusunda, hem rezerv ve hem de çeşitlilik açısından Türkiye Çin’den sonra 2. sırada. 1950’lerin başında Boraksa İngilizler çökmüştü, şimdi de Türkiye’yi ekonomik krize sokup, siyasi baskı ile ABD nadir elementlere çökmeye çalışıyor. “Dostumuz”da “edeb, ahlak, hukuk, din, vijdan” yok. Dünyanın en zengin ülkesinde yoksul bir halkız, akılsızlar ve ahlaksızlar başımızın belası. Sonuçta Allah (cc) cahil ve zalim bir topluluğa yardım da etmiyor, hidayet de nasib etmiyor. Birbirimizle uğraşıp duruyoruz. Allah da üstümüze pislik yağdırıyor, işlerimizi sarp dağlara sardırıyor. Bu arada şu iklim yasası başımızın belası. Bu açıdan Maden rafinerisi, yüksek enerji yanında karbon salını konusunda ciddi bir risk ve maliyet oluşturuyor. Bu konuda alternatif yok değil ama, bu buluşları sisteme entegre etmenin yollarını da bir sistem kapatıyor. Yeni gelecek olan Karbon vergisi ile, korkarım Erzincan altın madeni skandalında olduğu gibi hem sömürülecek, hem de cevheri onlar alacak, çöpü bize kalacak. Çünkü bu işler hep böyle olunca, sütten ağzımız yandığı için yoğurdu üfleyerek içiyoruz. Öte yandan yerli ve milli savuna sanayimiz de, ABD’den acil ihtiyacımız olan malzemeler ve kombinasyonları alamadığımız için üretimimiz durma noktasına geldi. Bu arada son 3 yılda 17 Milyar savunma sanayi ihracatımız olmuş, bugün üretimi sürdürebilmemiz için ABD’den 20 Milyar dolarlık alım yapmamız gerekiyormuş. Peki biz bu yerli ve milli projede nerede yanlış yaptık da bu durum başımıza geldi. Neyse. İşte sonuçta durum bu. Daha fazlasını ne siz sorun, ne ben söyleyeyim. Selam ve dua ile.