Ahmet Taşgetiren
Aday Kılıçdaroğlu ise...
CHP lideri Kılıçdaroğlu, iki cumhurbaşkanlığı seçiminde kendisi aday olmadı. Birisinde MHP ile birlikte muhafazakâr niteliklerini dikkate alarak Ekmeleddin İhsanoğlu’nu aday gösterdi, ikincisinde de CHP içinden Muharrem İnce’yi… İkisinde de seçim kaybedildi. CHP oyları yetmedi, CHP-MHP oyları da yetmedi.
Önümüzdeki seçim için ittifaklar çok daha hayati hale geldi. Ak Parti bile, halen birinci parti olmasına rağmen ittifaka ihtiyaç duyuyor ve MHP ve BBP ile ittifak yapıyor.
Karşı ittifakın omurgasını Kılıçdaroğlu liderliğindeki CHP’nin oluşturduğu açık. Ancak CHP sol oyları temsil ediyor ise, sol oylar seçim kazanmaya yetmediği için Kılıçdaroğlu sağ diye genelleştirilebilecek olan milliyetçi - muhafazakâr alanla iletişime geçti. Bunun için de “Helalleşme” gibi sağ için tanıdık bir anahtarı devreye soktu. “Helalleşme” CHP’nin sağ cenahın hafızasını etkileyen günahlarının unutturulması amacını taşımaktaydı.
Millet İttifakı bu zeminde oluştu. İyi Parti kuruluş safhasında MHP’nin gadrine maruz kalmış, Kılıçdaroğlu’nun jestine mazhar olmuştu. Millet İttifakı’nda yer alması bir bakıma “vefa” gereğiydi.
Ancak bu ittifaka asıl “farklılık” kazandıracak boyut, muhafazakâr temsil idi. Davutoğlu, Babacan, Karamollaoğlu iktidara yönelik muhafazakâr muhalefetin temsilcisi olarak İttifak’la ilişki içine girdiler. Gültekin Uysal da Demokrat Parti mirasından bir damarın yansımasıydı.
Yaptıkları toplantılar sebebiyle “6’lı masa” diye de ünlenen bu yapının, gelinen noktada en zor sorununun “Ortak aday” olduğu açık. Liderlerin açıklamalarına bakılırsa buluşmalarında o konuyu asla konuşmuyorlar. Yine açıklamalara göre seçim tarihi açıklanıncaya kadar da ortak aday açıklanmayacak.
Ancak şu anki fotoğrafta Kılıçdaroğlu’nun adaylığa hazırlandığı izlenimi öne çıkıyor. CHP cenahından bunun gerekçeleri de sıralanıyor: Bir kere İttifak’ın en büyük paydaşı CHP, dolayısıyla ortak aday CHP’li veya CHP’ye yakın birisi olsun, Kılıçdaroğlu da 6’lı yapıyı oluşturan ana aktör olarak buna en layık kişi, gibi…
Bu noktadan sonra sıra, 6’lı yapının özellikle muhafazakâr kanadının Kılıçdaroğlu’nun adaylığı konusunda ne düşündüğüne geliyor.
Onların bir zorluğu var. Kılıçdaroğlu’nun adaylığına karşı çıksalar ittifak için problem, kabul etseler başka bir problem.
Başka problem şu: Davutoğlu, Babacan ve Karamollaoğlu, alanda, “CHP’yi iktidara getirmek”, “Tayyip Erdoğan’ı Kılıçdaroğlu’na feda etmek” gibi söylemlerle boğuşuyorlar.
Herhangi bir ortamda iktidara yönelik en inanılır eleştiriler dile getirildiğinde karşıt soru şu oluyor: “Peki ama Tayyip giderse yerlerine kim gelecek?”
Ben söz konusu liderlerin buna cesaretle “Kılıçdaroğlu gelecek” gibi bir cevap verebildikleri kanaatinde değilim. Bu soruya “Ortak aday henüz belli değil” diye bir cevap vermek de, açıklanmasında zorlanılan bir isim varmış gibi bir kanaate yol açıyor.
Kılıçdaroğlu’nun aday olması durumunda da “Helalleşme” mottosu, toplumsal barış hamlesi niteliğini gölgeleyip, siyasi bir hamleye dönüşüyor.
Liderlerin şu ana kadarki temasları açısından Kılıçdaroğlu ile ilgili izlenimleri oldukça olumlu. Ancak en azından muhafazakâr zeminde “en tartışmalı Tayyip Erdoğan profili” bakımından bile Kılıçdaroğlu ya da CHP’li bir başkan tercihe şayan bulunmuyor. Ben şahsen bunun liderleri zor bir pozisyona düşürdüğü izlenimi ediniyorum.
Alan gözlemleri, söz konusu liderleri zorlayan diğer konunun, HDP ile ilişki olduğunu ortaya koyuyor. İktidarın en tepeden yürüttüğü “Masanın 7’inci ayağı” propagandaları karşılık buluyor. Kitleler, Ak Parti’nin hem HDP- Kandil ve İmralı ile ilişki halinde gerçekleştirdiği çözüm sürecini, hem de yerel seçimlerde Öcalanları devreye sokmayı, Erdoğan yanında durma adına görmezden gelmeyi tercih ediyor.
Liderlere, saha gezilerinde bu konuların kurgulanmış biçimde provokatif amaçla sorulduğu gözleniyor. O ortamlardaki tartışmaların çoğaltılarak sosyal medyada paylaşılması propagandanın etkinliğini artırıyor.
Bu arada kimi kamuoyu yoklamalarına bakıp birilerinin “kim olursa kazanır?” havasına girdiği, dolayısıyla sağı - solu - muhafazakarı - vesaireyi hesaba katmadan 60’a 40, ya da 65’e 35 denklemleri kurduğu da gözleniyor. “İstanbul’da ne oldu?” soruları soruluyor.
Acaba öyle mi? Neden Ak Parti’den yeni partilere yoğun akış olmuyor? Neden ortaya tavaif-i mülûk cinsinden bir görüntü çıkıyor?
Herkes çantada keklik işini bir kere daha düşünse iyi olur. “CHP karşıtlığı”ndan yola çıkan İktidar da, “iktidardan bıkmışlık”tan yola çıkan muhalefet de…
FAİZDE 100 PUAN İNDİRİM!
TC Merkez Bankası bir kere daha tüm ekonomi dünyasını ters köşe yapmayı başardı. Belli ki ekonomistler yok, ekonomist var. Belki de Temel’in dediği gibi tüm dünya otoyolda ters yola girmiş durumda. Ne çare ki Temel de o yolda seyrediyor. Bakalım bu gidişin sonu nereye varacak?