Adnan Arur'un Adamı Harmuş'dan İtiraflar
Antalyada düzenlenen konferansa katılan muhaliflerin çoğunun kendisini telefonla aradığını anlatan el-Harmuş...
Türkiye, Suriye'de muhaliflere katılan ve Türkiye'ye sığınan Yarbay Hüseyin Harmuş'un Suriye'ye iade edildiğine ilişkin iddiaları yalanlarken, İngiliz Guardian gazetesi, Kürtlere dayanarak Türkiye'nin, Albay Hüseyin el-Harmuş'u, dokuz PKK üyesi karşılığında Suriye'ye verdiğini öne sürerek, Suriyeli muhaliflerin ev sahipleri tarafından "ihanete uğradıkları"nı iddia ettiklerini belirtti.
Guardian gazetesi, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esat karşıtı isyanlara katılan ilk üst düzey Ordu yetkilisi Yarbay el-Harmuş'un, Türkiye'den iki hafta önce ortadan kaybolduktan sonra rejim güçleri tarafından tutuklandığını ve muhaliflerin anlaşmanın bir parçası olarak ev sahipleri tarafından "ihanete uğradıkları"nı iddia ettiklerini yazdı.
Al-Harmuş'un, "itirafının" Perşembe gecesi yayınlandığının belirtildiği habere göre, Avaaz insan hakları örgütünden Wissam Tarif, Türk yetkililerin Harmuş'u Türkiye'de terörist örgütü olarak ilan edilen dokuz PKK üyesi ile takas ettiğini ve bu bilgiyi Kürtlerin söylediğini iddia etti.
TC. Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada ise, Türkiye'nin, hiçbir Suriye vatandaşını Suriye'ye veya bir başka ülkeye geri göndermesinin, iade etmesinin söz konusu olmadığı belirtilerek, "Bu iddiaların esas olarak kendi içindeki meseleler karşısında Suriye kaynaklı dezenformasyon faaliyetlerinin parçası olduğu gözlenmektedir" ifadelerine yer verildi.
DEVLET TELEVZİYONU'NDA YAYINLANAN İTİRAFLAR
Hüseyin el-Harmuş, Suriye televizyonunda dün yayınlanan itiraflarına; 1990 yılında Liseden mezun olarak Halep Mühendislik Fakültesinde eğitim görmeye başladığını anlatmakla başladı.
Mühendislik fakültesinde eğitim görmeye başladıktan iki ay sonra askeri akademiye başvurarak başvurusunun kabul dile getiren el-Harmuş; ondan sonra Esat Askeri Mühendislik Akademisinde bir yıl Rusça dil eğitimi aldığını ardından da eğitimini Rusya'da sürdürdüğünü ifade etti.
2009 yılı başlarında yarbay rütbesine terfi edildiğini ve bununla ilgili bir güvenlik eğitimine tabi tutulduğunu belirten el-Harmuş; 9 Haziran 2011 tarihinde ordudan bölündüğünü ilan ettiğini aktardı.
Orduda görev yaptığı süre içerisinde iki kere ceza aldığını belirten el-Harmuş; sokakta gördüğü kan ve ölülerden sonra ordudan kaçtığını ve sivillere ateş ederek katledenlerin silahlı çeteler olduğunu beyan etti.
Orduda görev yaptığı süre içerisinde hiçbir şekilde sivillere ateş etme emri almadığını ve herhangi bir yetkilinin başka askerlere böyle bir emir verdiğine tanık olmadığını vurgulayan el-Harmuş; ordudan kaçtıktan sonra ülke dışında bulunan muhalif kişilerin onu defalarca telefonla aradıklarını belirterek iki ya da üç ay sonra kendisini arayan muhaliflerin hepsinin farklı hedefleri olduğunu keşfettiğini aktardı.
Kendisini arayan muhaliflerin silah, para ve lojistik yardım gibi vaatlerde bulunduğunu ancak pratikte bunlardan hiçbir şey görmediğini beyan eden el-Harmuş; yapılan plan çerçevesinde gönderilen silahları sivilleri korumada kullanmayı düşündüklerini belirterek vaat edilen silahların hiçbir şekilde temin edilmediğini ifade etti.
Hiçbir asker ya da güvenlik görevlisine ateş etmediğini vurgulayan el-Harmuş daha önce yaptığı bir açıklamada askerlerin kendisini öldürmesi halinde bile onlara kesinlikle ateş etmeyeceğini belirttiğinin altını çizdi.
Yapılan planlarda yanında kaç kişi bulunduğun sorusuna cevaben el-Harmuş; söylemlerde birçok asker, koruma ve grubun bulunduğu geçtiğini ancak pratikte durumun böyle olmadığını bütün bunların Cisreşşuğur'da bulunan vatandaşları Türkiye sınırına göçmelerini teşvik etmek için uydurduklarını dile getirdi.
Kendisini ilk arayan muhaliflerin Müslüman Kardeşler olduğuna işaret eden el-Harmuş; kendisini bütün arayanların Ebu Halit gibi takma isimler kullandığını söyleyerek kampa gittiğinde Züheyr Saddik, Muhammed Rehhal ve Abdülhalim Haddam tarafından karşılandığını kaydetti.
Antalya'da düzenlenen konferansa katılan muhaliflerin çoğunun kendisini telefonla aradığını anlatan el-Harmuş; Müslüman Kardeşler'in kendisine ne yapmak istediğini sorduklarını kendisinin de önce kendilerinin planlarını sunması gerektiğini sonra da kendisinin ne yapacağına karar vereceği yönünde cevap verdiğini aktardı.
Müslüman kardeşlerin kendisine aynı soruyu birkaç kere sorduğunu belirten el-Harmuş; kendisinin de her zaman aynı cevabı verdiğini ve duymak istedikleri cevabı vermediğini tam aksine kendilerinin planlarını duymak isteğinde ısrar ettiğini söyledi.
Kendisini arayan bütün muhaliflere aynı şekilde ne planları olduğunu sorduğunu ifade eden el-Harmuş; kendisine gelen bütün plan ve önerileri karşılaştırarak en uygun olanını seçmeyi amaçladığını ve gelen öneriler arasında Suriye-Türkiye sınırında Türkiye hükümeti aracılığıyla tampon bölge kurma önerisi bulunduğunu aktardı.
Silah ve para yardımıyla ilgili olarak da el-Harmuş; kendisini arayan bütün muhaliflerin istisnasız olarak kurtuluş uğruna bu tür yardımlarda bulunacaklarını vaat ettiklerini ancak pratikte hiçbir şey görmediğini beyan ederek kendisini arayan şahsiyetler arasında Halit el-Halef ve Abdullah el-Mulhim gibi birçok isim bulunduğunu açıkladı.
Kendisine yapılan bütün para tekliflerinin karşılığında belirli açıklamalar yapmasını ya da kendisini satın almaya çalıştığını belirten el-Harmuş; Müslüman Kardeşler'den Riyad el-Şekfa'nın da kendisini aradığını ibraz etti.
Türkiye'ye ulaştıktan sonra kendisini arayanlar arasında Abdülhalim Haddam'ın da bulunduğunu söyleyen el-Harmuş; Haddam'ın de kendisine şahsi olarak ne yapmak istediğini sorduğunu ve kendisinin bu soru karşısında ne planları olduğunu sorduğunu dile getirerek bu tarz telefonların iki ya da iki buçuk ay boyunca geldiğini ve her telefon görüşmesinin aynı içerikte olduğunu ancak pratikte hiçbir şey olmadığını aktardı.
Muhammed Abdurrehhal'ın da kendisini arayan muhalifler arasında yer aldığını belirten el-Harmuş;Abdurrehhal'ın kendisine var olan durumları sorduğunu ve bilgi aldığını bunun dışında söz konusu kişiyle herhangi bir diyalogunun bulunmadığını dile getirdi.
Özgür Subaylar Hareketi adına bir numuralı beyanı yayınladıktan sonra Rıfat el-Esad'ın Büro Müdürünün kendisini aramasından dile getiren el-Harmuş; bu görüşmede hareketin talep edeceği her türlü para yardımının sağlanacağını vaat ettiklerini söyledi.
Homs ilinde Babdureyb grubu başkanı Ebu Muhammed, Babamro ve Babsibaa grupları başkanı Ebu Yusuf'u arayarak gruplarda kaç kişi bulunduğunu öğrenmeye çalıştığını anlatan el-Harmuş; bunu vaatlerin gerçekleştirilmesi halinde ne kadar silah ve malzeme yollayacaklarını saptamak için sorduklarını belirtti.
Kendisinin ülkeye kaçak yollardan silah geçirilmesi çalışmalarından sorumlu olduğunu belirten el-Harmuş; İbrahim Ğelyon'un kendisini iki kere aradığını bunun dışında Haddam, Rıfat el-Esad, Muhammed Rehhal ve Müslüman Kardeşlerin kendisini defalarca aradığını beyan etti.
Bunun dışında Şeyh Adnan Arur'un da kendisini aradığını belirten el-Harmuş; Arur'un kendisine hazırlanan proje ve nasıl uygulanacağı hakkında sorular sorduğunu söyleyerek Arur'un kendisine ordu ve ordudan bölünmesiyle ilgili ve daha birçok konuda sorular sorduğunu dile getirdi.
Türkiye'ye ulaşır ulaşmaz kendisini arayan ilk kişinin Züheyr el-Saddik olduğunu açıklayan el-Harmuş; el-Saddik'in birçok destek vaadinde bulunduğunu ancak bütün bu vaatlerin lafta kaldığını ve hiçbir şeklide pratiğe geçmediğini aktardı.
Türkiye'den silah temin edilmesi ve Suriye'ye kaçak yollardan geçirilmesiyle ilgili olarak da el-Harmuş; temin edilen silahların her sınır bölgesinde bulunan silah tüccarları aracılığıyla ülkeye geçirildiğini belirterek bu tüccarlar aracılığıyla silahla birlikte para ve daha birçok şeyin ülkeye geçirildiğini kaydetti.
Cisreşşuğur'a bağlı Bedama bölgesinde ilk defa görüntülendiğini belirten el-Harmuş; Ramazan ayının 15'inden itibaren ülkeye dönmeyi düşündüğünü ve ülkeden çıktığı ilk andan itibaren ticari olarak kullanıldığını fark etmesinin yanı sıra verilen vaatlerin hiçbirinin gerçekleştirilmemesi karşısında şaşkına döndüğünü sözlerine ekledi.