Afganistan Dünya Politikalarının Merkezinde
Afganistan'ı bu kadar değerli kılan şey nedir? Milli gazeteden Oya Akgönenç'in yazısı...
Politik Gelişimler:
Sene 2001 ve TBMM’de heyecanlı bir gündem vardı. Amerika’nın 11 Eylül saldırısından sonra Afganistan’a yaptığı askeri operasyon tüm hızıyla sürüyor ve ABD eski ortağı ve müttefiki, NATO üyesi Türkiye’den de askeri yardım istiyordu. O zaman ki koalisyon hükümeti de “Yabancı ülkeye asker gönderme” konusunu meclise getirmiş, mecliste müthiş tartışmalar olmuştu. Belki de bu yılın en heyecanlı oturumlardan birisi idi.
Saadet Partisi söz sırası kendisine geldiğinde bütün gücü ile bu yurtdışı operasyonuna karşı çıktı. Türk askerinin yok yere tehlikeye atılmasını istemiyordu. Gerekçeleri esaslı temellere oturtulmuştu:
* ABD istedi diye hemen Türk askerini böylesine uzak ve tehlikeli yörelere göndermek doğru muy du?
* Türkiye’yi doğrudan tehdit eden bir tehlike söz konusu değildi.
* Afganistan’da yardım edilecek Raşid Dostum, aslında yıllarca TC hükümetince korunan ve maaş alan bir kişi idi, ama Afganistan içinde bir azınlığın lideriydi. Ayrıca, gaddarlığı ile tanınan güvenilmez bir politikacı idi.
* Türkiye, uluslararası mesuliyetlerden hiçbir zaman kaçmamıştı, ama bu Afgan savaşı, Türkiye’nin savaşı değildi. Afganistan’ın işgali ve oradaki askeri operasyonun, tam olarak neden başladığı ve devam ettiği, hâlâ Birleşmiş Milletler (BM)’de bile tartışılmaktaydı.
ABD’nin, Afganistan’a saldırısı ve Diplomatik Süreç:
ABD, 11 Eylül operasyonunun El-Kaide ve Usema bin Ladin tarafından yapıldığına inanmaktadır.
a) Bu eylemi gerçekleştiren beyin takımının da, Afganistan’da Tora-Bora dağlarındaki mağaralarda saklandığını düşünmektedirler.
b) Bu sebeplerle Afganistan’ın tümüne büyük bir askeri operasyon başlatılmıştır.
c)ABD tüm müttefiklerinden savaşa katılmalarını istemiştir.
Saadet Partisi yukarıda şartları anlatılan çerçeve içerisinde, Türk askerinin böylesine muğlak bir ortamın içine atılmasını sakıncalı bulmuş ve itiraz etmiştir.
Tam 6 yıl sonra, 2008’de durum hâlâ aynı, hatta daha da tehlikeli bir hal almıştır. İşte bu ortamda ABD, tekrar Türk askerinin arttırılmasını ve ayrıca da ön cephede vuruşmasını talep etmektedir.
ABD’nin politik baskısı ile International Security Assistance Force, yani kısa adı ile (ISAF) olarak bilinen (Uluslararası Güvenlik Sağlayan Destek Güç) teşkilatı, 40 ülkeden askeri yardım sağlamıştır. Askeri operasyonun Kod adı da: Uzun Süreçli Barış Operasyonudur. Bu operasyon için, toplam 43,250 kişilik bir dış askeri güç Afganistan’a gelmiştir. Bunun, yaklaşık 16000 kadarı ABD’ye aittir.
Evet, 40 ülkeden yardım gelmiştir, ama gelenlerin sayı ve katılımına bakılınca ortaya başka bir tablo çıkmaktadır:
- Arnavutluk 140 kişi, Avusturalya 1070 kişi, Avusturya 3 kişi, Azerbaycan 50, Belçika 370, Bulgaristan 420, Kanada 2500, Hırvatistan 190, Çek Cumhuriyeti 135, Danimarka 780, Estonya 130, Finlandiya 105, Fransa 1515, Gürcistan 1, Almanya 3210, Yunanistan 150, Macaristan 230, İzlanda 10, İrlanda 7, İtalya 2880, Ürdün 90, Litvanya 100, Letonya 260, Lüksemburg 9, Hollanda 1650, Yeni Zelanda 115, Norveç 495, Polonya 1100, Portekiz 160, Romanya 535, Singapur 2, Slovak Cumhuriyeti 70, Slovenya 70, İspanya 740, İsveç 345, İsviçre 2, Makedonya 130, Türkiye 675, İngiltere 7800, ABD 15000 kişi olarak toplam 43,250 kişilik bir ordu oluşturmuşlardır.
- Merkez ve gerçek idare daima ABD’nin elinde olmuştur. Bu komuta altında yerel operasyon komutası zaman içinde değişik ülkelere verilmiştir. Bu idari görev 2 dönem de Türklerin olmuştur.
- Afganlar tarafından Türklere ve Türk askerine ve bayrağına karşı gösterilen saygı ve sevgi büyük bir ayrıcalık oluşturmuştur. Afganistan’ın güneyinde bulunan bazı İngiliz ve Avrupalı birlikler arabalarının üstüne Türk bayrağı asarak, kendilerini korumaya bile çalışmışlardır.
- BM kararlarına göre Barışın devamını sağlamak üzere buraya gönderilen güçlerin çoğu sembolik bir katılım olup, hem, “ABD’nin gönlünü hoş etmek” ve hem de “uluslararası camia ile birlikte hareket etmek” hedeflerini tatmin etmeye çalışmaktadır. Dikkat edileceği gibi onlardan daima, “ABD ve Koalisyon güçleri”ı şeklinde bahsedilmektedir.1
- Bugünkü duruma bakıldığında, 6. yılının sonunda Afganistan’da ne barış, ne de kalkınma mevcuttur.
Afganistan’daki son durum:
- Afyon ekimi tekrar artmış ve özellikle 2007’de rekor seviyeye ulaşmıştır.
- Askeri kontrolu ele geçirilmiş olan birçok bölge yavaş yavaş tekrar Taliban tarafından geri alınmıştır.
- ISAF askerlerinin kontrolü sadece başkent Kabil ve kuzeydeki bölgelerdedir.
- Şimdi ABD, bu işgal koalisyonu güçlerinin daha çok asker ve malzeme yollamalarını ve bizzat ön safta savaşa katılmalarını istemektedir.
- Buna karşılık, koalisyon güçleri buna karşı çıkarak, orada sadece “barışı korumak ve devam ettirmek için bulunduklarını, savaş için gelmediklerini” ifade ederek, çarpışmaya yanaşmamaktadırlar.
- Son hazırlanan askeri raporlarda oldukça menfi bir hava hakim olup ABD ve İngiliz generallerden bazıları “bu savaşın kazanılamayacağını” belirtmek cesaretini göstermektedirler.
- Tarihte de Afganlar, tüm olumsuz şartlara rağmen, 2 sefer büyük İngiltere imparatorluğuna ait orduları, 1 sefer de Rusları tam bir yenilgiye uğratarak, ülkelerinden çıkartmışlardır. Tarihi dikkatli okumakta ve hatırlamakta yarar vardır.
- Şu anda, işgalci ABD ve koalisyon güçlerinin durumu 2002’deki durumlarından daha geri bir seviyede bulunmaktadır.
- Afgan savaşçıları, birçok askeri otorite tarafından “dünyanın en sert ve çetin savaşçısı” tanımı ile anlatılmaktadır.
- Rusya ve Çin, Asya içindeki faaliyetlerini arttırmaya başlamış olup hem ekonomik, hem de askeri yönden 2002’ye nazaran çok daha iyi bir seviyede bulunmaktadırlar.
- Afganistan üstünde, üçlü (ABD-Rusya-Çin) bir etki ve kontrol mücadelesi yürütülmektedir. Yakında buna diğer güçlerin de katılması beklenebilir.
- İran’a saldırmayı planlayan ABD için, hemen onun dibinde (Afganistan’da) kazanılamayan bir savaşı yürütmek hiç de istenilen bir durum değildir. (Irak’ta da durum pek iç açıcı değildir.)
- Almanya başta olmak üzere birçok ülke ön safta çatışmalara katılmayı red etmiştir. Türkiye de buna olumsuz yanıt vermiş bulunmaktadır. Birçok ülke de zaten son derece az olan askerini çekmeye başlamıştır.
- Geriye kalanlar dikkat edilirse eski “sömürgeci güçler ve onların kolonileridir” aynen Çanakkale’de olduğu gibi kalabalık güçlerle yüklenip kendilerinin olmayan şeyleri ele geçirme gayreti içindedirler.
- Afganistan’ı da bu kadar değerli kılan:
(a) Asya’dan gelen tüm enerji hatlarının geçiş ve kesişme noktalarının odağı olması;
(b) Kendi içinde çok miktarda doğal gaz bulunması;
(c) Değerli pek çok madene sahip olması ve
(d) Askeri ve siyasi konumda çok stratejik bir noktada bulunmasıdır.
Türkiye, bu denge oyunu içinde tam nerede yer alacağını iyi bilmeli ve bu oyunu çok dikkatli oynamalıdır.
1 ISAF Regıonal Command and PRT locatıons. ISAF report. Current as of 06 Feb. 2008.