Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?

Abdurrahman Dilipak: Suriye nereye?

Habervakti.com yazarı Abdurrahman Dilipak'ın yazını iktibas ediyoruz

Herkes Suriye’de hemen bir şeyler bekliyor merak da ediyor da yapmaları gereken, yapılması gereken o kadar çok şey var ki. Bu zor günlerinde bizlerin hem gavli ve hem de fiili dua ile onların yanında olmamız gerek. Tabi bizim halk olarak, siyasilerin siyasi olarak yapmaları gereken birçok iş var.

Suriye’de ilk şey belki de, Adalet’in tesisidir. “Adalet mülkün temelidir”. Sonra da kararın infaz kabiliyeti. Yani, istihbarat, Asker ve Polis teşkilatının kurulması.

Merkezi hükümet, geçici bir şekilde, örgütlenebilir. Bir milli Güvenlik Kurulu, onun altında geçici bir icra kurulu. Geçici bir Danışma Meclisi bir de Temsilciler Meclisi.. Tabiii ki, bunların hepsi geçici. İlk kuruluşta 1 yıl için görev yapacak ve devam eden süreçte 6 aylık sürelerle görev süreci oluşturulacak bir yapı.

Acil olarak, hem suçluların iadesi, hem kaçırılan para, değerli madenler, tarihi eserlerin geri getirilmesi, bu kişilerin nerede olursa olsun paralarının dondurulması ve iadesi için çalışmalar başlatılmalıdır. Esed’in kaçırdığı paralar da tabii.

Yerel Yönetimler ve zabıta yine geçici olarak hemen örgütlenmelidir. Önce belediye Meclisi oluşmalı, ardından meclis kendi başkanını seçmeli. Merkezi hükümetin Veto yetkisi olmalı. Bu anlamda Kurtuluş savaşı sürecinde Anadolu’daki Kongre hükümetleri örneği Suriyeliler için örneklik teşkil edebilir. Tabii Kars İslam Cumhuriyeti de bu anlamda örneklik teşkil edebilir..

Diğer çok acil iki konudan biri, “Savunma İşbirliği anlaşması” yapılacak ülkelerden ülke güvenliği için, geçici olarak askeri güç davet edilebilir. Yine aynı şekilde bu ülkelerin büyükelçilikleri ve konsoloslukları üzerinden tüm dünyadaki Suriye diasporasının ülkelerine dönüş ve irtibatlarının sağlanması konusu son derece önemli. O ülkelerde Suriye’nin kendi diplomatik misyonları göreve başlayana kadar bu önemli. Suriye’nin BM’de, diğer dost ve müttefik ülkeler, İslam ülkeleri ile çok yakın temas içinde olması gerek. Aynı şekilde İslam Konferansı, Arap birliği, Afrika Birliği içinde de güçlü ve aktif bir destek grubu oluşturulmalıdır.

Mesela, bu ülkelerin parlamentolarında dostluk grubları aktif hale getirilmelidir. Belediye Meclislerinin kurulmasının hemen ardından “Kardeş belediyeler” uygulamaları ile aktif destek sağlanmalıdır. Çok şeffaf bir şekilde, Suriye’nin bütün dış anlaşmaları çok yönlü olarak gözden geçirilmeli, üyelikleri ve teahhütleri yeniden gözden geçirilmelidir.

Yeni yönetimin İK ve mali kaynaklarının harekete geçirilmesi açısından bu konu çok önemli. Merkezde bu konuda acil olarak Diaspora / Göç merkezi merkezi kurulmalıdır. Ülkenin siyasi, iktisadi, sosyal, sivillerden oluşan içerdeki ve dışarıdaki “beyin gücü”nün envanteri çıkartılmalıdır.
İç ve dış tehdit kaynakları tesbit edilerek tedbir alınmalıdır. Def’i mazarrat, celb-i menafiden evladır.

Hemen yapılması gereken işlerden biri bir haber ajansı, Radyo, Tv ve sosyal Media hizmetlerinin aktif hale getirilmesi ve denetim altyapısının kurulması. Aynı şekilde posta ve kargo sistemi kurulmalıdır.

Ülkede temel ihtiyacın karşılaşması, ekonominin işler hale gelmesi için, tarım, sanayi, ticari faaliyetlerin sürdürülebilmesi için gerekli tedbirler alınması gerekir. Ülke genelinde kontrollü kenevir ekimi, ekonomi ve sağlık açısından olduğu gibi, ülkedeki uyuşturucu bağımlılarının ıslah ve tedavisi için bu kaynak doğru şekilde kullanıldığında bir çıkış kapısı olabilir.

Ülkeye insani yardım için gelecek STK’lar kadar, yatırım için gelecek iş adamlarının safiyet, ciddiyet ve ahlaki durumları ciddi bir şekilde gözden geçirilmelidir.
Maarif ve sağlık da öncelikli konular arasında. Ve tabii Dini yapılar ve Vakıfların da aktif hale getirilmesi gerekir. Bu anlamda her dini topluluğun yer aldığı bir Dini konsey oluşturulabilir. Bu konuda Hz. Ömer’in Kudüs Emannamesi, Media Sözleşmesi ve HıfulFudul müessesesi örnek olabilir.

Hani denir ya “Olmaya devlet cihanda bir nefes sağlık gibi”. Sağlık hizmetleri ve Maarif konusu son derece önemli. Sağlık hizmetlerinde öncelik, ana çocuk sağlığı, doğumevi ve yaşlı sağlığında olmalı.

Ülke genelinde ne kadar hurda, kullanılmayan malzeme varsa, bunların ekonomiye kazandırılması için envanter çalışmaları başlatılmalı ve konu aceleye getirilmeden, istismara kapı aralanmadan, şeffaf şekilde açık ihale ile yapılmalıdır.

Yeni yönetim, özellikle İsrail’le ve diğer komşu ülkeler ve ülkede fiilen bulunan yabancı ülke unsurları ile ilgili her türlü işlemde açık ve şeffaf olmalıdır. Söylenti ve şaibeye kapı aralanmamalıdır. Kafalarda oluşan / oluşacak olan Suali mukadderlere önceden ve sonradan ortaya çıkacak konularla ilgili tatmin edici cevaplar verilmelidir. Yeni yönetim keskin sirke hükmündeki, genellikle küpüne zarar veren topluluklardan uzak durmalıdır. Algı yönetimini gerçeğin yerine ikame etmek ve gerçekleri abartarak hakikat süsü verilen propagandalardan da kesinlikle uzak durulması gerekir. İnsanların algılarını yönetme iddiası, İlahlık ve Rablik iddiasına uzanacak, sihir ve büyü anlamı taşıyacak bir sapkınlıktır.

Her türlü şiddet konusunda ihtiyad edilmelidir. Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder. Siyasette öfke kontrolü şarttır. ‘İhkak-ı Hak’ka kapı aralanmamalıdır.

Kırsal alanda kooperatifleşmeye önem verilmelidir. Köy ve şehrin ihtiyaçları imece usulü yapılarak kendilerine işin temel karşılığı olan ücreti satın alma sertifikaları şeklinde ödenebilir. Bu konu aynı zamanda işsizliğin önlenmesi açısından önemlidir. Tarım’da ekilmedik alan kalmaması gerekir. Bunun için tohum temini ve teknik makine kullanımı için yine kooperatifler kurulabilir.
Planlı şehirleşme için belediyeler, tip projeler, temel şehir planlaması yapabilir ve bu anlamda inşaat malzemesi temini konusunda merkezi bir tedarik kooperatifi kurulabilir.

Bankacılık ve sigortacılık sistemi için “Finans Kooperatifi” kurulabilir, bu kooperatif diğer İslam ülkeleri içinde örnek ve model olabilir.

Bu arada, sadece dünya'nın en eski dillerinden olan, Arapça, İbranice, Süryanice başta olmak üzere, doğu dillerinin kök dili olan, Hz. İsa aleyhisselamın konuştuğu dil Aramice halen Suriye’de Maloula köyünde konuşulmaya devam ediyor. Bu köyde, hem uzaktan hem de ruberu ders verilen bu konuda dünyanın en büyük irfan merkezlerinden, medreselerinden biri kurulabilir ve bu köydeki merkez bir çok ülkenin saygın üniversiteleri ile işbirliği anlaşmaları yapılabilir. Aramice sözlük, dil kitapları, yayınlar yapılabilir. Bu konuda belgeseller çekilebilir. İnternet sayfaları, StreetWiew görüntüleri ile bu köy uzaktan gezilebilir. Hatta Aramice kavram ve kurumlar için Wikipedia benzeri bir portal da açılabilir. Bu köyün tarihi dokusuna uygun bir şekilde yeniden imar edilerek, sadece Suriye’nin değil, dünyanın cazibe merkezi olabilir. Türkiye’den 400 Km mesafede, Beyrut’un karşısında Suriye tarafından kalan bir köy. çünkü Hz. İsa aleyhisselam yaşarken Edese kıralı ona iman eden tek yönetici idi. Urfa’nın o günkü sınırları, muhtemelen Urfa’nın batısındaki yerleri de kapsıyordu. Urfa’ya da, o bölgedeki diğer belediyelere de yakışır böyle bir görev.

Suriye’de inşallah bizdeki gibi 17 Bakanlık olmaz. İnşallah Lükse kaçmazlar. İsraftan uzak dururlar. Ülke kanun çöplüğüne döndürülmez. Öyle yaparlarsa Mevzuat çöplüğünde Bürokratik oligarşiye gün doğar. Rüşvetle baş edemezsiniz. Bizdeki “Aile, Çalışma, Çevre, Gençlik, Kültür” gibi bakanlıklara gerek yok aslında. Bazı şeylerin Yerel yönetimlere, Vakıflara, Özerk yapılara devredilmesi gerek. Siyaset Kamu İhale Kurumuna dönüştürülüp, adrese teslim ihalelerle bu işlere fesat karıştırılmamalı. Unutmamak gerekir ki, kamu malı yetim malı gibidir. Dikkat etmek gerek. Bir hırsız bir bağdan bir bostan çalarmış, rüşvet alan biri bir bostan karşılığında bir bağı satarmış.

İnşallah bizdeki gibi bir başkanlık olmaz. Bakanlık olarak “Adalet”, “İçişleri”, “Dışişleri”, “Savunma”, “Maliye”, “Ticaret, Sanayi ve Tabi kaynaklar”, “Maarif”, “Gıda Çevre ve Sağlık” bakanlığı yeter de artar bile. Siyasetin geçiciliği yanında bürokrasinin devamlılığı temelinde aslında güçlü Müsteşarlıklarla bu işler daha doğru ve hızlı yönetilebilir. Bütün yüksek öğrenim tabii danışman, bütün partiler politik danışmanlığı yapacağı için bizdeki gibi işlevsiz bilim ve politika kurullarına gerek yok.
İnşallah Suriye’de de müşavir saltanatı tuzağına düşülmez ve bankamatik memur tanımı gibi bir rezalete kapı aralanmaz. Eğer bu iş kontrol edilmezse, iş “selam verdim rüşvet değildur deyu almadılar” benzeri bir durum kaçınılmaz olur.

İnşallah yeni yönetim bizde olduğu gibi STK’ları ve Cemaat yapılarını arka bahçelerine döndürmezler. Bu iş milli bir felakete dönüşür. Meşru bir Muhalefeti yok ederlerse kendi varlık ve meşruiyetlerini de tartışmalı hale getirirler. Yürütme Yasama ve yargıyı baskılarsa da aynı sonuç doğar.

Anayasa ve yasaları, kamu kurumlarının varlık ve meşruiyetlerinin temeli, insanların, mal, can, namus, akıl-inanç ve nesil emniyetlerinin korunmasıdır. Bu temellere aykırı olmamak üzere, her inanç, her fikir, hem eleştiri, her örgütlenmenin var olma hakkı vardır. Silahsız, saldırısız, başkalarının temel hak ve hürriyetlerine açık ve yakın bir tehlike oluşturmadıkları sürece engellenemezler. İnsanların devlete sadakat’ları dinlerine sadakat’ın teminatı değil, onun önüne geçmişse, o devletin yöneticileri İlahlık ve Rablik iddiasına kalkışmış, resmi ideolojilerini dinleştirmiş demektir.

Suriye konusunda bizim yapmamız ya da yapmamamız, kendilerinin yapması ya da yapmaması, diğer Müslüman ülkelerin yapıp yapmaması gereken bir çok şey var.
Halk iyi değilse tek başına iyi yönetici kurtuluş için yeterli olmaz. Peygamberler mükemmel insanlardı ve hep doğru olanı söyledi ve yaptı. Ama halk layık değilse sonuç değişmedi. Hz. Musa’da denizi geçti ama sonrasında işler tersine döndü. Her topluluk layık olduğu gibi idare olunur. Talud-Calud olayı ve Hz. Musa’nın Denizi geçip Sina’ya çıkışları herkese ders olsun. Başlarındaki iki peygamberle, denizi geçtiler ama, 40 gün sonra bazıları sapıtıp buzağıya tapmaya kalktı ve lanetlendiler. Sonra da 10 günlük yolu 40 yılda zor geçtiler. Denizi geçip derede boğulmak da mümkün. Dilerim dini ve siyasi konularda ayrışıp birbirlerine düşmezler, kabilecilik, kavmiyetçilik, akrabacılık, Mezhepçilik yapıp kazanımlarını kaybetmezler. İnşallah işlerini aceleye getirip yüzlerine gözlerine de bulaştırmazlar, geç kalıp ortada da kalmazlar. Bizim ve diğer komşu ülkelerin yaptıkları / yaşadıkları yanlışları ve katlanmak zorunda kaldıkları güçlükler kardeşlerimiz için baht kaynağı olsun. Aynı yanlışları tekrarlamasınlar ve bizlerin tecrübelerinden de yararlansınlar. Evet, siyaset erbabı ve bürokratlar cam evde oturmalıdırlar. Yetkilerini Hak temelinde halkta almamışlar ve adına hareket etmek zorunda oldukları halka hesap vermiyorlarsa o yönetim gasıb ve zalimdir. Orada adalet yoktur. Adaletin olmadığı yerde zulüm vardır. “Bizden olan bir ulul emr” İçimizden biri olmalı. Yetkisini bizden alan ve bize hesap veren biri olmak durumundadır. Adil Ömer cübbesinin hesabını bu temel kurala göre veriyordu.

Hay Allah, yazının sonuna gelmişiz. Oysa yazmam gereken daha bir çok konu vardı. Bölgede henüz sular durulmadı. Bir makale boyutunda bir hasbihal olarak aklıma gelenleri yazdım. Suriye Suriyelilerin olsun da, Suriye’nin derdi insan ve Müslümanlar olarak hepimizin. Hem zaten biz 100 yıl önce tek devlet değil miydik? Sınırın bu yanı ile öbür tarafı arasında bir fark yok ki! Biz de ABD, İngiltere, Fransa on binlerce Km uzaktan geliyor, Rusya geliyor da, hem zaten biz, Ankara Anlaşması’na göre Suriye sınır bölgesinde “vesayet hakkı”na sahip değil miyiz? Aman aman! Selam ve dua ile.