Abdurrahman Dilipak
Ah şu bizimkiler 2009!
Akit’te 11.11.2009’da yazmışım bu yazıyı. Oda Tv de aynı gün haber yapmış. O zaman bu gidişle ‘mevcut derin devletin tasfiye edilip, yeni derin devletin kurulacağını’ söylemişim. Bu eleştirim bugüne ait değil. 12 yıl öncesine ait. 11.11.2011’de aynı başlıklı bir yazı daha yazmışım. 11.11.2009’un rakamlarını toplarsan o da 11. İlginç bir tevafuk. 20.4.2014’de ‘Ah şu bizimkilerin işleri!’ diye bir yazı daha yazmışım aynı minval uğruna. REFAHYOL dönemine bakın, o dönemde de benzer şeyler yazdım. Bilen bilir. Yani bunun 15 Temmuz öncesi, sonrası ile ilgili değil. Benim tarafım belli. İşte o yazı: “Mevcut derin devlet tasfiye edilecek ve yeni derin devlet kurulacak. Bu defa, içeridekilerden bir kısmı kapıya konup, bizimkiler içeri alınacak.. Bizde kimse gitmez demeyin, zaten bahçe kapısındaki kulübede bekletilen, öteden beri onlarla iş tutan bir sürü adam var, ama onları içeri alacaklarını sanmıyorum.. Kapı dışına konulacaklar onları ihbar eder.. Onların şansı yok.. ‘Bizden bu işe bulaşacak kimse çıkmaz’ demeyin, iş dünyasından, üniversitelerden, siyaset dünyasından, bürokrasiden, STK’lardan bir sürü insan bu işe teşne. Bilim adamları da öyle. İlahiyatçısı bile sorun olmaz. İktidar, güç, para, kadın kimilerinin başını döndürür. İhtiras gözü karartır.. Ama bu derin adamlar şunu bilmeli ki, Allah’ına ihanet edenden kimseye yar olmaz.. Hem kendilerini oraya getirenlere zarar verirler, hem de kendilerine.. Bir de çok çabuk deşifre olurlar..
Bahçedeki kulübede bekletilirlerken fazla fark edilmiyorlardı, ama iç odaya çağrıldıklarında durum değişir.. İçeride yine Kemalisti, solu, Alevisi olur ama, artık sakallı, başörtülülere de, daha fazla kapı aralanacak.. Bizimkiler iç odaya alınınca, bugüne kadar onları istemeyenlerle de aralarında ister istemez bir tartışma yaşanacak.. En azından kıskançlık, ya da harcanma korkusu ile kraldan fazla kralcı geçinenler arasında bir gerginlik olacak.. Bizimkilerin, para, iktidar / makam, kadın açlığı / iştihası birilerini umutlandırıyor gibi gözükse de, korkutuyor da olmalı.. Yine bizimkilerin gösterdikleri uyum performansı da ilginç.. Aslında bu işlere meraklılar, bugün birilerinin başına gelenlere bakıp ders almaları gerek. Çünki aynı şey kendi başlarına da gelebilir.. Bu işler dışarıdan görüldüğü gibi de değil. Çok çabuk adam harcanır o tezgahlarda.. Ve hiçbir zaman gerçek dostunuz olmaz. Vefa denen bir şey de yoktur.. Güç, iktidar ve servet adına yalnızlığı seçmek zorunda kalırsınız. Aile hayatınız biter.. Harut ve Marut’un sordukları gibi sormak gerek, bu yolun yolcularına: ‘Size zarardan başka hiçbir şey kazandırmayacak bir yola mı girmek istiyorsunuz?’ Dünyanızı da, ahiretinizi de, onurunuzu da kaybedersiniz.. Bu işin ‘sizini-bizimi’ yok.. Ya onlardansınız, ya değilsiniz. Masonluk gibi..
Onların arasına karışmışsanız, artık orada bir yabancı değil, sistemin bir parçasısınız.. Ancak sistem içinde kaldığınız sürece güçlü, etkilisiniz. Çıkmak isterseniz sistem sizi tasfiye eder.. Deşifre eder ve bitirir. Bu iş yokuş aşağı koşmak gibidir.. Hep koşacaksınız. Yavaşlayamazsınız da. Durduğunuzda düşersiniz.. Bu derin yapılar, şeytanın yeryüzündeki iktidarının karargâh merkezi gibi bir şeydir.. ‘Bir numara’ şeytan, bu tezgâhta.. Müthiş bir para dönüyor. Yakışıklı kızlar çevrenizde pervane. ‘Piyasaya kız yetiştiremiyor’ birileri.. Faizden götürülen para milyar dolarla ifade ediliyor. Petrolden götürülen de öyle.. Geçen gün Yiğit Bulut bir röportajda bu durumu şöyle ifade ediyordu: ‘5 bin gerçek artı tüzel kişi yılda Türkiye’den 50-52 milyar dolar faiz alır. Bir kısmı yurtdışındadır, bir kısmı içeridedir. 70 milyon insan çalışır, kaymağı onlara verir. Türkiye’de ilk defa yerleşik düzenin beli kırılmaya başladı, faiz 8’e indi.’ 40-50 milyar da petrolden de, buna bir de uyuşturucu ticaretini ekle. Yüz milyarlarca dolar, birkaç kalemde bu derin devlet ve Mafia denen çevrelerin cebine giriyor..
Birilerinin ağzını sulandıran, iştahasını kabartan da bu.. Tabii bu madalyonun bir yüzü. Öte yüzünde o şeytani gerçek var. Bu rakamlar oltaya takılan yem. Dev anasının memesini emmeye başladığınızda siz de o ananın evladı oluyorsunuz. Kaf dağının ya da 40. Odanın sırrı bu! Görünenle gerçek her zaman aynı değil. Hatta taban tabana zıt da olabilir.. Yoksa şeyh ile fahişeyi aynı tezgâhta nasıl bir arada tutabilirler!. Biz her gün gazetelerden birtakım haberler okuyoruz: Aydın Doğan şirketlerini satıyormuş. / Genelkurmay adına açıklama yapan Adli Müşavir Hıfzı Çubuklu vaziyeti kurtarayım derken yaptığı bir açıklamadan dolayı bazı gerçekler ortaya dökülünce, işte onlarla idare ediyoruz, vakıayı anlamak için.. Fotoğrafın tamamını bir arada görmek nerede ise imkansız. Bu parçacıkları bir araya getirince birtakım ipuçları yakalıyorsunuz o kadar.. Hani Genelkurmay andıcı hikayesi var ya. Hükümetin talimatı ile dememişlerdi. Hükümet yalanlayınca 2000 yılında dediler. Ama arşivlerde öyle bir belge yok. Ecevit öldü ya, sorumluluk ölenin sırtına yıkılacak anlaşılan. Düşünebiliyor musunuz, AK Parti, kendine karşı komplo kursun diye TSK’ya emir veriyor.. İlk anda böyle bir anlam çıkmıştı.. Ama bu işler böyle. Onlarla işbirliği yaptığınızda, kendi davanıza, inancınıza, cemaatinize hizmet etmek şöyle dursun, bakarsınız sizin elinizle cami minberinde silah, uyuşturucu saklatırlar size! / Karargâh evlerinde çıkan belgede, birtakım Marksist örgütlerin de izine ulaşıldı. / Zaten Apo ve PKK’nın kimler tarafından ve niçin tezgâhlandığını bilmeyen kaldı mı? (Bilmek istemeyenler hariç)
Cumhuriyet’i bombalama emrini Veli Küçük vermiş. Bombalayan da, emri veren de, bombalananlar da aynı davada sanık. Maksat ortalık karışsın. Birileri de dumanlı havada avlansın.. Son duruşmada ifade veren Osman Yıldırım, çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yıldırım, Cumhuriyet gazetesine el bombası atılması olayıyla ilgili, ‘Saldırı emrini Veli Küçük verdi. Alparslan Arslan’ın arkasında Veli Küçük var’ dedi. Bu işler böyle.. Yiğit Bulut’un şu tesbitlerinin de altını çizmek gerek: General Eisenhower başkanlık görevini devrederken, ‘Amerika’yı bir askerî sınai kompleks ele geçirmiştir, bunun önüne geçmek artık mümkün değildir’ diyor. Arkadan Kennedy geliyor. Vietnam’daki savaşı durdurmaya çalışıyor. Binlerce helikopter kayboluyor Vietnam’da. Nerede kaybolduklarını ve kaynağını soruyor. Vuruluyor gidiyor. Dünyada her zaman askerî sınai kompleksler ile finansal entelektüel yapılar arasında bir kavga vardır. Bu ABD için de geçerlidir, Türkiye için de... Ülkeleri zaman zaman askerî sınai kompleksler, zaman zaman da diğer yapı ele geçirir. Ama özünde, dünyanın bütün sistemini yöneten askerî sınai kompleks vardır. Sivilleşme imiş, demokratikleşme imiş!.. Ne oldu, Obama geldi, Afganistan’a daha fazla asker gönderdi ABD. Finansal güçler ile askerî sınai kompleks iç içe. Bugün İsrail ile çatışır görünür Araplar. New York’ta İsrailli bankerle Arap ailesi komşudur. Ailenin parası, bankerin kasasındadır. Dünyada suni tehdit algılaması oluşturulmuş bölgeler var. Biri de Ortadoğu’dur. Böyle bir tehdit oluşturmadan petrol fiyatını 30 dolardan 150 dolara getiremezsiniz. Bir soygun düzeni ve ülkelerde uzantıları var. Finansal ve siyasi Ergenekonlar.
Bugünkü iktidar yerleşik düzenin belini kırma noktasında çok önemli adımlar attı. Çok eleştirebilirim, büyük hatalar da yaptı ama yerleşik düzenin beli kırıldı mı kırıldı. Bu faiz başka türlü 8’e inmez. Düzen buna izin vermez, çünkü Hazine bonoları onların elinde. Yüzde 80 faiz varken, 8’e razı olur mu?. 1945 sonrası kurulan dört bacaklı dünya sistemi (BM, Dünya Bankası, NATO ve IMF) kâğıt ekonomilerine dayanıyordu. Sistemin kendisi vardır, bir de siyasi ruhu. Siyasi ruh, ABD; karşısında da büyük güç Rusya. Diyalektik vardı. 1989’da Rusya’yla birlikte diyalektik çöktü. Rusya’nın yerine yeni düşman gerekiyordu. Bulundu: ‘Ortadoğu kaynaklı İslâmi terör.’ NATO’nun, tehlikenin rengini kızıldan yeşile çevirmesi boşuna değil.. Yeşil tehlikenin yanına, ılımlı İslâm tercihi de boşuna değil.. Bu işler böyle. Bu işlere heveslenen bizim takımdan birilerini uyarmak istedim sadece. Selâm ve dua ile.”