Hasan Karakaya
AK Parti 27 Ağustos’u, CHP 5-6 Eylül’ü bekliyor
Geçen hafta Pazar günü, Akit’in manşetinde şu başlık vardı:
Gerçekten de, “10 Ağustos 2014” tarihi, “tarihî bir gün”dü...
Çünkü, bugüne kadar “Meclis tarafından” seçilen Cumhurbaşkanları, “ilk defa” millet tarafından seçilecekti.
“Sonucu belli bir seçim” olduğu için, biraz “rehavet”e kapılan, biraz da “Çatı Aday Ekmeleddin İhsanoğlu”nu içine sindiremeyen seçmen, sandığa pek fazla itibar etmeyip, “katılım yüzde 74’te” kalsa da, sandıktan çıkan Tayyip Erdoğan oldu...
Tayyip Erdoğan, aldığı “yüzde 52” oyla; hem Türkiye’nin “12. Cumhurbaşkanı” seçildi, hem “halkın seçtiği ilk Cumhurbaşkanı” oldu, hem de girdiği her seçimden “zaferle ve oylarını artırarak” çıktığı gibi, “Cumhurbaşkanlığı” seçiminden de, “9. defa zaferle” çıkmış oldu.
Erdoğan, seçim öncesi düzenlediği mitinglerde ve katıldığı televizyon programlarında, “Milletimiz emaneti bana verirse” diye söze başlıyor ve “Cumhurbaşkanlığı Seçimi Vizyon Belgesi”nde de açıkladığı gibi; “Yeni Türkiye”nin, “Demokratik... Müreffeh... Öncü ülke” olması için çaba sarfedeceğini söylüyordu...
Erdoğan, kendisinden sonra yani 27 Ağustos’taki Kongre’de “Başbakan” olacak isme de, “2 emanet” bırakıyor ve bunları da, “Çözüm Süreci’nin devamı... Paralel Çete ile mücadelenin kararlılıkla sürdürülmesi” olarak açıklıyordu...
Ve ekliyordu:
“Ben de takipçisi olacağım!”
Gayet açık ve netti...
Tayyip Erdoğan, Köşk’e çıktığında da “belirleyici” olmaya devam edecek ve “Yeni Türkiye” yolunda “yeni adımlar” atacaktı...
İşte Akit, Erdoğan’ın bu kararlılığı üzerine, geçen hafta bugün;
“Millet, Usta’ya 9. defa vize verdi...
12. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan” dedikten sonra, manşetinde şu ifadeyi kullandı:
ENKAZ ALTINDA KALANLAR
Ve tabiî; manşet haberimizin spotlarında, “Çatı ve Gülen’in enkaz altında kaldığını” da ifade ettik.
Gerçekten de;
AK Parti’nin 30 Mart yerel seçimlerinde aldığı “yüzde 43.3’lük oy”, 10 Ağustos’ta “yüzde 9” artarak, “yüzde 52’ye” ulaşmıştı.
30 Mart’ta, CHP ve MHP’nin toplam oyları “yüzde 43.2” iken; CHP ve MHP’nin gösterdiği “çatı aday”ına “12 parti” daha eklenmiş, bu “çatı”ya, Pensilvanya’dan Fetullah Gülen de “Ekmel-i İhsan” dualarıyla destek vermiş ama Ekmeleddin İhsanoğlu’nun aldığı oy, “yüzde 38.4’e” düşmüştü.
Evet, evet;
30 Mart’ta CHP ve MHP’nin toplam oyu “yüzde 43.2’yi” bulurken, 10 Ağustos’ta, aralarına “12 parti artı Pensilvanya” katıldığı halde, ancak “yüzde 38.4” oy olabilmişlerdi...
Yani, “parti” sayısı artmış ama “5 puan birden” gerilemişlerdi...
Bu; hem CHP, hem MHP, hem de “12 parti ve Pensilvanya” için “tam bir hezimet”ti!..
Ortaya çıkmıştı ki;
“1 büyüktür 14’ten!”
İşte bu, “Çatı’nın çöktüğünü, CHP, MHP ve 12 parti ile Fetullah Gülen’in enkaz altında kaldığını” gözler önüne seriyordu...
GERÇEK DESPOT KİM?
Tabiî, her seçimin bir “galip”leri vardır, bir de “mağlup”ları... Sandıktan Tayyip Erdoğan “zafer”le çıkınca, “hezimet”e uğrayan Kemal Kılıçdaroğlu ve Devlet Bahçeli, eleştiri bombardımanına uğradı... CHP’li muhalifler, Kılıçdaroğlu’na “Çek git!.. Tıpış tıpış gideceksin” demeye başlayınca, Kılıçdaroğlu tam bir sessizliğe gömüldü, birkaç gün ortaya çıkmadı.
Öyle ya;
“Hezimet’in mimarı” kendisiydi...
“Daha önce hiç tanımıyordum” dediği Ekmeleddin İhsanoğlu’nu “çatı aday” olarak seçen, bunu yaparken de; “130 milletvekili, 81 il başkanı ve 60 parti meclisi üyesine haber vermeyen” Kılıçdaroğlu, “Adayı kimlerle belirledin?” sorularına muhatap oldu...
Ne ilginç değil mi;
Tayyip Erdoğan’ı, sürekli “Despot!.. Otoriter... Diktatör ve tek adam”lıkla suçlayan Kemal Kılıçdaroğlu, “çatı aday”ı belirlerken “partililer”le görüşmüyor, “tek başına” karar veriyordu...
Peki, bu ne demekti?..
“Despotluk” mu,
“Diktatörlük” mü,
“Otoriterlik” mi,
“Tek adamlık” mı?..
RESTE REST!
“Suçlamalar”ın artması ve “kılıçların çekilmesi” üzerine, Kılıçdaroğlu da restini çekti ve “Buyrun kurultaya” dedi.
Demek oluyordu ki;
Daha önce “Deniz Baykal’ı harcayan” ve adı CHP ile bütünleşmiş “Önder Sav ve ekibini tasfiye eden” Kılıçdaroğlu, “CHP’deki son muhalifleri” de ekarte etmekte kararlıydı!..
Zira;
Bugünkü manşetimizde de ifade ettiğimiz gibi, amblemi “6 ok” olan CHP’de, muhalifler “6 parça”ydı...
Bir tarafta “delegeleri ayarladığı” için, kazanacağına kesin gözüyle bakan Kemal Kılıçdaroğlu vardı, diğer tarafta ise; Muharrem İnce, Emine Ülker Tarhan, Kemal Anadol, Mustafa Sarıgül ve Metin Feyzioğlu’nun başını çektiği “hizip” hareketleri!..
Bu hizipler, bir taraftan “Kılıçdaroğlu’na isyan” ederken, bir taraftan da, “parça”ları birleştirip, aralarından bir “çatı aday” çıkarmak için uzlaşmaya çalışıyordu...
“Bir aday üzerinde uzlaşmak” zorundaydılar, aksi halde; “delegeleri garantileyen” Kılıçdaroğlu, tek tek hepsini tasfiye ederdi...
Muhalifler, ellerini çabuk tutmak zorundaydı, zira önlerinde “18 günlük bir süre” vardı... “Olağanüstü kurultay” 18 gün sonra, yani “5-6 Eylül”de yapılacaktı...
Bu süre içinde bir “çatı aday”da uzlaşamazlarsa, Kılıçdaroğlu yine kazanır ve “partinin tek hakimi” olurdu!..
Ne “ironik bir durum” değil mi?..
Kılıçdaroğlu’nun “çatı aday”dan dolayı hezimet yaşadığını söyleyen CHP’li muhalifler, şimdi “çatı aday” arayışında!..
YENİ BAŞBAKAN KİM OLACAK?
CHP’de kazan kaynarken; “tek adamlık” ve “despotluk”la suçlanan Tayyip Erdoğan, geçen hafta “AK Parti kurmayları”nı topluyor ve onlara “Yeni Başbakan kim olsun?” diye soruyordu...
Evet, onlarla “istişare” ediyor, “görüş”lerini alıyor ve böylece, önemli olanın, “ben” değil, “biz” olduğunu gösteriyordu...
İşte o “biz”ler, 27 Ağustos’ta yapılacak “Büyük Kongre”de; “Hem AK Parti Genel Başkanı, hem de Başbakan” olacak ismi seçecekler ve “2015 seçimi”ne bu kadro ile gideceklerdi.
Ne var ki;
Özellikle “Paralel Çete”nin başını çektiği “fitne ve fesat şebekesi” işbaşındaydı ve onlar; “Büyük Kongre niye 27 Ağustos’ta toplanıyor?.. Partisine döneceğini açıklayan Abdullah Gül niye beklenmedi?” fitnesini yaymaya çalışıyorlardı...
Oysa, “28 Ağustos’ta devir-teslim” vardı ve Erdoğan, o tarihte artık “Başbakan” olamayacaktı...
Erdoğan’ın deyimiyle “siyaset boşluk kabul etmez”di ve dolayısıyla, onun “Başbakanlığı” bıraktığı gün, “Yeni Başbakan”ın da göreve başlaması gerekiyordu... Bunun için de, “Büyük Kongre”nin en geç 27 Ağustos’ta yapılması, “en uygun tarih”ti...
Kaldı ki;
28 Ağustos’ta “Cumhurbaşkanlığı” görevini Erdoğan’a devrettikten sonra AK Parti’ye dönecek olan Abdullah Gül, neyi değiştirirdi ki?..
Çünkü Abdullah Gül, “milletvekili” değildi ve dolayısıyla “Başbakan” olamazdı... “Fitneciler”in arzuladığı gibi, kongre ertelenip “Genel Başkan” olması halinde ise; “Başbakan” ayrı, “Genel Başkan” ayrı olacağı için, “çift başlılık” olurdu... Bu da, partide “çekişme”lere ve “hizip”lere yol açardı ki; zararını sadece AK Parti değil, Türkiye de görürdü...
Gerçi “fitne ve fesatçılar”ın böyle bir dertleri yoktu ama, Tayyip Erdoğan’ın kurmayı hayâl ettiği “Yeni Türkiye”de, “çok başlılık olmaması” gerekiyordu...
Dolayısıyla, “27 Ağustos’taki denklem”de Abdullah Gül’e bambaşka bir “görev” verilecekti... Zaten, Gül’ün de bundan şikâyeti yoktu...
“YENİ”LERİN İÇİNDE YENİ AKİT
Hasılı kelâm;
Ortada bir “iktidar” sorunu yoktu...
Erdoğan’ın deyimiyle;
“Yeni Türkiye’ye, yeni muhalefet lâzım”dı... Elbette, “Milletle kavgalı değil, milletle barışık bir muhalefet!”
Şimdi beklemedeyiz...
“27 Ağustos’ta kim Başbakan olacak, 5-6 Eylül’de kim CHP Genel Başkanı olacak?”
Gözümüz Ankara’da...
Hemen herkes gibi,
Yeni Akit de; “Yeni Cumhurbaşkanı”nı, “Yeni Başbakan”ı ve “Yeni CHP Genel Başkanı”nı bekliyor.
Selâm ve saygılarımızla...
yeniakit