Akif Emre: Amerika Ortalamasını Kaybetti

Akif Emre: Amerika Ortalamasını Kaybetti

Yeni Şafak yazarı Akif Emre bugünkü yazısında ırkçı söylemleri, dışlayıcı politik vaatler müesses nizamın hassasiyetlerini çoktan aştı değerlendirmesinde bulundu.

Tevhid Haber

 Yeni Şafak yazarı Akif Emre bugünkü yazısında  ırkçı söylemleri, dışlayıcı politik vaatler müesses nizamın hassasiyetlerini çoktan aştı. Amerikan toplumsal yapısının, siyasal gerekliliklerinin ortalama seçmenin tercihleri açısından boş çıkması önemli bir uyarıdır. Müesses nizamın Amerika'nın derin politikaları açısından kurmaya çalıştığı dengeyi seçmen dikkate almadı dedi.

Yazının tamamı şu şekilde:

 

ABD seçimlerinin sonucu Amerikan seçkinlerinin siyaseti dizayn etme yeteneğinin sınırlarını gösterdi.

Olağanüstü medya desteği, büyük sermayenin sağladığı bütçeye rağmen Clinton'ın kaybetmesinin sonuçlarını sadece siyasal açıdan okumak yanıltıcı olabilir. Obama gibi beyaz olmayan, Afrika kökenli bir Amerikalının başkan seçilmesinin anlamı ile birlikte düşünmek gerekir. Siyahi bir Amerikalıyı başkan seçen yapı Amerika'nın tıkanan toplumsal ve siyasal kanallarını açmayı planlıyordu. Farklı renkleri, dilleri ve kültürleriyle barışık bir Amerika vizyonu çizilmek istenmişti. Dünya gücü olma iddiasını sürdürmenin yolu içe kapanmaktan değil farklılıklara açılan bir kültürel, toplumsal zenginlikten besleneceği tespitinin sonucuydu. Özellikle dış politikada sistemde radikal değişimler önermese de iç dengelerde farklılıklarıyla barışık bir güç olma projesiydi. Böylece dışlanmışların merkeze çekildiği bir denge kurulacaktı…

Bir yanda işgallerle dünyaya meydan okuyucu söylemi ile daralan Amerikan vizyonu siyahi bir başkan ile içerde ve dışarda bu sıkışmışlığı açmayı deneyecekti. Nitekim İslam dünyasına verdiği mesajlarla da sistemi doğru okuyamayan Müslümanlarca büyük umut gibi algılandı.

Benzer siyaset mühendisliği Clinton üzerinden sürdürülmek istendi. Özellikle sosyal ve kültürel politikalar ve kişisel tercihleri ile liberal renkte marjinallerin sisteme taşınması hedeflendi. Bunun için sermaye, medya olağanüstü destek vererek tüm imkanlar seferber edildi.

Sonuçta siyaset mühendisliği değil siyasal hissiyat galip geldi.

Irkçı söylemleri, dışlayıcı politik vaatler müesses nizamın hassasiyetlerini çoktan aştı. Amerikan toplumsal yapısının, siyasal gerekliliklerinin ortalama seçmenin tercihleri açısından boş çıkması önemli bir uyarıdır. Müesses nizamın Amerika'nın derin politikaları açısından kurmaya çalıştığı dengeyi seçmen dikkate almadı. 

Bunun anlamı aşırıların, dışlayıcı beyaz öfkenin zaferini ilan etmesidir… Yani muhafazakar aşırılığın toparlayıcı üst iradeyi teslim almasıdır tanık olduğumuz. 

Üstelik elde ettiği imkanları yeni göçmenlerle paylaşmak istemeyen göçmenlerin (mesela Meksikalılar) itiraf etmedikleri ama gizliden Trump'a destek olarak ortaya çıkan tercihleri…

Sonuçta Amerikan öfkesinin, dar alanda küçük çıkar hesaplarının yani hissiyatın siyaset mühendislik oyununu bozuşuna tanık olduk.

Buradan tümüyle devlet aklının iptal olduğu anlamı çıkmaz ama sistem içinde önemli ölçüde etkin seçkin zümrenin başarısız kaldığını gösterir. Elbette Ortadoğu'yu haritada bile gösteremeyen ortalama Amerikalıdan farksız bir başkan özellikle dış politikada müesses nizamın ana politikalarını uygulamaya devam edecektir. Büyük stratejiler iktidar değişimi ile değişmez. Ancak belli alanlarda kendi oyununu kuracaktır.

Ortadoğu konusunda köklü değişimler beklememeli. Hatta Ankara açısından Clinton'ın rahatsızlık verici açıklamalarıyla kıyaslandığında memnuniyet bile duyulmuş olabilir. Tüm bunlar, şimdilik Türkiye-Amerika ilişkilerini ne kadar düzelteceği konusu da soru işareti olarak kalmaya mahkum.

Sonuçta hoşnutsuzların, öfkelilerin, azınlık çıkarlarının siyaseti belirleyen bir döneme girilmesi küresel güç olarak tüm dünyayı etkileyecektir.

Unutmayalım özgüvenini kaybeden, daralmakta olan imparatorluklar, emperyal güçler dengelerini kaybeder, daha tehlikeli olabilir.